Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 19 Değişim zorunlu ama çok zor

31.07.2003 Vatan

Ülkücü hareket bugün çok ağır ve giderek derinleşen bir krizden geçiyor. 12 Ekim’de yapılacak MHP Kongresi hareketin geleceği konusunda önemli ipuçları verecek. Ama bu krizin tek bir kongreyle, genel başkan ve/veya yönetim kadrosunu değiştirmekle çözülmesi imkansız görünüyor. Çünkü hareketin sacayağının üçünde de, yani hem liderlik, hem teşkilat, hem de doktrinde çok ciddi sıkıntılar var.

Bahçeli’yle başlayan dönem

Önce liderlikten başlayalım. Ülkücü harekette lider, yani “başbuğ” Alparslan Türkeş, tartışmasız itaat edilen, bütün sorunların çözüldüğü bir makamdı. Fakat Türkeş’in ölümünün ardından liderlik kurumu başlıbaşına bir sorun haline geldi. Ülkücüler yeni bir “başbuğ” arayışı içinde olmadıklarında hemfikirdiler, ama seçecekleri kişi sadece bir “genel başkan” mı olacaktı, yoksa bir adım ilerde “lider” mi? Ama bir başka sorun daha vardı: Türkeş sağlığında çok sayıda kurmayla çalışmış ve dönem dönem bunları değiştirmişti; üstelik kimseyi tartışmasız bir şekilde “ikinci adam” olarak lanse etmemişti. 1997’deki kongrede Tuğrul Türkeş hem babasının isminden güç alıyor, hem de bir değişim vaadini temsil ediyordu. Fakat MHP çoğunluğu Devlet Bahçeli etrafında birleşerek hem hareketin Türkeş adından ibaret olmadığını gösterdiler, hem de ucunun nereye varacağı belli olmayan bir değişim serüveninden uzak durdular.

Lider alternatifleri

MHP’nin 1999’da yüzde 18 oyla ikinci parti olması liderlik tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Bahçeli artık birçokları tarafından “genel başkanlık”tan “liderliğe” terfi ettirildi. En çok da ciddiyeti ve devlet adamı kişiliği ön plana çıkarıldı. Fakat hükümetteki başarısızlık ve 3 Kasım sonuçları herşeyi tepetaklak etti. Bugün MHP’de liderlik konusunda başlıca şu değerlendirmeler dikkat çekiyor: 1)Eleştiriler haksız. Bahçeli başarılı bir lider. Artık tecrübe sahibi de oldu. Görevine devam etmeli. 2)Bahçeli iyi, ama çevresi yanlış. Yeni bir ekiple devam etmeli. 3)Adaylar içinde en uygunu Bahçeli. Diğer adayları da yanına alarak demokratik bir yönetimin başına geçmeli. 4)Bahçeli başarısız, mutlaka değişmeli. (Bu şıkta herkes varolan adaylardan birinin adını zikrediyor) 5)Bahçeli değişmeli, ama varolan adaylardan hiçbirinin vizyonu yok. Dolayısıyla kim kazanırsa kazansın MHP kaybedecek. 6)Ülkücü partiler birleşmeli, lider de Muhsin Yazıcıoğlu olmalı. 7)Ülkücü partiler birleşmeli, lider de Tuğrul Türkeş olmalı.

Herkes birlik diyor ama...

Görüldüğü gibi ülkücü hareketin liderlik sorunu bir noktadan sonra bölünmüşlükle de ilgili. Ülkücülerin birliğinin hiçbir zaman olmadığı kadar dillerde olduğu bir dönem yaşıyoruz. Çünkü 3 Kasım’da, hem iktidar hem muhalefetteki tüm ülkücüler yenildi. Yani sandık birleşmeyi dayatıyor. Birleşme adresinin MHP olduğunda herkes mutabık. Geçtiğimiz günlerde kongresini yapan BBP, on yıl içinde bir türlü bir cazibe merkezi olamadı. Her ne kadar Tuğrul Türkeş “seçimde başarılı olduk” dese de ATP’nin varlığıyla yokluğu bir. Bu nedenle MHP kongresini, dışardaki ülkücülerin daha da heyecanla beklediği söylenebilir. Nitekim iddialı adaylardan Koray Aydın, Ramiz Ongun ve Muharrem Şemsek, ayrı ayrı, ülkücüleri ancak kendilerinin birleştirebileceğini ileri sürüyorlar. Ama gözler esas olarak, yeniden aday olması artık kesinleşmiş gibi olan Bahçeli’ye çevrili. MHP liderine zaten belli bir sempati var. Buna genel merkez imkanları ve Ülkü Ocakları desteği de eklenince 12 Ekim’in favorileri arasında yer alıyor.
Bahçeli birçok konuda olduğu gibi, birleşme hakkında da somut ve bağlayıcı bir açıklama yapmış değil, ama kongre yaklaştıkça, herkesi şaşırtacak birtakım açılımlara pekala gidebilir. Fakat birleşmenin nasıl olabileceği bir muamma. Geçmişte yaşananlar, özellikle BBP’lilerin Türkeş’e meydan okuyarak ayrılmış olmaları unutulabilecek mi? Gelenlere ne tür imkanlar sağlanacak, en önemlisi tabanda ve teşkialtlarda kaynaşma nasıl mümkün olacak?

Milliyetçiliğin durumu

Buna bağlı olarak, hareketin sadece 1960’lı, 70’li yılların kadroları tarafından yönetiliyor olması, gençlerin önünün açılmaması ciddi bir biçimde tartışılıyor. Hareketin gençleşememesi ve yönetici kadroların kendilerini pek yenileyememeleri, ülke ve dünya olaylarına hala Soğuk Savaş perspektifinden bakıldığı, globalizm ve ona bağlı gelişemelerin tam olarak kavranamadığı eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Böylece, zaten karışık olan kafalar daha da karışıyor. Özellikle okuyuculardan gelen mektuplarda globalizm çağında nasıl bir milliyetçilik sorusuna cevap verememenin sıkıntısının yaşandığını, bu konuda kafaları net olanların da birbirlerinden farklı cevaplar verdiklerini gözlemledik. Bu bağlamda bir zamanlar fazla dile getirilmeyen Türkçü/Turancı argümanların daha açık ve cesur bir şekilde savunulduğu görülüyor ve bu gidişle, hareket içinde Türk-İslam ülkücüleriyle Türkçü/Turancılar arasında ideolojik bir ayrışma yaşanması kaçınılmaza benziyor.

Değişim zor ama zorunlu

Ülkücü hareket, ne kadar disiplinli ve etkili olursa olsun bir partiyle, ne kadar otoriter ve karizmatik olursa olsun bir liderle denetim altına alınamayacak kadar büyük ve yaygın. Daha önemlisi farklı kuşaklardan, farklı köken, eğilim ve beklentilerden insanlardan oluşuyor. Yani ülkücüler, galiba, süreklş kriz halinde olmaya alışmak durumundalar. Krizden nasıl çıkılır? Hareket geçmişini ciddi bir özeleştiriden geçirmeli, bugünün ve yarının gerekleri ışığında kendini yeniden yapılandırmalı, kısacası tepeden tırnağa yenilenmeli. Böyle analizler yapmak kolay da bütün bunları gerçekleştirmek çok zor. Öncelikle ülkücü hareketin en önemli sermayelerinden biri alabildiğine ululaştırılmış geçmişi. Bugün harekete damgasını isimlerin çoğunu, bugün düşünüp yaptıklarıyla değil, 25-30 yıl önceki hal ve davranışlarıyla tanımlıyoruz.
Bir başka sorun da, İslamcıların “reform” kavramını sevmemesi gibi ülkücülerin de “değişim” kavramına alerji duymaları. İktidar ortağı oldukları andan itibaren MHP’lilere değişip değişmedikleri sorulmuş ve hiçbir zaman açık ve net bir cevap alınamamıştı.
Bu yazı dizisi boyunca görüştüğümüz ya da bize yazan ülkücülerin kabacaya ikiye ayrıldığını gördük. Büyük bir çoğunluk, kimi zaman adını açıkça böyle koymasa da, hareketin şu ya da bu alanında, genellikle de tepeden tırnağa “değişim” istiyor. Azınlıkta kalanlarsa, başlarına ne geldiyse “öz”den sapmaktan geldiği iddiasında. Özetle ülkücü camia değişim istiyor, ama bunun yaşanması hiç de kolay gözükmüyor.

Teşekkürler

Bu yazı dizisine karar verdiğimiz zaman böylesine geniş ve aktif bir ilgi göreceğimizi kesinlikle hesaplamıyorduk. Eleştiri ve özellikle özeleştiri geleneği tam olarak oturmamış, yaklaşık 40 yıllık bir siyasi hareketin muhasebesini yapmaya çalışmanın çok zor olacağını düşünüyorduk. Fakat röportajlar için ilk görüşmeleri yapmaya başladığımız andan itibaren durumun hiç de düşündüğümüz gibi olmadığını gördük. Devlet Bahçeli dışında herkes görüşme önerimizi kabul etti. Bahçeli’nin yokluğunuysa çok sayıda kurmayıyla görüşerek telafi etmeye çalıştık. Daha ilk günden yağmaya başlayan e-postalar ve fakslar da kaygılarımızın ne kadar yanlış olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Türkiye’nin dört bir yanından yazan, değişik siyasi oluşumlardan yüzlerce ülkücü en samimi duygularını, öfkelerini, eleştirilerini, beklentilerini, hayal kırıklığı ve umutlarını bize ilettiler.

Küfür yok

1994’te MHP üzerine yapmış olduğum bir başka dizi sırasında gelen az sayıda mektup sahiplerinin çoğu, ülkücü hareketin sorunlarını tartışmak yerine benim ve o gün çalıştığım gazetenin “gizli niyetleri”ni sorgulamayı tercih etmiş, bu arada akla hayale gelmedik küfür ve hakareti de esirgememişlerdi. Bu sefer gelen yüzlerce mektupta hiç ama hiç küfür ve hakaretin bulunmadığına sevinerek tanık oldum. Gelen mektupların çok azı imzasızdı, hatta birçoğuna sahipleri açık adresleri ve telefon numaralarını da eklemişlerdi. Okuyucularımızın bu güveni, bir kurum olarak Vatan Gazetesi’ni, bir gazeteci olarak beni çok mutlu etti. Biz de bu güvene layık olmaya çalıştık; bazı okuyucularımızı arayarak görüştük, e-postalara cevap vermeye çalıştık, ama en önemlisi imzalı mektupların hepsini, kuşkusuz kısaltmak zorunda kalarak da olsa (bu arada röportajların hepsinin de, teknik nedenlerle kısaltılmış olduğu hatırlatalım) yayınlamaya çalıştık. “Ülkücü taban konuşuyor” bölümünü, elimizdeki mektupları eritene kadar, dizi bittikten sonra da sürdürmeyi düşünüyoruz.

Sadece ülkücüler değil

Tarafları, suçlamaları, sorunları, tartışma ve polemikleri bu kadar bol olan bu denli hassas bir konuyu, kırıp dökmeden, objektif bir şekilde, bütün boyutlarıyla ele aldığımız, özetle iyi bir gazetecilik yaptığımız kanısındayız. Dizi boyunca gelen mektup ve telefonlardan, yaptığımız görüşmelerden, ülkücü camianın neredeyse tümünün diziyi çok yakından ve beğenerek takip ettiklerini öğrendik. Ama biz bu çalışmayı sadece ülkücüler tartışsın ve okusun diye hazırlamadık. Ülkücü olmamakla birlikte bu hareketi önemseyenler, özellikle farklı siyasi görüşte olanlar için bu dizinin çok kıymetli materyaller içerdiğini düşünüyoruz. Sonuç olarak, bu kadar köklü, yaygın ve aksiyoner bir hareketin tarihindeki belki de ilk açık muhasebe/sorgulama 19 gün boyunca Vatan gazetesi sayfalarında yapılmış oldu. Kaderin garip bir cilvesi olarak bu diziyi, benim gibi “solcu” olan ve bunu hiçbir zaman gizlemeyen bir gazeteci gerçekleştirdi. Bu yazı dizisine emeği geçen, katkıda bulunan herkese çok teşekkür ediyoruz.

Ülkücülerin ruh hali

Yaklaşık 50 röportaj yaptık, yüzlerce mektubu tek tek okuduk ve dizi boyunca sayısız ülkücüyle telefonla veya yüzyüze görüştük. İşte bütün bunlardan hareketle ülkücülerin bugünkü ruh hallerini anlamaya yardımcı olabilecek bazı gözlemler: * Gelen mektupların büyük kısmı iç dökme şeklinde, alabildiğine samimi bir üskupla yazılmış
* Çoğu Alparslan Türkeş’e atıfta bulunuyor
* Dizimizin başlığı olan “Nereye gitti bu ülkücüler?” sorusu, genellikle “Buradayız, ama kırgınız” veya “Türk milleti yaşadıkça biz de varolacağız” gibi cümlelerle cevaplandırmış. Çoğu bunun haklı bir soru olduğu görüşündeyken, birkaç ülkücü başlığımızda artniyet aramış
* En çok, genel merkez yöneticileri, milletvekilleri ve bakanların, kendileriyle hiç ama hiç ilgilenmediğinden yakınıyorlar
* Bahçeli taraftarları dahil, 57. hükümetin herhangi bir icraatını olumlu bir şekilde anan kimse yok
* İstisnasız herkes bakanlardan şikayetçi. Minnetle anılan tek bir bakan bile yok * Yolsuzluk iddiaları da çok ciddi sıkıntı yaratmış durumda
* Gençlerden çok mektup geldi. Önlerinin açılmadığından şikayetçiler
* Kadınlardan gelen az sayıdaki mektubun nerdeyse tamamı Bahçeli yanlısı
* Bahçeli’nin seveni kadar sevmeyeni de var
* Bahçeli en çok, suskun kalması, medyayı kullanmaması nedeniyle eleştiriliyor
* Rakipleri, Bahçeli’nin 3 Kasım’da verdiği, liderliği bırakma sözünü ısrarla hatırlatıyorlar
* Ülkü Ocakları da ciddi bir tartışma konusu. Ocakların, MHP Genel Merkezi ile çok sıkı bağlılık ve hatta bağımlılık ilişkisi içinde olması; başlarında yaşlı isimlerin bulunması eleştiriliyor.
* Ülkücüler Genç Parti’yi fazla önemsemiyor, ama kendileri gibi doktriner bir hareket olan İşçi Partisi’nin ve onun lideri Doğu Perinçek’in milli konulardaki çıkış ve eylemlerini yakından takip ediyorlar
* Ozan Arif’in MHP tarafından dışlanması çok tepki topluyor
* Ali Güngör, Enis Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu’na haksızlık yapıldığını düşünenlerin sayısı hayli yüksek
* Çoğunluk önce MHP, sonra tüm hareket içinde birlik istiyor. Ama birlik arayışlarını gereksiz bulanlar da var
* Türkçü/Turancı çizgiyi savunan bazıları MHP yöneticilerinin “soy”unu sorgulamaktan bile geri durmuyorlar

TABAN KONUŞUYOR

Açık oturumlara kimse yollanmadı
Ülkede olan bitenler hakkında hiçbir açıklama yapılmadı, devamlı susuldu. Tv’lerde yapılan oturumlara bir yetkili gönderilmedi. MHP aleyhine yapılan konuşmalara bir yetkili telefonla bağlanıp açıklama yapmadı. Böylece tüm olumsuz propagandalar sineye çekilmiş oldu.
İhsan Yelken-Sincan

Bahçeli, Şemsek ve Ongun birleşsin
Hareket birlik istiyor. Devlet Bahçeli, Muharrem Şemsek ve Ramiz Ongun’a çağrı yapıyor, yalvarıyoruz: Allah rızası için birlik olun. Biriniz başkan, diğer ikiniz de en az başkan kadar yetkili olarak görev alın ve partiyi birlikte yönetin. Nefis yapmayın da daha da küçülüp parçalanmayalım.
Mehmet Fatih Ünsal-Antalya

Hep şu çılgın ülkücüler yüzünden
Ülkücülerin bir aksakallılar meclisinin, yani ulemasının bulunmaması ortaya çılgın ülkücüleri çıkartmıştır. Onlar olmasaydı 1999’da birinci parti olurduk. 3 Kasım sonuçları da hem çılgın ülkücüler, hem de milletvekillerimizin insan ilişkilerindeki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır.
Hamit Saraç-Bursa

Koray Aydın’a haksızlık yapmayın
Arkadaşlar hatırlasınlar. Başbuğ’un ölümü münasebetiyle genel merkez penceresinden ülkücülere seslenerek ‘Başbuğum seni sağken iktidar yapamadık, ama söz veriyoruz, bıraktığın davayı iktidar yapacağız. Rahat uyu’ diye seslenen Koray Aydın’dı. Kimse kendisine haksızlık yapmasın.
Muhittin Bostancı-Aydın

Ozan Arif yaşadıkça
Başbuğ Türkeş’in oğlu Ozan Arif yaşadıkça bu hareket imkansız ölmez. Sonuna kadar Arif’in yanındayım. İçimde öyle bir aşk var ki anlatamam. Her gün Ozan Arif kasetleriyle yatıp kalkıyorum. İnşallah aramızdaki hain ellerin sonu gelecek.
Muhammed Aktürk-Bursa

Türklük ve Turancılık uğruna
Parti Türkçü kimliğini kaybetti. Taban vazgeçmiyor ama üzülüyor. Türklük ve Turancılık uğruna herşeyini feda edebilecek birçok yiğit hazırda bekliyor. Türkçü-Turancı mefkurenin gerçekleşmesinin yolunun yalnız MHP’den geçtiğini biliyoruz. Gerçek ülkücü kötü gidişattan kendine pay çıkarandır, küsüp ayrılan değil.
Mehmet Gültekin-Konya

Oyların gelip gitmesi normal
İdealimiz, MHP’ye oy verenlerin hepsinin Ülkü Ocağı süzgecinden bir şekilde geçmiş olmasıdır. Bunun haricinde, oy kazanımları 2002’de görüldüğü gibi kaymaya müsaittir. Bahçeli’ye muhalefet edenler, bunların bilincinde olmayan zayıf kişilerdir. Bahçeli koalisyondan çekilmesi durumunda ülkenin dengelerinin bozulacağını ve istikrarsızlığa sürükleneceğini gördü. MHP ve Bahçeli kolay yolu seçmemiştir ve seçmeyecektir.
Önder Burak-Malatya

Milli değerler ön plana çıkmalı
MHP çağı iyi okumalı, milli değerleri ve hedefleri ön plana çıkarmalıydı. Vatan ve bayrak sevgisi, Atatürk, Türk aile yapısı, Türkçe, milli üretim, çalışma seferberliği, milli kültürden uzaklaşan gençlik, her kademede Türkçe eğitim politikası vb. MHP’nin ıskaladığı, fakat varolma gerekçesinin temel kavramlarıdır.
Osman Karaarslan-Simav

Lider takım ruhu oluşturulmalı
Aşırı disipline edilmiş şekilcilikten öteye gidemeyen Ülkü Ocakları yeniden yapılanmalı ve vakfa dönüşmelidir. Lider-teşkilat-doktrin yerine teşkilat demokrasisi işletilmeli, bir ‘lider takım ruhu’ oluşturulmalıdır. Bahçeli verdiği sözün gereği olarak çekilmelidir. Bugüne kadar ismi adaylar arasında olmamış, yıpranmamış, başka partilerin kapılarını aşındırmamış, şaibesiz, lekesiz, dürüst bir yiğit, bir serdengeçti ancak MHP’yi ayağa kaldırabilir.
Mustafa Baylan-Antalya

MHP ılımlı politika izlesin
Hayatımda ilk defa 1999’da oyumu MHP’ye verdim. Çünkü adayı ırkçı politika uygulamadı ve MHP Van’da ilk defa bir vekil kazandı. Ama 3 Kasım’da o vekil üçüncü sırada olunca oyumu vermedim. Çünkü yeni aday hep ırkçı bir tavır sergiledi. MHP’nin oyu 21 binden 5500’e düştü. MHP ılımlı politika izlesin, artık korkulan parti olmaktan çıksın.
Murat Taşçı-Van

Susması zaaf değil, terbiyesi gereği
Başbakanlık makamında kim oturursa otursun makama saygı duyarız. Önce devletim yaşasın deriz, tavrımızı devletten yana koyarız. Yaptıklarımız, devletimizin bu coğrafyada sonsuza kadar yaşaması içindir. Bu duruşumuzu taviz olarak algılamak ve yansıtmak olsa olsa sakat bir düşüncenin ürünüdür. Başkanımız susmuşsa bu bir zaaf değil, devlet terbiyesi gereğidir. Devlet sırlarını açıklamayı marifet sayanlar bu tavrımız asla anlayamayacaklardır.
Saltuk Buğra

Sevinçli günleri özlüyorum
Belki ağlıyoruz, belki canımız sıkkın, belki arabamızı kullanan şoför ve muavin işin ehli değil ancak bu hiçbir ülkücüyü davadan vazgeçme noktasına getirmemeli. Kızgınlıktan oy vermedik. Dilimizi konuşan ve anlayan yöneticileri görmezsek yine oy vermeyiz. Bulunduğum yerde MHP’ye oy çıktı diye sevinç çığlıkları attığım günleri unutamam ve özlüyorum.
Mithat Ersöz-Yüreğir

3 Kasım kumardı, kaybettik
3 Kasım seçimleri bir kumardı, biz oyunu kaybettik. Halkın da oyunu kaybettik. Önemli olan gelecektir. Bize artık macera lazım değil. Adam gibi genel başkan, mert ve yürekli yönetim. Şu an başımızda adam gibi bir genel başkan var. Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Bir ayağı topal, tek gözü kör, kulakları tamamen sağır, halkın ve teşkilatın derdini bilmeyen, anlamak da istemeyen yöneticileri etrafınızdan kesinlikle uzaklaştırın.
İsa Güney-Cumayeri



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 1 Sanki Türkeş 3 Kasım’da öldü 13.07.2003
2 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 2 Milliyetçilik ‘out’ millicilik ‘in’ 14.07.2003
3 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 3 Herkes merakla bekliyor: Bahçeli yeniden aday olacak mı? 15.07.2003
4 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 4 Ramiz Ongun yeniden MHP genel başkanlığına aday 16.07.2003
5 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 5 Koray Aydın: "Değişimin önünde duramayacaklar" 17.07.2003
6 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 6 Ümit Özdağ: Bugünkü milliyetçiler Ziya Gökalp’in bile çok gerisindeler 18.07.2003
7 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 7 Namık Kemal Zeybek: Başarılma şansı düşük, ama sıfır da değil 19.07.2003
8 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 8 Muhsin Yazıcıoğlu: MHP yakaladığı fırsatı hovarda gibi harcadı 20.07.2003
9 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 9 Tuğrul Türkeş: ATP olarak 3 Kasım’da yenilmedik 21.07.2003
10 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 10 Yılma Durak: Parti içi demokrasi şart 22.07.2003
11 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 11 Atilla Kaya: Çizgisi kırık olan aday olmasın 23.07.2003
12 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 12 Ozan Arif: Bahçeli gönüldaşlarına aslan Ecevit'e Siyam kedisi kesildi 24.07.2003
13 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 13 Musa Serdar Çelebi: Ümidimiz MHP’nin ehil ellere geçmesi 25.07.2003
14 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 14 Sadi Somuncuoğlu: Bu olayla MHP millet vicdanında mahkum oldu 26.07.2003
15 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 15 Cüneyt Öztürk: Kişiler değil programlar yarışsın 27.07.2003
16 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 16 Muharrem Şemsek: MHP devlet çarkının parçası oldu 28.07.2003
17 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 17 Kemal Can: Adaylar arasında pek bir fark yok 29.07.2003
18 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 18 Süleyman Seyfi Öğün: MHP merkezi seçti ve kaybetti 30.07.2003
19 Nereye Gitti Bu Ülkücüler? 19 Değişim zorunlu ama çok zor 31.07.2003

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı