Adı ülkücü hareketle özdeşleşen Ozan Arif (Şirin) ne zamandır MHP yönetimine küskün, kırgın, hatta onlarla kavgalı. Türkiye ve dünyanın birçok köşesinde binlerce kişilik konserler düzenleyen Ozan Arif artık MHP’nin denetimindeki faaliyetlere dahil edilmiyor. O da üstüste çıkardığı kasetlerde öfkesini dile getiriyor. Ozan Arif’e, yaşadığı Almanya’da ulaştık. Telefonla görüştük. Sorularımızı yolladık, o da uzun bir mektupla cevaplandırdı bizi. İşte Ozan Arif’in gözünden ülkücülük ve MHP:
Nereye gitti bu ülkücüler?
Ozan Arif: Mütevazı bir yapıya sahip olmama rağmen ülkücüleri tanıma noktasında iddialıyım. Ülkücüler bir yere gitmedi. Onlar şehirler, kale burçları gibi yerindeler, ama yaralılar. Evet deprem geçirmiş şehirler gibi, top mermisi yemiş kale burçları gibi yerindeler. Fikri hareketlerde başka bir yere gitmek, mensubu olduğunuz fikri yargılamakla olur. Böyle bir şey yok. Hiçbir ülkücü sevdasını ve onun siyasi müessesesi olan MHP'yi yargılamıyor. Yargılanan MHP değil, MHP'nin mührünü elinde bulunduranlardır. Yargılananlar Başbuğumuzun ani ölümüyle ülkücülerin şaşkınlığından yararlanarak bulanık suda balık avlayanlardır! Yargılananlar Ülkücü hareketin banisi Alparslan Türkeş'in ülküsünü içten kuşatıp, Türkeş düşmanlığını gizli ideoloji haline getirenlerdir! Başbuğ’un MHP'sini, Atatürk'ün CHP'si ne hale geldiyse o kılığa sokmak isteyenlerdir..
3 Kasım sonuçlarını bir yenilgi olarak görüyor musunuz? Neden böyle oldu?
Ozan Arif: Yüzde 18’lerden sekizlere düşmenin başka bir adı var mı? Elbette bir yenilgidir, ancak bu MHP'nin yenilgisi değildir. Hele hele ülkücülerin katiyyen değildir. Çünkü üçbuçuk sene boyunca ülkücü hareket ve MHP'nin ruhuna uygun en ufak bir rayiha koklamadı bu millet... Bu yenilgi tamamen, ülkücü hareket adına Meclis’te bulunan ama onun fıtratına ters politikalar izleyen, kendi tabanından başka her sese kulak veren bir acube gurubun yenilgisidir. Esasında yüzde 18 de bunların başarısı değildir. O başarı Başbuğumuzun sağlığında başlattığı ve lapa lapa yağan karın altında toprağa verildiği gün milyonlarca insanı başına toplayarak (aya atılan füzeleri ateşleyen mekikler gibi) ateşlediği ve bu kişilerin kucaklarına bıraktığı başarıdır. Esasında bunlar adam olsaydı yüzde 28 de olurdu. Bunlar bütün kerameti kendilerinde gösterip, ‘Türkeş olsa bu oyu alamazdı’ gibi talihsiz beyanları büyük gazetelerin manşetlerine, hatta televizyon kanallarına taşıma ukalâlığı ile bütün samimi ülkücüleri küstürdüler. Bırakın ülkücüleri, milleti küstürdüler. Rahşan Hanım’ın, it yese iti kudurtacak sözlerini cacık gibi yiyerek ülkücünün geçmişini ve şerefini ayaklar altına aldılar. Türkeş gibi bir karizmanın bile ihmal etmediği ‘meşveret’ ve ‘istişare’ bunların döneminde bitti. Eleştirmeyi geçin, düşünen ve konuşan insanlara bile tahammül göstermediler. Basına kapalı grup toplantılarında dahi konuşacak vekillerin konuşmalarını bir gün önceden isteyerek sansüre tabi tuttular. Onlar da yuttular kardeşim, evet yuttular. Şimdi bakıyorum o zaman çıtı çıkmayanlar konuşuyor. Bana göre herkes konuşabilir ama (benim kesinlikle redd-i miras ettiğim) o üçbuçuk yıl içinde bakanlık yapmış, milletvekilliği yapmış hatta parti yönetiminde bulunmuş hiç kimsenin konuşma hakkı yoktur. Herkesin ağzına sakız yaptığı ‘Apo denilen melun’ ve ‘başörtüsü’ gibi meselelere bağlanıp kalmak istemiyorum. Ama bize gerek oyu gerek duasıyla desteklerini esirgemeyen şehit ailelerinin kapımıza koydukları kara çelenk bile bunların kör gözlerini açmaya yetmedi.. Üstelik ‘Bize sadece şehit aileleri rey vermedi ki’ diyebildiler. MHP değil ama MHP'nin mührünü eline geçiren bu grup hareketin kendilerine yüklediği misyonu hiçe sayarak, başka odakların onlara yüklediği misyonu yerine getimeye çalıştılar ve halâ da çalışıyorlar. Adına ‘uzlaşma kültürü’ dedikleri, esasında teslimiyetçilikten başka şey olmayan tutumlarıyla bizi fıkralara konu ettiler. Milletle yüzleşmeden ‘yüzyılla sözleşme’ imzalamaya kalktılar. Açıkça bizi sattılar. Sevdamızı sattılar... Türk Milletinin bize teveccüh gösterdiği o noktada MHP fıtratına uygun temsil edilseydi, yeri geldiğinde bizden beklenen ülkücü tavır ortaya konulsaydı, biz bugün yine milletin teveccühü ile tek başımıza iktidardık. Bırakın AKP'nin tek başına iktidar olmasını, AKP diye bir parti olmazdı! Diyarbakır'da HADEP'in belediye başkanına gösterilen şefkat, Yozgat'ta kendi belediye başkanına gösterilmezse böyle olur. Kendi gönüldaşlarına aslan kesilip, Ecevit'in yanında Siyam Kedisi kesilirsen böyle olur. Yıllarca bu sevdanın destanını yazmaya çalışmış Ozan Arif'e bile, ‘Affet beni milletim, sistemin iti oldum/ Köpeklerle barıştım, kurtlarla kötü oldum’ dedirtirsen böyle olur.
Kimilerine göre ülkücü hareket bu gidişle sona bile erebilir. Buna katılıyor musunuz?
Ozan Arif: Hayır asla ve katien katılmıyorum. Tankların altında kaldığımız dönemlerde bile umutsuz olmadım. Gerçi 12 Eylül döneminden de berbat günler yaşıyoruz. Bu hareket bittiği zaman Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de bitmiş olur. Başımızdaki basiretsizler yüzünden üstü küllenmiş bir kor görüntüsü verdiğimiz doğrudur. Ama onların bile bizi bitirmeye gücü yetmez. Zira bırakın koru, yanan kıvılcım bile, sönük volkanlardan daha kuvvetlidir.
Ülkücülerin birleşmesi gerekiyor mu? Bu nerede ve nasıl olabilir?
Ozan Arif: Birleşmeden bahsettiğinize göre bir dağılma var demektir. Dağılma noktası neresiyse birleşme noktası da orası olması gerekir. Ülkücülerin yeri üç hilâlli bayrağın gölgesidir. Ülkücü hareketin olmazsa olmazlarını yüreğine oturtmuş insanların ufak tefek şeyleri bir kenara bırakarak Alparslan Türkeş’in bize bıraktığı sevgi ve güven ipine tekrar sarılması, onun bize emanet ettiği sevdayı ve o sevdanın yuvalarını her türlü pislikten arındırarak şenlendirmesi şarttır. İlk adım, her ülkücünün onurunun düşünüldüğü,Ülkücü hareketin patentinden başka hiçbir patent taşımayan, herkese açık bir büyük kurultayla atılır ve arkası gelir. Ama MHP'nin mührünü şu anda elinde bulunduranlarla bu iş olmaz..Çünkü bunlarınki küçük olsun bizim olsun kafası..
12 Ekim'de Devlet Bahçeli yeniden aday olmalı mı?
Ozan Arif: Kurultay inşaallah hayırlı olur. Ancak delege oyunlarıyla, çıkar hesaplarıyla kirletilmesinden kaygı duyuyorum. Ülkücüyü ülkücüye saygısızlaştırmalarından korkuyorum. Belki yersiz düşünüyorum ama yaşadıklarım beni böyle düşündürüyor. O gün ülkücüler çok dikkatli olarak üzerine düşeni, sevdasına yakışanı ve elinden geleni yapmalıdır. Devlet Bahçeli tekrar aday olursa paşa gönlü bilir. Bana göre olmamalıdır. Bu kendisinin de yararına olacaktır. Işık aydınlattığı çevreye, ateş ısıttığı daireye göre kıymet kazanır. Kin kurşundan ağırdır, kanatları ne kadar geniş olursa olsun kindar insan yükselemez. Yükseleceği yere kadar yükselmiştir. Paramparça olacak bir düşme yaşamadan önce, henüz fırsat varken inmesini bilmelidir. Üçbuçuk yıl Ecevit'e verdiği bütün sözleri tutan Bahçeli'nin 3 Kasım akşamı ülkücülere verdiği tek sözü tutmaması iyi olmaz. 4 Nisan’dan 4 Nisan’a koltuğunda oturduğu Alparslan Türkeş'i bir ibrik su dökmek için hatırlayan, ama ‘Üçbuçuk yılda Ecevit’ten çok şey öğrendim’ diyen birini ülkücüler daha fazla taşıyamaz..
Konserlerinizde ülkücüler size içlerini döküyorlar mı?
En çok neden rahatsızlar? Ozan Arif: Sadece konserlerimde değil, sokakta da döküyorlar, nerede ulaşabilirlerse orada feryad ediyorlar. İnanın her akşam cevapladığım e-mailin sayısı 45-50’den aşağı düşmüyor. Gelen mektuplar hariç. Başbuğumuz gitti gideli ağlama duvarına döndüm desem mübalağa olmaz.
Aktif siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Ozan Arif: Basiretsizlikle sıfatlandırdığım bu kadro Meclis’teyken orada olmak isterdim. Allah ya onlara verirdi ya da bana! Siyaseti zaman zaman düşünsem de ihtiras denilecek boyutta değil. Zaman ne gösterir onu da bilemiyorum. Küçük kapılardan girmeğe kalkanlar eğilmek mecburiyetinde kalırlar. Boyuma göre kapı bulursam belki.
TABAN KONUŞUYOR
Türkeş 80 yaşında daha canlıydı
Sayın Bahçeli 3 Kasım'dan beri kayıp ve adeta millete küskün. Rahmetli Türkeş bile 80 yaşında iken ondan daha canlıydı. Seçim kaybettiği zamanlarda bile birşey olmamış gibi yeniden şevkle işe başlardı. Anadolu'yu karış karış gezer; Türkiye'yi etkileyecek her olayda fikir oluştururdu ve partisini gündemde tutardı. Oysa Bahçeli'de hiçbir ileri görüşlülük yok. O suskun haliyle ve yetersiz çevresiyle partisinin dinamik ruhunu kaybettirdi. Tek başına erken seçim kararı alırken bile milletten nasıl oy alacağını hesapladı, anlamak mümkün değil. Bundan sonrası halkın güvenini kazanmak için çok çalışmak gerekir.
Burak Alp-Ankara
Bu uyuyan devi uyandırdınız
Siz kitaplarınız ve yazılarınızla Refah Partisi ve misyonunu cilalayıp boyayıp iktidara yürüttünüz. Bize de uğurlu gelirsiniz belki. Süleymaniye’de tutuklanan askerlere yanan yürekte ülkücüler. Eşkıyaya af çıkaranlara kızan yürekte. Başbuğ’un emanetini taşıyamayanlara taşan sabırda. 3 Kasım’da MHP'yi seçmeyenler dahil bütün Bartınlı ülkücüler Vatan okuyor sayenizde.Ve bu uyuyan devi uyandırdığınız için de teşekkür ederim. Son olarak:Ülkücü hareket engellenemez.
Şendoğan Şahin-Bartın
Uzlaşmaya evet, teslimiyete hayır
Bir genel başkan ülke bütünlüğüne yönelik olaylar karşısında gerektiğinde elini masaya vurabilmeli. Uzlaşmaya evet, ama bunu teslimiyet haline getirmemeli. Başta Tuğrul Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Ali Güngör, Enis Öksüz gibi simge isimler olmak üzere ayrılanlar davet edilmeli ve kayıtlarını bizzat Sayın Devlet Bahçeli imzalamalı. Bahçeli kongrede mutlaka görevi devretmeli.
Gürsel Balcı-Fethiye
Demagojiyle bu iş olmaz
‘Önce ülkem, sonra partim, sonra ben’ diyenlerin önce kendileri, tekrar kendileri, yine kendileri uygulaması devam ettikçe çabalarımız yine boşa gidecektir. İnsan tek bir şeydir. Bir yerde ayrı, başka bir yerlerde daha ayrı düşündükleri müddetçe kimse davadan bahsedemez. Tabandaki hareket tavanda da aynı olursa neticeye varılır. Aksi takdirde bazılarının fikir yürütmeleri demogoji yapmaları bu davayı biryerlere götürmez.
İsmail Temelli
Ülkücü hareket miadını doldurmadı
Bu vatan, bu millet, bu toprak, var oldukça bu dava yaşayacaktır. Ülkücü hareket hiçbir yere gitmemiştir, sadece bir fetret dönemi yaşamaktadır ve zamanı gelince tek yürek, tek bilek, tek yumruk olarak düştüğü yerden kalkmasını bilecektir. Özellikle bazı çevrelerin ‘Ülkücü hareket miadını doldurdu’ gibi söylemlerde bulunmaları hareketin bu özelliğini tam olarak kavrayamamış olmalarından kaynaklanmaktadır.
Aybars Ünal-Ankara
Halk MHP’den umudunu kesmedi
Bakanlarımızın çok başarılı olduğu söylenemez, ama başarısızlar da denemez. Gerek vekillerimiz, gerek bakanlar kendilerini ve içinde bulundukları açmazları anlatamadılar ve halk bunu çok acı bir şekilde MHP’ye ödetti. Yani halk MHP’den umudunu kesmedi. Sadece ‘kendini ifade etmezsen başına bu gelir’ dedi.
Ferhat Akdil-Bodrum
Dürüst, ilkeli ve Peygamber ahlaklı
Devlet Bahçeli Bey’in aleyhinde bulunan, onun adaylığını koymasını istemeyenler partimizin zafiyetine sebep olan şahsiyet ve karakter fukarası kimselerdir. Keşke Bahçeli Beyefendi 3 Kasım gecesi ayrılacağını söylemeseydi. Dürüst, prensip sahibi ve Peygamber ahlaklı Bahçeli Bey’in MHP’ye bir merkez partisi imajı getirdiğine inanıyorum. Kadriye Nurgül Medyaya kızmayın, medya olunİletişim çağında medyayı kullanamazsanız, sonucuna katlanırsınız. ‘Ama medya’ diye cümleye başlamak yerine, medya olunmalı. Yazarlarımıza reklam desteği sağlanmalı. Ülkü Ocakları aktif hale getirilmeli, tepkiler masalarda değil meydanlarda her pazar gösterilmeli.
Selçuk Kasap-İzmir
İş takipçisi vekiller çıktıYaklaşık 2500 ülkücü şehit oldu. Sonuç, milletvekillerinin birçoğu zengin müteahhitlerle işbirliğine başladı, onların özel işlerini, hatta hakedişlerini takip ettiler ve fakir fukaranın, yetimin hakkının bu müteahhitlerin ceplerine gitmesinde çok önemli rol oynayıp insanları sürgünle tehdit ettiler. Direnen ülkücüler görevden alındı. Ozan Arifler dışlndı. Ülkücü geçinenlerle ülkücülerden geçinenler cirit attı, ahlaksızlık etti ve bu durumu Devlet Bahçeli ibretle izledi.
Halil Güler-Giresun
Milletin şakağına hançer vurulduğunda
Devlet Bahçeli son beş yılın iyi, anlayışlı bir lideri. Evet lider, genel başkan değil. MHP bugün iyi bir konumdadır. Hazır ol vaziyette görevini beklemektedir. Hükümetler geçici Türk milleti kalıcıdır. İşte milletin şakağına hançer vurulduğunda MHP görevini yapacaktır.
Serkan Duman-Sakarya
Silkinip birleşmemiz gerekiyor
Önemli olan MHP’nin başına kimin geçeceği değil ülkücü hareketin bir an önce silkinip eski gücüne kavuşması, tek beden olmasıdır. Bunun için de hareketin merkezi olan MHP ile diğer ülkücü partiler olan BBP ve ATP bir an önce tek bir çatı altında birleşmelidir. Eğer böyle düşünmeyen varsa ortaya çıkıp kavgadan çekilsin.
Bülent Koçkaya-İstanbul