İYİ Partili Tolga Akalın Akşener-Erdoğan görüşmesini yorumluyor

08.06.2024 medyascope.tv

8 Haziran 2024’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. İYİ Parti kurucularından ve son kongrede aday da olan Tolga Akalın’la birlikteyiz ve kendisiyle Meral Akşener’in son Beştepe ziyâretini konuşacağız. Tolga Bey, merhaba.
Tolga Akalın: Merhabalar efendim, saygılar ve hürmetler. Sevgilerimi sunuyorum.

Ruşen Çakır: Sağ olun. Şimdi siz olayın hemen ardından Özlem Gürses arkadaşımızla konuştunuz. Söylediklerinizden anladığımız kadarıyla çok canınız yanmış gibiydi, çok rahatsız olmuşsunuz. Şimdi onları tekrarlamak durumu da olacaktır tabiî; ama şunu söyleyeyim: Siz ve başkaları, Koray Bey, Müsavat Bey, önde gelen isimler, sıradan partililer, herkes bir şey söyledi ve cevap bekliyorsunuz; hâlâ hiçbir açıklama gelmedi Meral Akşener’den. Yanılıyor muyum?
Tolga Akalın: Evet, ama şöyle: Artık yeni sözcüleri olarak tanımlayabileceğimiz İstanbul milletvekili Burak Akburak ve Esma Bekâr zâten beyânatlar veriyorlar kendisi adına. Aslında o da açıklamalar yapıyor. Ama görüşme içeriğine ilişkin bir açıklaması yok henüz, evet.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi değişik rivâyetler var. Açıkçası bunu bir yayında da söyledim; ben 15 gün önce, çok güvendiğim bir isimden, bir büyükelçilik pazarlığı olduğunu duydum. Güvendiğim bir isim olmasına rağmen bu bana çok acâyip geldi. Bir de çok erken geldi ve ben bir gazeteci olarak bu haberin elimden kaçmasına râzı oldum; çünkü inanamadım. Ama bu olaydan sonra, benim duyduğum olay da dâhil olmak üzere bir yığın spekülasyon var. Bu nasıl olabiliyor?
Tolga Akalın: Ben aslında işin bu yönüyle, eğer böyle bir talep varsa dahi, bunu siyâsetin magazin boyutu olarak görüyorum açıkçası. Ben bu boyutuyla ilgilenmiyorum. Ama benim ilgilendiğim boyutu; velev ki bu veya benzer talepler karşılığında Erdoğan ne istedi ve Sayın Meral Akşener Erdoğan’a ne vermeyi taahhüt etti? Ben aslında bu boyutuyla daha yoğun olarak ilgileniyorum. Çünkü daha önce de ifâde ettiğim üzere, aslında bugünkü fotoğraf, yani bizim iki-üç gün önce gördüğümüz fotoğraf, bir yıl önce oluşmuş olan bir fotoğraftı. Biz 2023 yılının 24 Haziran’ında kongremizi bitirdikten sonra, 2023 yılının 10 Temmuz’unda ilk divan toplantımızı yaptık. Ben de Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak o divanda bulundum. Bu divan toplantısında, daha birinci divan toplantısında bizim birinci gündem maddemiz bir anayasa komitesi kurmaktı. Ben çok şaşırdım açıkçası o gün. Çünkü o gün Türkiye’nin gündeminde bir yeni anayasa yoktu, bir yeni anayasa tartışması yoktu, bir yeni anayasa talebi de yoktu. Ama biz bir anayasa komitesi kurduk. Bizden tam iki ay üç gün sonra, 13 Eylül 2023 târihinde, Erdoğan Türkiye’nin bir yeni anayasaya ihtiyâcı olduğundan bahsetti. Dolayısıyla daha o gün kurulurken de –daha sonraki komite süreçleri de var, onlar bugün parti içi meseleler ama– ben orada bir mutâbakatın, bir ön mutâbakatın yapıldığına ilişkin bir derin şüpheye veya bir ön kanaate sâhip oldum. Ondan sonraki bir yıl süresince de zâten bunu besleyen çeşitli hâdiseler ve olaylara da parti içerisinde şâhit oldum. Bu beni ve benimle birlikte çalışma arkadaşlarımızı da o 1 Nisan târihindeki kongreden sonra, 5 Nisan târihinde doğrudan kendisinin yüzüne karşı, her hâlükârda yapılan baskın kongrede aday olmaya sevk etti. Ve bu baskın kongrede ben aday olduğumdan, ben ve arkadaşlarım bu mücâdeleyi başlattığımızdan dolayı da Sayın Akşener aslında bir baskın kongreyle tekrar genel başkanlığa devam etme arzusundayken bunu önledik ve engelledik. Bizimle karşılıklı olarak tartıya çıkamadı. Ben dün Kemal Bey’le olan programınızın da bir kesitini izledim, Sayın Can’la olan. Çok da ilgi duyduğum, saygı duyduğum bir gazetecidir ve eskiden de bilirim kendilerini. Bizimle ilgili, milliyetçi hareketle ilgili değerlendirmeleri îtibârıyla da tanırım. Orada da dinlediğimde, biraz eksik tâkip etmiş Kemal Bey. Doğrudur, ben çok arzu ediyordum Sayın Meral Akşener’le karşılıklı bir büyük kongre mücâdelesi yapalım diye. Ancak bu büyük kongre mücâdelesinde kendisi tartılmak istemediğinden dolayı istifâ etti ve çekildi. Yoksa böyle bir arzu vardı. Ama bizim duruşumuzdur kendisinin bu süreci durdurmasına ve geri çekilmesine sebebiyet veren. Bu anlamda bir mücâdele yapıldı. O mücâdele bir kongre ikliminde ve kongre ortamında sonuçlandırıldı. Bir de böyle bir gerçeklik söz konusu. Yani bu mutâbakat, bu ön mutâbakat bundan yaklaşık bir yıl önce yapılmıştı ve bu fotoğrafın yansıtılmayan bölümü bana göre daha bir ön mutâbakat olarak bundan bir yıl önce temin edilmişti diye görüyorum Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Çok daha geçmişi olduğu söyleyenler var, biliyorsunuz. Yani daha cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi –çok açık tâbiriyle– “bir komplo”dan bahsedenler var. Ben açıkçası buna îtibar etmekte zorlanıyorum. O zaman siyâsetin hiçbir anlamı kalmaz. Öyle değil mi?
Tolga Akalın: Evet, haklısınız. Onu ilk Aytun Bey söyledi. Bakın, biz bugün rakip olabiliriz, farklı kulvarlarda siyâset yapıyor olabiliriz; ama mâziye hürmetkâr olmak zorundayız. Meral Akşener çok önemli bir mücâdelenin de insanıdır aynı zamanda. Bugünkü tavırlarını her ne kadar yanlış bulsak da, onun mâzideki yüksek mücâdelesini ve göstermiş olduğu basîreti de görmezden gelemeyiz. Aytun Bey ilk onu söyledi, 3-6 Mart süreciyle ilgili; önce kalkıp sonra oturmanın da anlaşmalı bir iş olduğunu söyledi. Ve Türkiye’de ne yazık ki bu söylem, belki medya alanındaki güvensizlikten de beslendiğinden dolayı, ilgi ve alâka görüyor ama, bu doğru değil. Meselenin aslı şu: Meral Hanım kendisi aday olmak istiyordu. Öncelikle, biliyorsunuz o dönemde kamuoyunda yüksek bir talep vardı. 2021-2022’leri iyi hatırlamak lâzım. Bu yüksek talep Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu uhdesinde oluşmuş bir talepti. Öncelikle, “Ben başbakan olacağım” diyerek bu iki insan üzerinde oluşmuş olan talepten kaynaklanacak olan “Geri çekil” baskılarını kırdı, kendisini hedef olmaktan çıkardı. Uzunca bir süre de Altılı Masa’da süreci bir anlamda yuvarlayarak yönetti. İşin sonunda Türkiye’yi bir tarafında Kemal Bey’in, diğer tarafında Tayyip Bey’in olduğu ve Türkiye’ye bir üçüncü yol açma ihtiyâcını ve zarûretini hissettiren ve kabul ettiren bir politik stratejiyle kendisini aday edebileceği bir model inşâ etti. Bunu ben siyâsetin doğası içerisinde çok da normal buluyorum; ama bunu yaparken bu stratejiye uygun taktik donanımları yoktu. Meselâ teşkîlât başkanlığını kapamıştı, kendisi teşkîlât başkanıydı. Meselâ gençlik politikaları başkanlığını kapamıştı, kendisi gençlik politikaları başkanıydı. Meselâ kalkarken mâkul bir üslûpla kalkması, çok uğraşmasına rağmen iknâ edemediğini ifâde etmesi gerekirken çok sert bir üslûpla kalkınca, Türkiye’deki sosyal-demokratları, ulusalcıları ve o alandaki yurtsever aydınları kendisine karşı kilitleyince, iki gün içerisinde o geri çekilmeyi ve psikolojik yıkımı yaşadığından dolayı da geriye dönmek zorunda kaldı. Ama asla ve kat’a o Saray’ın, Erdoğan’ın falan yönettiği bir süreç değildir. Bu, doğru bir bilgi değil her şeyden öte. Orada aynı zamanda büyük bir mücâdelesi vardı; çok uzun yıllar büyük bir mücâdele yaptı Sayın Akşener. Sayın Akşener bu mücâdeleleri yaptığı dönemde bu işlerde samîmîydi; ama Sayın Akşener son bir yılda kaybetti ve vazgeçti. Ve bugünkü fotoğraf da aslında o vazgeçmenin çok açık ve net olarak halkla paylaşılmış hâlidir. Bu yönüdür bizim eleştirdiğimiz bölüm. Ama mâziye hürmetkâr olmak zorundayız, gerçekleri konuşmak zorundayız Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Bugüne tekrar gelecek olursak; siz –“haklı bir şekilde” diyorum, burada yani çok açık– bu ziyârete gitmenin ve orada bir lider protokolüyle karşılanmanın –her türlü sunumu, fotoğrafı vs. ile–, bunun parti kimliğini çok ciddî bir şekilde yaraladığını söylüyorsunuz. Peki, şöyle bir şey soracağım — pek sevmez siyâsetçiler bunu ama: Varsayalım ki o kongreden genel başkan olarak siz çıkmış olsaydınız ve bu olay yaşanmış olsaydı, ne yapardınız?
Tolga Akalın: Yani ben o kongreden çıkmış olsaydım, bugün o ziyâret olmamış olurdu. Kimse o ziyâreti yapmazdı. Hem muhâtapları kabul edemezdi, hem de onlar gitmezlerdi, Sayın Akşener de gitmezdi.

Ruşen Çakır: Şu hâliyle herhangi bir açıklama, bağlayıcı bir açıklama gelmedi. Açıkçası önümüzdeki günlerde birtakım gelişmeler olma ihtimâli var sanki. Çünkü muhâbir arkadaşlarımız, yönetici arkadaşlarımız İYİ Parti’den birçok kişiyle konuştular, kulis haberleri de yazdık vs.. Partide çok büyük bir tedirginlik, öfke ve bir umutsuzluk havası gözlüyorlar. Hattâ olağanüstü kongre talebi yapanlar da var. Bunun ortasında, diyelim ki Meral Akşener’in Erdoğan’la kurduğu bu ilişkiden somut bir gelişme çıkarsa, yani herhangi bir şey –partiden istifâsı, şu bu–, İYİ Parti ne yapabilir?
Tolga Akalın: Şimdi, önümüzdeki dönem göreceğiz ki bu sürece bir güç vehmediyoruz biz bu fotoğrafa; oysa bu fotoğraf aslında o kadar güçlü bir fotoğraf değil. Erdoğan pratik bir siyâsetçidir. Türk siyâsetini, bu tür iç ilişkileri tanzim etmeye tâ Cem Uzan’la başlamıştı. Onu bir parantez olarak ifâde etmek istiyorum, o hâfızanın hatırlanması lâzım. Ama çok yakın dönemde, Sayın Akşener’in aslında oraya sâdece kendisini ve kendisine yakın sâdece birkaç insanı götürebileceği gerçekliğiyle Erdoğan yüzleşecek ve bu süreç, atfedilen bu güçten çok daha farklı bir şekilde sona erecek. Yani Ruşen Bey, Erdoğan artık eski Türkiye’nin siyâsetçisi. Erdoğan 2003 yılında, o zamanki adına kendileri “Cemaat” diyordu, FETÖ ile ilk politik-psikolojik işbirliği içerisinde, bir yargı işbirliği içerisindeydi. Biliyorsunuz, politik rakiplerinden ilki olan Cem Uzan’ın Genç Parti hareketi 2003 yılında %14,3’tü. Cem Uzan’ı tasfiye etti. Aynı Erdoğan 2007 seçimlerine girerken %12 aldıkları takdirde dahi koalisyon ortağı olmak zorunda kalacağından dolayı, ANAP-DYP birleşmesini –ki %15 ile başlıyorlardı, muazzam bir yeni alternatif ve muhâlefet hareketiydi–; bir gecede, Sinan Aygün’ün deyimiyle “görünmez bir el olarak” ANAP-DYP birleşmesini durdurdu ve %47 ile seçim kazandı. Aynı Erdoğan, “Harun gibi geldiler, ancak Karun oldular” diyen içlerindeki ilk ses, içlerinden kopan ilk sesi tasfiye etti ve bugün birlikte karunlaşmayı yaşıyorlar. Aynı Erdoğan, çok sert bir muhâlefet yapan, dünün Süleyman Soylu’su, daha sonranın “Sülü”sü olarak tanımlanan siyâsetçiyi kendi kadrolarına dâhil etti ve uzun yıllar onlarla çalıştı. Erdoğan’a karşı aslında Türkiye’de ilk karşı çıkışı oluşturan… Bunun bir süreci daha vardır. Daha önemli bir süreç de budur. Türk siyâsî târihinin gördüğü en samîmî, en nitelikli, en demokratik mücâdelelerden birini tırnak içerisinde Türkiye’deki “faşistler” yaptı Ruşen Bey. Yani MHP içerisindeki Türk milliyetçileri, 8,5 ay süren, bir iktidar yürüyüşünü ve arzusunu da içeren, Türk siyâsetinin gördüğü en muazzam politik mücâdelelerden birini yaptık biz. Biz bu politik mücâdeleyi yaptığımızda MHP’yi aldık. Erdoğan, Tosya ve Gemerek üzerinden, yani kullandığı kamu kudreti üzerinden MHP’yi bizim elimizden aldı ve Devlet Bey’e iâde etti. Ama o ara dönemde, hatırlayın, o MHP mücâdelesi başlamadan önce, Erdoğan aynı zamanda Meral Akşener’e de bakanlık teklifinde bulunmuştu. İşte, Meral Akşener bu bakanlık teklifini reddederek aslında Erdoğan’ın mensubiyet vermek suretiyle tasfiye edemediği ilk siyâsetçiydi Türkiye’de ve uzun yıllar da bu şekilde yol yürüdü. Burada haksızlık etmemek lâzım ve mâziye hürmetkâr davranmak lâzım. Ama son bir yıldır, az önce de anlattığım şekilde, ne yazık ki Akşener vazgeçti ve Akşener bugün o fotoğrafı vererek aslında teslim olduğunu ortaya koydu. Bu sâdece benim için değil, bugün bu hareketin ilçe başkanlığını yapan, il başkanlığını yapan, ilçe yöneticiliklerini, il yöneticiliklerini, genel merkez yöneticiliklerini yapan her insan için çok büyük bir üzüntü kaynağı ve çok ciddî hayal kırıklığı.

Ruşen Çakır: Peki nasıl ayağa kalkacak İYİ Parti? Zâten son yerel seçimlerde büyük bir şok yaşadınız. “Hür ve müstakil” politika çıkışından çok da bir sonuç alamadınız. Bir Nevşehir’de belediye kazanmak dışında, Ordu da tartışmalı, ama onun dışında baktığımız zaman böyle durum. Bir de üstüne bu geldi. Kongreden sonra, ben en son gittiğimde grup toplantısında konuştuğum milletvekilleri, “Biraz zamâna ihtiyâcımız var, toparlanacağız” vs. demişlerdi. Onun ardından bu fotoğraf çıktı ve şimdi bir de Yavuz Ağıralioğlu parti kuracak.
Tolga Akalın: Evet. Şimdi Türkiye’de iktidar arayışı milliyetçi cephede var, görüyorsunuz. Yani hem muhâfazakârlar hem de sosyal-demokratlar kendi bütünlüklerini yaklaşık olarak tanımladılar. Zâten muhâfazakâr, siyâsal İslâmcı muhâfazakârlar da uzun yıllardır Türkiye’yi tepe tepe kullanıyor. Asıl arayışlar milliyetçi câmia üzerinde ve milliyetçi cephe içerisinde var, bu bir. İkincisi, buradaki “Nasıl ayağa kalkacağız?” sorusu, ne olduğumuzla paraleldir. “İYİ Parti = Meral Akşener” değil Ruşen Bey. Biz 8 yıllık bir siyâsî hareket, 6 yıllık bir siyâsî partiyiz. Dolayısıyla, “İYİ Parti > Meral Akşener” olarak ben bunu tanımlıyorum. Burak Akburak bir tweet atmıştı, “İYİ Parti = Meral Akşener” diye. Dolayısıyla İYİ Parti siyâsî bir hareket olmanın gereklerini, îcaplarını yerine getirecek ve her hâlükârda bulunduğu yerden çok daha yukarıya yürüyecektir. Yani bugün şunu net ifâde edebilirim ki: “İYİ Parti > Meral Akşener” ve “Türkiye > Erdoğan”. Önümüzdeki dönem bunun test edildiği bir dönem olacak. Bu siyâset tanzim hareketleri kadük kalacak. Artık 21. yüzyılda, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında bu konvansiyonel siyâsetçilerin dönemi sona erecek. Biz bunun, yani İYİ Parti eliyle de önemli bir bölümde, İYİ Parti’nin de bunu gerçekleştireceğine inanıyoruz. Türkiye’nin şöyle bir politik düzene ihtiyâcı var: Bir tarafında sosyal-demokratların, diğer tarafında milliyetçi-demokratların olduğu, ortak merkezî kesişim kümesi Cumhuriyet’in kurucu değerleri, Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve temel insan hakları ve ana merkezî kesişim kümesini evrensel değerlerin oluşturduğu yeni bir politik düzene ihtiyâcı var Türkiye’nin. Bu politik düzende, bugün ismi geçen aktörlerin tamâmı aslında eski Türkiye’nin siyâsetçileri ve çok yakında eski Türkiye’nin siyâsetçileri olarak hayatlarına devam edecekler diye düşünüyoruz efendim.

Ruşen Çakır: Son olarak, bir şey sormadan edemeyeceğim. Genel başkanınız Müsavat Dervişoğlu, biliyoruz ki Meral Akşener’in desteklediği adaydı. Yanılıyorsam düzeltin.
Tolga Akalın: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Herhalde bu olaydan en çok olumsuz etkilenen… tabiî herkes etkilendi ama, onun durumunun çok zor olması gerekir. Ne bekliyorsunuz Müsavat Bey’den, nasıl bir tavır bekliyorsunuz bir partili olarak?
Tolga Akalın: Bu fotoğraf niçin verildi? Hatırlayın. Son bir aydır, öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin de bu fotoğrafın verilmesinde kısmen mesûliyeti var. Niye? 24 Nisan’da ilk Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nu transfer ederek başladılar. Akabinde Sevinç Atabay, Bahadır Erdem, Taner Demirer, Aykut Kaya gibi, bir hafta aralarla bir İYİ Partili transfer ederek bir anlamda İYİ Parti’nin tırnak içerisinde “altını boşaltma”yla ilgili bir teşebbüs oluşturmaya kalktılar. Oysa aslında bunlar tabanda da özgül ağırlığı çok yüksek olan eski arkadaşlarımız değiller bizim. Ama bu yaptıkları iş, Erdoğan tarafında da bir temel tedirginliğe ve fırsat oluşturmaya sebebiyet verdi ve bu fotoğraf oluştu. Öncelikle, eğer Cumhuriyet Halk Partisi bu tavrına devam ederse –bu bir politik tercihtir, yapabilirler–, nihâyetinde Erdoğan’ın aşındırma ve yeni anayasa sürecine de tahkîmat yapacağını doğru anlamalıdır. İYİ Parti’nin gerek kongrelerine gerekse bu tür dönemlerdeki iç işleyişlerine bu tür transferlerle müdâhale etmeye kalkmak, kendilerine de gerçekten bir fayda sağlamayacak, bunun iyi anlaşılması lâzım. Peki bu fotoğrafın ikinci verilme sebebi nedir? 4 haftadır Sayın Müsavat Dervişoğlu grup toplantılarında ısrarla yeni anayasaya karşı, Erdoğan’ın kendi siyâsî ikbâlini tanzim edeceği düzenlemelere karşı dirâyetle İYİ Parti’nin karşı duracağını anlatıyor. Bugün yeni anayasa tartışmaları konusunda, gerek başlangıç hükümleri, gerek ilk dört madde ve gerek 66. madde kapsamında en açık ve net duruşa sâhip siyâsal hareket İYİ Parti. Müsavat Dervişoğlu’nun bu tavrı göstereceğini herhalde tahmin etmiyorlardı ki, bu tavır, bu açık tavır, bu yeknesak tavırdan dolayı bugün aşındırılmaya, yönetim aşındırılmaya ve süreç aşındırılmaya çalışılıyor bu fotoğraf üzerinden. Bu fotoğraf uzun süre de tahammül edilebilecek bir fotoğraf değildir. Her ne kadar özgül ağırlığı bugün izâfî edildiği kadar olmasa bile, uzun süre de tahammül edilebilecek bir fotoğraf değildir. Sayın Kurucu Genel Başkan’ın, büyük mâzinin temel hatırına istinâden, kurucusu olduğu, Kurucu Genel Başkan’ı olduğu partinin on binlerce, yüz binlerce mensûbuyla kök bağlarını zedelemeyecek şekilde bu fotoğraftan kaynaklanan istifhamları tasfiye etmesinin ihtiyâcı var. Bunu yapmadığı takdirde, bakın, bunu yapmadığı takdirde, yani Erdoğan’ın yeni anayasa çalışmalarına elindeki politik güçle katkı vermeye teşebbüs ettiğinde, kendisini leylî meccanî okutan Cumhuriyet’e de aynı zamanda ihânet etmiş olacaktır Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Eyvallah. Evet, burada noktayı koyalım. Çok teşekkürler Tolga Bey.
Tolga Akalın: Ama bir gün, Türk milliyetçiliğini bir konuşalım. Yani bu kaygı üretenden çıkan ve fayda üreten yeni milliyetçilik anlayışımızı sizinle konuşmak istiyorum açıkçası. Hattâ Kemal Bey de olursa daha da keyifli olur.

Ruşen Çakır: Evet, ben zâten kongre zamânından beri peşinizdeyim, biliyorsunuz.
Tolga Akalın: Biliyorum.

Ruşen Çakır: Hep değişik engeller oldu, şunlar oldu bunlar oldu gündem. Böyle siftah yaptık. Bir gün stüdyoda inşallah uzun uzun birçok şeyi, o bahsettiğiniz milliyetçi-demokratlar perspektifini de konuşmak istiyorum.
Tolga Akalın: Yani oraya samîmî yurtseverleri, samîmî muhâfazakârları, Türk demokratlarını ve hattâ bizim Kürtler’i de ekleyeceğimiz bir modeldir o. Yani o modeli bir konuşmak arzusundayım ben de. Bir de partililerimize de bir mesaj vermek istiyorum: Denizler dalgalanmadan durulmaz, doğrudur. Ancak bir siyâsal hareket olmanın vecîbesi gereği bunu her birimiz üstleneceğiz ve İYİ Parti’yi hak ettiği o önemli büyük ufuklara birlikte taşıyacağız. Arkadaşların bu oluşan politik iklimden dolayı yeise, ümitsizliğe kapılmamasını hassaten ricâ ediyorum. İlk günkü gibi devam edebileceğimiz bir dönem de geliyor. Allah nasip ederse bunları birlikte yaşayacağız. Hürmetler diliyorum ben. Çok sağ olun.

Ruşen Çakır: Evet, İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi Tolga Akalın ile Meral Akşener’in Erdoğan’la görüşmesini konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
23.06.2024 Cumhur İttifakı’nın ömrü uzun değil
16.06.2024 “AK Parti içindeki gayri memnun kesim” ve “bürokratik vesayet” ile mücadele iddiaları
14.06.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (218): Avrupa’da aşırı sağın yükselişi - Cumhur İttifâkı’nın geleceği - Erdoğan’ın CHP’ye iâde-i ziyâreti:
12.06.2024 Transatlantik: Gazze'de ateşkes beklentisi, Avrupa, Hindistan ve Meksika'da seçimler, Hunter Biden olayı
09.06.2024 Fethullahçı şebekeyle savaşmak için içeride barışa ihtiyacımız var
08.06.2024 Ebuseleme Gülen yayınının öyküsü
08.06.2024 İYİ Partili Tolga Akalın Akşener-Erdoğan görüşmesini yorumluyor
07.06.2024 CHP’nin yükselişi sürüyor mu? Hatem Ete ile söyleşi
07.06.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (217): Hakkâri Belediyesi’ne kayyum atandı - Akşener’in Beştepe ziyâreti - Fethullahçılık nereye gidiyor?
06.06.2024 Fethullah Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen ile söyleşi: “Çok günahımız var, îtiraf etmeliyiz”
23.06.2024 Cumhur İttifakı’nın ömrü uzun değil
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı