Dün Refah Partisi, bugün HDP

28.02.2015 Habertürk
Kurdî bixwîne

Çarşamba akşamı CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de Ahmet Hakan’ın konuğu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. Canlı yayının ilk 75 dakikasında, önce Şah Fırat Operasyonu, ardından çözüm süreci konuşuldu. Kuşkusuz bunlar da önemli ve Demirtaş’a sorulması gereken konular. Fakat Şah Fırat Operasyonu’nun doğrudan muhatabı PYD/HPG, çözüm sürecininse öncelikle İmralı (Abdullah Öcalan) ve sonra Kandil (PKK/KCK). HDP’nin doğrudan öznesi olduğu konuysa 7 Haziran’da yapılacak olan genel seçimler.
Üstelik HDP, 7 Haziran seçimlerin en kritik partisi. Türkiye ne zamandır HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceğini, her iki durumda Türkiye’yi nelerin beklediğini tartışıyor ve daha da tartışacağa benziyor. Ayrıca Demirtaş Türkiye’de son dönemde en fazla öne çıkan siyasetçilerden biri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 9.8’ini almış olması da bunun kanıtı. Muhtemelen HDP bu seçimlerde de Demirtaş’ı temel alan, veya en azından öne çıkaran bir kampanya yürütecek.

ANAAKIM PARTİSİ OLMAK YA DA OLMAMAK

Şimdi biraz geriye, 1990’lı yılların başlarına dönelim. İslami hareketin dünya çapında yükselişe geçmesine paralel olarak Türkiye’de de Refah Partisi (RP) RP sistemin merkezine doğru yolculuğa çıkmıştı ancak medya, RP yöneticileri ve sözcülerine hep marjinal (ve marjinalliğe mahkum) bir partinin mensupları muamelesi yapıyordu. Buna bağlı olarak RP’lilere doğrudan öznesi oldukları konular, örneğin parti programı, seçim vaatleri, parti faaliyetleri yerine laikliğin kıta sahasına girdiği düşünülen, çoğu münferit, iç ve dış olaylar sorulur, kendilerini kanıtlamaları dayatılırdı. Bu üslubun hiçbir işe yaramadığını, ayrıca dün RP’lileri küçük görme yarışına girmiş olan medya mensuplarının hatırı sayılır bir bölümünün ne zamandır AKP iktidarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şirin görünmek için çırpındıklarını biliyoruz.
Tabii ki bugünkü durum dünküyle birebir aynı değil. Örneğin Ahmet Hakan’a herhangi bir kötü niyet kesinlikle atfediyor değilim. Tam tersine HDP ve Demirtaş’a pozitif yaklaştığını söyleyebiliriz. Fakat kendisinin HDP’yi hâlâ “anaakım partisi” olarak gör(e)meme tutumunun etkisinde olduğunu düşünüyorum. Hal böyle olunca, Demirtaş’la, genel seçimler arifesinde en çok merak edilen partinin sürekli yükselişte olan bir liderinden ziyade parlak bir Kürt aydınıymış gibi sohbet etti.

KÜRTLERİN MERKEZE YÜRÜYÜŞÜ

Gazetecilik üzerine bir tartışma, daha kötüsü bir polemik derdinde değilim.  Meramım şu: 1990’lı yıllarda cumhuriyet rejiminin dışarıda tuttuğu dindarların RP aracılığıyla merkeze yürüyüşüne tanık olduk ama medya ya olup biteni anlamadı ya da anlamıyor gibi yaptı. Eski iktidar sahiplerinin bütün direncine rağmen bu merkeze taşınma tamamlanmışa benziyor. Fakat dindarların sistemin merkezine gelmiş olmasıyla Türkiye daha demokratik bir ülke haline gelmedi. Özellikle 2007 sonrası Erdoğan’ın “çoğulcu” değil de “çoğunlukçu” perspektife sarılması nedeniyle demokrasi ülkenin en acil ihtiyacı olma özelliğini koruyor.
Bugünse cumhuriyet rejimi tarafından dışlanmış olan bir diğer önemli topluluğun, Kürtlerin sistemin merkezine doğru yolculuğuna tanık oluyoruz. Bu olgunun, özellikle medya tarafından henüz tam olarak kavranabildiğini düşünmüyorum. Halbuki bu yolculuk er ya da geç, şu ya da bu şekilde muhakkak tamamlanacak.
Dün geleneksel sistemin krizinden rahatsız olan bazı kesimler, RP/FP/AKP’ye karşı  mesafelerini korumakla birlikte bu partilere belli ölçüde kredi vermişlerdi. Bugün bunların büyük kısmının hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla HDP ve Demirtaş sadece Kürtler değil, artık tıkanmakta olduğu alenileşen “yeni” sistemden rahatsız olanlar için birer cazibe merkezi olma potansiyeline sahip.
Ne var ki Türkiye ve onun medyası bunun mümkün olup olmayacağını sorgulamanın, tartışmanın hâlâ çok uzağında.
Belki böylesi daha iyidir, kim bilir!




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
21.02.2025 Haftaya Bakış (255): TÜSİAD ve Erdoğan çatışması | CHP tartışmaları | İmralı heyeti Irak’ta
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı