Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9

30.01.2004 Vatan

ASAM BAŞKANI PROF. ÜMİT ÖZDAĞ “1992’den daha büyük bir tehlike bizi bekliyor” PKK ve Kürt sorununun uluslararası boyutları üzerine çalışmalarıyla bilinen Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı Prof. Ümit Özdağ sorularımızı şöyle cevaplandırdı: Sorunu nasıl adlandırıyorsunuz? Özdağ: Artık Kürt sorunu haline gelmiştir. Bugün hangi noktadayız? Özdağ: Kürt sorununun Ortadoğu genelinde ve Türkiye, Irak, İran ve Suriye açısından ayrı ayrı incelemek gerekiyor. Hem Ortadoğu genelinde, hem Türkiye ve Irak özelinde Kürt sorunu ciddi bir dinamizm kazandı. Bu da 20. yüzyılın başında şekillenen yapılanmada bazı değişimler olacağının belirgin bir göstergesi. Fakat Türkiye ve Irak’taki değişimin niteliklerinde büyük farklılıklar var. Irak’ta ortaya çıkan devletin federal şekillenmesi Kürt meselesinin nasıl bir şekil alacağının başlı başına göstergesi değil. ABD Irak’ta etnik açıdan bir ölçüde homojen ve Kerkük’ü de kapsayan bir Kürt federe devletinin oluşmasına izin verirse, bu önümüzdeki 30 yıl içerisinde Türkiye, İran ve Suriye’de belirli merkezkaç eğilimleri güçlendirecek bir etki yapacağı gibi Irak’ı da parçalanacak ülke haline getirecektir. Kerkükü kapsamayan bir federe devletin ciddiye alınacak bir yanı olmaz.Ancak ilk ihtimal gerçekleşirse anılan bölge ülkelerinin bütün enerjilerini bu parçalanmayı engellemek üzere harcamalarını da beraberinde getirecek. Ama Irak’ta Türkmen ve Arap unsurunun yüksek sayıda temsil edildiği heterojen bir yapı oluşursa ki, bunun oluşma ihtimalinin daha büyük olduğunu düşünüyorum, o zaman sağlıklı bir Irak oluşabilir... Federasyon kaçınılmazsa niteliğini tartışmamız gerekiyor... Özdağ: ASAM olarak uzun zaman Irak’ta üniter bir devlet ve özerk bölge modelini savunduk. Bu statü Irak’taki anayasal sistemle de uyumludur. Fakat burada bir nüfus sayımı yapılması gerektiğini, bundan sonra herkesin nüfusu oranında bir özerk bölge yapılanması içerisinde bir hak elde etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün mesela Şiiler yüzde 65, Kürtler 7 milyondan, yine Türkmenler 3.5 milyondan fazla olduklarını söylüyor, ama kimse bilmiyor. Türkiye çok uzun zaman ve yanlış bir şekilde Türkiye tipi üniter bir devlet modelinde ısrar edip, üniter devlet özerk bölge modelini bile kabullenemedi. Hazırlıksız olduğu için, bugün federal modeli kabullenmek zorunda kaldı, çünkü Türkiye Irak’tan tasfiye edilmiştir. Bundan sonra Ortadoğu ve Irak’ın alacağı şekil ve bunun uzun vadeli etkileri ABD’nin tırnak içinde iyiniyetine kalmıştır. Son dönemde ASAM’da 18 vilayet bazında etnik olmayan bir federal yapılanmayı da tartışmaya açtık. Türkiye’de ne değişti? Bir yumuşama var gibi gözüküyor, bu aldatıcı mı? Özdağ: Çok aldatıcı. 1992-93’ten daha büyük bir tehlikeyi 2010’lu yıllarda görüyorum. O zaman Türk-Kürt çatışması yoktu, PKK’yla devlet güçleri arasındaydı çatışma. Türkiye’nin birçok bölgesinde gezdiğiniz ve sorduğunuz zaman insanlara aldığınız cevap “Türk-Kürt birdir”di. Ama artık bu cevabı yavaş yavaş almamaya başladık, insanlar ayrışmaya başladılar. Türk ve Kürdün aynı olmadığı düşünülmeye başlandı ve esas tehlike de bu. PKK ve DEHAP’ın küstahça tavır ve tahrikleri çok etkili oluyor. DEHAP “Biz ayrıyız” diye tekrarlayınca toplumun geri kalan kısmı da “Evet, doğru, siz ayrısınız” demeye başladı. Türkiye, AB baskısı altında ve kendi iç dinamiklerini harekete geçirmeden yabancı dinamiklerle çözüm arayarak, Kürt sorununu çözeceğim derken daha büyük bir Türk sorununu çıkartmaya başladı. Böyle giderse Türkiye’de sosyal barış çok ciddi şekilde tehlikeye düşer. Kürt alerjisinin tırmanması mı kastediyorsunuz? Özdağ: Tabii ki. Batı Türkiye’de bir Türk Miloseviçinin çıkmasını arzu ediyor. Ama Türkiye Balkanlar değil ve bir Milosevic’in çıkması çok zor. çünkü farklı bir tarihsel anlayışı var, tarihle ilgili dinsel yapı var ama bu demek değildir ki hiç bir şey olmaz. Türkiye’de bu tür tahrikler devam ederse bu mesela Kuzey Irak’ta öyle bir federal yapı oluşur da Türkmenlerle Kürtler arasında sürekli gerilim yaşanır ve Türkmenlere yönelik KDP ve KYP’nin etnik temizlik çalışmaları olursa bunun Türkiye’ye gelecek 10 sene içerisinde yansımaması ve Türkiye’de etnik huzursuzluğa neden olmaması mümkün değildir. Öcalan’ın İmralı’daki durumu nedir? Türkiye onu idam etmemiş olmanın avantajlarını kullanamıyor mu? Özdağ: Birincisi, son dönemde PKK’nın büyük kentlerde kitleleri hedef alacak bombalı saldırı politikaları geliştiriyor. Bunun için Kuzey Irak’tan Türkiye’ye büyük miktarda C-4 patlayıcı sokuyorlar. Güneydoğu’da çarpışmaların artmasının nedeninin bu olduğunu da kamuoyunun artık bilmesi gerekiyor. Peki bunun arkasında kim var? Bu Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması veya en azından bulunduğu hapishanesinin değiştirilmesi politikasıyla ilişkili bir süreç. Ve Öcalan’ın izni olmadan yapılabilecek bir eylem de değil. Öcalan hapse girdiği dönemden bu yana Türkiye’deki siyasal süreci değişik boyutlarda okuyarak politikalar geliştirdi; örgütü İmralı’dan yönetti ve yönetmeye devam ediyor. Hareket üzerindeki hakimiyeti halen yüzde yüze yakın ölçüde sürüyor. Gelelim Türkiye’nin bir politikası olup olmadığına: Türkiye Öcalan’ı kendi iç dinamikleriyle değil tamamen dış dinamikler neticesinde asmamıştır. Asmadığı zaman da nasıl faydalanacağını ve ne kadar kullanacağını tespit edebilmiş değildir. Türkiye Öcalan’ı astığı veya asmadığı zaman da 5-10 sene sonra ne yapacağını bilmek zorundaydı, ama bilmiyordu. Trajik olan Abdullah Öcalan asılmadığı takdirde 5-10 sene sonra ne yapacağını biliyordu. Bundan dolayı PKK bu süreci lehine kullanmıştır ve kullanmaya devam ediyor. Bundan sonra PKK terörünün mesela Güneydoğu Anadolu’da tekrar ortaya çıkacağını hiç zannetmiyorum, çıksa bile taktik düzeyde ve çok geçici olacaktır. Türkiye ne yapmalı? Özdağ: Her şey Türkiye’nin AB politikasını yeniden şekillendirmesine bağlı. AB tam üyelik sürecinin durdurulması, yıkılması ve AB ile ilişkilerin serbest ticaret bölgesi modeliyle yeniden şekillendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu yaklaşım Türkiye’nin bütün süreçlerini belirleyecektir. Hiçbir şey AB dışında ve AB ilişkiler dışında izah edilemez, buna PKK ve buna Kürt meselesi de dahildir. Etnik merkezli çözümlerde israr etmeye devam etmek Türkiye’yi ve Türk toplumunu büyük bir ızdıraba sürükleyecektir. Daha açık ifade edeyim:Türk milleti Anadolu coğrafyasında iki milletliliğe izin vermeyecektir. 21 YIL HAPİS YATAN PKK’LI SALİH AĞAÇ: “İlla milletvekili olalım demiyoruz” PKK davalarından ilk tutuklanan yüzlerce militan son üç-dört senedir peşpeşe tahliye oluyor. Bunlardan biri Hilvan-Siverek PKK davasından 8 yılı hücrede olmak üzere 21 yıl hapis yatan Salih Ağaç. Kendisiyle Kuzey Irak’taki örgüt üyelerinin muhtemel geleceğini tartıştık: Şu anda Kürt sorununu ne aşamada? Ağaç: Şu aşamada Ortadoğu’da önemli bir konumdadır. En azından haklar ve demokrasi bakımından çözüme doğru giden bir yoldadır. Ortadoğu gerçeğini biraz bilen biri anlamıştır ki Kürt sorununu demokratik yollardan çözülmeden Türkiye, Irak, İran veya Suriye’de demokratik ve barışçıl bir ortam olması mümkün değil. Bu sadece bu ülkeleri değil, ABD’yi, İngiltere’yi, Avrupa ülkelerini, Rusya’yı, herkesi ilgilendiriyor. Eve Dönüş Yasası neden yürümedi? Ağaç: Bu, daha önce defalarca çıkarılan pişmanlık yasalarının bir tekrarıdır. Silahlı güçler Türkiye dışına çıkmış. “Bunları nasıl silahsızlandıralım, hangi yöntemlerle yaklaşalım?” diye bakılacağı yerde hakaretamiz bir yola gidildi. Bu Erdoğan hükümetinin, sistemin ciddi açmazıydı, alternatif geliştiremedi. Sonuçta birçok yerde neredeyse “dağa dönüş yasası”na dönüştü. Dağdakiler silahı bırakıp toplu halde dönecek olurlarsa ne yapacaklar? Normal hayata nasıl dönecekler? Bunu hiç aranızda konuştunuz mu? Ağaç: Düşünmüyor değiliz tabii. Önce bir adaptasyon sorunu var. Sistem seni bitirmek, vazgeçirmek için cezaevine koyuyor. En ağır cezalara çarptırıyor, en ağır işkenceleri yapıyor, tecrit koşulları uyguluyor, ailenle görüştürmüyor. Tüm insani ölçülerden uzaklaştıran bir uygulama. Dışarı çıktıktan sonra Diyarbakır’da yaptığımız basın toplantısına cezaevlerinde yatmış olan 1500-2000’e yakın insan katıldı. On binlerce kişi hapis yattı, çıktı ve bunların hiçbir sosyal güvenceleri yok. Ne devlet, ne çeşitli kuruluşlar, sivil toplum örgütleri tarafından toplumla ilişki kurabilmeleri noktasında da herhangi bir altyapı yaratılmamış. Kimseyi suçlamak istemem, ama bu kişilerin çoğunun toplumla ilişki, diyalog kurması mümkün değil. Dağda, Avrupa’da, ülkeden 10-15-20 yıl uzak kalmış, sosyal yaşamdaki değişiklikleri görmeyen bilmeyen bir kişinin bu ortama girmesi kolay değil. Fakat bunun çözümü yok da değil. Yeter ki sistem bu konuda anlayışını değiştirsin, altyapıyı oluşturmak istesin. Şu anda siyaset yasağınız var. Siyaset yapma, seçme seçilme hakkı istiyor musunuz? Ağaç: Türkiye’de acilen gerçekten barış ve demokrasi ortamının yaratılmasını isteyen insanlarız. İlla milletvekilli olalım diye bir hedefimiz yoktu, bugün de yok. Fakat yıllarca cezaevinde kalmış, sistemle yüz göz olmuş insanlar olarak sistemin yanlışlarını en iyi biz biliyoruz, bu da bir gerçek. Devlet bu kültür merkezine uğramadı Emrullah Cin 41 yaşında, aslen öğretmen. DEHAP’lılar tarafından “örnek belediye başkanı” gösterilen birkaç isimden biri. Şanlıurfa’nın 120 bin nüfuslu Viranşehir ilçesine toplam kapalı alanı 4220 metrekare olan bir kültür merkezi kazandırmış. 300 metrekarelik kütüphanesi, 400 kişilik konferans, 200 kişilik sinema salonu olan merkezin geçtiğimiz Aralık ayındaki açılışında Borusan Oda Orkestrası klasik müzik konseri vermişti. Cin şöyle dert yanıyor: “Bu binanın açılışını sayın valimizin veya Kültür Bakanımızın yapmasını isterdim. Böyle bir tesis acaba Güneydoğu’da var mı? Türkiye’nin kaç ilinde var? Böylesi bir ilçede bu kadar muazzam bir kültür sanat eseri ortaya çıkıyor. Bu devlete ait bir binadır. Çünkü belediye de devletin bir kurumudur. İlimizden tek bir parlamenter bile katılmadı. Kültür Bakanımız mesaj dahi göndermedi. Şimdi soruyorum, bu önyargı değilse nedir? Dünya Çevre Günü’nde Cumhurbaşkanımızın ismiyle bir park açtık. Kendileri Romanya programları nedeniyle gelememişlerdi. Mülki amirlerimiz buna da gelmediler, gelmedikleri gibi katılan öğretmen arkadaşlarımıza soruşturma başlattılar.” TÜRKİYE TARTIŞIYOR Amerikan kuklası aşiret liderleri En güzeli Türklerin, Kürtlerin ve diğer ulusların kardeşçe yaşadığı özgürlükçü, kültürel farklılıkları tanıyan, ondan korkmayan, ayrılmayı değil birlikteliği savunan ortak vatan temelinde bir Türkiye. O zaman Talabani-Barzani gibi Amerika'nın kuklası aşiret reislerinin kuracağı devlet Türkiye'deki Kürtler için cazibe merkezi olmaz. Tersine Kürtlerin tanındığı Türkiye, Kuzey Irak'taki Kürtler için bir cazibe merkezi olacaktır. Yoksa bölgede çatışmalar yeniden başlayacağa benziyor. Bu Türkiye'ye çok şey kaybettirir. Veli Eşme-İzmir Esas ırkçı bence Kürtler Çukurova Üniversitesi’nde okuyorum. Kürtler geçen aylarda Abdullah Öcalan’ın resmini kampüste asıp kahramanmış gibi lehinde tezahürat ettiler. Bir Türk genci olarak bu beni çok rencide etti. Görevlilerin ve gençliğimizin sessiz kalması da çok üzdü. Onlar bizi ırkçılıkla suçluyorlar. Ama esas ırkçı bana göre onlardır. Atatürkçülükte ırkçılığa yer yoktur. Atatürkçü gençler olarak bize göre bu topraklar üzerinde yaşayan ve kendisini bu ülkenin vatandaşı kabul eden herkes bizim kardeşimizdir. Mehmet Tolga Eliuz-Adana Paketler devrim niteliğinde Türkiye vatandaşıyım, ülkemi çok seviyorum. Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini istiyorum. Uyum paketleri gerçekten çok önemli, bunları günlük hayata geçirip uyguladığımız taktirde bir devrim niteliği taşıyor. Fakat bunları yeterli görmüyorum. Dağda ve hapiste yaşayan binlerce vatandaşımız var, bunları kazanmak için çıkarılacak bir genel af Kürt sorununun çözümü için bir reform olacaktır. Gelin hep beraber Mustafa Kemal Atatürk’ün bize hediye ettiği demokratik Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir ortamda yaşamaya çalışalım. Memet Polat-Siirt Kürtlerin tek dostu Türklerdir Önceleri Güneydoğu sorunu, sonraları Kürt sorunu diye adlandırılan bu sorunun hiçbir zaman tarifi yapılmadı. 19. asır sonlarında, zamanın en büyük gücü olan İngiliz imparatorluğunun bu sorunu yarattığını biliyorum. Önce satın aldıkları Kürtlere böyle bir sorun varmış gibi aşıladılar. Kürtler bilmelidirler ki kendilerinin yegane dostu ne Amerika, ne de başka milletlerdir. Tek dostları üvey kardeşleri Türklerdir, belki de öz kardeşleri. Mehmet İnal Kolburan Toplumsal konsensüse dayalı çözüm şart Sorun tabusuz bir şekilde tartışılmadan kalıcı çözüm elde edilemez. Bu tartışmayı yapacak olan da büyük oranda medyadır. Maalesef medya bugüne kadar üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmedi.Sorunu kökten çözmeyen yüzeysel yaklaşımlar veya toplumsal konsensüse dayanmayan çözümler kalıcı olamaz. Şiddete dayalı yaklaşımların da bir çözüm olmadığı ortadadır. Türkler ile Kürtleri ayırmanın hiçbir mantıklı ve geçerli nedeni olamaz. Şerif Şafak-Diyarbakır


Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 1 22.01.2004
2 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 2 23.01.2004
3 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 3 24.01.2004
4 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 4 25.01.2004
5 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 5 26.01.2004
6 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 6 27.01.2004
7 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7 28.01.2004
8 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8 29.01.2004
9 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9 30.01.2004
10 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 10 31.01.2004
11 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 11 01.02.2004
12 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12 02.02.2004
13 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 13 03.02.2004
14 Türkiye’nin Kürt sorunu - 14 04.02.2004
15 Türkiye’nin Kürt sorunu - 15 05.02.2004
16 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16 06.02.2004

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı