Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7

28.01.2004 Vatan

DİYARBAKIR BAĞLAR BELEDİYE BAŞKANI CEBBAR LEYGARA

“Keşke 1991’de SHP’den ayrılmasaydık”

HEP, DEP ve HADEP’te yöneticilik yapan Cebbar Leygara 1999’da Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı seçildi. Yeniden aday olan Leygara ile geçmişi ve bugünü konuştuk:

Neden yumuşama daha önce olmadı?
Leygara:
Aslında 1993 yazında bu fırsat yakalanmıştı, ama terhis olan askerlerin Şemdin Sakık’ın talimatıyla Bingöl’de öldürülmesi bugünkü yumuşamanın sağlanmasını engelledi. O dönemde de tek taraflı bir ateşkes vardı ve sanki devlet de daha hazır durumdaydı. Biz de 1994 Mart’ındaki yerel seçimlere hazırlanıyorduk. Ama Sakık olayı ve diğer gelişmeler yüzünden durum değişti 1999’a kadarki acılı süreç devam etti.

Bingöl olayı provokasyon muydu?
Leygara:
Provokasyon da olabilir veya belki Öcalan buna bütün yapıyı tam olarak hazırlayamamış olabilir. Ama dünya dengelerinin değiştiğini görmüştü. Sosyalist blok çökmüştü ve ulusal kurtuluş mücadeleleri de farklı bir boyuta geliyordu. Kürt hareketinin de hâlâ 1980’ler öncesi gibi durması mantıklı değildi. Değişen dengeler karşısında kendini yenilemek istedi. Ama biraz direnç de vardı. Örneğin Kürt aydınları olarak bu değişimi biraz daha geç fark ettik.

Öcalan yakalanmasaydı değişim yine olur muydu? Şiddete geri dönüş ihtimali yok mu?
Leygara:
Kürt siyaseti 1999’dan beri strateji değiştiriyor. Birçokları bunu taktik olarak görebilir ama doğru değil, dünyada değişen dinamikler ışığında yaşanıyır bu değişim. Öcalan’ın yakalanmasından dolayı yapılıyor da değil. Şiddetin Kürt sorununun çözümünde ilerde yeniden bir yöntem olarak düşünüleceğini pek sanmıyorum. Bunun zemini artık yoktur, fakat sıkıntılar vardır. Hâlâ Türkiye’de devlet bürokrasisinin etkin insanları, özellikle askeri bürokrasi, Kürt sorununa 1980 öncesi gibi bakıyorlar.

DEHAP’a bu değişim nasıl yansıyor?
Leygara:
Geçen gün genel merkeze gittim, 3-4 kişi vardı. Bütün adaylar artık yönünü genel merkeze değil halka dönmüştür. Herkes eğilim yoklamalarında daha yüksek çıkmak için uğraşıyor. Yılların alışkanlıklarını kolay kolay terk edemiyorsunuz, kuşkusuz eksiklerimiz var. Alışıyoruz, demokrasiye de alışıyoruz, ama tam oturması için bir süreç lazım.

Neye ihtiyacınız var?
Leygara:
En büyük sıkıntımız imajımız. Bu yüzden, bugüne kadar partide çalışmamız, bugüne kadar partiye şöyle veya böyle uzak durmuş kişilerin başvurusu çok yeterli değil. Parti meclisi oluştururken çıkan liste de çok yeterli değildi. Dışarıdan, bizim kültürümüzden olmayan kişiler gelmeyince homojene yakın bir yapı ortaya çıkıyor, aşağı yukarı hepimiz birbirimize benziyoruz, aynı şeyleri söylüyoruz. Hetorojen bir yapı olursa demokratikleşmemiz de kolaylaşır. Madem “demokratik cumhuriyet projesi” diyoruz, Türkiye’yi demokratikleştirmek istiyoruz, bu bölgeye sıkışmanın bir anlamı yok. Sonuçta üç seçim geçirdik, üçünde de bir bölgeye sıkıştık. Bunlarla sonuç alınamaz.

Bugün güçsüz bir SHP’yle birleşme söz konusu. Niye 1991’den sonra güçlü SHP’de kalmadınız?
Leygara:
1991’de işte SHP’li ittifak gerçekten bizim için çok önemli bir fırsattı, fakat Türk kamuoyu da bize tam alışamadı. “Keşke kalsaydık” diyorum ama 1991’de 29 yaşında bir siyasetçi olarak o dönemde ben de ayrılmayı savundum. Erdal İnönü’nün imzaladığı 20-22 maddelik deklarasyon çok demokratçaydı. Ama parti yöneticilerimiz öldürülüyordu, SHP de çok etkili olamıyordu. Sonuçta duygular ağır bastı. Halbuki kalsaydık iktidar ortağıydık.

MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI MEHMET EKİCİ

“Biz milliyetçiyiz, DEHAP ırkçı”


Daha önce BBP’li olarak Yozgat Milletvekilliği yapan Mehmet Ekici, son kongresinden kısa süre önce MHP’ye geçti ve genel başkan yardımcısı oldu. Ekici sorularımızı şöyle yanıtladı:

Sorunun isminin konulmasında tartışmalar var. Siz ne diyorsunuz MHP olarak?
Ekici:
Eğer Kürt sorunuysa bu Türkiye açısından bitmiş bir meseledir. Bize göre bu Kürt sorunu değil. Güneydoğumuzda ve çevremizde gelişen olay iki boyutlu bir sorun. Birinci tarafı PKK-KADEK, HADEP yönlendirmesiyle ortaya çıkan terör, ikincisi de Türkiye’nin etrafındaki uluslararası ilişkiler sarmalınının meydana getirdiği sonuçlar. Bunu bir etnisite meselesi, Türk-Kürt ya da Türkmen-Kürt meselesi gibi algıladığımız zaman meseleyi tıkamış oluruz. Tartışılan Kürtçülüktür. Kürt vatandaşlarla Türk vatandaşların bir problemi yoktur.

DEHAP’ın son seçimlerde aldığı oyu MHP olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekici:
DEHAP bir Kürt hareketi olarak değil bir ajan provokatör faaliyeti olarak gelişiyor. DEHAP’ın bugün kullandığı referanslar, kendisine ait değil, milli değil. AB referanslarıyla hareket ediyorlar. Dolayısıyla DEHAP’la MHP’nin kıyaslanması bile kabul edilemez. “Bir tarafta Kürt milliyetçiliği, diğer tarafta Türk milliyetçiliği” gibi bir bir saptama yanlıştır. DEHAP milliyetçi değil ırkçıdır. “Orada DEHAP, Kürtçülük, bölücülük yükselsin, biz de burada ona karşı bir tepki oluşturalım” diye bir hesap içinde değiliz.

Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde MHP neden zayıf?
Ekici:
MHP, DEHAP’ın oy aldığı bölgelerde çok zayıf falan değil. Eğer harita doğru çıkarılırsa, bir- iki vilayet hariç MHP Doğu ve Güneydoğu’da varolan ve yaşayan bir partidir. Sadece birtakım resmi güçlerin korumasında yaşatılan bir parti de değildir. Muş, Van, Elazığ, Bingöl, Malatya, Ağrı, Kars... MHP bunların hangisinde yok? MHP bunların hepsinde sonradan oluşturulmuş bir hareket olarak değil, taban hareketi olarak var. Nerede yok derseniz, belki bir Şırnak’ı söyleyebilirsiniz.

Kuzey Irak’taki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekici:
Bir, ABD’nin Türkiye’nin güneyinde bu kadar yakınına yerleşmiş olması önemli bir tehdittir. İki, Irak’taki istikrarsız ortam Şiilerin, Sünnilerin, Kürtlerin ayrı ayrı federatif yapı gibi konumlanmaları Ortadoğu coğrafyası için önemli bir tehdittir. Biz orada federatif yapıların oluşmasını istemiyoruz. Üçüncü olarak, Talabani ve Barzani’ye hapis olmuş, ezilen çok önemli Kürt gurupları var, bunların sesi çıkmıyor şu anda, çıkarılmıyor. Artı, hepsinden önemlisi Musul-Kerkük-Erbil yöresinde yaşayan Türkmenlerle ilgili çok ciddi yıkıcı faaliyet söz konusu. Dolayısıyla Kuzey Irak’taki gelişmeleri biz kaygı ve endişeyle izliyoruz. Evet eğer Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşursa bunun Türkiye’ye sosyal ve siyasal olarak yansımaması imkansızdır.

Kerkük ve Musul’lu bir Kürt oluşumu Türkiye’deki Kürt vatandaşlar için bir cazibe merkezi olur mu?
Ekici:
Birincisi, Kerkük ve Musul’un Kürt bölgesi olması kabul edilemez. ABD’nin Barzani ve Talabani güçlerine bağımsız bir devlet hediye edeceğini sanmıyorum. Ama bir federal devlet hediye etmek istedikleri de çok aşikar. Bu bir süreçtir. Peki içeriye yansır mı? Evet yansır. Bu mümkün müdür? Mümkündür. Yani zengin petrol alanları üzerine oturtulmuş, Irak’ın zenginlikleri üzerine oturtulmuş ve uluslararası veya bölge devletleri tarafından beslenen yapay devletlerin bir müddet yaşatılabilmesi mümkün. İşin içine İsrail girecek, başkaları girecek, ABD fiilen var.

Orada yeni bir İsrail yaratıldığını savunan insanlardan biri de Abdullah Öcalan...
Ekici:
Abdullah Öcalan bizim ilgi alanımızdır ve takibimizde olan bir kişidir, dolayısıyla “Boş ver bu adamı” şeklinde yaklaşmıyoruz. Bu meselede hiç kimseye böyle yaklaşmıyoruz. Çünkü bu Türkiye’nin geleceğiyle ilgili tehdit alanı oluşturan bir meseledir ve biz “şunu boşver, bunu boşver” diye yaklaşamayız. PKK terörüne boşverildiği için PKK ve KADEK Türkiye’nin başına 15 yıl bela olmuş bir harekettir. Bu gerçeği de hiçbir zaman unutmuyoruz bunun için kimseye boşverme gibi bir lüksümüz yok. Yani İsrail-Amerikan ekseninde Kuzey Irak’ta meydana getirilmeye çalışılan olayla ilgili çok senaryo var. Duyum, rivayet çok; 150 bin Yahudi’nin yerleştirileceği söyleniyor. İsrail’in Barzani ve Talabani’ye kredi imkanları sağladığına dair bazı laflar var.

Türkiye kırmızı çizgi falan derken orada bir oluşum ortaya çıkarsa ne olacak? Ekici: Böyle bir yapı meydana gelirse provokatör gruplar bunu bağımsızlığın bir işareti, kıblesi, Kâbesi olarak algılar ve Türkiye içinde bunu kullanırlar. Dilerim akıllı, geleceği okuyabilen iyi Türklerle iyi Kürtler bir araya gelir ve bu oyuna düşmezler. Irak’ta üniter devlet yapısı içerisinde etnisiteye göre özerk bölgeler oluşacaksa bu Türkiye açısından bir tehdit oluşturmaz. Sıkıntı, federal devlettedir. Türkiye ciddi bir şekilde federal devlete karşı durmalıdır.

TÜRKİYE TARIŞIYOR

Bizi ayırmaya güç yetmez
Bu ülkenin Kürdünü Türkünden, Türkünü Kürdünden ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Dünyanın herhangi bir yerinde bir Türke zarar gelse Türkiyeli bir Kürt olarak yüreğim yanar. Ne yapılması gerekiyorsa yapmaya da hazırım. Yöneticilerimizin Kosova, Yunanistan, Bulgaristan, Kıbrıs, Kerkük’teki Türkler için gösterdikleri hassasiyeti görünce gözlerim yaşarıyor, takdir ediyorum. Ama aynı hassasiyetin yüzde onunu hem ülke içinde, hem dışında yaşayan Kürtlere de göstermelerini istiyorum.
Yusuf Sönmez-Alacakaya

Diğer etnik gruplara da saygısızlık
Bazı okuyucuların yorumlarını üzüntüyle karşılıyorum. “Türkiyeli Kürt yoktur, Türk vardır” diyerek Kürt Sorunu'nu görmezden gelmek daha önce olduğu gibi bugün de bu sorunu çözmeyecektir. “Türkiye'de yalnızca Türk insanı yaşamalıdır” demek Kürtlere olduğu kadar ülkemiz sınırlarında yaşayan Ermeni, Gürcü, Çerkezlere de saygısızlıktır ve bu insanların duyguları hiç düşünülmeden yapılmış yorumlardır.
Berk E. Altınal

Önemli olan zihniyet ve niyet
17 yaşıma kadar Kars’ta yaşadım, çok Kürt arkadaşım oldu. Kendileriyle dostça geçindim. Beni hiçbir şeye zorlamadılar. Çünkü zihniyetleri iyiydi. Lisedeyken Leyla Zana Meclis’te Kürtçe birkaç söz söyleyince, okulda bütün iyiniyetimle ne söylediğini sordum. Bazıları bana çok agresif davrandı. Demek istediğim, bu herşeyden önce bir zihniyet ve niyet sorunudur.
Kurtuluş Akyol-Ankara

Türkçüler olarak sabrımız tükeniyor
Türk'e rağmen Kürt olamaz. Şu iyi biline ki, biz ne kadar izin verirsek o kadar adım atabilir bu topluluk. Emin olun, Türkçüler olarak sabrımız tükenmekte ve öfke patlar da sokağa dökülürse o zaman çok kötü olur. Kürt topluluğunu önemsememekteyiz çünkü küresel güçlerin seçtiği bir maşa olmaktan öte özellikleri olmayan bu topluluğun ne kendine özgü kültürü ne de tarihi bulunur. Bir düşman olarak dahi görmemekteyiz. Bizim isyanımız ancak o maşayı tutanlaradır. Bu iletiyi belki yayınlamayacaksınız ancak not edin bir kenara, isyan birgün ihaneti kendi pis kanında boğacaktır.
Bilgehan Yücesoy-İstanbul

Mikromilliyetçilik kalmadı artık
Öncelikle sunu belirteyim: Bu vatanda yaşayan herkes Atatürk’ün sübjektif milliyetçilik anlayışına göre Türktür. Bütün dünyanın mikromilliyetçilikten vazgeçtiği şu günlerde Avrupa ve ABD menşeli bir Kürt meselesi varmış gibi göstermek sadece bu vatana ihanettir. Yıllarca binlerce şehit kanıyla sulanmış bu toprakları bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Hepimiz kardeşiz, bu gerçek unutulmamalıdır.
Atilla Kendibaşına-Kütahya

“Ya bak ya bırak” diyorum
Gelmiş geçmiş bütün hükümetler Kürt sorununu Hakkari’den sonra dikkatle takip ediyorlar. Oysa Kayseri’den sonra masaya yatırsalar daha doğru ve verimli olur. Ülkücü adıyla adlandırılan kesim “ya sev ya terk et” diyor. Bense “ya bak ya bırak” diyorum.
Hasan Arat-Bursa



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 1 22.01.2004
2 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 2 23.01.2004
3 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 3 24.01.2004
4 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 4 25.01.2004
5 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 5 26.01.2004
6 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 6 27.01.2004
7 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7 28.01.2004
8 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8 29.01.2004
9 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9 30.01.2004
10 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 10 31.01.2004
11 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 11 01.02.2004
12 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12 02.02.2004
13 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 13 03.02.2004
14 Türkiye’nin Kürt sorunu - 14 04.02.2004
15 Türkiye’nin Kürt sorunu - 15 05.02.2004
16 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16 06.02.2004

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı