MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor

08.10.1995 Milliyet

Ruşen Çakır – Kemal Can
 
RP ile Rekabet Kızışıyor

Erciyes Tekir Yaylası’ndaki son Zafer Kurultayı’nda konuşma yaparken dev boyutlarda bir bozkurt heykelinin elden ele kürsüye getirilmesine sinirlenen Alparslan Türkeş’in “Nedir o, siz putperest misiniz!" sözleri epey yankı uyandırdı. Türkeş, alana girerken taraftarlarını defalarca “Esselamüaleyküm” diyerek selamladı; “Ya Allah Bismillah Allahuekber" sesleri arasında yaptığı konuşmasında, siyasette esas olarak “Allah'ın rızasını kazanmayı” gözettiklerini söyledi; ardından cemaatle birlikte namaz kıldı. Sonuçta, “İslami bir Başbuğ" imajı ortaya çıktı.
Aslında Erciyes’teki görünüm hiç de şaşırtıcı değildi. 12 Eylül şokuyla birlikte daha da hızlanan ülkücü hareketin İslamileşmesi süreci en yoğun bir şekilde Orta ve Doğu Anadolu’da yaşandı. Bu bölgede İslamcılar da çok güçlü ve her iki hareketin tabanları geçirgen bir yapı arzediyor.
Orta ve Doğu Anadolu’da milliyetçi-muhafazakâr çizgiler, egemenliklerini her geçen gün artırıyor. Örneğin 27 Mart seçimlerinde MHP-RP ve BBP’nin toplam oyları, DYP-ANAP toplamını 12 ilde geçti; 9 ilde ise çok az farkla gerisinde kaldı.
Bu bölgede MHP ile RP arasında süren kıyasıya rekabette, 27 Mart’ta daha belirgin bir başarı kaydeden RP daha avantajlı gözüküyor. Örneğin Çorum, Kayseri, Erzurum, Malatya, Nevşehir gibi illerin belediye başkanlıklarını kazandı. MHP’nin elindeki Elazığ’ı alması ise iki parti arasındaki rekabeti iyice tırmandırdı.
 
BATI’DA LAİK VE ATATÜRKÇÜ
MHP, bu bölgede İslami akımlarla dindarlık yarışına girerek hem kendi tabanından İslamcılığa geçişlerin önünü almak, hem de rakibinin tabanından çalmayı hedefliyor.
MHP, dinsel motiflere ağırlık vermekle birlikte stratejisini “RP’nin PKK ile işbirliği" yaptığı iddiası üzerine temellendiriyor. Örneğin Bülent Ecevit’in RP broşürlerinde PKK renkleri kullandığı suçlaması, bu bölgede MHP örgütü tarafından yaygınlaştırıldı.
27 Mayıs darbesinin kurmaylarından Albay Alparslan Türkeş, 17 Temmuz 1960’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan röportajda şöyle diyordu: "Atatürk inkılapları, özellikle kıyafet ve zihniyet sahasında gerilediler... Son zamanlarda Anadolu’da dolaştınız mı? Çarşafın nasıl kapkara bir yangın halinde yurdu sardığını gördünüz mü... Türkçülük, bu millete Atatürk’ün en faydalı hediyelerinden biriydi. Evvela ezanı Arapça okutmakla buna ihanete başladılar... Türk camiinde Türkçe Kuran okunur, Arapça değil."
Taşrada "Hacı Albay" olarak anılan Türkeş, Batı’da ise, hâlâ “Atatürkçü ve laik” bir imaj çizmeye özen gösteriyor. Medyaya. İslamcı akımları bölücülük kadar, hatta ondan daha da tehlikeli gördüğünü söylüyor. Atatürk’ün adını sık sık saygıyla anıyor, laikliklikten asla taviz vermeyeceklerini vurguluyor.
MHP’nin 27 Mart’ta Akdeniz havzası, Ege ve kısmen Trakya’da gösterdiği başarıda bu laik söylemin de etkili olduğu açık. Aynı şekilde İstanbul örgütünün, son iki yıldır yürüttüğü dışa açılma stratejisini “şeriat tehlikesi” temeline oturttuğu gözleniyor.
 
ALEVİLERE YÖNELİM
MHP Genel Başkan Yardımcısı Rıza Müftüoğlu anlatıyor: “80’den sonra MÇP’nin ilk zamanlarında İran etkili bazı akımların büyük ilgi ve kuşatmasına konu olduk. Bana bir ekip gelip, ‘Bizi Türkeş’le görüştür. Yeni bir kongre yapıp programı değiştirin, dini esasları yerleştirin ve bu yolla İslam devletini kuralım’ demişlerdi. Buna benzer MHP üzerinde çok yönlü etkileme çabaları oldu. Bu bize cezaevinde atılan kancaların bir sonucuydu. Türkiye’de İran tipi bir yönetim yaratmak isteyenlerin kendi güçleri içinde eksik gördükleri taraf, aktif, teşkilatçı, militan kadrolardı; bu açığı MHP ve onun kadrolarının kapatacağını düşünüyorlardı. Biz bu baskıyla hem tavanda hem tabanda karşılaştık. Önce MHP’yi ele geçirmeye çalıştılar, bunu başaramayınca bir grubu ele geçirmeye uğraştılar ve geçirdiler. Onlarla partiye hakim olmaya çalıştılar. Bizim üzerimize oynayan merkezler İslami bir zırhla üzerimize geliyordu, onlara karşı yine İslami mesajlarla karşı durmamız gerekiyordu.”
“1991’den sonra doğal mecramıza girdik” diyen Müftüoğlu, İslam’a bakışlarını şöyle özetliyor: "Milliyetçilik milletini sever, dolayısıyla milletinin dinine bağlıdır.”
Ülkücü-İslamcı rekabeti, bu akımlara sıcak bakmayan Alevileri de etkiliyor. MHP merkez soldan hayal kırıklığına uğrayan ve tam bir arayış içinde olan Alevilerle Sivas katliamıyla had safhaya varan “şeriat fobisi"ni (kuşkusuz “bölücülük fobisi”yle birlikte) kaşıyarak ilişki kurmaya çalışıyor.
 
ÖRGÜTSEL REKABET
Sabah Gazetesi’nde Fatih Çekirge’nin değindiği “MGK’nın irtica raporu" MHP-RP rekabetinin bir başka boyutunu açığa çıkarıyor. Rapora göre birçok İslami cemaat, RP iktidara gelirse darbe olacağını, bundan kendilerinin de zarar göreceğini düşünerek merkez sağ partilerine, bu arada da MHP’ye yöneliyorlarmış. Bu tür söylentiler MHP’nin epey işine yarıyor. Nitekim MHP Ankara Milletvekili Halil Şıvgın, görüşmemizde bunu doğruluyor.
Başta taşra üniversiteleri olmak üzere öğrenci gençlikte giderek egemenlik kuran ülkücü hareket, kültür, sanat ve medya alanında İslamcıların hayli gerisinde. Bu açığını büyük medyanın ilgi ve desteğini alarak, birtakım tanınmış sanatçıları toplantılarına çağırarak kapatmaya çalışan MHP, RP’ye örgüt dinamizmi anlamında da yetişmeye çalışıyor.
RP’nin son dönemdeki başarısında kadınların önemli rolünü göz önüne alan MHP, RP Hanım Komisyonları eski Başkanı Süheyla Kebapçıoğlu’nu transfer etti. Bu arada kadın örgütlenmesine ciddi bir önem vermeye başladı.
MHP Kadın Komisyonlarından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Veli Sarıtoprak, şu ana kadar 60 ilde kadın komisyonlarının kurulduğunu söylüyor. Sarıtoprak, tıpkı RP gibi "Seçime kadar girilmedik ev, dükkân bırakmamak" sloganıyla yola çıkan kadın komisyonlarının üye kayıt atağının da motoru olacağını ifade ediyor.
 
*
 
OZAN ARİF
En Ünlü Ülkücü Star
 

Bazı popüler sanatçıların MHP’ye yakınlığı bilinse de ülkücü kimliğiyle kültür-sanat alanında faaliyet gösteren az sayıdaki ismin en ünlüsü Ozan Arif (Şirin). 1949 Giresun Alucra doğumlu olan Ozan Arif halen Almanya’da yaşamını sürdürmekle birlikte yurtiçinde, çoğu stadlarda olmak üzere peş peşe konserler veriyor. “Ülkücü özgün müzik" çığrının başlatıcısı Ozan Arif sorularımızı şöyle yanıtladı:
1980 öncesiyle 1990 sonrası ülkücü hareketi karşılaştırır mısınız?
Şirin: Bana göre ülkücü hareketin bedenini ve ruhunu ele alacak olursak dünü ile bugünü arasında hiçbir fark yoktur. Belki giyilen elbise hava şartlarına göre değişti diyebiliriz. Ancak beden aynı beden, ruh aynı ruhtur. Dün şimal rüzgârlarının soğuğunda kalın giyinmişti, hatlarını bazıları seçemiyordu, bugün şeffaf bir kostüm içinde gayet iyi seçiliyor ve rağbet görüyor. Hâlâ görmemekte ısrar edenlere gelince ne diyelim, köre ayna satmak zordur.
Son yıllarda ülkücü hareketin yükseldiği söyleniyor. Buna katılıyor musunuz? Katılıyorsanız size göre bunun delilleri nelerdir?
Şirin: Ülkücü hareketin yükselişi son zamanlarda değil 1978-79’larda başlamıştır. Son zamanlarda bu yükseliş bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Doğrudur. 11 yıl ayrılıktan sonra vatana kavuşmanın akabinde yollara düştüm, içine Güneydoğu’yu da alan 100’ü aşkın merkezde konserler yaptım. En son mayıs ve haziran aylarındaki 39 konserin 30’unu stadyumlarda yaptım. Stadyumları yığın yığın dolduran coşkulu kalabalıklar bence bu yükselişin en açık delilidir.
Ülkücü hareketin kültür ve sanat alanında zayıf olduğu görüşüne katılıyor musunuz?
Şirin: Ülkücülerin kültür ve sanatla olan ilişkileri şova dönük değildir. Bu yüzden zayıf sanılır. Ancak tam aksine son derece duygusal olduklarından sanata açık hatta düşkündürler... Bazılarına göre bağnazlık sayılabilir belki şu da bir gerçektir, sanatta da milli ve manevi değerlere hizmet ararlar.
Sizin sanat anlayışınız nedir?
Şirin: Benim sanata bakış açım da pek farklı değil. Ben hep sanatın millet için olduğunu savundum ve hâlâ aynı kanaatteyim. Sanatın milli olduğu müddetçe milletlerarası değerlere haiz olacağına inanıyorum. Hülasa sanatın her türlüsüne saygılıyım ve seviyorum, lakin bugün sanat adına öyle çirkinlikler ortaya konuyor ki benim bile içimden “içine tükürmek" geliyor.
 
*
Selam olsun yarınlara
Ozan Arif, “Ülkücü hareketi sizce nasıl bir gelecek bekliyor?" sorumuzu bir manzumesiyle yanıtladı:
Selam olsun yarınlara / Yarınlardan umutluyuz / Selam yeni ufuklara / Yarınlardan umutluyuz.
Güneş ufka dayanıyor / Vatan nura boyanıyor / Ve şahaser uyanıyor / Yarınlardan umutluyuz.
Sancakları sayma hadi / Yedi bayrak diktik yedi / Mart baharı müjdeledi / Yarınlardan umutluyuz.
Bahar seli coşsun da gör / Engelleri aşsın da gör / Barajlardan taşsın da gör / Yarınlardan umutluyuz.
Arif der ki; itler ürür / İt ürse de kervan yürür / Sağ olanlar elbet görür / Yarınlardan umutluyuz.
 
*
 
TARİHTEN GÜNÜMÜZE – Tanıl Bora (6)
 
Savaş Politikası

 
CHP ağırlıklı hükümetin 1978’de kuruluşuyla MHP siyasi bir tıkanıklığa girdi. Devlet yönetiminden dışlanmıştı. Ülkücü terörün boyutları sağ kesim içinde bile tedirginlik yaratmış, MHP’ye karşı kamuoyunda genel bir tepki oluşmuştu. 1978 başında, Türkiye’de komünizm tehdidine karşı CIA destekli bir kontrgerilla aygıtının varlığına ve bu aygıtın ülkücü örgütlerle organik ilişkisine dair iddialar yoğunlaştı. Bu arada ülkücü terörüne karşı sol örgütlenme büyük bir çapa ve yaygınlığa ulaşmaktaydı.
Siyasal tecrit tehdidini üzerinde hisseden MHP ve ülkücü hareket, kısa bir süre CHP'ye “barış taarruzunu denedikten sonra radikalleşmeye yöneldi. Ana strateji milliyetçi - komünist cepheleşmesini keskinleştirmeye dönüktü. Böylece oluşacak iç savaş ve ‘‘anarşi" ortamı, istikrarı sağlayacak otoriter bir rejim özlemini halk ve devlet katında güçlendirecek; MHP de bu arayışa cevap verecek alternatif olarak kendini kabul ettirecekti.
Cepheleşmeyi keskinleştirme stratejisi doğrultusunda şiddetlenen ülkücü saldırganlık, öncelikle, sola karşı saldırıların çapının büyümesini getirdi. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nden çıkan öğrenci kitlesinin üzerine atılan ve 7 kişinin ölümüne yol açan bomba, bu gidişin habercisi oldu. Daha sonra “sol görüşlülerin devam ettiği" varsayılan mahalle kahvehanelerine de benzer saldırılar düzenlenecekti. Ünlü ve saygın kişileri hedef alan suikastler de, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesiyle, bu evrede başladı.
Ülkücü hareketin gerilimi tırmandırma stratejisinin diğer boyutu, özellikle Orta ve Doğu Anadolu’da güçlü olduğu bölgelerde, milliyetçi komünist cepheleşmesini Sünni-Alevi cepheleşmesiyle örtüştürmekti. 1978 ilkbaharında Malatya, Sivas ve Elazığ’da solculara ve Alevi mahallelerine dönük kitlesel saldırılar gerçekleştirildi. Bu saldırılar genellikle “komünistler (veya Aleviler) camiye bomba koymuş" türünden söylentilerle provoke ediliyordu. Orta-Doğu Anadolu’da böylesi provokasyonlar 1978 boyunca sürerken, şehirlerde de sol eğilimli topluluklara dönük saldırılar yoğunlaştı. 8 Ekim’de Ankara Bahçelievler’de TİP üyesi 7 gencin öldürülmesi, ülkede infiale yol açan bir doruktu. Ancak 19-25 Aralık'ta yaşanan Kahramanmaraş olayları en fecisi oldu.
MHP 1978 Kasımında oluşan “anarşi” ortamının aşılması için “yetki ve sorumluluğun askeri yönetime devredilmesini" talep eden bir bildiri yayımlamıştı. “Anti-komünist ve milliyetçi" misyon biçtiği orduya sempati mesajları gönderen MHP önderliğinin, Genelkurmay Başkanlığına gelmesi beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun’a “oynadığı" da basında yer almıştı. Ancak Ersun emekliye sevkedildiği gibi, Kahramanmaraş olaylarından sonra ilan edilen sıkıyönetim de MHP’ye itibar ve meşruiyet kazandıracak bir sonuç doğurmadı.
Bir süre “sinen” ülkücü hareket, 1979’un ikinci yarısında saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu, sıkıyönetimin de çare olmadığı duygusunu yayarak “güçlü otorite" arayışını yaygınlaştırmayı hedefleyen, “kör terör" havası yaratmaya dönük bir saldırı dalgasıydı. Kalabalıklara dönük saldırıların yanısıra “ılımlı sol" ya da “tarafsız" sayılan ünlü isimlerin (en çarpıcısı Abdi İpekçi ) hedef alınması da bundandı. “Kör terör" havası yaratma stratejisi içinde ülkücü terör aygıtının giderek kontrolsüzleşmesi de eylemlerin kıyıcılığını artırmıştır...
1980 Temmuzunda Çorum'da Kahramanmaraş’ı tekrarlamaya dönük bir provokasyon girişimi oldu; bu provokasyonun güçlü bir direnişle karşılaştığı için Maraş’taki gibi bir kırıma dönüşmeyen Çorum olaylarında 50’ye yakın insan öldü.
1970’lerin ikinci yarısında MHP ve ülkücü hareketin ideolojik iklimindeki en önemli gelişme, İslami motiflerin kullanımındaki artıştır. Gerek Orta-Doğu Anadolu’da erişilen taban yapısı, gerekse şiddetlenen siyasi çatışma ortamı içinde büyüyen manevi dayanak ihtiyacı, dini kimliği güçlendirmiştir.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 MHP GERÇEĞİ (1) “Kadrolaşma” tamam, “kitleleşme” başladı, sıra “devletleşme”de 03.10.1995
2 MHP GERÇEĞİ (2) Türkeş: “Ben Değişmedim” 04.10.1995
3 MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini 05.10.1995
4 MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor” 06.10.1995
5 MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi 07.10.1995
6 MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor 08.10.1995
7 MHP GERÇEĞİ (7) Artık Ocaklar “Tütüyor” 09.10.1995
8 MHP GERÇEĞİ (8) İkinci Adamlık Çekişmesi 10.10.1995
9 MHP GERÇEĞİ (9) Bozkurtlar Yuvaya Dönecek mi? 11.10.1995
10 MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi 12.10.1995
11 MHP GERÇEĞİ (11) İmaja Kurşun Sıkmayın 13.10.1995
12 MHP GERÇEĞİ (12) MHP Yeniden 14.10.1995

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı