AKP Neydiler Ne oldular? 12

09.10.2003 Vatan

MEHMET METİNER

AK Parti Kürt sorununda fazla ihtiyatlı davranıyor

İslami kesimin önde gelen aydınlarından Mehmet Metiner, genç yaştan beri tanıdığı Recep Tayyip Erdoğan’a, belediye başkanlığı döneminde siyasi danışmanlık da yapmıştı. Milli Görüş’ün değişik partilerinde farklı görevler üstlenen Metiner, yaklaşık iki yıl önce HADEP Genel Başkan Yardımcılığı da yaptı. 

AKP’nin, 28 Şubat sürecinin bir sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
Metiner:
Evet. 28 Şubat deneyimi yaşanmamış olsaydı Ak Parti’nin ete kemiğe bürünmüş bir siyasal varlık olarak ortaya çıkması gecikebilirdi. 28 Şubat süreci en başta din eksenli siyaset anlayışını içselleştiren Milli Görüş anlayışıyla iktidara gelinmesi halinde bile iktidarda kalınamayacağını çok acı ve açık bir biçimde herkese göstermiş oldu. Ak Parti’yi kuran ekip, FP’de tepe noktada yöneticilik yapan insanlardı. Bir tek Tayyip Erdoğan siyaset yasaklı bir lider olarak hapisteydi. FP’nin siyasal ideolojisi, Ak Parti’nin bugünkü siyasal ideolojinden özü itibariyle hiçbir ayrılık arzetmemektedir. Yani Ak Parti’nin asıl nüvesi FP’dir. O zaman parti içerisinde başgösteren çelişki ve kavga iki temel eksene oturuyordu: Erbakan’ın demokratik olmayan yönetme anlayışı ve içerde başka dışarda başka konuşma, yani bir anlamda takiyye siyaseti. Özellikle demokratik bir laiklik anlayışının gerekliliği herkes tarafından savunulmaktaydı. Avrupa Birliği’nden yana bu söylem, “herkes için özgürlük” ve “daha fazla özgürlük” anlayışıyla anlamlı bir iç ve dış siyaset anlayışı olarak öne çıkartılıyordu. Ak Parti’ye vücut verenlerin klasik Milli Görüş çizgisinden kopmaları, dinsel inanış ve yaşam tarzlarından bir kopuş anlamına gelmiyordu. Burada bir inkardan çok bir evrilme, bir değişme sürecinden sözetmek daha doğru bir okumadır. 

Erdoğan’ın rolü ne oldu AKP’de?
Metiner: Erdoğan’ın açık desteği ve planlaması olmamış olsaydı FP’de Erbakan liderliğine karşı bir hareket ortaya çıkamazdı. Çıksa bile o denli bir güç elde edemezdi. Ak Parti’nin kısa sürede böylesine bir desteğe kavuşması, Erdoğan’a halkın büyük bir kesiminin duymuş olduğu içtenlikli sevgiden kaynaklanmaktadır. Ak Parti’nin içinde Bülent Arınç, Abdullah Gül, Abdullatif Şener, Mehmet Ali Şahin gibi saygın ve etkili kimseler olmasına karşın insanlar Ak Parti’ye değil Erdoğan’a oy verdiler. Bu yüzden Ak Parti hâlâ kurumsal bir parti olarak değil, Erdoğan’ın partisi olarak bilinmektedir. Kuşkusuz lider olarak Erdoğan’ın parti olarak otoritesi hayli belirgindir, ama tek otorite olduğu söylenemez. Erdoğan’ın tamamen demokratik yeni bir liderlik anlayışıyla toplumun beklentisine uygun bir temsil sistemi oluşturması durumunda hem karizmasını pekiştireceğine, hem de demokratlık iddiasına geçerlilik kazandıracağına inanıyorum. 

Erdoğan kongrede delegelerin seçimi karşısında tarafsız mı kalacak?
Metiner: Hiç sanmıyorum. İsimleri tek tek kendisi seçecek ve oluşturacağı ortak bir listeyle delegelerin onayına sunacaktır. Arınç, Gül gibi diğer etkili kadroların da liste sürecinde hayli etkili olacakları açık. Burada geniş katılımlı demokratik bir temsil sistemi yaratılamazsa Ak Parti ilk kongresinde kendi içinde temsil krizi yaşayabilir. Belki iktidarda olan çok güçlü bir parti olduğu için bu kriz dışarıya yansımayabilir ama hoşnutsuzluk dipten yüzeye doğru çıkmanın uygun vaktini aramaya koyulur. Bünye bir biçimde zayıfladığı andan itibaren de huzursuzluk kavga biçiminde su yüzüne çıkar.

Erdoğan ve arkadaşları değişim noktasında samimiler mi?
Metiner: Kesinlikle. Ak Parti İslamcı bir parti değildir. Şeriatçı ve dinci bir parti değildir. Din ile siyasetin birbirinden iki ayrı alan olduğuna inanan, din üzerinden siyaset yapmaya karşı olan bir partidir. Ama bu, Erdoğan ve arkadaşlarının dindar olmadıkları anlamına hiç gelmez. Türkiye’de elbette, sayıları az veya çok din devleti isteyenler olabilir, ama bu isteğin öyle korkulacak boyutlarda olmadığını aklı başında herkes biliyor. Ak Parti dindar yurttaşların demokratik sisteme entegrasyonunu sağlayan çok önemli bir fonksiyon üstlendiği gibi, sözü edilen “irtica tehdidi”nin demokrasi içerisinde ortadan kaldırılmasını da sağlayan önemli bir rol üstlenmektedir.

AKP hükümetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Metiner: Ak Parti yöneticileri merkeze teslim olurlarsa Türkiye’yi dönüştüremezler. Zaman zaman iktidarın diliyle konuştuklarına tanık olmak düşündürtüyor insanı. Kendi içlerinde farklı siyasal tepkiler verebiliyorlar. Ortak bir demokratik dili ve refleksi yakalayabilmiş değiller. Irak politikasında ilk başlarda bu “merkezin geleneksel dili” belirgindi. Sadece Türkmenlere arka çıkan ve buradaki Kürt yurttaşlarını anlamsız ve gereksiz yere karşılarına alan bir siyasal pozisyondan hızla çıkmaya başladılar. Dinsel ve etnik kimlikli siyasetlere kapılarını kapatmaları doğru, ama özellikle Kürt sorunu konusunda hâlâ merkezin ve dahası milliyetçi çevrelerin tepkilerine fazlasıyla duyarlı olduklarını görmek üzücü. Yani hâlâ Kürt sorununun çözümü konusunda ihtiyatlı davranıyorlar. MHP geleneğinden gelenlere kapılarını ardına kadar açan Ak Parti, Kürt sorununun üniter devlet temelinde eksiksiz bir demokrasi içerisinde çözümlenmesi gerektiğini savunan kişi ve gruplara karşı kapılarını kapalı tutarsa veya onlara karşı kucaklayıcı bir siyaset izlemezse, Türkiye’de demokrasiden ve birlikten yana olan herkesin partisi olma şansını da yitirebilir. Ak Parti içinde farklı siyasal tepkilerin ortaya çıkması ortak bir demokratik duruşa dönüştürülmezse partinin güvenilirliği ve tutarlılığı kadar iç bütünlüğü de zarar görebilir. Partinin siyasal felsefesini çerçeveleyen “Muhafazakâr Demokrasi” kitapçığında Ak Parti kendini sadece sağda bir parti olarak tanımlamıyor. Ak Parti demokrasi ve özgürlük isteyen herkesin partisi olabilecek bir siyasal şemsiye rolünü üstlenmelidir. “Şunu alırsak parti dincileşir, bunu alırsak Kürtçülerin eline geçer, berikini alırsak solcular sızar” gibi küçük siyasal kaygılardan sıyrılmalılar. Kendilerinin değiştiklerine inananlar ve kendileri için yeni bir sayfa açanlar, başkalarının da pekala değişebileceklerine inanmazlarsa kendileriyle çelişmiş olurlar. 

GÜNGÖR MENGİ

Erdoğan tabanına takiyye yapıyor


Gazetemiz başyazarı Güngör Mengi ile iki yıllık deneyimden hareketle AKP’nin ve buna bağlı olarak Türkiye’nin geleceğini tartıştık:

AKP iki yaşında ve on aydır iktidarda. Genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz AKP’yi?
Mengi:
AKP’yi, 21. yüzyıla giren Türkiye’de, geçmiş yüzyılın kötü tecrübelerinden kaynaklanmış iyi bir dersin ürünü olarak görüyorum. AKP projesinin başarılı olması halinde Türkiye, bu yüzyılın önündeki yolu mayınlayacak bir radikal İslam riskinden zaman içinde kurtulabilir. AKP’de Recep Tayyip Erdoğan gerçeği var. Yine de bir taraftan Gül’ün, diğer taraftan Arınç’ın kişisel ağırlıkları ve o hareket içindeki etkinlikleriyle oluşmuş bir denge de söz konusu. Ve o denge, Erdoğan’a dönük bir ağırlıkla AKP içinde bir anlamda kurumlaşmış durumda. Bu da AKP üzerindeki takiyye endişelerinin bir anlamda sermayesini oluştururken öte yandan AKP’nin Milli Görüş tabanını dönüştürme şansını beraberinde getiriyor. Bu hareket başarılı olduğu ölçüde dönüşümün şansı ve hızı artacaktır. Başarısızlık, bu projenin en azından çok fazla zaman kaybetmesine, hatta bazı karanlık yollarda belki de kaybolmasının sebebi olacaktır.

Siz başarı mı bekliyorsunuz?
Mengi: Bu yönde ümit taşıyorum. Sebebi de şu: Erdoğan’la ilgili bir sürü değerlendirme var. Değişim ve değiştim iddiası çerçevesinde. Kimi bunun bir çıkarcı anlayıştan kaynaklanan bir kurnazlık olduğunu düşünüyor, yani kapı dışarıdan açıldı diyor. Kimisi de bunun, Erdoğan’ın çıkardığı derslerin sonucu içeriden açılmış bir pencere olduğunu düşünüyor. Kesin bir yargıda bulunmak istememekle birlikte o pencerenin içeriden açıldığına inanmak beni rahatlatıyor. Hem partinin kuruluşu sırasındaki yöneldiği istikametlere, hem de hükümet olduktan, gücü ele geçirdikten sonra yaptıkları bunu gösteriyor... Hoş o “hükümet olduk ama iktidar olamadık” dediyse de gene iktidar iktidardır. Hükümet iktidarın bir defa anahtarıdır. Onu kullanmak, zorlamak isteyebilirdi. Bu konudaki dikkati pencerenin içeriden açıldığı konusunda bende ümit yaratıyor.

Takiyye tartışmalarına ne diyorsunuz?
Mengi: AKP’ye objektif gözle ve iyi niyetle bakıldığı zaman, tabanından kaynaklanan sorunların objektif olarak masaya yatırılması halinde şu görülür: Eğer bir takiyye söz konusuysa bu tabana karşı uygulanmaktadır. Erdoğan İtalya’da “Atatürk öncülüğünde gerçekleştiğimiz Cumhuriyet devriminden bu yana kendimizi Avrupalı tanımlıyoruz. Türkiye’yi Avrupalı yapan, Avrupa’nın temsil ettiği değerleri, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, laikliği, düşünce ve vicdan özgürlüğünü benimsemesidir” diyor. “Canım bu sözler Erdoğan’ın ağzından çıkıyor ama kafasında yaşıyor mu acaba?” diyebilirsiniz. Öyle düşünmüyorum. Bunun ne anlama geldiğini, bunun kendisini ve partisini ne kadar bağlayacağını bilecek tecrübeye sahip bir siyasetçi olarak görmek lazım Erdoğan’ı. İlginçtir, bu tür şeyleri dışarıda daha rahatlıkla söylüyor. İçeride bu vurguları bu kadar kuvvetle yapamıyor. Bunun sebebini araştırmak lazım. Yani değişimi tabana benimsetme çabası demeseniz dahi değişime inanan liderin kendi kafasında bir program, bir hedef oluşturduğuna dair delil sayabilirsiniz en azından. Erdoğan’ın, parti içinde sanki ona karşı, alternatifmiş gibi görünen odaklarda dahi değişim yönünde bir hareketlilik yarattığını gözlüyorum. Mesela Gül, mesela Arınç bu konularda özellikle türban ve İslami tabana verilen mesajlar konusunda eskisi kadar olay yaratıcı, tansiyon yükseltici bir tavır içinde görünmüyorlar son zamanlarda.

AKP sizi hiç kaygılandırdı mı?
Mengi: Hayır. Daha birinci gününden bunun ileri bir hareket olduğunu, demokratikleşme yönünde ve İslamiyeti, laik düzen içinde, kendi karakterine daha uygun şekilde, Türk geleneksel yaşamına daha yakışarak oturacağına inanan bir tercihin eylemi olarak gördüm. Öyle baktım ve Erdoğan’ın gerçekçiliğini de “iktidarın şartlarına İslamın şartları kadar saygı” gösterecek diye tarif etmiştim.

Peki yakın çevreniz?
Mengi: Benim gibi düşünmeyen birçok kimse var. Hatta AB normlarına uygun özgürlüklerin getireceği iklimin, Türkiye’de siyasal İslam’a daha büyük avantajlar kazandıracağından kaygılananlar az değil.

Daha fazla demokrasi örneğin şeriat düzenine kapı aralar mı gerçekten?
Mengi: Bu tür kaygılar demokrasi kültürünü tam hazmedememekten kaynaklanıyor. Bu demokratik reformlar hiçbir şeyi eksiltmiyor ki! Türkiye’nin dinamikleri, güçleri yerinde duruyor. Kimse bu yolla Türkiye’nin rejimini güvence altına alan kurumların ellerini, kollarını, kafalarını koparmıyor, bunları tasfiye etmiyor. Sadece bunlara güven veriyor, güven kazandırıyor. Diyelim ki bu komplo teorileri gerçekleşti. Türkiye’yi AB’ye üye yapmak için işlemiş olan irade, ülkenin kendisini bazı tehlikelere karşı savunmasız hissetmeye başladığı anda neden savunma yönünde eksik kalan boşlukları doldurmak için tekrar devreye girmesin? Cumhuriyetin seksen yıllık birikimine güvenmek lazım.

AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ SALİH KAPUSUZ

‘Hem değişiyor, hem değişime öncülük ediyoruz’


AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, AKP’nin neden kurulduğunu ve iki yıl içinde nasıl bir sınav verdiğini şöyle anlattı:
“FP dönemindeki yenilikçi hareket değişim istiyordu. Ancak çağdaş dünyanın ihtiyacını karşılayacak bir değişim tamamen yeni bir siyasi örgütlenme ile sağlanabilirdi. Bu nedenle AK Parti kuruldu ve partimiz kurulurken, diğer partilerde siyaset yapan fakat, yeniliğe bizimle birlikte inananlar da aynı çatı altında toplandı. Ayrıca bu kadrolara ülkenin başarılı sanayici, işadamı, serbest meslek mensubu ve akademisyenleri de katıldı. Gelişme için değişim zorunludur. Hiçbir toplumsal örgütlenme dünyadaki gelişmelere ilgisiz kalarak gücünü koruyamaz. AK Parti’nin bugünkü konumu sadece değişim olarak değerlendirmek bile yeterli olmaz. Esasen AK Parti, Türkiye’nin dünyada ve bölgesinde hak ettiği yeri almasını sağlayacak değişime, gelişime öncülük etmektedir. Partimizi kurarken, milletimizin yıllardır ihmal edilen sorunlarına köklü çözümler üretebilmek için ideolojik değil, teknik yönden geçerli kararla almamız gerektiğine inanıyorduk. Bu nedenle vatandaşlarımız arasında etnik köken, inanç, ekonomik ve sosyal statü farkı gözetmeyen bir program hazırladık. Tam ve gerçek anlamda demokrasinin hayata geçirilebilmesi için, insan hakları ve hukuk devleti konusundaki eksikliklerin giderilmesi gerekiyordu. Hükümetimizin görevde bulunduğu kısa dönemde insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi konusunda köklü düzenlemeler yaptık. Bu bakımdan beklentilerimiz konusunda umut verici gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz.
Şüphesiz herkes gibi biz de geçmişte yaptıklarımızdan sorumluyuz. Ancak zamanın geçmesiyle zorunlu olarak siyaset de değişmektedir. Dolayısıyla sürekli geçmişte olup-bitenlerden hareketle bugün yaşananlar hakkında doğru sonuçlara varamayız. AK Parti’nin programı ve politikası hiçbir kuşkuya ve endişeye yer bırakmayacak şekilde açık ve nettir. Biz bugün ne yapıyorsak doğruluğuna inandığımız için yapıyoruz. Bu nedenle zaten ilk günden beri söz konusu olmayan ‘takiyye’ şüphelerine hiçbir şekilde mahal kalmamıştır.”


TÜRKİYE TARTIŞIYOR

Biraz sabır bekleyip görelim
Bu zamana kadar iş başına gelenlerin halini gördük. Bizlere borçtan başka bir şey bırakmadılar. Ak Parti iktidarı şu an için iyi gibi. Çok iyi değil ama zamanla daha iyi olacağını ve rahata kavuşacağımızı ümit ediyorum. Kimsenin bu partiden ve bu insanlardan korkmasına ortalığı germesine gerek yok. Burası Türkiye Cumhuriyeti, bu topraklar ve vatan bizimdir. Her zaman, her yerde sahip çıkan birileri bulunur. Kimse endişe etmesin. Biraz sabır bekleyip görelim.
Talip Çağlar-Ankara

Bugünü Gazi’ye borçlusunuz
Sayın AK Parti bakanları. Bugün burada siyaset yapabiliyorsanız, özgürce yaşayabiliyorsanız, ezan sesi semalarımızda susmuyorsa, ibadetlerinizi yapabiliyorsanız, unutmayın ki hepsini Gazi Mustafa kemal Atatürk’e borçlusunuz. Size bu hakkı veren halkımız günü geldiğinde sizi de sandığa gömmesini bilecektir.
Hüseyin Zengin-İstanbul

Varsa belge açıklayın
Ak Parti sürekli önyargılarla yaklaşılan, gizli gündem paranoyalarının hedef tahtası olan, samimiyet ve niyeti yargılanan bir parti olarak bugüne kadar geldi. Her ne kadar bugüne kadarki söylem ve icraatları bu kuşkuların yersiz olduğunu ispatlasa da delil yetersizliğinden suçsuzluğunu ispatlayamıyor. Halbuki ispat yükümlülüğü iddia makamına aittir. Kimin elinde Ak Parti’nin rejim aleyhtarı, irticacı, tarikatçı bir parti olduğuna dair bilgi ve belge varsa, bunların ışığında iddialarını güçlendirmeli ve ispatlamalıdırlar. Tabii bu arada kişilerin dini tercihleri ve yaşayış biçimleri bu olayın dışında tutulmalı, olaya icraat boyutuyla yaklaşılmalıdır.
Ömer Boğaz-İstanbul

AKP, 12 Eylül’ün ürünüdür
AKP son 20 yılın siyasilerinin ve siyasetinin bir ürünüdür. 12 Eylül darbesinin yarattığı, sorgulamayan, talep etmeyen, köşe dönme mantığıyla yetişen gençlik bugünkü tabloyu ortaya çıkarmıştır. “Oyum boşa gitmesin, Baykal'a vereceğime Tayyip'e veririm” gibi yaklaşımlarla AKP muazzam bir güç elde etmiştir. AKP'nin tabanı % 10-15’tir, yani MSP tabanıdır. Fazla abartılmamalıdır. Unutulmaması gereken bir gerçek de 3 Kasım seçimlerinde on milyon seçmenin oy kullanmamış olmasıdır.
Erdal Ağca



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı