Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8

29.01.2004 Vatan

ABDULLAH ÖCALAN’IN AVUKATI DOĞAN ERBAŞ

“Öcalan konfor içinde yaşamıyor, örgütü de yönetmiyor”

Avukatlar Öcalan’ın belki de dünyaya açılan en önemli penceresi. Dışarıyla bilgi alışverişini avukatları aracılığıyla kuruyor. Kendisini savunmak için yerli ve yabancı 250 avukat vekaletname aldı. Ama asıl olarak 15 kişilik “Asrın Hukuk Bürosu” bu işi üstleniyor. Bunların içinde HADEP İstanbul İl Başkanlığı yapmış Doğan Erbaş sivriliyor. Erbaş sorularımızı şöyle yanıtladı

Öcalan’ın şu anki yaşam şartları nasıl?
Erbaş:
İmralı Adası daha önce yarı açık bir cezaeviydi. Müvekkilimizin getirilmesiyle özel bir statüsü oldu. Ada karadan, havadan ve denizden askeri yasak bölge ilan edildi. İçişleri Bakanlığı kadrosunda bulunan 100 özel güvenlik görevlisi gardiyan olarak istihdam edildi. Tek başına 13 metrekarelik bir hücrede tutuluyor. 24 saat kamerayla yapılan bir kontrol var. Ayrıca kapının üstündeki bir pencereden 24 saat bir güvenlik görevlisi tarafından kontrol ediliyor. Televizyonu yok. Hiçbir görevliyle konuşması mümkün değil. Gazetelere çok sınırlı sayıda ulaşabiliyor, radyoda sadece TRT-FM kanalını dinleyebilir. Son olarak, İmralı kantini olmayan tek cezaevi.

Sadece karavana..
Erbaş:
Evet, öyle. Kamuoyuna çok olağanüstü konforda yaşadığı, mesela özel aşçı olduğu, adanın kendisine tahsis edildiği, güneşlendiği filan söylendi. Halbuki olağanüstü tecrit altında yaşıyor.

Ne istiyor?
Erbaş:
Birincisi, avukatlarıyla, başta olduğu gibi ikişer saatten haftada iki gün düzenli görüşebilmek. İkincisi, dışarıyla iletişim kurma hakkı: Gazete sayısından tutalım, dergi, kitap alışverişi, televizyon, radyo dinleme... Örneğin günde sadece bir gazete verilebiliyor, o da avukatlar gittiğinde. Hürriyet, Milliyet, Sabah’ın içerisinden her gün bir tane olmak üzere haftada yedi gazete veriliyor. Üçüncü olarak kapsamlı bir sağlık taramasından geçirilmek. Yaklaşık beş yıldır o koşullarda yaşıyor ve bazı sağlık sorunları var. Zaten 50 küsur yaşında.

Öcalan İmralı’dan örgütü yönetiyor mu?
Erbaş:
Hayır, İmralı’dan örgüt yönetmediğini net olarak söyleyebiliriz. Tabii Öcalan’ın, kim ne derse desin, bir pozisyonu var. Örneğin çeşitli aşamalarda yaptığı savunmalar Kürt çevrelerinde tartışıldı, yazıldı, çizildi.

Ama avukatlar aracılığıyla talimat yolladığı söyleniyor...
Erbaş:
Orada bir yanlış anlama var. Talimat falan değil, günlük gelişmelere ilişkin yorumları onlar. Kendisi de sık sık, statüsünün kimseye talimat vermeye elverişli olmadığını, üzerine basa basa söylüyor.

Ateşkesin sağlanması için PKK yöneticileriyle telefonla görüştürüldüğü söylendi. Öcalan aracılığıyla devletin örgüte bazı şeyler yaptırdığı oldu mu?
Erbaş:
Hayır, böyle şeyler olmadı. Doğrusu biz de, telefonla görüşmeler yaptığına dair çeşitli duyumlar aldık ama doğru olduğunu sanmıyoruz. Böyle bir şey biz görmedik, bize söylenmedi, ayrıca o koşullarda olabileceğinin de doğrusu sanmıyoruz. Kendisinin bazı çağrılarını biz yaptık, avukatları olarak. Örneğin Türkiye içindeki silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi yönündeki 2 Ağustos tarihli çağrıyı biz bir basın toplantısıyla duyurduk.

Öcalan kaleme aldığı “Kürt sorununun demokratik çözüm bildirgesi”nde Kuzey Irak’ta bir İsrail yaratıldığını söyleyip Türk ordusuyla işbirliği öneriyor...
Erbaş:
Irak’ta bir devletin kurulabileceğini, ama bunun da Kürt sorununu çözmeye hizmet etmeyeceğini, yeni çalkantılara yol açacağını söylüyor. Türkiye’nin hem çok tehlikeli bir süreçte, hem de çok şanslı bir durumda olduğunu belirtiyor. Hükümet de dahil siyasi kurumların sorunlara çözüm getiremediğini, bu yüzden siyasi olmayan kimi kurumların objektif olarak siyasal bir pozisyon üstlenmek zorunda kaldıklarını, yani ordunun buna zorladığını söylüyor. Aslında İsrail’den ziyade ikinci bir Kuveyt ihtimalinden, yani yapay bir devletten söz ediyor. Öcalan sanki “Türkiye’yle birlikte davranalım, orada bir devlet oluşmasını engelleyelim” diyormuş gibi sunuyorlar, bu doğru değil.

Onun ve PKK üst düzey yöneticilerin sürgünü gibi spekülasyonlar dolaştı...
Erbaş:
Kimilerine göre 3 ila 5 bin arasında silahlı bir güç var. Bu gücün bir şekilde sona erdirilmesi gerekiyor ama yöntemi bulunamıyor. Eve Dönüş Yasası uygulanamadı. Kararlı, samimi bir siyasal irade yok. Herkes birbirine havale ediyor. Kimileri orduya, ordu siyasilere, siyasiler ABD’ye havale ediyor. Öcalan bu tıkanmayı aşmak için çeşitli öneriler geliştiriyor, formül bulmaya çalışıyor. “Eğer Abdullah Öcalan bu işin çözümüne engelse, ben pozisyon dışı bırakılabilirim, sürgün olabilirim” diye bir öneri getirmişti; tartışılsın diye.

Bir formül bulunduğunda dağdakiler silahı bırakıp normal bir hayata başlamaya hazırlar mı?
Erbaş:
Sorunun kolay olmadığını biliyoruz tabii, çok karmaşık. Ama kalıcı biçimde bitirmeye yönelik, risk alacak bir siyasal iradenin ortaya çıkması lazım.

Binlerce insan öldü. Bu nasıl aşılır?
Erbaş:
Tabii zor, fakat bu işi bitirmenin de başka bir yolu yok. Yeni çatışmaların çıkmasını herhalde kimse istemiyor. Bir dönemin hesabının yapılması gerekiyor ama bu objektif olarak yapılmalı. Acıların sadece bir yönü görülmemeli.

GAZETECİ MEHMET ALİ KIŞLALI:
“Apo’nun konumu ve faaliyetleri tehlikeli değil”

Radikal Gazetesi yazarı Mehmet Ali Kışlalı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst kademelerine yakınlığıyla da tanınan bir gazeteci. “Güneydoğu, Düşük Yoğunluklu Çatışma” kitabının da yazarı olan Kışlalı sorularımızı şöyle yanıtladı:

Sorunu hangi boyutta görüyorsunuz? Gelinen nokta nedir?
Kışlalı:
Olayın iki yönü var: güvenlik ve sosyal-siyasi boyut. Güvenlikte büyük bir mesafe alındı, ama diğer tarafta bir şey yapıldığını söylemek zor. Her hükümet bir program yaptı ve hiçbiri uygulanmadı. Neden uygulanmazlar, anlamak çok zor.

PKK sürekli isim değiştiriyor ve silahlı mücadeleden vazgeçtiğini söylüyor...
Kışlalı:
Apo’nun direktifiyle bir kısmı silahı bıraktı, diğerleri de Türkiye dışına çıktı. “Silahlı mücadeleyi durdurdu”k diyorlar ama “Eğer şunlar bunlar olmazsa yeniden başlıyoruz” diye de ekliyorlar. Zaten tam manasıyla durdurduklarını da kimse söyleyemez. 2003 içinde bir sürü olay oldu..

Münferit gibi gözüküyor...
Kışlalı:
Münferit ama bu hareket devam ediyor. Tabii eskisiyle mukayese ederseniz hiçbir şey değil. Niye devam ettiriyorlar? “Biz hâlâ varız” diyorlar. Varlar orada işte.

Irak’taki PKK militanları ABD ve Irak Kürtleri tarafından kullanılıyor mu veya kullanılabilir mi?
Kışlalı:
ABD “Terör bir numaralı meselemiz” diyor ama bunlara bir şey yapamıyor. Yapamaması kötü niyetinden de olabilir, acizliğinden de olabilir. “Türkiye dostum ama bunları orada kullanırım” diye düşünüyor olabilir. Fakat acizliği de ortada. Irak’ta boğazına kadar batağa batmış, bir de bunlara ayıracak gücü yok.

Şiddet yeniden başlayabilir mi?
Kışlalı:
Başlar da Türkiye’ye karşı en güçlü oldukları zamanda ne yaptılar ki şimdi ne yapsınlar? Üstelik Türkiye gerçekten büyük bir deneyim kazandı. Ve o bölgeyi çok iyi tanıdı.

Türk devleti Kuzey Irak’ta tam olarak neyi istemiyor?
Kışlalı:
Geleneksel kaygı, orada kurulacak bir Kürt devletinin o bölgedeki Kürtler için bir cazibe merkezi olma ihtimali. Bir de günün birinde yine çatışma olursa Irak’la irtibatta olmalarından çekiniliyor. Suriye ve İran da benzer kaygılara sahip. Maalesef ABD’nin tutumu dolayısıyla Türkiye ne bu geleneksel politikasını ve cephesini oluşturabiliyor, canlandırabiliyor, ne harekete geçirebiliyor, ne Suriye’ye, ne İran’a gidebiliyoruz; tuhaf bir durumdayız.

Politika değiştirmek mümkün değil mi?
Kışlalı:
Bunu yapacak, yapmaya kalkacak adamın alnını karışlarım.

Neden? “Düşman edeceğimize yanımızda tutalım” diyenler var?
Kışlalı:
Türkiye bugüne kadar inandığı bütün şeylerden 180 derece çark edemez. Biz onları düşman görmüyoruz, hiç görmedik. Bunlarla işbirliği yaptık, para, silah, eğitim, her şey verdik. Saddam karşısında yok olmasınlar, akrabalarımızdır diye destekledik ama bizim politikamıza tam ters bir oluşum içerisinde olunca işler değişiyor. Peki politikamız değişir mi? Bildiğim kadarıyla, sorumluluğu olan kimse “bunu değiştirelim” diye düşünemez.

Öcalan’ın İmralı’da tutulması Türkiye’nin lehine mi?
Kışlalı:
Peru’da Aydınlık Yol lideri Abimael Guzman’a yapılanla aynı şeyi uygulandı burada. Peru’yu izlemiyorlar diye eleştiriyordum, meğer izliyorlarmış. Peru’da da Guzman yakalandıktan sonra harekete büyük bir darbe vuruldu. Guzman halen içeride Guzman. Bunun Türkiye için kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Peki öldürseler miydi? Bence o daha kötü olurdu. Şimdi hem orada rehin olarak duruyor hem de Guzman’ı nasıl kullandılarsa Türkiye de onu kullanıyor.

Öcalan “Kuzey Irak’taki oluşum Türkiye için tehlikeli” diyor...
Kışlalı:
Türkiye’ye de aynı şeyi söylüyor. Apo’nun konumu, durumu ve faaliyetlerinin tehlikeli olduğunu düşünmüyorum.

AKP Kuzey Irak’taki siyaseti sürdürmeye kararlı mı, niyetli mi?
Kışlalı:
Hükümetin gücü neye var? Oy çokluğuyla birtakım şeylere var, ama hassas bazı konularda pek fazla olduğu kanısında değilim.

İrade hükümette değil, o zaman...
Kışlalı:
Olamaz tabii. Mehmet Ali Birand, Hasan Cemal gibilerin söylediklerine bakmayın. Bu seksen yıllık devlette yüzde 30 oy aldım diye her şeyi allak bullak edeceksin. Bu mümkün mü? Bu ülkenin anayasası, yasası, yüksek mahkeme kararları, kamuoyu var.

TÜRKİYE TARTIŞIYOR

Düşmanlara manevra alanı sunmayalım

Türkiye’de sadece, gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı bellibaşlı sorunlar var. Bunları aşmak için gelişmiş ülkeleri izlemeliyiz. Kürt sorunundan ziyade Doğu ile Batı arasındaki farklılıklar var. Doğuda Kürtler çoğunlukta olduğu ve o bölgelere yeterince hizmet gitmediği için bu konu her önüne gelen tarafından istismar edildi ve ediliyor. Kürt sorununu kabul edersek iç ve dış düşmanlara davetiye çıkarırız, onlar için iyi bi manevra alanı doğar. Hakan Seymen-Trabzon

Mozayik toplumdan zarar gelmez
Tarihin hiçbir evresinde mozayik bir toplum hiçbir devlete zarar vermemiştir. Hepimizin bildiği gibi Kürt sorunu bazıları için küçük, ama analizi yapıldığı zaman oldukça büyük bir sorundur. Ortada dilini konuşamayan, kültürünü dilediğince yaşayamayan bir halk vardır. Bu da bir halka yapılmış büyük bir haksızlıktır... Fırat Gültekin-Mersin

Esas sorun feodal yapı
Olaya sadece etnik köken açısından bakmak pek doğru olmaz. Doğu’da yaşayan halkımızın birincil sorunu feodal yapının çözülememiş olmasına bağlı olarak demokratik yaşam tarzının geliştirilememesidir. Devletimiz kendi halkına ne vakit önyargısız yaklaşır, kararlı davranırsa, sorunların büyük kısmı kendiliğinden çözülmüş olacaktır. Türkiye cumhuriyeti, etnik kökenlere dayalı değildir. Farklı kültürlerin olması doğaldır; devlete düşen, insanların etnik ve kültürel özelliklerini ülke ve toplum bütünlüğü içinde geliştirmelerine imkan tanımaktır. M.Ünsal Köksal-Tarsus

Bizi istemeyenlere güle güle
Aynı vatanda yaşayıp, aynı suyu içip, aynı havayı teneffüs edip, sonrada o vatana o millete nankörlük etmek bana hep ters gelmiştir. Biz Türk milleti Kürtleri hiç kendimizden ayırmadık, bir Türk insanı bu vatanın hangi imkanlarından yararlanıyorsa Kürt asıllı insanlarımız da aynı imkanlardan yararlanıyor. Aynı puanlarla aynı üniversitelere giriyorlar. Aynı okullarda okuyorlar, aynı hastanelerde tedavi oluyorlar, aynı işyerlerinde çalışıyorlar ve hepsinden önemlisi beraber askerlik yapıp, bu vatanı beraber koruyorlar. Bütün bunlardan dolayı bizi sevmeyen bizi istemeyenlere güle güle diyorum. Nuran Sungur-Ankar

Kendinizi Kürtlerin yerine koyun
Kürtler cumhuriyet tarihi boyunca inkar edildi ya da “kıro” gibi ithamlarla aşağılandı. Bunu yapan şoven-otoriter zihniyetti. Vatanseverlik, devletçilik adına bunu yaptılar. Peki 80 yılda ne kazanıldı ve neler kaybedildi? Bugün vatanperverlik yaptığını söyleyen herkes kendilerini biraz Kürtlerin yerine koyarak soruna baksınlar. Biraz vicdan, biraz çağdaş demokratik bilinç varsa, eminim ozaman Kürtler daha iyi anlaşılacak ve ozaman sorun çözülecek. Senar Mete-Samsun

Kimin bu kadar hakkı var ki!
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bu insanlar kendilerini Kürt olarak tanımlıyorlar. Bu ülkede bakan ol, başbakan ol, cumhurbaşkanı ol, genelkurmay başkanı ol, İstanbul gibi metropol bir şehri zaman zaman Teksas’a çevir, televizyonun bütün kanallarını parselle ve “Ben sizden ayrıyım, Kürdüm” diyerek kendine kültürel hak talep et! Dünyada hangi devletin içinde bu kadar hakka sahip bir ırk var, bana gösterin. Mehmet Rıza Doğrul-İstanbul

Özal yarayı cerahatli yaptı

Son 30 yıla kadar “Kürt” ile ilgili bu denli bir sorun yoktu. Bunu Batı kaşıdı. Turgut Özal da yara haline getirilen bu konuyu parmaklayıp cerahatli yara yaptı. Kuzey Iraktakiler dahil bazıları, Yahudiler gibi, tarihten gelen, ezilmiş, horlanmış kavim edebiyatı yapıp dünya kamuoyunu çok güzel etkiliyorlar. Türkiye’de 15 milyon civarında “Kürt”ten bahsediliyor. Zaten “beyaz Türkler” de ekalliyete doğru yol alıyor. Kuzey Irak’ta bir Kürt devletine neden yol verelim?Niçin Batı’nın oyununu bozmak uğruna ağabeylik yapalım? Ahmet Özay-İstanbul

Vergimi ödedim, askerliğimi yaptım

Bir okuyucu, Türkiye’de hiç Kürt yokmuş, bu memleketin kuruluşunda hiç payları yokmuş gibi bir mektup yazmış. Ben Kürt kökenli bir vatandaş olarak bu memleketin içinde ticaret yapıyorum ve vergimi ödüyorum. Ayrıca vatandaşlık borcumuz olan askerliğimizi zamanında yaptık. Bu tür yaklaşımlar hepimizi derinden etkilemektedir. Bu tür fikirler bizleri kendi kimliğimizi savunmaya zorlamaktadır. Aslında bu zihniyettekiler Türkiye’yi bölmek isteyenlerin maşalarıdır. Fevzi Kahraman-Nazill

Kuzey Irak’takiler bizim kardeşlerimiz

Bu ülkenin bir parçası olan bizler, yeri geldiğinde Batı Trakya’da, Azerbaycan’da yaşanan olaylar nedeniyletüm Türk kardeşlerimizle birlikte üzüldük, gözyaşı döktük. Ancak unutulmamalıdır ki Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtler de bizlerin akrabası, kardeşleridir. Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan insanların haklarına duyarlı olan yöneticilerimiz Kuzey Irak’ta kurulacak federasyonu savaş sebebi sayıyorlar. Bu tür açıklamalar biz Türkiyeli Kürtleri derinden yaralamaktadır. Otoriteler kendi vatandaşlarının duygularını incitmemeye özen göstermeliler. Serhat Günenç-Batman

Apo’nun affını vicdan kabul etmez

Ümit Fırat isimli kişi Apo'nun serbest bırakılıp partisinin başına geçmesini istiyor? Bu kişi ne dediğini biliyor mu? Ülkücü değilim, vicdan sahibi bir insan olarak 30 bin insanın ölümüne ve birçoğunun sakat, yetim kalmasına ve mutsuz olmasına neden olan birinin affedilmesinin istenmesini anlayamıyorum. Kürtçe kursları, TV yayını, kültürel hakların verilmesi gibi uygulamaların geç bile kaldığı kanısındayım. Kürt sorunu vardır ama Kürt halkı ile Anadolu insanı arasında sorun yoktur. Dündar Alparslan

Bu artık bir insanlık sorunudur

Yıllardır çekilen acılar, yaşanan insan kayıplarıyla bu artık bir insanlık sorunu haline gelmiştir. Diziye görüşlerini bildirenlerin çoğunun soruna insani açıdan yaklaşması, toplumda hoşgörü ve uzlaşma kültürünün geliştiğini gösteriyor. Buradan çıkarılması gereken en önemli sonuç şudur: Kürtleri inkar etmek Türk halkının yararına olmayacağı gibi, Türk halkının dostluğunu kaybetmek de Kürt halkını zayıf düşürür. Ramazan Nazlıer-Erzurum H-Tipi Cezaevi



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 1 22.01.2004
2 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 2 23.01.2004
3 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 3 24.01.2004
4 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 4 25.01.2004
5 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 5 26.01.2004
6 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 6 27.01.2004
7 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7 28.01.2004
8 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8 29.01.2004
9 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9 30.01.2004
10 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 10 31.01.2004
11 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 11 01.02.2004
12 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12 02.02.2004
13 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 13 03.02.2004
14 Türkiye’nin Kürt sorunu - 14 04.02.2004
15 Türkiye’nin Kürt sorunu - 15 05.02.2004
16 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16 06.02.2004

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı