AKP Neydiler Ne oldular? 6

03.10.2003 Vatan

TBMM İDARE AMİRİ ABDULLAH ÇALIŞKAN 

"Ak Parti’ye yenilenmiş bir Milli Görüş hareketi diyebiliriz

FP döneminde 20’ye yakın il başkanı yenilikçiydi. Bunlardan yalnızca Adana İl Başkanı Abdullah Çalışkan partiden ihraç edildi. İlginçtir, AKP içinde Milli Görüş çizgisine en yakın isimler sayılırken halen TBMM İdare Amiri olan Çalışkan’ın adı zikrediliyor.

AKP yenilikçi hareketin devamı mı?
Çalışkan:
O dönemde, FP dışından da yenilikçi harekete büyük bir ilgi vardı. Özellikle kongre aşamasında Abdullah Gül ve ekibinin kazanmasını isteyen geniş bir kitle oluşmuştu. Toplumun geniş kesimi Milli Görüş’e şöyle bakıyordu: “Evet, çok iyi şeyler düşünüyorsunuz. Ama Milli Görüş’ü yanlış şekilde ve yanlış kişilerle tanıtıyorsunuz. Şu kişilerle, şu usul ve tarzda anlatırsanız çok daha geniş bir ilgi görürsünüz.” FP kongresinin sayısal galibinin Recayi Bey, siyasal galibininse Abdullah Bey olduğu yazıldı, çizildi. Bizim çıkışımız diğer partilere oy veren vatandaş tarafından da çok hoş karşılandı. Ondan sonra artık yeni bir parti oluşmasına karar verildi.

Peki AKP Milli Görüş’ün devamı mı?

Çalışkan: Epistomolojik olarak baktığımız zaman Milli Görüş, milletin kendisine ait, kendisini var eden görüşüdür. Ak Parti de milletin görüşlerine, değerlerine, taleplerine ve haklarına önem veren bir partidir. Bu anlamda değerlendirirsek, Ak Parti de bir Milli Görüş hareketidir. Kaldı ki AB ve Batı ülkeleriyle ilişkiler hakkındaki görüşlerin değişimi FP zamanında başlamıştı. Yani Ak Parti’de bu manada bir değişiklik, bir kopuş söz konusu değil. Aslında bu, var olan değişimin devamıdır. Öte yandan Ak Parti yeni bir parti. Bununla birlikte Ak Parti’yi kuranlar ve oy verenler elbette yeni insanlar değil. Ak Parti’nin kurucusu olan milletvekilleri ve diğer arkadaşların çoğunun bir parti geçmişi var. Halkımız da tüm olup bitenleri, kurucuların geçmişlerini, sicillerini bilerek bir tercihte bulundu. Bu bakımdan Ak Parti’ye yenilenmiş bir Milli Görüş haraketi diyebiliriz. Yani Ak Parti yerli ve milli bir karaktere sahip partidir. 

Sistemin diğer kurumlarıyla çatışma olacağı beklentisi hakimdi...
Çalışkan: Bugüne kadar toplumun kahir ekseriyeti merkezin sahipleri tarafından ekonomik olarak itildi, kültürel olarak kakıldı. talepleri merkeze hiç taşınmadı. Geçmişte onları temsil etmeye çalışanlar oldu, ama bunlar da zamanla taşeron vazifesi gördü. Daha önce çevrenin merkezde temsili olarak görülen DP, AP ve ANAP’ın bir noktada gelip tıkandıklarını gördük. Neden? Çünkü onlar çevrenin görüşlerini, değerlerini, taleplerini ve haklarını kendilerine verilen bir görev sınırlaması içerisinde temsil etmeye çalıştılar. Bizse ister milliyetçi-muhafazakar kesim deyin, ister merkez tarafından sürekli dışlanan itilmiş kakılmış kesimler deyin, onların haklarını ve değerlerini temsil edeceğimizi söyledik. Biz taşeron bir parti değil, milletin gerçek partisiyiz. Milletle aramızdaki bu bağı kurduğumuz, milletin görüşüne, değerlerine önem verdiğimiz müddetçe AK Parti yoluna devam edecektir. Ama milletin görüşlerini, değerlerini hesaba katmayan bir noktaya gelirsek, birilerinin görüşleri doğrultusunda taşeronluk yapmaya kalkışırsak o zaman bu partinin zaten ayakta kalması mümkün değildir.

Tezkere redcilerine “Milli Görüşçü” dendi...

Çalışkan: Hayır. Kesinlikle. Red veren arkadaşlarımız aynı hassasiyetle, fakat farklı argümanlardan yola çıkarak red oyu verdiler. Kabul veren arkadaşlarımız da, farklı argümanlar kullanarak ama aynı hassasiyetle kabul oyu verdiler. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Çünkü önemli olan bu hassasiyete sahip olmaktır. Zaten Ak Parti’yi iktidara getiren de bu hassasiyet olmuştur. Biz parti bünyesinde bunları tartışırken hep aynı hassasiyetten yola çıkarak tartıştık. Kimse kimseyi “siz niye red verdiniz?”, “siz niye kabul verdiniz?” diye sorgulamadı. Parti içinde redci yada kabulcü gibi bir cepheleşme olması mümkün değil. 

Takkiye suçlamalarına ne diyorsunuz?
Çalışkan: Takkiyeci olmadık, olmayacağız, biz gayet şeffaf ve temiz bir partiyiz. Değişimin olmaması mümkün değil. Sorun bunu zorlamayla mı, yoksa rızayla mı yaşadığınız. Bize hep “İslamcılıktan vazgeçtiniz mi?” diye soruluyor Kendi adıma, Müslümanım elhamdülillah. Müslüman bir kimsenin kendi kendini kabul etmesi, yaşaması, savunması, anlatması, İslamcılık olarak kabul ediliyorsa, evet ben İslamcıyım. Bu bağlamda Ak Partililerin de İslamcılıktan vazgeçmeleri, bundan ayrı düşmeleri mümkün değildir. Ama İslamcılıktan genellikle siyasal bir ideoloji kastediliyor. İslam’ın ideoloji haline getirilmesi zaten mümkün değil. Ancak onu ideolojileştirirseniz zaten o İslam olmaktan çıkar, apayrı bir din olur.


HASAN CEMAL
"Laiklik konusundaki yakın markaj sürmeli"

Kuruluşu sırasında ve ilk dönemlerinde AKP ve Tayyip Erdoğan hakkında en eleştirel yazıları kaleme alanlardan biri de Milliyet Gazetesi yazarı Hasan Cemal’di. Kendisiyle, iktidar partisine bakışındaki değişim ve yumuşamayı konuştuk:

AKP’ye yönelik başlangıçta bazı kaygılarınız vardı. Sonra bunlar ortadan kalktı gibi...
Cemal:
Kaygılarımın olması doğaldı. Geçenlerde Mehmet Metiner’in de yazdığı gibi Tayyip Erdoğan yıllarca kadın eli sıkmayan, İran Devrimi’ni öven, böyle bir İslami değişimin Türkiye’de de olmasını arzu eden biriydi. Belediye başkanı olduktan sonra da İslamcı kimliğinden pek taviz vermedi. Nilgün Cerrahoğlu’na söylediği “demokrasi bir araçtır” sözü hâlâ teyplerdedir. Bu sürede hep “Benim referansım İslam’dır” dedi, ülkenin ve devletin İslamileştirilmesi hedefinden vazgeçmedi. Daha sonra AKP sürecinde değiştikleri söylendi. Ben de hep kendisine “değiştiyseniz söyleyin ve nasıl değiştiğinizi anlatıp bizi ikna edin” diye çağrı yaptım. Türkiye’yi yönetmeye talip olan birisine bu soruyu sormak bir gazeteci olarak benim hakkım ve daha önemlisi görevim. Bir de biliyorsunuz, ben kendi siyasi değişimimi bir kitapta samimi bir şekilde anlattım. Hatta Tayyip Erdoğan bir kere “Hasan Cemal kendi değişiyor, ama başkalarına bu hakkı tanımıyor” gibi bir söz etti. Tam aksine ben herkesin değişebileceğini, hatta değişmesi gerektiğini söylüyorum. Ama Erdoğan hiç açık açık “ben değiştim” demedi. Son olarak NTV’de bir programda yine aynı şeyi sordum, yine lafı dolandırdı. 

Sonra ne oldu?

Cemal: Bütün bunları sorarken ben Erdoğan’ın hapse atılmasına, siyasi yasaklı olmasına da karşı çıktım. Nihayet seçilip başbakan olmasından sonra “artık değişti mi diye sormayacağım, icraatına bakacağım” dedim... Solun yıllardır savunduğu demokratikleşemeye yönelik adımları AKP 6 ve 7. paketlerle attı. Terörle Mücadele Yasası, örgütlenme özgürlüğü gibi konularda çok olumlu işler yaptılar. MGK Genel Sekreterliğiyle ilgili düzenleme de bunlara eklenince bir nevi “sessiz devrim” yaşadı Türkiye. Bütün bunları da AB’ye tam üyelik perspektifinde yaptılar ve ben bunları çok olumlu karşıladım.

Peki AKP’ye yönelik hiç eleştiriniz yok mu?
Cemal: Olmaz olur mu? Bu üniversite konusu çok önemli. 12 Eylülcülerin üniversitelere yaptığı kötülüğün bir başkası bu yeni değişiklikle gerçekleşebilir ve Türk-İslam sentezcisi bir kadrolaşmaya gidilebilir. Türbanı gündeme getirmiyorlar. Ama bunu daha ne kadar erteleyebilirler, şüpheliyim. Bir diğer nokta da şu: Ahmet İnsel’in vurguladığı, Tayyip Erdoğan’daki otoriter eğilimleri ben de gözlüyorum. Erdoğan’ın bazı muhalefet olaylarına gösterdiği tepkiler, demokrasiyi tam sindiremediğini düşündürtüyor.

AKP bir Tayyip Erdoğan partisi mi?
Cemal: Erdoğan’ın karizması ortada. Bununla birlikte bir Abdullah Gül gerçeği de var. Her ne kadar, tezkere olayında olduğu gibi, bu ikilinin arasında birtakım sorun ve anlaşmazlıklar olduğu ileri sürülse de, Erdoğan ve Gül, daha çok birbirlerini tamamlar bir görüntü çiziyorlar.

AKP sistemle uzlaştı mı? Örneğin askerlerle sorunları bitti mi?
Cemal: AKP hükümette, devlet yönetiminde birtakım amatörlükler, acemilikler yapmakla birlikte gerginlik yaratacak konulara girmemeye dikkat ediyor. Fakat askerlerin, AKP’nin gizli bir gündemi olduğu yolundaki kaygıları, güvensizlikleri ortadan kalkmış değil. Bunlar sürüyor, çünkü Erdoğan ve diğerlerinin geçmişleri hala hafızalarda. Ama değişen çok önemli bir şey var: artık vehimlerle hareket etmeyip icraata bakıyorlar.

Yine temel konu laiklik değil mi?
Cemal: Evet ve böyle de olmalı. Ben Türkiye’nin hiçbir zaman bir şeriat devletine dönüşebileceğine inanmadım, ancak laikliğin sulandırılmasına da hep karşı çıktım. Çünkü laikliğin sulandırılması özgürleşmenin engellenemesi anlamına gelir ki bu da Türkiye’nin modernleşmesini geriletir. Bu nedenle laiklik konusundaki yakın markaj sürmeli.

AKP tabanının parti yönetimine göre daha İslamcı olduğunu düşünüyor musunuz?
Cemal: Türkiye’de İslamcıların oyu en fazla yüzde 7-8’dir. Bunun bir kısmını SP aldı, 5-6 puan da AKP’ye yöneldi. Ama AKP’nin oyu yüzde 34. Yani sadece İslamcılardan değil, ANAP, DYP, MHP ve hatta sola oy vermiş kişilerden de oy almış. Kemikleşmiş İslamcılar türban gibi nedenlerle AKP’den uzaklaşsa bile, son kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği gibi AKP’nin oyları artıyor, yani yeni seçmenler bu partiye yöneliyor. AKP’nin de bunu görüp ona göre davranacağını tahmin ediyorum.

AKP’nin alternatifi kim olacak?
Cemal: Şu anda kimse görünmüyor. İlk akla gelen CHP, ama o da çok yetersiz. Kamuoyu yoklamaları da CHP’ye yönelik ilginin artmadığını, hatta azaldığını gösteriyor. Ama muhakkak bir alternatif olmalı. Tek kanatlı siyaset olmaz, bir kuşun uçabilmesi için iki kanadı olamlı.

Peki AKP kendi alternatifini içinden çıkarabilir mi?
Cemal: Bölünme ihtimaline yönelik herhangi bir işaret yok. Bölünme için yıpranma gerek, ama AKP’de işler şu ana kadar yolunda gidiyor. 


NURCU LİDER MEHMET KUTLULAR

"AKP ile devlet şimdilik birbirini kolluyor"


Yeni Asya Gazetesi sahibi Mehmet Kutlular, aynı zamanda “Yeni Asyacılar” diye bilinen ve öteden beri İslam ile demokrasinin bağdaştığını savunan Nurcu grubun da lideri. Kutlular AKP’yi şöyle yorumladı:
“Bazıları AKP’nin iktidar hazır olduğunu sanıyordu, hiç de böyle olmadığını gördük. Çok bocaladılar. Tam da tahmin ettiğim gibi birçok konuda ürkek ve çekingen davrandılar, atmaları gereken adımları atmadılar. Mesela 312. madde konusunda değişiklik yaptılar, ama hep bir açık kapı da bıraktılar. Başörtüsü konusunu hiç gündeme getirmediler. Öğrenci affı konusunda geri adım attılar. Hep bir yerlerden, derin devletten gelebilecek tepkilerden çekiniyorlar. Halbuki çok büyük bir fırsat yakalamışlardı. DYP ve MHP’nin barajı aşamaması sayesinde beklenmedik bir çoğunluk elde ettiler. Yani az bir farkla çoğunluk olsalardı ya da koalisyonda olsalardı bir mazeretleri olabilirdi. Bu durumda mazeretleri de yok. Ne yapabilirlerdiye gelince: Bu arkadaşlar hem muhafazakar olduklarını söyleyip hem de demokrat kimliği, bu arada Avrupa’yı da savundular. Bu halkta belli bir teveccüh gördü. Ama kendilerine oy verenlerin beklentilerini tam olarak karşılamadılar, karşılayamadılar. Bundan sonra, oylarını artırsalar bile böyle bir çoğunluğu yakalayabilmeleri çok zor. Öte yandan sistem de AKP’yi benimsemiş değil. Zaten bu o kadar da kolay değil. Onlara güvenmiyorlar. Her iki taraf da birbirini kolluyor şimdilik. Bu arkadaşlar yıllarca demokrasiye itikat temelinde karşı çıktılar, onu küfür rejimi ilan ettiler. Ama bir süre sonra bunun böyle gitmeyeceğini anlayıp zaruri bir şekilde de olsa demokrasiyi savunmaya başladılar. Bu müspet bir gelişmedir. Ben ümidimi hep korurum. Temennim AKP’deki arkadaşların demokrasi konusunda samimi olmaları, buna uygun icraat yapmaları. Eğer onlar demokrasiyi sindirirlerse tabanları da aynı şekilde demokrasiye karşı çıkmaktan vazgeçer. Benim gözlemlerime göre onların tabanı, Necmettin Erbakan’ın izlediği metotla daha fazla bir yere varılamayacağını anlamış durumda. İşte AKP yönetimi bu fırsatı iyi değerlendirirse hem kendileri, hem Türkiye için hayırlı olur. Bu takdirde uzun vadeli bir parti olabilirler.”



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı