(IŞ)İD’i beklerken

05.02.2015 Habertürk
Lire en Français | Lesen Deutsch | فارسى بخوان

(IŞ)İD elindeki Japon rehineler Haruna Yakawa ile Kenji Goto’yu peşpeşe öldürdü. Son olarak Ürdünlü pilot Muaz Kasasbe’yi canlı canlı yaktı. Ama hemen yanı başımızda yaşanan ve bizi birinci dereceden ilgilendiren bu dehşet verici olaylara rağmen ülkemizde garip ve tehlikeli bir ilgisizlik ve duyarsızlık yaşanıyor.
Halbuki durum sadece Suriye ve Irak için değil Türkiye için de gerçekten çok vahim. Eğer kısa bir süre içinde yok olmazsa, ki böyle bir ihtimal kesinlikle gözükmüyor, (IŞ)İD, er ya da geç Türkiye topraklarında saldırılar düzenleyecektir. Örgüt birçok gerekçeyle bu yola başvurabilir. Örneğin:
1)  Kobani başta olmak üzere Irak ve Suriye’de savaştığı ve genellikle yenik düştüğü PKK’ya (ve onun destekçilerine) yönelik misillemeler yapmak isteyebilir.
2)  Son Charlie Hebdo olayından sonra oluşan atmosferden kendi kitle tabanını genişletmek için yararlanmak isteyebilir.
3)  Ankara’nın uluslararası koalisyonla işbirliğini ciddi bir şekilde hayata geçirmesi halinde yaşayacağı sıkıntılara cevap vermek isteyebilir.
İlk iki seçeneğin HDP çevreleri tarafından da ciddiye alındığını, Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Milliyet’ten Serpil Çevikcan’a söylediklerinden öğreniyoruz.
Yine Demirtaş’ın “Eğer bir IŞİD provokasyonu olursa herkes sağduyulu olmalı ve saldırı kime olursa olsun mağdurun etrafında kenetlenmeli. Bu tür provokasyonlardan, ancak böyle çıkarız” sözlerinin altını çizmek lazım. Çünkü (IŞ)İD gibi yapılanmalar, örneğin laiklik yanlılarına saldırarak dindarların, Kürt siyasetçilere saldırarak Türk milliyetçilerinin, devlete saldırarak muhalefetin desteğini veya en azından kayıtsızlığını hesaba katarlar. Eğer bu tür bir saldırıda hedef kim olursa olsun Türkiye toplumu birlikte hareket edebilirse, işte o zaman (IŞ)İD ve benzerleri ava giderken avlanmış olurlar.

(IŞ)İD TASFİYE OLURSA

Her geçen gün savaşını, başta Irak ve Suriye’nin komşuları olmak üzere başka ülkelere taşıyan (IŞ)İD’in Türkiye’yi hedef almayı düşünmediğini sanmak saflık olur. Yani Türkiye’nin (IŞ)İD’in kapsaman alanına girmesi esas olarak bir zamanlama sorunudur ve bunun kararını da (IŞ)İD’i yönetenler verecektir.
Öte yandan (IŞ)İD’in bir şekilde tasfiye olması durumunda da Türkiye örgüt artıklarının saldırılarına sonuna kadar açık bir ülke olacaktır. Öncelikle sağda solda çıkan haberlerden (IŞ)İD saflarında çok sayıda Türkiye’den ve Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerden gidenler olduğunu öğreniyoruz. Resmi rakamlar yüzlerce kişiden söz ediyor ki bunun daha fazla olduğunu tahmin ediyorum.
Suriye ve Irak’ta iyice profesyonelleşen ve vahşeti içselleştiren bu kişilerin ne kadarının “normal hayat”a döneceği, ne kadarının kaldığı yerden devam etmek isteyeceği ciddi bir soru ve sorundur. Şunu akılda tutmakta yarar var: (IŞ)İD, El Kaide gibi örgütler askeri olarak yenilseler bile (ki o da epey zor) ideolojik-politik olarak varlıklarını başka isim ve şekillerde sürdürebiliyorlar ve genellikle gelen gideni aratıyor.

VAHŞET GÖRÜNTÜLERİ

Son olarak (IŞ)İD ile mücadeleyi, vahşet görüntülerinin kayıtlarını dolaşıma sokmaktan ibaret görenlere dikkat çekmek ve kendilerini uyarmak şart. Tekrar olacak ama, bunları dolaşıma sokmak sadece ve sadece (IŞ)İD’e yarar. Çünkü bunların çoğunu zaten (IŞ)İD üretip dolaşıma sokuyor. Kendilerine zarar verecek olsa herhalde bunları kaydedip yaymazlardı. Bir gazetecinin kafasının kesilmesini, bir pilotun canlı canlı yakılmasını, onlarca kişinin topluca infaz edilmesini izleyen insanlardan, öfkelenip (IŞ)İD’e karşı savaşmaya koyulan hiç var mıdır, emin değilim, ama bunların cazibesine kapılıp dünyanın dört bir tarafından (IŞ)İD’e katılan veya kendi ülkelerinde bu sahneleri tekrarlamak isteyen epey kişi olduğunu biliyoruz.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı