Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?

06.12.2025 medyascope.tv

6 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Perşembe günü Ahmet Dönmez'le bir yayın yaptık. Bayağı uzun, bir saate yakın bir yayın oldu. Ahmet Dönmez kim? Yıllarca Zaman Gazetesi'nde çalışmış, sonra önce İsveç'e, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşmiş, Türkiye'de aranan eski bir Gülen cemaati mensubu, gazeteci. Ama Ahmet Dönmez belli bir süreden beri, özellikle 15 Temmuz darbesinin ardından yurt dışında yaptığı yayınlar ve yazdığı yazılarla o yapıyı, o hareketi, Fethullahçı hareketi çok ciddi sorgulayan bir isim ve doğrudan içeriden bilgilerle, kimisi üst düzey isimlerle görüşerek, kimisi o hareketin değişik kademelerinde yer alan kişilerle görüşerek başarılı bir araştırmacı gazetecilik örneği veriyor ve eleştirileri giderek her geçen gün daha gelişiyor, daha kapsayıcı oluyor ve yeni yeni hususları, genellikle örtülü kalan, örtülmek istenen birtakım gerçekleri ortaya çıkarıyor ve bunu yaparken de dışarıdan saldırı yapıyormuş gibi değil, bir ayağı hâlâ içeride birisi olarak, bir gazeteci olarak yaptı uzun bir süre. Bu anlamda baktığımız zaman mesela şimdi 15 Temmuz'dan sonra, özellikle darbeden sonra ortaya çıkan itirafçılar vesairelerin yaptığından çok daha farklı ve çok daha değerli bir şey yapıyor.
Son dönemde peş peşe çektiği videolarla kendi kişisel hesaplaşmasını ve yüzleşmesini de yaptı, hem kendine yönelik bir öz eleştiri ama esas olarak o yapının değişik kademelerine ve Fethullah Gülen'in kendisine yönelik birtakım eleştirilerini birtakım olgulardan hareketle dile getirdi. Ben de bundan hareketle kendisiyle konuştum. Şimdi orada karşımıza çıkan aslında o içeriden ya da yarı içeriden, ben dışarıdan gözlediğimiz bir olay var. Bu hareket tıkandı. Artık kendini yeniden üretemiyor. Bu aslında çoktan beri olan bir şey ama 15 Temmuz'dan sonra bu ciddi bir krize dönüştü. Fethullah Gülen ismi her şeye rağmen bu hareketi ayakta tuttu bir şekilde, özellikle yurt dışında. Ama onun ölümünün ardından yerini alan heyet ya da birtakım isimler onun yerini zaten dolduramıyorlar ve şu hâliyle bakıldığı zaman bu hareketin ömrünün çok kalmadığını söylemek gerçekçi olur. Fakat birçok husus var, birçok fakat var.
Birincisi, Türkiye'de özellikle binlerce, belki de on binlerce kişinin doğrudan, ki bu kişilerin büyük bir kısmı hareketin en alt tabanında yer alan insanlar, mağduriyetleri sürüyor. İşlerinden oldular. Hâlâ cezaevleri dolu. Yatıp çıkanlar var, hâlâ yatanlar var ve bu mağduriyetler biteceğe benzemiyor. KHK'yla işlerinden alınanların iade edileceğine dair işaret yok. Tahliye işaretleri, yani bir tür infaz düzenlemesiyle çıkma ihtimalleri çok az. Bu mağduriyetler sürdüğü müddetçe de bu hareket bu mağduriyetler üzerinden kendini meşrulaştırıyor. Birincisi bu. İkincisi, özellikle yurt dışına taşınan bu hareketin içerisinde birçok kişi bu harekete bir şekilde bağımlı. Ne kadar eleştirisi varsa da, tepkisi varsa da bunları içine saklıyor. Dar bir çevre dışında telaffuz etmiyor ama gerek iş imkânları, gerek sosyal çevre gibi gerekçelerle hâlâ işin içerisinde kalmaya çalışıyor. Bir diğer husus, ki bence en önemli husus şu: Türkiye'de Türkiye'yi yönetenler ve onların destekçileri bu çevreye, bu gruba hâlâ eski kafayla bakıyorlar. Hiçbir esneme gözükmüyor. Demin bahsettiğim mağduriyetler konusunda da böyle ama genel olarak böyle. Mesela ‘‘FETÖ’’ tanımı, ben kullanmıyorum. Fethullahçı Terör Örgütü. Bu baştan birçok kişiyi karşınıza almayı getiriyor. Terör örgütü müdür değil midir? 15 Temmuz'dan sonra gelen bir şey. Ama ben ‘‘Fethullahçılık’’ demeyi, ‘‘Fethullahçı hareket’’ demeyi, kimi durumda da ‘‘Gülenciler’’ ya da ‘‘Gülen cemaati’’ demeyi tercih ediyorum.
Şimdi bu FETÖ demesi devletin ve onu dar bir alana kapsaması ve karşısındaki bütün herkesi bir terörle eşleştirmesi bence çok sakat bir yaklaşımdı. Bunda hâlâ devam ediyorlar. Üstelik FETÖ demeyeni de dövmeye kalkıyorlar. Başıma geldiği için biliyorum. Demiyorum. Demediğimi de özel olarak gösteriyorum ve ben birden terör işbirlikçisi oluyorum. Ne alakası varsa. Şimdi bir başka husus mesela bu olayda başımıza geldi. Ahmet Dönmez'in bu söyledikleri Fethullahçıları çileden çıkardı, özellikle yönetici kadroyu. Yok, işte o zaten derin devletin adamıymış, ben zaten öyleymişim. Biz bir plan dairesinde hareket ediyormuşuz. Şudur, budur. Bunları zaten biliyoruz, bunları derler. Hep hayatları böyle geçti onların. Kendilerinin dışında herkes birtakım odakların insanıdır. Öyle bakarlar. Ama bir baktık ki iktidar yanlısı olan bazı kişiler de alenen saldırıya geçtiler. Yani yayını dinleme ihtiyacı hissetmiyorlar ama orada Fethullahçılıktan aranan birisinin olması ve benim onunla yayın yapmam tek başına bir suç. Yani resmen şikâyet ettiler, ihbar ettiler ve bazıları da, hesapta AKP karşıtı olan bazıları da buna dâhil oldu. Yani insanın anlaması mümkün değil. Yani Fethullahçıların rahatsız olduğu bir şeyden, ki haklılar rahatsız olmakta, siz niye rahatsız oluyorsunuz kardeşim? En azından desteklemeyin, alkışlamayın ama bırakın işimizi yapalım.
Yani biz gazeteci olarak, o da gazeteci ben de gazeteci ve bu kadar önemli bir konuda bir şey tartışıyoruz. Birtakım olayları anlatıyoruz, gelişmeleri anlatıyoruz ve bu herkesin istifade edebileceği bir şey. Yani şunu söyleyeyim açıkçası, orada konuştuklarımızı Fethullahçıların da dinleyip kendilerine birtakım dersler çıkartması... Ama en önemli husus şu: Bu hareketin içerisinde olup, hâlâ içerisinde olup rahatsız olan kişilerin önüne bir pencere açıyoruz. Yani, ‘‘Mecbur değilsiniz. Siz aile olarak ya da birey olarak kendi başınıza kalabilirsiniz. Mecbur değilsiniz. Burada artık daha fazla bedel ödemek zorunda değilsiniz’’ demeye çalışıyoruz. Ki etkili oluyor ki Fethullahçı yöneticiler bundan şikâyet ediyor. Bizi kriminalize etmeye çalışıyor ama öteki taraftan da birileri kalkıyor: ‘‘Vay sen FETÖ demedin. Vay sen FETÖ firarisiyle yayın yapıyorsun,’’ bilmem ne. Hadi bakalım siz yapın. Çıkartın Latif Erdoğan'ı, Hüseyin Gülerce'yi, Nedim Şener'i. Kim dinliyor onları ki? Yani yurt dışındaki kafası karışık bir Fethullahçı, diyelim ki Afrika'daki okulda müdür ya da bir başka yerdeki şirkette üst düzey yönetici yurt dışında, kafası karışık ve arayış içerisinde; bunları dinlediği zaman o arayışlarını iptal eder. Der ki bunlara bakınca, ‘‘Ben en iyisi yine bildiğim yerden devam edeyim’’ der. Böyle bir şey... Can suyu diye bir laf var ya, can suyu veriyorlar. Çünkü o düşmanlarına ihtiyaçları var. Onların sırtından nasıl Fethullahçı yöneticiler mağduriyetler üzerinden varlığını sürdürüyorsa, bunlar da bu hareketin sürmesi üzerinden varlıklarını sürdürüyorlar.
FETÖ borsası diye bir şey var Türkiye'de, yıllardır var. Buradan bayağı ekmek yiyenler var. Yani şimdi bu olay kapansın etsin istemezler. Aynı olayı biliyorsunuz PKK olayında da yaşıyoruz. Birçok kişi ekmeğinden olacak, bunun korkusunu yaşıyorlar. Bırakın, insanların arayışlarını teşvik edin. Sorgulamalarını teşvik edin. Bu abartılı mağduriyetlere son verin. İnsanları, suça bulaşmamış, bulaşmadığı açık olan, darbe girişimiyle hiçbir ilişkileri olmadığı belli olan insanları, artık yani neredeyse 10 yıl olacak, artık bırakın, rahat bırakın biraz nefes alsınlar. Bu sosyal ölüme mahkûm etme politikasından vazgeçin ki Türkiye'nin önü açılsın. Ama ihtiyaçları var düşmana. Hele PKK da biterse kim kalacak? Terör örgütüne ihtiyaç var. Onun için böyle devam ediyorlar. Ama burada gerçekler üzerinden bu olayı tahlil ederek bu hareketin sonuna geldiğini, Fethullahçılığın artık çok fazla ömrünün olmadığını, bu ömrü uzatma gayretlerinin kimseye bir hayrının olmayacağını anlatmaya devam etmek lazım deyip noktayı koyuyorum.
Ve bugünün ithafı, geç kalmış bir ithaf: Ahmed Arif. Ahmed Arif nereden geldi aklıma? Bugün yine böyle sağlı sollu Fethullahçı'dan, şuradan buradan linç gelince sosyal medyada aklıma o ‘‘33 Kurşun’’ geldi: "Vurun ulan vurun, ben kolay ölmem." Evet. Ahmed Arif'i çok okuduk, çok sevdik ama en çok, en çok cezaevinde, yani onun şiirlerini defterlere yazardık. Ben şahsen yazardım. Onun incecik bir kitabı: Hasretinden Prangalar Eskittim. Başka da kitabı yok zaten bildiğim kadarıyla. Oradaki tüm şiirleri ezberledik. Zaten bir kısmı sonra şarkı da oldu. Çok ünlü isimler, Ahmet Kaya, Cem Karaca, birçok kişi bunları seslendirdi. Ahmed Arif aslen Ahmed Hamdi Önal’mış. Bunu bilmiyordum. Arif babasının adıymış. Cumhuriyetle yaşıt yani 1923'te Diyarbakır'da doğmuş bir Kürt ve Ankara'da 91 yılında hayatını kaybediyor. Redaktörlük yapıyor. Uzun süre gazetede redaktörlük yapıyor ve edebiyat çevrelerinde kendi hâlinde ama müthiş bir şair. Daha çok Güneydoğu'yu, Çukurova'yı ve cezaevlerini anlatıyor.
‘‘Akşam Erken İner Mahpushaneye’’, ‘‘Ay Karanlık’’, ‘‘Adiloş Bebe’’, ‘‘Terk Etmedi Sevdan Beni’’, ‘‘33 Kurşun’’, ‘‘Hasretinden Prangalar Eskittim’’ ve o incecik kitabın içerisindeki bu şiirlerin her biri bir kuşağın, eminim ve umarım şimdiki kuşakların da dilinde. Çok büyük şairdi. Kendisini sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Ve onun ‘‘Terk Etmedi Sevdan Beni’’ bunu kaç kere okumuşuzdur cezaevinde, Hasdal’da, Metris'te söylemişizdir. Onu okuyayım. İlk defa böyle bir şey yapayım, bir şiir okuyayım: ‘‘Terk etmedi sevdan beni, aç kaldım, susuz kaldım. Hayın, karanlıktı gece. Can garip, can suskun, can paramparça ve ellerim kelepçede. Tütünsüz, uykusuz kaldım, terk etmedi sevdan beni.’’ Ben de cezaevindeyken fosur fosur sigara içen birisiydim. Ve bu şiir gerçekten bize, çok başka şiirleri de Ahmed Arif'in çok dokunuyordu. Bir başka yayına da bir başka büyük şaire, Enver Gökçe'ye de değineceğim. Ona da ithaf edeceğim. O da o zor günlerde yanımızda olan bir başka şairdi. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
04.12.2025 Muhalefet seçimlere hangi medyayla girecek?
03.12.2025 Özgür Özel mucizesi sürüyor
03.12.2025 CHP oyları yüzde 40'a yaklaşıyor! | Hatem Ete, PanoramaTR'nin Kasım 2025 araştırmasını anlatıyor
02.12.2025 Sürecin toplumsallaşmasını kimler engelliyor?
01.12.2025 Fethullah Gülen 2018’de kendisine sunulan 30 maddelik şeffaflık bildirgesini neden reddetti?
30.11.2025 CHP mucizesi sürüyor
30.11.2025 Bir Kılıçdaroğlu klasiği: Hesap vermeden hesap sorma
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı