AKP Neydiler Ne oldular? 5

02.10.2003 Vatan

MİLLİ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK:

"Tayyip Bey’in gözleriyle sözleri uyuşuyor"


Milli Eğitim Bakanı olarak üniversite tartışmasının merkezinde yer alan Hüseyin Çelik hayatı boyunca Milli Görüş partilerine yakın olmadı. 18 yaşında AP Gençlik Kolları’na giren ve DYP’den istifa edip AKP’nin kuruluşuna katılan Çelik, partisinin fikri temelinin oluşmasında da önemli rol oynuyor:

AKP’de yer alırken bazı tereddütleriniz oldu mu?

Çelik: Dinsel veya etnik temelli siyaset ülkeyi kesinlikle felakete götürür. Dinin politize edilmesi çok büyük bir hatadır. Örneğin MHP ve HADEP birbirlerini beslemektedirler. Milli Görüş çizgisindeki bazı arkadaşlar, tıpkı Gorbaçov’un komünizmin artık öldüğünü görüp glasnost ve perestroykaya yönelmesi gibi, Erbakan çizgisiyle bir yere varamayacaklarını görmüşlerdi. Abdullah Gül’ün FP Kongresi’ndeki konuşması çok önemlidir. Meclis’ten Abdullah Gül’ü, Bülent Arınç’ı, Abdüllatif Şener’i bilirdim ama Tayyip Bey’i tanımazdım. Bir gün beni davet etti, orada uzun uzun görüştük. Kendisine, devlet adına millet üzerinde siyaset yapmak yerine, millet adına siyaset yapmaya taliplerse birlikte olabileceğimizi söyledim. Benim için en önemli noktalardan birini Tayyip Bey’in gözlerinde gördüm: gözleriyle sözleri uyuşuyordu. Yani söylemiyle eylemi birdi. Sonuçta kendisine güvendim ve harekette yer aldım. 

Bütün AKP’liler demokrasi, laiklik, AB gibi konularda değişti mi?

Çelik: Milli Görüş ayrışmasında kişisel ilişkiler de rol oynadı. AKP’de yer alan herkesin Erbakan’la sembolleşen çizgiden tam olarak koptuğu söylenemeyebilir ama önemli olan kurmay heyetin tavrıdır ve bu noktada değişim çok açık. Birçok arkadaşımız eskiden “Hıristiyan kulübü” dedikleri AB’nin samimi bir şekilde en büyük destekçisi. Mesela Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına evet dedik., Bir gazete, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener’in geçmişte bu konuda vermiş oldukları çok sert demeçleri yayınladı. Buna benzer çok şey bulunabilir, ama önemli olan bugün gelinen noktadır. Kuşkusuz her konuda herkes yüzde yüz aynı şeyleri düşünmüyor, ama tavanda yaşanan bu değişim tabana da yansıyor ve demokrasi, laiklik, AB gibi konuların ciddi bir şekilde sindirildiğini, benimsendiğini görüyoruz. 

AKP partileşmesini tamamladı mı?

Çelik: Partileşme öyle dünden bugüne olabilecek bir şey değildir. Bu bir süreç işidir. Üstelik AKP farklı geçmişlerden, eğilimlerden kişiler tarafından kuruldu. Partinin kalıcı olabilmesi, kurumsallaşmasına, belli bir kimlik oluşturmasına bağlıdır. Farklı eğilimlerin birarada bulunması, bunlardan bir eriyik üretmekle, eskilerin deyimiyle, bu fikirlerin meczedilmesiyle mümkün olabilir. ANAP lideri Mesut Yılmaz, son kongrelerden birinde, “bütün eğilimlerin partisi var, isteyen bunlara gidebilir” dedi, bir baktı ki ANAP’ta kimse kalmamış. AKP’yi oluşturanların çoğunun Milli Görüş kökenli olduğu doğrudur, ama benim gibi DYP’den, ANAP’tan, MHP’den, hatta soldan gelme arkadaşlar da var. Bu sadece tavanda değil teşkilatlarda da böyle. Peki nasıl bir karışım gerekiyor? Ben oldum olası ideoloji temelli siyasete soğuk bakmışımdır. İdeoloji yerine ilkeler temelinde siyaset yapmak gerekir. demişimdir. 

Peki nedir bu ilkeler?

Çelik: Kopenhag kriterleri AKP’nin ilkeleridir. Biz Anayasa’da yazdığı gibi, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti savunuyoruz. Bizim tek derdimiz demokratik cumhuriyet. “Sen veya ben” yerine “sen ve ben”i, yani farklılıklar içinde birarada yaşamayı savunuyoruz. Aslında AKP’yi, ilk çıkışlarındaki DP’ye, AP’ye, ANAP’a benzetebiliriz. Ama bizim daha muhafazakar bir zeminde yükseldiğimiz muhakkak. Meselenin etik tarafına daha fazla önem veriyoruz, mesela Özal döneminin “köşe dönmeci” anlayışı bizde yoktur. Farkımızı koymak için “muhafazakar demokrasi” kavramını tercih ettik. Çünkü bizim muhafazakarlığımız, bazı şeyleri körü körüne savunmak değil. Hatta devletin yeniden yapılanması konusunda yer yer devrimci olduğumuz bile söylenebilir. 

Bu noktada, AKP’nin rejimle sorun yaşayacağı tahmin ediliyordu...

Çelik: Bizim rejimle hiç ama hiçbir sorunumuz yok, bizim derdimiz statükoyla. Rejim başka, statüko başka. Biz statüko denen o paslı çiviyi sökmeye çalışıyoruz.

CUMHURİYET GAZETESİ ANKARA TEMSİLCİSİ MUSTAFA BALBAY:

"AKP devletle içiçe değil yanyana yaşıyor"


Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, ordunun AKP iktidarına bakışıyla ilgili haber ve yorumlarıyla dikkati çekiyor. Balbay ile AKP’nin, laikliğe hassas kişi ve kurumlarla sınavı üzerine konuştuk:

Cumhuriyet okurları AKP’ye nasıl bakıyor?
 
Balbay: Birincisi değiştiklerine inanmıyorlar. Bugün yaşadığımıza “postmodern şeriat” ya da “postmodern İslamcılık” diyebiliriz. Attıkları her adım için “bunlar iktidarda kalmak için her şeyi yaparlar” yaklaşımı devam ediyor. Değişme görüntüsün tamamen dönemsel olduğunu, kendilerini daha güçlü hissettikçe bu görüntüye daha az önem vereceklerini düşünüyorlar. Güvensizlik devam ediyor ve bence de AKP henüz bu konudaki sınavı tam verebilmiş değil.

Peki nasıl aşılacak bu güvensizlik? 
Balbay: “Sabahları iki doz Nutuk, öğleyin bir doz Atatürkçülük, akşam yemeklerden sonra iki doz şu” diyecek bir durumda değiliz. Zamana ihtiyaç var. Ne yapsalar oturmuyor çünkü. Sivas Kongresi’ni, yıldönümünde Sivas’ta, Erzurum Kongresi’nin yıldönümünü Erzurum’da, 19 Mayıs’ı Samsun’da kutluyorlar. Daha ne yapsınlar? Erdoğan Selanik’te Atatürk evini ziyaret eden ilk başbakan oluyor. Ama bunlar bir şey yapınca “acaba samimiler mi?” diye soruluyor. Yapmayınca da “Bunlar zaten böyledir” diye bakılıyor. Aynı şey değil ama MHP iktidara geldiğinde de bizim tabandan benzer tepkiler almıştık. Orada zaman gösterdi ki; MHP Türkiye’nin öteki partileriyle koalisyon yapabilir. Burada da benzer bir durum yaşıyoruz. Böylesi ilk defa deneniyor. Geçmişte, “referansım İslam’dır”, “demokrasi tramvaydır” diyen bir hareket şimdi iktidarda sınanıyor. Bunun ucunun MHP’de olduğu gibi, Türkiyeleşmeye gitme olasılığını güçlü tutuyorum. Ama bir, bunun zamanını öngörmek çok zor. İki, biz ne söylersek söyleyelim aslolan AKP’nin oynayacağı rol. İlk kongreyi, yerel seçimi görmeden konuşmak erken. Zaten kurulduktan kısa süre sonra iktidara geldiler. Kendilerini muhalefette görmüş sayılmayız.

Rejimin kurumlarıyla ilişkiler nasıl gidiyor?
 
Balbay: 28 Şubat’tan bu yana devletin içinde hakim olan politikayla ne ölçüde barışabilecekleri ya da buna nasıl tavır alacakları önemliydi. Benim gördüğüm, orada bir karşılıklı duruş var. AKP şimdi devletle yan yana yaşıyor. Kesinlikle iç içe değil. Bunun sonu nereye varır? 28 Şubat döneminde de, dışarıya yansıtılanın aksine, devlet içinde çok farklı bakışlar vardı. Daha katı olanlar vardı, Org. Karadayı onları bir ölçüde yumuşattı ya da belli bir çizgide tutmayı başardı diyelim. Biraz daha yumuşak olanlar, “biraz zaman çözer” diyenler vardı. 28 Şubat’ın başlayışı 7-8 ayı bulmuş, Refahyol 11 ay iktidarda kalmıştı. Bu hükümetinse henüz 11 ayı dolmadı. 

Bugün de devlet içindeki tartışma sürüyor mu?
 
Balbay: İçerde yapılan değerlendirmeler artık dışarıya da yansıyor. Sadece Ağustos ayındaki mesajları alt alta koysak benim bir şey söylememe gerek kalmaz herhalde. Hurşit Tolon, Çetin Doğan, Tuncer Kılınç ve diğerlerinin açıklamalarına baktığınızda bir duruş olduğu ortaya çıkıyor. Demokratik sistemin daha sağlıklı işlemesi görevi esas AKP’ye düşüyor. Bu noktada Erdoğan’ın belli bir dikkati var, Abdullah Gül’ün başka bir dikkati var. Bülent Arınç’ın hem kendi tabana selam verip hem devletin içinde olması var. Onların da bir duruşları var ama tek renk yok. Özetle tarafların içinde farklı farklı pozisyonlar var ve böyle gidiyoruz. Diyelim ki bir komutan devir teslim töreninde konuşuyor, kamuoyu da bunun üzerine tartışıyor. Bunun içe dönük yanına da bakmak gerekiyor. Belki mesajların çoğu içeriye. Belki o güne kadar içerde söylediklerini o gün dışarı söyleyip çıkıyor. O gün tam eşikte, bir ayağı emeklilik bir ayağı görevde. O eşikte iki tarafa da söyleyip çıkıyorlar belki. İkincisi, özellikle 28 Şubat’tan bu yana alınan kararlar bir günde alınmış değil. Tek kişinin aldığı kararlar da değil, belli bir anlayışın devamı olarak sürdüğünü düşünüyorum ben.

AKP’nin AB’ye yönelik çabalarını nasıl karşılıyorsunuz?
 
Balbay: AKP’nin bunlara sahip çıkmasını çok kötüye yormuyorum. İçerisinde takiyye vs. mantığı olsa bile AKP’nin o çizgi içinde olması ve kendi değerlerini de tartıştırması bence Türkiye’nin aleyhine değil. Türkiye için gerekli olan belli adımları atıyorlar, niye karşı çıkalım? Demokratikleşme yolunda küflenmiş pek çok şeye müdahale ediyorlarsa, tümüne takiyye damgasını vurup elimizin tersiyle itmemeliyiz. “Bunlar AB konusunda sonuca ulaşır mı?” diye sorarsanız, bence ulaşamazlar.



DOÇ. AHMET ÇİĞDEM
"Milli Görüş değil ANAP geleneği" 
Modernlik ve muhafazakarlık üzerine çalışmalarıyla bilinen Doç. Ahmet Çiğdem AKP’yi şöyle değerlendirdi:
“AKP Milli Görüş’ü değil, ANAP geleneğini temsil ediyor. Birincisi, AKP, tıpkı ANAP gibi hemen her toplumsal sınıftan daha iyi maddi şartlarda yaşamak isteğini birincil hedef olarak koyan, sosyolojik olarak gevşek bir siyasal tüketiciler kitlesine dayanıyor. Bu kitlenin esas özelliği, her açıdan oportünist olmasıdır. AKP de dahil olmak üzere herhangi bir siyasi eğilimi sürekli kılacak bir angajmana tabi olmadığından, ancak talepleri karşılandığında bağlılığını devam ettirecektir. İkincisi, AKP, yine tıpkı ANAP gibi, esas olarak “merkez kisveli sağ bir ideolojinin” bütün ögelerini bir arada tutmayı deneyen esnek bir düşünsel tutumu tercih ediyor. Böyle tanımladığında, bu kavramın muhafazakârlıktan İslamcılığa, milliyetçilikten liberalizme uzanan geniş ve şekilsiz bir seslenme kabiliyeti vardır. 
Türkiye’de “seçmen kitlesinin” esas ve öncelikli tercihi demokrasi değildir. Maalesef demokrasi Türkiye’de bir “seçkin talebi” olarak durmaktadır. AKP’nin AB’yle, MGK ve TSK ile ya da YÖK gibi kurumlarla ilgili düzenlemeleri oy verenleri açısından çok işlevsel sayılamaz. AKP’nin demokratik kamusal aydınlanma istikametinde herhangi bir girişimi de yok. AKP Türkiye’ye özgü anakronik statükoyu tehdit ediyor, ama diğer taraftan bu statükoyu parçalamayı amaçlayan radikal bir yaklaşımın sahibi olmayı da istemiyor. Bu ortada olma hali hem AKP’yi zayıflatır hem de Türkiye için zararlı sonuçlar doğurur. Nitekim Türkiye’deki otoriteryan iklimde herhangi bir değişme gözlemlenmemiştir. AKP kendi iktidarını sürdürmek amacıyla bu iklimle barış içinde yaşayabilir. AKP Türkiye’deki siyasal İslamcılığı bitirmiştir. Böylece modern değerlerle eğitilmiş, tarihsel kökleri bulunan, demokratik bir dinsel yönelim imkanını ortadan kaldırmıştır. Bunu Ortadoğu ve dünya için bir talihsizlik olarak görmek gerekir.”

TÜRKİYE TARTIŞIYOR

Partileri neden kapatıldı?
Bülent Arınç'ın söylediklerinden rahatsız oldum. Kemalizm'e inanmayan bir insan Atatürk'e kesinlikle inanmaz. Atatürk'ü her defasında anımsamak, ona sevgimizi sık sık belirtmek boynumuzun borcu. Bu bir istismar değildir. İstismar edilen birşey varsa o da dinimizdir. “Dört partim kapatıldı” demiş Arınç. Peki bunca parti varken neden onun partileri kapatıldı? Tabii ki görüşlerimizi özgürce söylemek hepimizin hakkı. Ancak söz konusu ülkemizin kurtarıcısı olunca lütfen biraz daha dikkatli olalım!
Batuhan Bilgi-Yalova

Krizlerden yorulmadınız mı?
Belki inanmayacaksınız; ben AKP’ye oy vermedim, ama bugün seçim olsa veririm. Çok iyi işler yapıyorlar, özellikle AB konusunda. Türbanı serbest bırakmak isteyeceklerini de sanmıyorum. Çevremde herkes krizlerden bunalmış durumda, nefes almak istiyor. Hala takiyye tartışması yapanlara soruyorum, siz yorulmadınız mı?
Tahsin Yıldırım-İstanbul 

İnanmıyorum çünkü...
AK Parti’nin iyiniyetli olduğuna inanmıyorum. İşte yaşadığım bir örnek: Okulumuzda Atatürk düşmanı bir öğretmen var. Kendisini Bu öğretmeni biz müdürümüze şikayet ettik. Atatürkçü, aydın bir kişi olan müdürümüz olaya müdahale edince sesi kesildi. Aradan iki yıl geçti, Ak Parti'nin iktidara gelmesiyle bu hoca tekrar konuşmalarına başladı. İşin kötü yanı müdür de çaresiz olduğunu söyledi. Onu da bir yere tayin edebilirlermiş.
Alper Cenk Sağan-Ankara

Erdoğan bizden biri
R. Tayyip Erdoğan bir gönül adamıdır ve ruhanidir. O hiçbir zaman Erbakancı olmamıştır. O onlardan biri değil, bizden biridir. Entelektüel kesimden destek ve dua alacak tavırlar sergilemiş, onların yüzakı olmuştur. Zaafı olan “telkine açık olması” yalpalamasının tek izahıdır. AK Partililerin çoğu telkine açık, temiz Anadolu çocuklarıdır. Hayatta oyun oynamamışlar ki İngiliz oyunlarını bilsinler. Kendi dışlanmışlıklarını kendileri yarattılar. Sonra kendilerini dışlayanlara düşman oldular.
İbrahim Sözkesen-Ankara 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı