AKP Neydiler Ne oldular? 14

11.10.2003 Vatan

PROF. CİZRE’DEN DEMOKRATİKLEŞME FORMÜLÜ:

"Siviller askerileşmeli, askerler sivilleşmeli"


Ordu-siyaset ilişkisi üzerine çalışmalarıyla tanınan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ümit Cizre, AKP-Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ilişkilerinde belirleyici öğenin AB’ye üyelik projesi olduğu görüşünde.

AKP'nin TSK ile ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cizre:
TSK, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ve 1990’larda artan bir şiddetle, anti-laik bir siyasal ve toplumsal düzeni savunduğunu varsaydığı İslamcı siyasal zemin, örgüt ve partileri “iç güvenlik” tehdidi sayageldi. Dolayısıyla, seçimlerden ezici bir çoğunlukla çıkmış olsa da AKP’yi bir güvenlik ağı içerisine alıp kuşatmayı ve “irtica” uyarılarının hedefi yapmayı sürdürüyor. AKP’nin orduya ilişkin politikasını oluşturan temel unsur ise “uzlaşma”. Kıbrıs konusunda gelinen nokta bunun en açık göstergesi. MGK ve MGK Genel Sekreterliği yasasında yapılan değişiklikler, başka adım ve değişimlerle desteklendiği takdirde, asker ve sivil dengelerini, AB’nin işaret ettiği yönde, iki kesim arasındaki iktidar mücadelesini siviller lehine değiştirmeye hizmet edebilir. Dolayısıyla bu reform, siyasal sistemimizi ve kamu felsefemizi yeni dengelere oturtabilme kapasitesine sahip, çarpıcı ve radikal bir olaydır. Ancak iki husus var: bir kere, bir ülkede askeri bürokrasinin siyasal rol ve etkisinin geriletilmesi, bu kurumun üstünde “demokratik bir sivil denetim”in kurulduğu anlamına gelmez. Bunu sağlamak için, iç ve dış tehdit algılaması, güvenlik ve savunma stratejilerinin oluşturulması ve uygulanması konularında askerin elinde toplanmış bilgi tekelinin yıkılması, yani sivillerin, askeri bilginin demokratikleşmesi yoluyla teknik anlamda “askerileşmesi”; askerin de eğitim kurumlarının sivil denetime açılması yoluyla demokratik norm ve değerleri içselleştirerek “sivilleşmesi” gerekiyor. Ayrıca savunma harcamalarının denetlenmesi ve sivil siyasetin damar sertliğinden kurtulması da gerek. AKP, böyle bir sistematiği uygulamaya geçecek bir düşünce çerçevesine ve özgüvene henüz sahip değil. İkinci husus da şu: TSK, sistemde MGK aracılığıyla oynadığı rolü geriye çeken bu pakete itiraz eşiğini niçin bu denli yüksek tutmuştur? Bu durum, birkaç konjonktürel unsurun bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Tarihsel olarak, TSK, AB’nin bütünleşme koşullarına itiraz, eleştiri ve inançsızlıkla bakageldi. İtirazlarını, siyaseti güvenlikleştirme sürecinde topladı. Bu süreçte en yakın müttefiki ABD idi. Irak krizinden sonra TSK’nın yalnız kaldığı görülüyor. TSK, bir başka korkutucu yalnızlığı AB konusunda yaşıyor: AKP’nin ve toplumun AB’ye ilişkin tutkulu bağlılığı artık bir varoluş politikasına dönüştü. AB projesi, AKP’ye siyasal rüştünü ispat ettirecek ve siyasal etkinlik boyutuna geçmesini sağlayacak bir niteliğe bürünürken, toplumda da büyük bir umutla benimseniyor. Silahlı kuvvetlerin, toplumun tutkuyla bağlandığı bir projeye soğuk bakması, zaman içinde kendi korunaklı konumuna zarar vermeye başladı. Bu durumu, ordunun içinde, radikal laik bir genç kuşak subay ile, daha ılımlı ve statükocu bir komutan grubu arasında çatlama olduğu gerçeğiyle birleştirirsek, 7. Uyum Paketinin yasalaşması sürecinde silahlı kuvvetler açısından zaaf oluşturan unsurları da saptamış oluruz. 

AKP'nin ulusal ve global sistemle kurduğu ilişkileri daha önceki sağ partilerle kıyaslayabilir misiniz?
Cizre: Türk sağı ve AKP arasındaki benzerliklerden en önemlisi, egemen siyaset anlayışını, toplumsal yapıyı ve güvenlik politikalarını ve dış politikanın temel koordinatlarını dönüştürmeye değil, iktidara gelerek aynı araçları çalıştırmaya öncelik vermeleri. “Statükonun çarklarını farklı kadrolarla çevirmek” olarak özetlenebilecek bu yaklaşımın en önemli sonuçlarından birisi, kritik sorunlara, örneğin kimlik politikalarına, egemen vatandaşlık anlayışına, finans sermayesinin egemenliğine dayanan ekonomik modele ve bölüşüm sorununa, anlamlı ve farklı bir pencereden bakamamak, sorunları “bütün Türkiyeyi” kucaklayan formüllerle geçiştirmek ya da teknikleştirerek siyasal tartışmadan kaçırmaktır.


MEHMET BEKAROĞLU

"İslamcı alternatifi bir-iki senede çıkacak


SP GİK üyesi Prof. Mehmet Bekaroğlu, AKP’de Milli Görüş damarının etkin bir şekilde varlığını sürdürdüğünü, ama bölünme için erken olduğunu söylüyor.

AKP-SP ayrışması nasıl yaşandı? Kimler kaldı, kimler ayrıldı?
Bekaroğlu:
Baştan beri bunun hesabını yapıp gidenler var, bir de sonradan gidenler. Onlar tekrar milletvekili olmanın AKP ile mümkün olduğunu hesapladılar. Bu kişiler çok da önemli değiller. SP’de kalanların bir kısmı bu ayrılışın ne anlama geldiğini biliyordu, bir de kişisel ilişkileri, teşkilat baskısı, Hoca’ya bağlılık, vefa gibi vb. nedenlerle kalanlar var. Milli Görüş’ün içinde değişim talepleri, istekleri 1990’dan itibaren ciddi bir şekilde vardı. 1994’te mahalli idarelerin alınması, ardından 1995’te birinci parti olmak ve hükümet bu tartışmayı geciktirdi. 28 Şubat’la gelen yok olma kaygısı da aynı etkiyi yarattı. Sonradan ayrılacak olan AKP’li arkadaşlar FP içinde bir tartışma, bir yenilenme araışı içinde değildiler. Tartışmayı öyle bir noktaya taşıdılar ki tek seçenek ayrılmaları oldu. Hatta FP’nin kapatılması için kulis bile yaptılar. Bu durumda daha kolay kopabileceklerini düşündüler. AKP’nin içinde çok iyi insanlar var ama lider kadrodaki 3-5 kişinin iki temel düşüncesi vardı. Bir, “Bu iş Milli Görüş’le, Erbakan’la olmuyor. Türkiye ve dünyadaki güçleri görmeden, onları yok sayarak iktidar olamayız. Bunlarla uzlaşmalıyız.” İkinci olarak da Tayyip Erdoğan’ın öteden beri Korkut Özal ve benzeri çevrelerle ilişkilerinden kaynaklanan yeni bir Özal olma niyeti vardı. AKP’yi de yeni bir sağ kitle partisi yapmak istediler.

AKP’deki bazı Milli Görüşçü milletvekillerinin ayrılıp Erbakan liderliğindeki SP’ye geçeceği söylendi...
Bekaroğlu: Tezkere red edildiğinde şöyle yazıldı: “Muhafazakar tabanın etkisinde kalan Milli Görüş’teki milletvekilleri...” Bu doğruydu, ama hemen AKP’nin bölünmesi ya da AKP’den büyük bir grup milletvekilinin SP’ye geçmesini sağlayacak bir dinamizm yok. Gerçekten AKP’deki bu hızlı gelişimi içlerine sindiremeyen, dolayısıyla İslamcılık bağlamında bir ideolojik mesafe koyan insanlar var. Bu, öyle “gömleği çıkardık” demekle birdenbire yok olacak bir damar değil. Her ne kadar İslamcılığın sona erdiğini söyleyenler varsa da dünyaya, Irak’ta olanlara bir bakarsanız İslamcılığın yeniden hayat bulduğunu görürsünüz ve Türkiye de bunun dışında olmayacak. Hele bir şekilde Irak’ta olup bitenlerin içine, o çirkefin içine çekilirsek müthiş bir itiraz yükselecek Türkiye’de. AKP de bundan etkilenecek. AKP il kongrelerinde de görüldüğü gibi o Milli Görüş çizgisi var, orada duruyor. Bugün değil ama yakın bir zamanda AKP’nin içinde çok ciddi itirazlarla gruplar oluşacak. Tabii AKP’nin alternatifi olarak demokrasiye müdahalenin gösterilmesi de son derece tehlikeli. AKP’nin alternatifi bir-iki senede çıkacak. 


AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ HALUK İPEK:

"Derin millet partisiyiz"


AKP Grup Başkanvekili Haluk İpek, partinin ülkücü kökenli birkaç kurucusundan biri. İpek, AKP’nin Milli Görüş partisi olarak görülmesinden rahatsız: “Toplumda böyle bir algılama olduğu doğru ama kurucularımızın önemli bir kısmı siyasete hiç karışmamış insanlardır. Ayrıca ülkü ocağı kökenli olanlar da vardı. Sonradan Erzincan Belediye Başkanı Talip Kaban ile Yozgat Belediye Başkanı Mehmet Erdemir de MHP’den ayrılıp bizden milletvekili oldular. AK Parti’ye verilen yüzde 35 oyun tamamı da Milli Görüş’ten değildir, zaten Milli Görüş’ün o kadar oyu yoktur. Ülkücülerden, ANAP’a, DYP’ye oy verenlerden, her taraftan oy aldık. Bu milletin değerleri, ülke ve dünya meseleleriyle ilgili bir algılaması, tepkisi var. İşte bütün bunlar Anadolu insanının derinliğini oluşturuyor. Ben buna ‘milletin derinliği’ diyorum. İktidarlar veya siyaseti hareketler bu derinliğe ulaştıkları sürece başarılı olurlar. MHP bu derinliğe bir dönem ulaştı, ancak zamanla uzaklaştı. AK Parti gücünü o derinlikten almakta. O derinliğin taleplerine göre iktidarını ve icraatlarını gerçekleştirdiği sürece toplumsal desteği artarak devam edecek.” 



TÜRKİYE TARTIŞIYOR

Gerçeği farklı sunuyorlar
Anayasal düzenin esasları bir partinin gerçek amacına ters düşüyorsa; gerçek amacı hayata geçirmenin yolu, onu farklı bir şekilde sunmaktır. Bunlara gerek görülmeyecek kadar serbestlikler olsa, dine dayalı devlet kurulur ve uygulamaları en keskin yollarla yapılır. Bu nedenle, her yol mübahtır mantığı ve gönül rahatlığı ile operasyon devam ediyor. Sonuca yansıyan sadece işin şekli şu anda. Ayakta uyutarak, kurallara uygun göstererek gerçek dokuya uygun şekilde amaca yönelinmiş gidiliyor. Gerisi hikaye...
Cengiz Demir- Konya

Özal dönemindeki heyecan gibi
AKP’nin icraat, söylem ve uygulamalarının gayet iyi olduğu kanaatindeyim. Rahmetli Özal zamanında da toplum olarak aynı heyecanı yaşamıştık. Vatandaşına moral vererek, “olamaz, yapılamaz” denen birçok şeyin yapılabildiğini gördük. Bundan hoşnut olan da, olmayan da vardı. Ancak herkes biliyordu ki birşeyler değişti ve bir adım ileri gittik. Bu gün de aynı duyguları hissediyorum. Toplumdaki bu iyimserlik solan ümitlerimizi yeşertti, ekonomik gelişmeler hayata ve yarınlara umutla bakmamızı sağladı. AKP’ye oy vermememe rağmen oy verenleri tebrik ediyorum.
Hasan Yılmaz-İzmir

Kıskanmayın, alkışlayın
AKP'nin başımıza gelmesini Allah’ın bir lütfü olduğuna inanıyor ve herkese sesleniyorum. Cumhurbaşkanımıza: AKP’ye hep böyle asık yüzle bakacaksanız o makamda durmayın. Genelkurmaya: Sizler bizim gözbebeğimizsiniz. AKP’nin hatalarını kendilerine dostça ve nasihat şeklinde anlatırsanız sizleri anlarız, yoksa bu millet sizi başka türlü görür. Mehmet Ağar ve Deniz Baykal’a: Sizler sıradan bir siyasetçisiniz, AKP ise halka hizmet etmenin aşkıyla yananların partisi. AKP’yi sadece alkışlayın, kıskanmayın.
Mustafa Gülçiçek-Bergama 

Samimiyetlerinden kuşku duyuyorum
Maalesef birçokları gibi iyimser değilim. Çünkü AKP hükümetine güvenmiyorum, samimiyetlerinden kuşku duyuyorum. Bunların amacı laik cumhuriyetten intikam almaktır. Erbakan’ın açıktan yaptığını bunlar gizli ve zamana yayarak gerçekleştirmek istemektedirler. Öyle olmasaydı imam hatip mezunlarını normal liselerle aynı seviyeye getirmek isterler, türbanı üniversite ve devlet protokolüne sokmak isterler miydi?
Cihanmert Albayrak-İstanbul



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı