Ağzımız açık Devlet Bahçeli’yi izliyoruz

19.11.2025 medyascope.tv

19 Kasım 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Ankara'dan iyi sabahlar. Bir otel odasından size sesleniyorum. Dün de belirttiğim gibi Ankara'dayım ve o çok sevdiğim ve uzun zamandır ara verdiğim partilerin grup toplantılarını izlemeye geldim. Dün üç partiyi izledim ve üç partinin de genel başkanlarını, ki bir tanesi de DEM Parti'de Eş Genel Başkan biliyorsunuz, hepsiyle ayaküstü de olsa bir selamlaşma imkanımız da oldu. Tabii sırayla gidiyor. Önce Devlet Bahçeli konuştu. Devlet Bey'le çok eskiden beri tanışırız, yıllar öncesine dayanır ve grup toplantılarına her gittiğimde de bir şekilde kendisiyle hâl hatır sorarız. Bu sefer de öyle oldu. Yine çok kibardı. Onu özellikle vurgulayayım. Ama bu fotoğraf o konuşmayı yapmadan önceydi. Konuşmayı yaptıktan sonra konuşabilmek isterdim açıkçası. Daha sonra DEM Parti ve bir hafta Tülay Hatimoğulları, bir hafta Tuncer Bakırhan biliyorsunuz, Tuncer Bakırhan'la da uzun zamandır yapmadığımız bir canlı yayın yapmak için sözleştik. Sözünü aldım. En çok merak edilen husus tabii Bahçeli'nin kendisinden önce yaptığı konuşmaydı. Şöyle bir şey var: MHP'nin konuştuğu salon boşalıyor, bir süre sonra DEM Parti geliyor. Eskiden de böyleydi. MHP, HDP olarak hep aynı, nispeten daha küçük salonda yaparlardı. Şimdi de aynı, parti ismi değişti bir tek. Ve nihayet Cumhuriyet Halk Partisi ve Özgür Özel. Özgür Özel'i İstanbul'da da sık sık görme imkanı oluyor ama Meclis'te de görüştük. Çok yoğundu. Çok büyük bir ilgi var CHP'ye. Çok şaşırtıcı. Daha önce de oluyordu ama grup toplantısı tıka basa doluydu. MHP'nin de fena değildi ama CHP gerçekten olağanüstü doluydu ve daha sonra da Meclis'teki Özgür Özel'in odasının önünde bir kuyruk vardı. İnsanlar, Türkiye'nin değişik yerinden gelen partililer kendisiyle görüşmek, fotoğraf çektirmek, artık her neyse bunu yapmak istiyorlar.
Tabii olay MHP ve Devlet Bahçeli. Şimdi Devlet Bahçeli'nin, geçen yıl 22 Ekim'di yanılmıyorsam, "Öcalan gelsin DEM Parti grubunda konuşsun" konuşmasından sonra, kimilerine göre onun bir çıt altı, kimilerine göre bir çıt üstü. Ne dedi? "Artık bunu uzatmayalım. Üç maymun oynamayı bırakalım. İmralı'ya bir heyet gitsin. Eğer kimse gitmiyorsa ben üç arkadaşımı alıp gidiyorum, gideceğim." dedi bayağı çok vurgulu ve dedi ki: "Oturacağım, gözüne baka baka konuşacağım." dedi. Bu, Bahçeli'nin daha önce söylediği "Komisyondan bir heyet gitsin." ısrarının en son hâli. Şimdi burada değişik rivayetler var. Biz gazeteci meslektaşlarla kuliste bunu konuştuğumuzda bir eğilim şu: Erdoğan'la arasında sorun var bu konuda ve onun için artık bir tür rest çekiyor, diye düşünen meslektaşlarım var. Bir diğeri de, anlaştılar bu konuda ve bunu son bir kez söylüyor ve olay gerçekleştikten sonra da "Bahçeli'nin dediği oldu." diyeceğimiz bir olay yaşayacağız düşüncesi, ki ben ona yakındım. Ve ilginçtir, dün aynı zamanda saat 15.00’te Meclis Komisyonu’nun kapalı toplantısı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve MİT Başkanı bu toplantı var ve dendi ki, ‘‘O toplantıda oylama yapılacak. Komisyon gitsin mi, gitmesin mi oylaması yapılacak, komisyondan bir heyet ve AK Parti de ‘evet’ diyor ve sonuçta gidecek.’’ Ama ne oldu? Son anda komisyonun oylamasının yani İmralı'ya gitme meselesinin ertelendiği haberi geldi. Cuma dendi. En erken cuma ya da bir başka tarihte bunun yapılması bekleniyor. Burada da işler karıştı tabii. Şimdi hâlâ bir tartışma var: "Bahçeli istiyor, Erdoğan diretiyor mu?" Bir diğer formül şu: "Bahçeli istiyor, Erdoğan geciktirerek kabul ediyor." Olabilir, ki daha önce birçok husus böyle oldu. Komisyonun kendisinin kurulması böyle oldu. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in bırakılması böyle oldu. Burada da bir geciktirme olayı olabilir.
MHP grup toplantısının öncesinde MHP'nin birtakım önde gelen isimleriyle sohbet etme imkanım oldu. Onlardan şunu öğrendim, öyle aktardılar: Bahçeli'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la son yaptığı görüşme, 40 dakikalık görüşme çok olumlu geçmiş ve tam bir mutabakat varmış. Şimdi tam bir mutabakat varken bu İmralı Heyeti meselesi hâlâ bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bir diğer husus Selahattin Demirtaş meselesi. Malum geçen hafta Demirtaş konusunda Bahçeli net bir tavır almıştı ama tahliye gerçekleşmedi. Bu haftaki yani dünkü konuşmasında bu konuya Devlet Bahçeli girmedi. Belki bir şekilde Demirtaş'ın tahliyesinin zamanlaması konusunda Erdoğan'la bir mutabakata varmış olabilirler. Bahçeli'nin konuşmasında bir diğer husus, bence önemli bir husus çözüm süreci ile ilgili Suriye konusunda çok pozitif konuşması. Biliyorsunuz Bahçeli daha önceki konuşmalarında "Türkiye'de her şey iyi gidiyor ama Suriye'de bu işler olmuyor. Öcalan olaya el atsın." gibi pozisyonlar alıyordu. Şimdi dünkü konuşmasında Washington'da gerçekleşen Trump ve eş-Şara görüşmesi ve Hakan Fidan'ın da orada bir şekilde Trump'la olmasa da Suriyeli ve Amerikalı yetkililerle yaptığı o üçlü görüşmelerden olumlu sonuçlar alındığını aktarıyor. Ki dün yaptığım yayında ben de bu konuyu ele almıştım: "Altın oran, Suriye'de altın oran arayışı peşinde" diye. Gördüğüm kadarıyla MHP kanadı çözüm süreci konusunda kendinden emin, "Bu iş olacak gibi oluyor. Artık bunu yapıyoruz." Zaten Bahçeli ne dedi? "Bunun artık geri dönüşü yok." dedi.
Burada tabii çok çarpıcı bir husus var. Çok çarpıcı çok husus var. Açıkçası böyle bir konuşmayı, hele o dedi ya, "İzin veriyor musunuz?" dedi ve insanlar, toplantıdaki herkes ayağa kalkarak, alkışlayarak "Evet" dediler. Bütün bunlar yani hayatta göreceğimi düşünmediğim şeylerdi. Duyacağımı düşünmediğim şeylerdi. Burada Bahçeli ve MHP çok radikal bir pozisyon alıyor. "Şu amacı var, bu amacı var," bütün bunların hepsi tartışmaya açık hususlar ama somut olarak gördüğümüz bu. Bahçeli: "Gerekirse ben Öcalan'la konuşurum." dedi. "Kimse gitmiyorsa ben giderim." dedi. Daha ne desin? Bunu yaptı. Peki burada bir soru var: Peki diğerleri ne diyor? Erdoğan ağzını açmıyor. Çok az açıyor. Çok genelgeçer şeyler söylüyor. Erdoğan'ın bu süreçle ilgili söylediği ve bizim hayret ettiğimiz hiçbir şey olmadı. Ya da CHP de, zaten CHP var ama yok. Eleştirenlerin pozisyonu ayrı. Peki DEM Parti ne diyor? DEM Parti ne söyledi de bu süreçte insanlar, DEM Partili olmayanlar, bakın Bahçeli'nin her söylediğini özellikle DEM Parti tabanı, Kürtler büyük bir ilgiyle, heyecanla ve takdirle izliyor. Ama öte yandan DEM Parti'nin söyledikleri evet, yani ama... Bu arada şunu söylemek lazım. O sızan notlardan anladığımız kadarıyla Öcalan'ın çıkışları da Bahçeli'nin çıkışlarına benzer çıkışlar. Ama kamuoyunda Öcalan'a karşı çok büyük bir antipati var, kamuoyunun hepsinde olmasa da. Peki, şimdi size bir şey göstereceğim. Ekşi Sözlük, ki iyice çaptan düştüğünü düşünüyorum ama yine de: ‘‘Devlet Bahçeli'nin İmralı'ya giderken yanında götüreceği üç kişiden biri olmalı.’’ Kim o? Ben. Ruşen Çakır. Evet, ben zaten demiştim. Süreç ilk başladığında demiştim: ‘‘Ben Öcalan'la röportaj yapmak istiyorum.’’ diye kendimi kaydettirdim. Hâlâ bekliyorum. Hiçbir gelişme olmadı. Size soruyorum: İyi bir fikir mi? Bence iyi bir fikir. Benimle tartışın, yazın. ‘‘Ne işim var?’’ ya da ‘‘Şunu sorun, şunu sormayın.’’ Bekliyorum. Noktayı koyduk. Tabii bugün İYİ Parti grubuna gideceğim. Müsavat Dervişoğlu bakalım neler diyecek. Erdoğan’ın da grup toplantısı var. Onu da izleyeceğim. Onları da artık yarın sabah anlatırız.
Bugünün ithafı çok eski bir arkadaşıma. Yıllar önce hayatını kaybetti. 2013 yılında, yani 12 yıl önce 50-51 yaşlarında hayatını kaybetti: Alişan Yalçın. Beraber Devrimci Gençlik Hareketi’nde birlikte liseliyken, o Hasköy Lisesi'ndeydi, çok zaman geçirdik. Çok ortak şeylerimiz var. Sonra Alişan aldı başını gitti, bayağı bir önemli yerlere geldi. Ben kendi hâlinde birisi olarak kaldım ve sonra yurt dışına gitmek zorunda kaldı İsviçre'ye ve İsviçre'de uzun süren bir kanser sonucu hayatını kaybetti. Alişan'ı yıllardır görmüyordum. Sesini de duymuyordum. Şu anda oğlu Sinan Cem'i öperken görüyorsunuz. 22 yaşında olmuş oğlu ve eşi Fethiye ile beraber ikisi Alişan'ın anısını yaşatmaya çalışıyorlar. Ben de bu yayınla ona küçük de olsa bir katkıda bulunmak istiyorum. Yani bir kuşak neler yaşadık. Değer miydi diye sormuyorum. Değerdi ama yine de birçok hüznü beraberinde getiren şeylerdi bunlar. Alişan'ın ruhu şad olsun. Kendisini sevgiyle anıyorum ve sizlere de rica ediyorum: Lütfen Medyascope'a destek olun. Sizlerle birlikte bağımsız ve özgür gazeteciliği sürdürebilelim. Evet, Ankara'dan söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
23.11.2025 DEM Partililerin CHP’ye kızmaya hakları yok
22.11.2025 Ankara Mazlum Abdi realitesini ne zaman tanıyacak?
21.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş noktayı koydu
20.11.2025 AKP ve CHP’nin İmralı ikilemi: Gitmek de zor kalmak da
19.11.2025 Ağzımız açık Devlet Bahçeli’yi izliyoruz
18.11.2025 Suriye’de “altın oran”ın peşinde
17.11.2025 Demirtaş’ı serbest bırakmak için daha ne bekliyorsunuz?
16.11.2025 İlk gizli tanığım “Meşe”yi geri istiyorum!
16.11.2025 Bir sivil darbe olarak 19 Mart süreci
15.11.2025 Sakin olan yine kazanacak
23.11.2025 DEM Partililerin CHP’ye kızmaya hakları yok
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı