AKP Neydiler Ne oldular? 9

06.10.2003 Vatan

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
"Rakibimiz olmaması bizim için çok riskli"

FP içinde yenilikçi hareketin sözcülerinden olan Cemil Çiçek, 3 Kasım seçimlerine az bir süre kala AKP’ye katıldı. Adalet bakanı olarak AB sürecinde kilit bir rol üstlenen Çiçek, kurucusu olduğu ANAP’ın başına gelenlerin AKP’ye ders olması gerektiğini düşünüyor.

AKP’ye yönelik güven sorunu aşıldı mı?
Çiçek:
Bir milletin işbaşında görmek istediği partiler var, bir de devletin tercihi. Birincisinin misali AKP, ikincisi de CHP’dir. Milletin istediğine devlet niye şaşı bakıyor? Devletin istediğine millet niye sırtını dönüyor? Bu noktada ciddi bir durum değerlendirmesi ve özeleştiri yapmak lazım. Kurulduğu andan itibaren AKP hakkında hep soru işaretleri vardı. Mesela “AKP gelirse AB süreci askıya alınır” deniyordu. İkincisi, “AKP gelirse devletle kavga olur”. İktidarımız süresince bu sorular bazıları ortadan kalktı. İyiniyetle sorulan diğer sorular da bundan sonra kalkacaktır, ama peşin hükümlere bir şey yapamayız. Mesela 4 Kasım ile 12 Aralık arasında partinin ve genel başkanın AB için gösterdiği çaba, bir önceki hükümetin üç yılda yaptıklarından daha fazlaydı.

AB konusunda atılan adımlar, sizin geleneksel olarak destek bulduğunuz taşradaki milliyetçi-mufazakâr tabanı tedirgin etmiyor mu?
Çiçek: Bazı kavramların değiştiğini ya da içlerinin boşaldığını fark etmiyoruz. Ayrıca Türk toplumu modernleşmeyi özümsemiştir ve modernleşmektedir. Eğer yerli yersiz müdahaleler olmasa şu anki bazı gerginlikler de kalmaz. Toplum gelişmeleri doğru okuyor ve hayata uyarlıyor. Muhafazakâr kesimler ilk özel televizyonu kurarken kadın spikerin olup olmayacağını; örülü mü açık mı olacağını; kendisi yerine sadece sesinin olmasını tartıştı. Şu an toplumun en sarışın hanımlarını o televizyonlarda görüyoruz. Devlet yasaklar koyup bu modernleşmenin önünü keseceğine, sosyolojinin kurallarına göre hareket etmeli. AB sürecinde bazı yasakları kaldırıyoruz. Bu yasakları koyarken, korumamız gereken bazı hassasiyetleri düşünmüştük. Aradan geçen sürede bu yasakların onları korumada faydalı olmadığını, işimizi zorlaştırmaya başladıklarını gördük. O değerleri hep benimsiyoruz ama onları korumanın yolunun yasaklar değil özgürlükler olduğuna inanıyoruz. Biz bu uygulamalara karşı çıkması beklenen çevrelerle temas kurmada zorlanmayız, çünkü o halkın içinden geliyoruz. Tepeden bakarak halka bir şeyler söylemeye çalışan birileri bu düzenlemeleri yapmaya kalksaydı farklı olurdu. 

ANAP kurucususunuz. İkinci ANAP benzetmesine katılıyor musunuz?
Çiçek: Örtüşmezler. Farklılıklar ve benzerlikler var. Her iki parti de pragmatist, sorun çözmeye yönelik, ideolojik gevezelik yapmayan partiler. Farklılıklara gelince: ANAP kurulduğunda askeri darbe şartları bir ölçüde sürüyordu, ama ekonomi daha iyiydi; yolsuzluklar bu noktaya tırmanmamıştı. O tarihte AB gibi bir hedef de yoktu. AKP iktidarına geldiğinde, sıkıştırılmış bir takvimi önünde buldu. Belli şeyleri hızla yapmanız gerekiyordu. 1983’de bir kısım siyasi kadrolar devlet eliyle tasfiye edilmişti, 2002 seçimlerinde bunu millet yaptı.

AKP’nin eksikleri neler?
Çiçek: Hâlâ tanıtım eksikliği var. Tanıtımı yapamadığımız ölçüde insanlar bize acabalarla bakıyor. Onları suçlama yerine tanıtıma daha da ağırlık vermemiz lazım. İkincisi, sorun çözmede daha da uzlaşmacı olmamız lazım. Biz bir iktidar partisiyiz. Hiçbir kavganın içinde, arkasında olamayız. Diyalog ve uzlaşma arayışındayız. Bazen uzattığımız el tutuluyor, bazen havada kaldığı da oluyor. Onların fikirlerini değiştirip değiştirmemeleri önemli değil. Yeter ki bu ülkede barış olsun, insanlar sorunları tartışabilsinler. Bu noktada biraz daha gayret etmemiz gerek.

AKP’nin alternatifi kim?
Çiçek: ANAP tecrübesi AKP için bir laboratuvardır. İyi okumamız lazım. Rahmetli Özal’ın en büyük yanlışı “Bizim alternatifimiz yoktur” sözüdür. O andan itibaren gerileme başlamıştır. Demokratik bir ülkede kimse vazgeçilmez değildir. Bugün anketlere baktığınızda AKP’nin rakibi gözükmüyor. Bu bizi aşırı iyimserliğe sevk etmemeli. Bu riskli bir şey. Bu durumun hem kıymetini bilmeli, hem de bundan gerekli dersleri çıkarmalıyız.


NURAY MERT

"AKP tabanıyla sistem arasında cambazlık yapıyor"


Radikal Gazetesi yazarı, siyasetbilimci Doç. Nuray Mert, AKP lider kadrosunun “sağcılık” ısrarını eleştiriyor ve 1 Mart’taki tezkere oylamasının, AKP’nin sadece liderlikten ibaret olmadığını gösterdiğini söylüyor.

AKP’de sizi ne şaşırttı?
Mert:
FP içindeki yenilikçi hareketi ve AKP’yi, başta fazla toptancı değerlendirmişim. Genel olarak öngörülerim fazla yanlış çıkmadı, ancak tezkere sürecinde gördüm ki, parti içinde samimiyetle yenilik veya değişim gerekliğinden hareketle Erbakan’a karşı çıkanlar yok değilmiş veya benim sandığımdan daha kalabalıkmış. Belki zaman içinde, liderlik etrafında belirlenen genel eğilim ağır basacak, ama görünen o ki, AKP’de, sonuna kadar pragmatik bir yaklaşımla hareket edenlerin yanısıra, değişimi, içinden geldiği düşünsel gelenekle tutarlı bir bağ kurarak gerçekleştirmek isteyen, bunu önemseyenler de var. Bu sadece tezkere ve dış politika konusunda değil, ekonomik politika konularında da böyle. Bu açılardan, dışardan izlemek çok kolay olmasa da, AKP içinde görüş ayrılıkları var. Bu benim açımdan pozitif bir süpriz oldu. AKP, kendinden önceki merkez sağ partilerin yaptığını yapmaya çalışıyor, yani geleneksel muhafazakâr tabanı korumak, hatta genişletmek için parti içinde, örgütten, eski hareketten gelen kişi ve dinamikleri kullanıyor. Bu arada çeşitli iktidar çevreleriyle yakınlaşmaya çalışıyor ve pazarlık masasında bu gücü kullanmak istiyor. Bu gücün somut göstergesi aldığı oy ve parlemento çoğunluğu. Buna sırtını dayıyor ama geleneksel iktidar çevreleriyle daha yakın bir bağ kurmaya çabalıyor. Bu ip cambazlığını tüm merkez sağ partiler yapmak zorunda kaldılar. AKP koşullarında bu dengenin nasıl kurulacağını veya kurulup kurulmayacağını göreceğiz. Benim negatif süprizden bahsetmem zor, çünkü zaten baştan beri, AKP’nin pragmatizmini ve merkez sağda kendine yer edinmek adına her şeyi yapabileceğini düşünüyordum, ama bunun hızı ve derecesi biraz süpriz oldu denebilir. Ben bile Kemal Unakıtan gibi bir Maliye Bakanı ve onun dillendirdiği söylemin derecesini tahmin edemezdim.

Unakıtan neyi sembolize ediyor?
Mert: Özal çizgisinin sorgusuz sualsiz devamını. Oysa biliyorsunuz, merkez sağ biraz da bu serbest piyasa mutlakiyetçiliğin sonucu olarak çöktü. Şimdi dindar bir heyetin önderliğinde en kaba haliyle hortlatıldığını görüyoruz. Ve parti, geçmişini ne kadar gözden geçirmiş, dönüşmüş olursa olsun, on sene önce Adil Düzen söylemi ile yükselmişti. Yukarda işaret etmeye çalıştığım, geleneksel tabanla sadece dini hassasiyetleri değil, toplumsal adalete ilişkin yaklaşımları da kasdediyorum. Bir hareketin üzerinde yükseldiği tüm kaygı ve sıkıntılara, bu kadar kısa zamanda sırtını dönmesini, popülizmle nereye kadar ikame edebileceğini ben de merak ediyorum. Belli ki, mesela, Bilal’in düğününe davet edilen başörtülüler veya başörtülülerin davete gittiğini televizyondan izleyen başka başörtülülerin büyük bir kısmı, partinin başörtüsü konusunda parmağını kıpırdatmamasını bir süre daha hoşgörecek kadar kendilerini iyi hissedecekler: Ama nereye kadar, bilmiyorum.

İslamcılık artık ayıp mı sayılıyor?
Mert: İslamcılık ayıp değilse bile kullanışlı değil. 28 Şubat’tan sonra, İslamcılıkta ısrar edilerek iktidar olunamayacağı görüldü. İslamcıların büyük bir kesimi de, belli ki, İslamcılıkta ısrar yerine, iktidar talebinde ısrar etmeyi daha makul ve anlamlı buldular. Olan bu. 


DOÇ. FUAT KEYMAN

"Demokratlıklarını kanıtlamaları gerekiyor"


Koç Üniversitesi öğretim üyesi Doç. E. Fuat Keyman AKP’yi nasıl tanımlamak gerektiği sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“AKP yeni ve farklı bir Türkiye yaratmak söylemini topluma anlatırken, ‘muhafazakâr-liberal’ bir kimliğe ya da bir toplum vizyonuna sahiplendi. Muhafazakâr-liberal sentez, AKP’yi hem Kemal Derviş tarafından kurulan ‘sosyal-liberal sentez’den ayırdı, hem de kendisini ekonomik sorunlara çözüm olabilecek bir parti olarak sunmasını sağladı.
AKP bu kimlikle, hem makroekonomik istikrarı sağlamayı amaçlayan etkin liberal devlet anlayışına, hem de KOBİ’lere sahip çıkan kalkınmacı devlet anlayışına sahip çıktı. Yine bu kimlikle işsizlik, yoksulluk ve özgürlükler eksikliği sorunlarına eğilen AKP, sermaye-emek ve toplumsal iktidar ilişkilerini gözardı ederek, sadece KOBİ’ler yoluyla istihdam yaratmayı amaçlayan bir anlayışı sergilemektedir. AKP’nin sosyal adalet anlayışı başarılı olma şansına sahiptir ve önemlidir, ama toplumsal sorunlara demokratik ve yapısal bir çözüm getirmeyen bir anlayıştır.
Son dönemde AKP muhafazakâr-demokrat olduğunu söylüyor. Solun ve siyasal liberalizmin bu kadar etkisiz olduğu bir zamanda, AKP çok etkili bir pragmatizmle ve AB üyelik sürecini hem dış politika hem de iç politika içinde çok başarılı kullanarak, Türkiye’de demokratikleşme sürecinin temel aktörü konumuna yükseldi. AKP’nin ne kadar demokrat olduğunu, yapılan yasal değişikleri uygulamaya soktuğu zaman göreceğiz. AKP’nin kendisinden farklı olan kesimlerle ve bu kesimlerin hak ve özgürlükleriyle girdiği ilişki, nereye kadar demokrat olduğunu bize gösterecek.” 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı