MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi

12.10.1995 Milliyet

Ruşen Çakır – Kemal Can
 
“Muhsin Başkan” Cephesi

Her ne kadar 1992’de Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) kurmuş olsalar da, Muhsin Yazıcıoğlu liderliğindeki “Türk-İslam ülkücüleri”ni genel ülkücü hareketin tamamen dışında görmek imkânsız. Karşılıklı sert eleştirilere ve kimi yerde yaşanan gerilime rağmen BBP ile MHP tabanlarının birbirlerinden mutlak bir şekilde koptuğu söylenemez.
Örneğin tercihini Türkeş’ten yana yapmış Egeli bir ülkücü şöyle konuşuyor: “Arı sayısı artan kovanlarda yeni bir kraliçe arı çıkar ve kovandan ayrılarak yeni bir oğul kurar. Biz de Muhsin ile ‘oğul’ verdik.”
 
HAVUZA İTİLMEK
Bir zamanlar “Türkeş’in halefi” olarak gösterilen Yazıcıoğlu’nun aralarında 5 milletvekilinin de bulunduğu ekibiyle MÇP’den ayrılması, bilinçli bir kopmadan çok Türkeş tarafından organize edilmiş bir tasfiye hareketiydi.
“Türk-İslam ülkücüleri” hazırlıksız yakalanmıştı. Bu nedenle ayrılmalarını, ideolojik gerekçeli bir kopma operasyonuna dönüştürmeleri kolay olmadı. Kopmanın hemen ertesinde bazı MÇP teşkilatlarının ve Ocak yönetimlerinin istifaları ile gelen destek önemli bir moral kaynağı oluşturdu. Alınan cesaretle oldukça iddialı bir siyasi bildiri ile BBP’nin kuruluşu duyuruldu. Teşkilat bazındaki kopmaların ciddi boyutlara ulaşması MÇP’lileri de harekete geçirdi. Yazıcıoğlu ve BBP’ye yönelik yoğun bir suçlama kampanyası başlatıldı.
Bu suçlamalar, İran kontrolünde oldukları, Turgut Özal tarafından ayartıldıkları gibi çeşitli iddiaları içeriyordu. Hatta BBP’nin yönetim kadrosunun çoğunluğunu geçmişin gençlik liderlerinin oluşturması dolayısıyla, geçmiş “günahlar” da onlara ihale edildi.
Taşrada BBP ve ona paralel olarak kurulan Nizam-ı Alem Ocakları binalarına yönelik saldırılar düzenlendi. Bazı salon toplantıları basılıp Yazıcıoğlu’nun konuşması engellendi.
Son zamanlarda iki grup arasında gerilim dozu hayli azalmış olmakla birlikte, bazı üniversite kampüslerinde de iki grubun birbirinden uzak durmaya çalıştığı izleniyor. Yeni Ankara Otogarı’nda RP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in çay ocaklarını Ülkü Ocakları ve Nizam-ı Alem Ocakları arasında paylaştırdığı; tarafların “sınır anlaşmazlığı” nedeniyle birbirlerine girdiği ve silahlı nöbet tuttukları da biliniyor.
 
BBP'NİN SEÇİMİ
MÇP-MHP’nin başlattığı yoğun saldırı karşısında oluşan panikle, ülkücü tabana kendilerini anlatma sınırını bir türlü aşamayan BBP, başlangıçta ortaya koyduğu iddialı siyasi programın gereklerini bir türlü yerine getiremedi. Son yerel seçimlerde MHP’nin altıda birinden daha düşük oy almaları BBP’lilerin moralini iyice bozdu. Bir BBP kurmayının "biz siyaseti öğrenemedik" diyerek yaptığı özeleştiri, yaygın bir ruh halini ifade ediyor: “Söylediklerimizle hep MHP’nin arkasında kaldık. Oy olarak da arkasında kalmamız çok normal.”
Yerel seçim sonrasında MHP ve Ülkü Ocakları’na dönük ilginin artarak devam etmesi, konjonktürün ve pop milliyetçilik patlamasının karşı tarafın hanesine artılar eklemesi BBP’yi iyice ürküttü. Bu panik, BBP’yi sisteme muhalif mesajlar yerine MHP’nin mesajlarını taklit eden ve “bölücülük” temasını daha çok kullanan bir söyleme sıkıştırdı. Bu gelişmede, önemli bir kısmı BBP’ye yakın olan Özel Tim görevlilerinin, “MHP bize sahip çıkıyor, siz çıkmıyorsunuz. Orada zor durumda kalıyoruz” şeklindeki uyarılarının da önemli etkisi olduğu söyleniyor.
Ayrıca, BBP yöneticilerinin, kontrollerindeki Nizam-ı Alem Ocakları’nın giderek radikal İslamcı bir çizgiye kaydığı yolunda “devlet kademelerinden” uyarılar aldığı da biliniyor. Bir ocak yetkilisi bu gelişmeye şu sözlerle katılıyor: “Bazı ocaklar dergah gibi, içeriye girince ürküyorsun.”
 
FIRTINALI GÜNLER
MHP ile kimin "ülkücü miras”ı daha iyi koruduğu konusunda genel kamuoyunu pek de ilgilendirmeyen bir yarışa giren, kendini MHP’ye göre tanımlayan BBP, son günlerde ciddi iç sorunlar da yaşıyor.
BBP’nin yarı resmi yayın organı Gündüz Gazetesi’nde parti politikaları eleştirilmeye başlanmış. Gündüz, parti merkezinin muhalefetine rağmen, Almanya’nın Türkiye’ye iade ettiği Balgat katliamı sanığı İsa Armağan’a günlerce birinci sayfasından yer vermişti. Sonuçta, gazetenin yönetimi görevden alındı.
Yeni Düşünce’den ayrılarak Yazıcıoğlu’na BBP sürecinde büyük destek vermiş olan Gündüz ekibinin tasfiyesi tabanda ciddi bir rahatsızlık doğurdu. Bu ekibin, MHP Genel Başkan Yardımcısı Rıza Müftüoğlu’nun çıkartmak üzere olduğu Hergün’e transferi ise her şeye tuz biber ekti.
BBP’nin gençlik örgütü Nizam-ı Alem Ocakları da operasyonlardan nasibini aldı. Bazı parti yetkililerince ocağın radikalleşmesinden sorumlu tutulan ve geçtiğimiz haziran ayında Yahudi cemaati Lideri Prof. Yuda Yürüm’ün arabasının bombalanması eylemine adı karıştırıldığı için yıprandığı söylenen Nizam-ı Alem Ocakları Genel Başkanı Emir Kuşdemir görevinden ayrıldı.
Bir türlü marjinalliği aşamayan ve kontrol edebildiği oy oranının düşmesiyle pazarlık gücünü yitirmeye başlayan BBP’de yeni arayışlar gündeme geliyor.
Adının açıklanmasından kaçman bir BBP kurmayı şunları söylüyor: “Artık çok seçeneğimiz yok. Eğer meclisteki varlığımızı da kaybedersek iyice eririz, ittifak şart. Ama bunun kiminle olacağı konusunda değişik görüşler var. Belki RP, belki ANAP.”
BBP Genel Başkanı Yazıcıoğlu ise bu tür değerlendirmelere kesinlikle karşı çıkıyor: “Türkiye’nin en ücra köşesine kadar teşkilatlanmasını yayarak, mesajını her tarafa yayacak olan BBP, yakın geleceğin çok daha fazla konuşulan “sağlıklı” partisi olacaktır. Çünkü biz toplumsal yaralardan ve farklılıklardan kendimize enerji sağlamayı değil, farklı da olsak bir arada yaşama arzusunu, tahammülü ve hoşgörüyü esas alıyoruz.”
 
*
 
TARİHTEN GÜNÜMÜZE – Tanıl Bora (10)
 
BBP’nin Doğuşu

 
MÇP, 20 Ekim 1991’de yapılan genel seçimlere. RP ve IDP’yle seçim ittifakı yaparak girdi. Yüzde 10 barajını aşmaya dönük bu pragmatik amaçlı ittifaka MÇP, tamamen Türkeş’in inisiyatifiyle girmişti. Muhsin Yazıcıoğlu’nun başını çektiği “Türk-İslam Ülkücüleri", “ideolojik netlik" adına seçimlere tek başına girilmesinden yanaydılar.
Ancak bu “kutsal ittifak" sayesinde 19 MÇP’linin RP listesinden milletvekili seçilmesi, Türkeş’in gücüne güç kattı. Parlamentoya giriş “Bozkurtların Dirilişi" diye kutlanırken, Türkeş “bilge lider" olarak yüceltiliyordu.
MÇP’deki ikili yapı ve gerginlik bu dönemde hızla tırmandı. Türkeş’in DYP-SHP hükümetine güvenoyu verilmesini istemesi, Yazıcıoğlu ve grubunu rahatsız etti. Üç milletvekili hükümete güvenoyu vermedi. 1991 Aralık ayındaki kongrede MHP/MÇP tarihinde parti içinde ilk kez açık bir siyasi mücadeleye tanık olundu. Yazıcıoğlu ekibi Türkeş’inkine alternatif liste çıkartarak “başbuğun" listesini yedi yerden deldi.
Kongreden sonra Türkeş’in muhalifler üstündeki baskısı arttı: parti merkezinin yerel örgütlere, ocaklara, dergilerin yayın politikalarına dönük müdahaleleri yoğunlaştı. Bardağı taşıran damla, 1992 Temmuz başında bir grup MÇP’linin Türk-İslam Ülkücülerinin en radikal unsurlarının toplandığı Bizim Dergah dergisini basarak Emir Kuşdemir’i yaralamaları oldu. Bu olay üzerine Muhsin Yazıcıoğlu’nun başını çektiği 6 milletvekili taraftarlarıyla birlikte MÇP'den istifa etti ve bir süre sonra Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) oluşturdu.
BBP, 1975-90 döneminde ülkücü hareketi saran güçlü İslamcılaşma sürecinin son noktasıdır. Yazıcıoğlu ve arkadaşları MÇP’den istifa ederken şu açıklamayı yapmışlardı: “MÇP’deki, Türkiye’nin muktedir güçleriyle oportünist işbirliğine hevesli seçkinler ile millici halk tabanı artık birbirinin kamburu olmayacaktır." 1970’lerin Ülkü Ocakları önderleri kuşağına dayanan bu grubun temel vurgusu, MÇP/MHP üst yönetiminin ve Türkeş’in ülkücü hareketin “öz" eğilimlerine yabancı olduğu üzerineydi. Onlara göre, ülkücü hareket tabanındaki idealistlik ve güçlü İslami duyarlılık, “Kemalist-laik-Batıcı" ve “liberal-kapitalist” sisteme bağımlı olan Türkeş ve çevresince istismar edilegelmişti.
MÇP’den kopuşu gerçekleştiren kadro, BBP’yi kurma sürecinde, terk edilen “Başbuğ" “putuna" karşı hareket içi demokrasiyi öne çıkartmaya çalıştı. Kongrelere sunulan “Sivil İnisiyatif Programında, “önce sosyal iktidar'’ şiarıyla, yerel danışma meclisleri inşasına dayalı bir “taban demokrasisi" modeli ortaya atıldı. “Hakim değil hadim (hizmetkâr) devlet" sloganı, bu “sivil toplumcu" yönelimi tamamlıyordu. Bu yönelim, asli unsur olarak İslam temelinde tanımlanan bir milliyetçilik ve “Müslüman Türk Anadolu insanı”nı mistifiye eden bir popülizmle çerçevelenmekteydi.
BBP çok geçmeden, MHP’nin sağladığı yükselişin de etkisiyle, kopuş ve kuruluş sürecinde kazandığı ivmeyi yitirdi. Türkeş’in devlete/hükümete sadık statükocu çizgisine keskin bir karşıtlıktan başka bir politika üretemedi. Böylelikle MHP’de İslami duyarlılığın gerilemesine ve gerek iktidarla işbirliğinin gerek kontrolsüz kitleselleşmenin “yozlaştırıcı" etkisine tepki duyan “ülküdaşları” cezbedeceklerini umdular. Ülkü Ocakları geleneğini sürdürmek üzere parti paralelinde kurulan Nizam-ı Alem Ocakları bu radikalizmin beşiği oldu.
BBP’nin kuruluş sürecindeki ivmesini yitirişi 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde gözlendi. Parti Türkiye çapında yüzde 1.2 oranında oy alabildi. Bu oranı da büyük ölçüde, Muhsin Yazıcıoğlu’nun kişisel etkisiyle Sivas’ta tutturduğu yüzde 18'lik oy oranına borçluydu. Tıkanan BBP kadroları, bugün, MHP’ye dönüş ile İslamcı hareketle (veya başka sağ odaklarla) bütünleşme arasında binamaz görünüyorlar.
 
*
MUHSİN YAZICIOĞLU: “MHP İstismarla Büyüyor”
 
70’lerde Ülkü Ocakları’nın en etkili olduğu yıllarda Genel Başkanlığını yürüten Muhsin Yazıcıoğlu, ülkücü gençlik önderlerinin en ünlülerinden. MHP’nin “eğitimciler” grubu içinden yetişmiş olan Yazıcıoğlu, MHP’den ayrılmadan önce kongrelerde Türkeş’ten sonra en çok alkış alan isim olurdu. BBP Genel Başkanı Yazıcıoğlu, MHP, Ülkücü hareket ve BBP ile ilgili sorularımızı cevaplandırdı:
MHP, giderek bir “kitle partisi” olmaya yöneliyor. Bir zamanlar içinde bulunduğunuz bu partideki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yazıcıoğlu: Biz kitle partisi olma iddiasındaki MHP’ye artık bir ideoloji partisi olarak değil, diğer kitle partilerine baktığımız gibi bakıyoruz. Bu partinin durumu tamamen Türkiye’deki konjonktüre bağlı. Bu sağlık işareti değildir. Bir başka partiye ya da bir başka düşünceye duyulan tepkilerden siyasi hasıla çıkarmak o özel şartlar sürdüğü müddetçe mümkündür. Ama özel şartlar ortadan kalktığında sizi omuzladığını zannettiğiniz kitlenin artık olmadığını fark edersiniz. Önemli olan insanları tepkilerin etrafında değil, ilkelerin ve ideolojinin etrafında toparlayabilmektir. Bu açıdan MHP’nin yükselmesini özellikle bölücü teröre ilişkin istismarına bağlıyoruz. Teröre duyulan tepkiyi, MHP’ye oy şeklinde kanal ize etmek ve bunu başarı veya büyüme diye takdim etmek, gerçek başarı ve büyüme değildir.
 
OCAKLAR ESKİSİ GİBİ DEĞİL

Bir dönem genel başkanlığını yaptığınız Ülkü Ocaklarını ve şimdiki ülkücü hareketi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yazıcıoğlu: 80 öncesinin Ülkü Ocakları Allah, vatan, millet gibi mukaddesleri uğrunda göğsünü Marksist teröre siper etmiş ve milletin öz refleksi olarak davranmıştır. Bugünkü ülkücü ekolden gelen, ülkü ocaklarının havasını teneffüs etmiş milyonlarca insan aynı heyecanla milletine hizmet etmektedir. Bu insanlar ne 12 Eylül’ün zindanlarında ne de daha sonra bu heyecanını kaybetmiştir, onlar ülkücü sıfatını gayrimeşru ilişkilerine dayanak yapmamıştır.
Ama bugün samimi insanların yanı sıra, istismarcılar ve karanlık ilişkilerine ülkücü sıfatını malzeme edenler türedi. Bu durumun en önemli sebebi, harekete dahil olacak kişileri süzecek, ya da mensupları, ülkücü hareketin idealleri doğrultusunda test edecek sağlıklı bir fikri mekanizmanın olmayışıdır. Daha üç-beş yıl öncesine kadar hiç meydanlardan eksilmeyen Ülkü Ocaklarının son zamanlarda meydanlara çıkmayı mecbur kılacak onlarca gerekçe varken, kendisini göstermemesi, ülkü ocaklarına tepeden dayatılan önceliklerin değiştiğini işaretliyor.
Nizam-ı Alem ise farklı tutum sergiliyor. Onlar bütün milli meselelerde tavır koymayı ve milletin meydanlara taşan sesi olmayı tercih ediyor. Butros Gali’nin ziyaretini iptal edişi bu hususta ilginç bir örnektir.

Milliyetçiliğin genel yükseliş trendinden MHP nasiplenirken, yakın bir siyasi tabana yönelen BBP’nin aynı büyümeyi gerçekleştiremediğini fark ediyoruz. Sizce bunun nedenleri neler ve yakın bir gelecekte nasıl gelişmeler beklenebilir?
Yazıcıoğlu: Öncelikle BBP’nin büyümeyi gerçekleştiremediği yorumuna katılmıyorum. MHP’nin yakın gelecekte ne olacağı, yine Türkiye’nin terörle mücadeledeki başarısına göre şekillenecektir. BBP’nin geleceği, dışında gelişen olaylara değil, kendi azmine ve kararlılığına endekslidir.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 MHP GERÇEĞİ (1) “Kadrolaşma” tamam, “kitleleşme” başladı, sıra “devletleşme”de 03.10.1995
2 MHP GERÇEĞİ (2) Türkeş: “Ben Değişmedim” 04.10.1995
3 MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini 05.10.1995
4 MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor” 06.10.1995
5 MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi 07.10.1995
6 MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor 08.10.1995
7 MHP GERÇEĞİ (7) Artık Ocaklar “Tütüyor” 09.10.1995
8 MHP GERÇEĞİ (8) İkinci Adamlık Çekişmesi 10.10.1995
9 MHP GERÇEĞİ (9) Bozkurtlar Yuvaya Dönecek mi? 11.10.1995
10 MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi 12.10.1995
11 MHP GERÇEĞİ (11) İmaja Kurşun Sıkmayın 13.10.1995
12 MHP GERÇEĞİ (12) MHP Yeniden 14.10.1995

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı