MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi

07.10.1995 Milliyet

Ruşen Çakır – Kemal Can

MHP Sıcak Denizlere İndi

MHP, 27 Mart yerel seçimlerinde tarihi boyunca pek varlık gösteremediği bazı bölgelere, Akdeniz başta olmak üzere, Ege ve Marmara’ya da hızlı bir giriş yaptı. Üstelik buralarda geleneksel oy depoları olan Orta-Doğu Anadolu’dan daha çarpıcı sıçramalar gerçekleştirdi.
Öceki yıllarda “solun kalesi” olarak bilinen birçok merkezde belediye başkanlığını kazandı: Ayvalık (Balıkesir),Turgutlu, Salihli (Manisa), Anamur (İçel), Osmaniye (Adana), Dörtyol (Hatay).
70’li yıllarda Orta-Doğu Anadolu coğrafyasının sınır illerinde önemli güç elde eden MHP, özellikle Alevi Sünni geriliminin tırmandığı illerde etkindi. Buralarda sorunlar yalnızca mezhep farklılıklarından değil, ülkenin yaşadığı ekonomik gelişmeye ayak uyduran ve uyduramayan kesimler arasındaki çelişkilerden de kaynaklanıyordu. Günümüzde MHP’nin yükselişe geçtiği bölgelerde de “gerilim” unsurunun yine önemli bir belirleyici olduğu dikkat çekiyor.
 
SAVAŞ COĞRAFYASI
Prof. Abdülhaluk Çay, bu olguyu tarihsel bir temele oturtuyor: "Kurtuluş Savaşı'nın anahtar bölgelerinin bugün MHP’nin verdiği mücadeleye destek verdiğini görüyoruz." Türk milliyetçiliğinin “reaksiyoner (savunmacı) bir milliyetçilik” olduğunu söyleyen Çay, 70’li yıllarda bu bölgelerde MHP’nin zayıf olmasını da şöyle açıklıyor: “80 öncesinde, örneğin Trakya’da önemli olay yoktu ve dolayısıyla MHP az oy alıyordu.”
Salihli’deki MHP adayı, belediye binasının yanındaki "Uğur Mumcu Parkı”nı "Şehitler Parkı”na dönüştürme vaadinde bulunmuştu. MHP’liler, kampanya sırasındaki ev ziyaretlerini şehit aileleriyle birlikte yaparak bu konudaki kararlılıklarını gösterdiler. Nitekim MHP’li belediyenin ilk icraatı ismi değiştirmek ve parka Salihlili 13 şehidin adlarının yazıldığı bir kitabe dikmek oldu.
Cenaze törenleri bazen de saldırganlık potansiyelini ortaya çıkartıyor. Antalya’nın Alanya ilçesinde cenaze sırasında bir Kürt vatandaşın linç edilmesi girişimiyle başlayan, Kürtlerin ev ve işyerlerine saldırılarla devam eden olaylar Kürtlerin kentten göçüyle sonuçlanmıştı.
MHP’nin 27 Mart’ta zaferle çıktığı Hatay Dörtyol Belediyesi Özel Kalem Müdürü Yakup Tabakoğlu da, “Doğu kökenlilerden korkmayacağımız, onlara taviz vermeyeceğimiz bilindiği için vatandaş bize oy verdi” diyor ve ekliyor “Olduğun yeri koruyacaksın.”
 
"REFAHIMIZ AZALMASIN"
MHP’nin bu bölgelerdeki gelişmesini sadece Kürt sorunuyla açıklamak kuşkusuz olanaksız. 70’li yıllarda Orta-Doğu Anadolu’da modernleşmeye tepki duyan kesimlerin desteğini almış olan MHP, bugün bu bölgelerde Batı dünyasıyla bütünleşmeden ve yeni ufuklara açılmaktan yana olan kesimlere sesleniyor.
Salihli Belediye İkinci Başkanı Selahattin Tekdal, “İstanbul’daki gibi burada ekonomik açıdan bunalımlı, problemli insanlar yok. Bu yüzden Refah Partisi tutunamaz” diyor ve partisinin yükseldiği “yeni taban”ın işaretlerini de veriyor: “Orta boy işadamları MHP’yi omuzladı.” Ege taşrasının varlıklı kesimleri, giderek İzmir’in ekonomik ve sosyal egemenliğinden uzaklaşıyor. Zaman zaman ekonomik özerklik isteme noktasına varacak ölçüde katı bir bölgecilik yörede gelişiyor ve bölgedeki üst-orta gelir gruplarının MHP’ye yakınlaştığı gözleniyor. Bu yakınlaşmada, Güneydoğu’daki gelişmeler ve bölgeye yönelen yoğun Kürt göçünden duyulan ekonomik kaygılar önemli rol oynuyor
Turgutlu Belediye Başkanı Yasin Hoşbilgin, "Doğulu vatandaşlar ‘biz garibanız’ diye nankörlük ediyorlar. Halbuki oralara dünyanın yatırımı yapılıyor. Gidip grayder yakıyorlar. Halbuki GAP filan yapılınca, buralara gelmeyecek orda ekmek kazanacaklar” diyerek bölgedeki yaygın rahatsızlıklara tercüman oluyor.
RP’nin yükselişi de, gelirinin önemli bir kısmını ihracat ve turizmden sağlayan Ege ve Akdeniz bölgesinde MHP’nin işine yarıyor. RP’yi, Batı ile bütünleşmenin engeli olarak gören kesimler, onu durdurabilecek tek güç olarak sunulan MHP’ye giderek daha sıcak bakıyor.
 
GÜNEYDOĞU'DA MHP
Batı’da Kürt geriliminin rantını önemli ölçüde kullanan MHP, ilginç biçimde Güneydoğu’da da kendi standartlarında önemli görülebilecek bir varlık gösteriyor. MHP bölgedeki birçok ilde geçmiş oylarını birkaç misli artırdı. Türkeş de görüşmemiz sırasında, Diyarbakır’dan gelen bazı partililerin üç-dört milletvekilliği garantisi verdiklerinden söz ediyor.
Rıza Müftüoğlu bu durumu şöyle gerekçelendiriyor: “Aşiret reisleri ‘biz huzur istiyoruz ve bunu siz başarırsınız’ diye bize geliyor. Yani benim programımı filan okumamış adam.” Fakat MHP’nin bu yükselişi, bazı korucu aşiretleri ve geleneksel olarak örgütlü oldukları Bingöl, Muş, Malatya, Adıyaman gibi “sınır” illerindeki gelişme dışında bir vatandaş sempatisine dayanmıyor.
Güneydoğu’da MHP’nin yükselişi büyük ölçüde devlet görevlilerinin katkısıyla oluyor. Birçok yerde karakolların yakınında MHP örgüt binaları açılıyor. 27 Mart öncesi emniyete ait sivil araçlar veya emniyet mensuplarının özel araçlarıyla MHP propagandası yapıldığı ileri sürülüyor
Bölgede Özel Timler başta olmak üzere emniyet kuvvetleri bozkurt işaretini yaygınlaştırmış durumda. Bölgenin birçok yerleşim biriminde, kimi zaman seçimlerin kaderini etkileyebilecek ölçüde güvenlik gücü oyu bulunması MHP’nin şansını yükseltiyor.
 
*
 
EGE-AKDENİZ NOTLARI
O da var, bu da var

 
MHP’nin yükselişe başladığı illerde yaptığımız gezi sırasında hayli ilginç tablolara tanık olduk: MHP'nin birkaç yüzünü birden gördük.
Bazı yerlerde şort giymiş bayan sekreterler gibi “yeni imaj”ın en çarpıcı görüntülerine tanık olurken, bazı kentlerde 70’li yılların karikatürlerinde rastlanan “sarkık bıyıklar”ın en ürkütücü örnekleriyle karşılaştık. Bazen profesyonel kitle politikacısı olmaya çalışan MHP yöneticileriyle muhatap olurken, bazı MHP binalarında biraz sonra baskın olacakmış havasını soluduk. Bir yetkiliden, Deniz Gezmiş’in nasıl bir vatansever olduğunu; bir başkasından ise İsmet İnönü’nün nasıl bir vatan haini komünist olduğunu dinledik.
 
İHTİYAT, DENGE VE ATAK
Bütün bu çeşitliliğe rağmen, yeni girilen bölgelerin ortak paydası utangaç bir ihtiyatlılıktı. MHP’liler, seçim kazandıkları yerlerde büyük zafer gösterileri yapmaktan özellikle kaçındıklarını anlattılar. Belediye olarak düzenledikleri festivallere tescilli ülkücü sanatçılar yerine pop yıldızlarını çağırdıklarını; kendi heveslerini artık sayıları bir hayli artmış “yayla kurultaylarıına sakladıklarını söylediler.
Ülkücüler, özellikle Alevileri kazanma konusunda oldukça atak davranıyorlar: Hacı Bektaş Derneği açılışlarına çelenk gönderiyor, Belediye İkinci Başkanlığına bir Aleviyi getirebiliyorlar. Bu konuda doğrudan Başbuğ’dan direktif aldıklarını belirtiyorlar.
Bu çabalar karşılıksız kalmıyor: Birçok yerde yörük Aleviler MHP'yi destekliyor. MHP, DİSK’in örgütlü olduğu bir fabrikanın işçilerinden blok oy alabiliyor.
RP ile ittifak yaparak girdiği 1991 genel seçimlerden MHP’lilerin epey politik taktik kapmış olduğu anlaşılıyor. MHP, bölgenin birçok biriminde, seçimin kazanılması muhtemel yerlere seçmen kaydırma, oy pusulalarının seçim sandıkları dışında da temin edilmesi gibi sayısız iddianın hedefi.
 
KİTLE PARTİSİ REFLEKSLERİ
Bu bölgelerdeki ülkücü kadroların bazı dertleri de yok değil: MHP’nin sadece Kürt meselesi dolayısıyla gündeme gelmesi ve Genel Merkezin diğer sorunlar konusunda ciddi programlar üretmemesinden yakınıyorlar. "Biz bölgemizde iktidara aday görüntüsü verdik. Bu görüntünün Türkiye genelinde de verilmesi lazım" diyorlar.
MHP’li belediye ve teşkilatlar bir yandan iktidar ile yakınlığın avantajlarını bölgelerine taşımaya çalışırken, diğer yandan yıllardır bölgelerine kamu yatırımı alamayan vatandaşların kitle partilerine olan tepkilerini kullanıyorlar.
Yer yer “kitle partisi” lafına alerji gösterenler olmakla birlikte, profesyonelleşme konusunda hayli iddialı olan MHP’liler, yerel düzeyde en parlak kadroları bünyelerinde bulundurmakla övünüyorlar. Daha önce başka siyasi partilerde politika yapmış ve kitle partisi taktiklerini öğrenmiş ülküdaşlarının geri dönmesinden de rahatsız olmakla birlikte, genellikle memnunlar.
Yeni serpilmeye başladığı bu bölgelerde MHP’nin sergilediği görüntüler, çeşitli çevrelerde farklı yankı buluyor. Özellikle, geçmiş yıllarda ülkücülerle sıcak çatışma içinde olan solcular, bu gelişme karşısında “şaşkınlığa” düşmüş durumda.
Çanakkale’nin Çan ilçesinde kendisini “solcu” olarak tanımlayan bir genç, bu bölgelerde giderek yaygınlaşan “çaresizlik" hissini şöyle aktarıyor: “Özellikle gençleri tutamıyoruz. En yakın akrabalarım bile Ülkü Ocakları’na gitmeye başladı.”
Mersin’de görüştüğümüz, ailesinin CHP’li, kendisinin de öğrencilik yıllarında “devrimci" olduğunu söyleyen bir işadamı, “Buralarda RP’nin değil MHP’nin gelişmesi sonuçta iyi” diyerek "şeriat fobisi”nin etkisini ortaya koyuyor.
Birçok kitabı bulunan, hukukçu olduğu dönemlerde "solcu” bilinen bir öğretim üyesi de, PKK’ya duyduğu tepkiyle şunları söylüyor: “Aslında bugün bana en yakın parti MHP. Ben kendi durumumu şuna benzetiyorum: Bir kadına âşık oluyorsunuz ama biliyorsunuz ki, kadın daha önce genelevde çalışmış!"
 
*
 
 
TARİHTEN GÜNÜMÜZE – Tanıl Bora (5)
Milliyetçi Cephe
 

12 Mart rejimini izleyen dönemde sol muhalefet daha güçlü bir ivmeyle yükselirken, MHP bu harekete karşı reaksiyonu örgütlemeye girişti. 1974’de yeniden açılan Ülkü Ocakları’na ilaveten çeşitli meslek alanlarında kurulan ülkücü örgütlerle bir anti-komünist "cephe" oluşturuldu. Ağırlıkla öğrencileri hedef alan saldırılar "kaldığı yerden" başladı. 1975 Mart sonunda Süleyman Demirel’in Başbakanlığında AP-MSP-CGP-MHP tarafından kurulan 1. Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti, ülkücü hareketin büyümesinde ve saldırganlığının tırmanmasında çok önemli bir eşik oldu.
1969’de yüzde 3 olan oy oranını 1974 seçimlerinde ancak yüzde 3.4’e çıkartabilmiş olan üç milletvekilli MHP, iktidarı paylaşma şansını yakaladı ve iki bakanlık elde etti. MHP bu imkânı devlette kadrolaşmak için "cömertçe” kullandı. Özellikle Milli Eğitim'de, Öğretmen Okulları Genel Müdürü Ayvaz Gökdemir’in gözetiminde ülkücü kadrolaşma olağanüstü boyutlara ulaştı. MHP iş çevrelerinden ciddi mali destek bulmaya başladı. Paralel olarak “mason, kapitalist” vb. suçlamalar bırakıldı: “Kapitalizme ve komünizme de karşıyız” sözlerinin yerini, “gerçekten teşebbüs kabiliyetiyle kazanılmış millet yararına sermaye"ye övgüler aldı. Bunların yanında MC’nin adı üstünde “milliyetçi” bir anti-komünist “cephe” oluşunun, MHP'nin söyleminin meşrulaşmasına ve popülerleşmesine büyük katkısı oldu.
Birinci MC döneminde ülkücü hareketin saldırganlığı katmerlendi. Artık sadece solcu öğrenciler hedeflenmiyordu. Ecevit’in toplantıları, CHP örgütleri, öğretmenler, sol eğilimli gecekondu mahalleleri saldırı hedefleri oldular. Şiddet dozu ve çapı misliyle arttı: 1976’da sadece 18’inin “sağcı" olduğu belirlenen 116 insan bu saldırılarda hayatını kaybetti. Öyle ki bizzat MC içinde dahi ülkücü teröre karşı hoşnutsuzluk baş gösterdi. Hatta MSP'li İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk Demirel’i "canavarı yaratıp sonra baş edemeyen Doktor Frankenstein “a benzetme gereği duydu. Ancak ülkücüler, Demirel’in Abdi İpekçi’ye söylediği ünlü "bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz" sözünde simgelenen devlet himayesinden faydalanmayı sürdürdüler.
Ülkede sanayinin ve piyasa ekonomisinin gelişmesinin yol açtığı sonuçlar da MHP söyleminin yankı bulmasını sağladı. MHP'nin propagandası, gelişen kapitalizm karşısında zayıflayan esnaf, zanaatkar, küçük üretici kesimlerinin duyduğu huzursuzluğu gayet somut ve “basit" hedeflere yöneltmekteydi. Her kesimin yerli yerinde kalacağı sağlam ve değişmez bir hiyerarşik toplum modeli sunan “altı sosyal dilim" formülü ve devlet himayesi vaadeden “güçlü devler ideali: geleneksel orta sınıfların, hem “vahşi kapitalizmi" temsil eden merkez sağ (AP) hem de emekçileri savunan sol karşısındaki tepkisine tercüman oluyordu. (MSP ekonomik gelişmeyle belirli bir uyum sağlayan Anadolu sermayesine yaslanırken, MHP geleneksel yapının çözülmesi sürecinde durumunu koruyacak bir tutamak bulamayanlara hitap etti.)
MHP’nin Alevileri düşmanlaştıran stratejisi de, sadece Alevilerin “dinsiz" ve solculuğa yatkın sayılmasından değil, söz konusu tepkiden de beslendi. Özellikle Orta ve Doğu Anadolu’da muhafazakar Sünni orta sınıflar, kendileri ekonomik yönden gittikçe zora düşerken; hem çoğu yerde yoksul alt tabakayı oluşturan Alevilerle sefalette eşitlenmekten hem de “aşağıdan gelen" Alevilerin yeni bir elit oluşturma eğiliminden rahatsızdılar.
MHP 1977 seçimlerinde oylarını ikiye katlayarak (yüzde 6.4) 16 milletvekilliği kazandı. Bu gelişmeyi Orta ve Doğu Anadolu'da edindiği “kaleler'’ sayesinde sağlamıştı. Seçimden sonra kurulan 2.MC hükümetinde beş bakanlık alan MHP, partizan kadrolaşmaya ve baskıyla yıldırmaya dayalı stratejisini doz artırarak sürdürdü. Ancak oy oranını yüzde 40’lara taşımış olan CHP ve sol kamuoyunun gücü karşısında yıpranan 2.MC 1978 Ocak’ında çökecek ve MHP için yeni bir dönem başlayacaktı.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 MHP GERÇEĞİ (1) “Kadrolaşma” tamam, “kitleleşme” başladı, sıra “devletleşme”de 03.10.1995
2 MHP GERÇEĞİ (2) Türkeş: “Ben Değişmedim” 04.10.1995
3 MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini 05.10.1995
4 MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor” 06.10.1995
5 MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi 07.10.1995
6 MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor 08.10.1995
7 MHP GERÇEĞİ (7) Artık Ocaklar “Tütüyor” 09.10.1995
8 MHP GERÇEĞİ (8) İkinci Adamlık Çekişmesi 10.10.1995
9 MHP GERÇEĞİ (9) Bozkurtlar Yuvaya Dönecek mi? 11.10.1995
10 MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi 12.10.1995
11 MHP GERÇEĞİ (11) İmaja Kurşun Sıkmayın 13.10.1995
12 MHP GERÇEĞİ (12) MHP Yeniden 14.10.1995

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı