Hükümet ve cemaatin artıları ve eksileri

09.12.2013 Vatan

Önce birkaç hızlı gözlem ve tespit :

• Cemaat ile hükümet arasındaki kavganın alabildiğine tırmanmasına karşılık dershanelerden eskisi kadar söz edilmiyor olması, esas sorunun dershane olmadığını açık bir şekilde gösterdi.

• Belli bir aşamasından itibaren Fethullah Gülen, kayda alınıp yayınlanan sohbetleri aracılığıyla kavgaya bizzat dahil olmuştu. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın da nihayet, son günlerde verdiği sert mesajlarla sürece dahil oldu. Bundan böyle "cemaat-hükümet"ten ziyade "Gülen-Erdoğan" kavgasından söz etmek doğru olacak.

• Başbakan'ın Haziran 2012’de Türkçe Olimpiyatları sırasında yapmış olduğu yurda dönme çağrısına Fethullah Gülen'in neden olumlu cevap vermediği son gelişmelerle daha iyi anlaşılıyor olsa gerek. Kendisi, herhalde Taraf Gazetesi’nde yayınlanan belgelerden bir şekilde haberdardı. Bu da bize tarafların birbirlerine güvenlerinin derecesini gösterebilir.

• Bugün yaşananlardan hareketle yakın geçmişteki Erdoğan-Gülen ilişkilerinin bir arkeolojisi yapılsa kimbilir neler bulunur. Örneğin Gülen’in bazı sohbetlerinde imalı olarak Erdoğan’ı eleştirdiği şeklindeki ve hemen "fitne" olarak yaftalanan değerlendirmelerin bazıları pekala isabetli çıkabilir.

Güç ve güçsüzlükler

Sadece bizler değil, Türkiye ile bir şekilde alakalı herkes Erdoğan-Gülen çekişmesinin nasıl gelişeceğini, kimin kazanacağını merak ediyor. Bu soruyu cevaplamaya yardımcı olmak için tarafların bazı artı ve eksilerini kıyaslamak istiyorum:

Devlet imkanları : Kuşkusuz Erdoğan, devletin imkanlarına sahip olduğu için açık ara avantajlı. Lakin Cemaat de bürokraside hayli güçlü ve etkili. Zaten kavga, hükümetin, Cemaat’in bu gücünü kontrol etmek, zayıflatmak ya da sınırlamak istemesinden çıkıyor. Hüseyin Çelik’in açıklamasından, Başbakan’ın gözbebegi MİT’in bile ulaşılabilir olduğu anlaşılıyor ki bu da kavganın ciddiyetine işaret ediyor.

Medya imkanı : Hükümet medyada etkili olma konusunda da avantajlı. Fakat onun denetimindeki medyanın Cemaat medyası kadar etkili olduğu söylenemez. Tekrar olacak ama, bunun ana nedeni, her ne kadar dışarıdan isimlere kapılarını açmış olsalar da cemaat medyasının kilit noktalarında Gülen hareketine çok erken yaşta bağlanmış insanların bulunması. Onlar bu sürece bir "dava" gibi bakarken hükümet yanlısı medyada çalışanların önemli bir kısmı için bireysel çıkarlar öne çıkıyor.

İnandırıcılık sorunu : Erdoğan, Cemaat’i vesayet sistemi kurmak istemekle suçlayıp, muhalefet dahil herkesi milli iradeye sahip çıkmaya çağırıyor. Cemaat ise demokrasi, başta basın özgürlüğü olmak üzere temel hak ve hürriyetleri savunma iddiasında. Ancak her iki taraf da fazla inandırıcı olamıyor, çünkü tarafların birbirlerine yönelik suçlamalarının tarihi epey eskilere gidiyor fakat aralarındaki tartışma çok yeni. Örneğin tavrını hükümetten yana alan birine "Cemaat devlet içinde kadrolaşmaya bir ay önce mi başladı? Başbakan zamanında niye tavır almadı?" diye sorduğunuzda cevap vermekte zorlanıyor. Keza Cemaat yanlılarına Erdoğan’da sözünü ettikleri otoriterleşme eğiliminin miladının dershaneler mi olduğunu sorduğunuzda benzer bir mahcubiyetle karşılaşıyorsunuz. Bu inandırıcılık sorunu nedeniyle tarafların üçüncü şahısları yanlarına çekmeleri pek mümkün olmuyor.

Üç hata

Son olarak tarafların bana göre bazı hatalarını ele almak istiyorum:
1) Önce Gülen, ardından Erdoğan kavganın içinde bizzat yer alarak hata yaptılar. Ama Başbakan’ın hatası daha stratejik zira Gülen, en az 40 yıl boyunca bu cemaat yapısını tel tel ördü. Ne kadar büyürse büyüsün cemaat üzerindeki kontrol ve hakimiyeti; cemaatin de ona bağlılığı çok yüksek. Aynı şeyi Erdoğan için söylemek zor.
2) Uzun süre el altından sürdürülen savaş birdenbire açığa çıktı ve şaşırtıcı derecede şiddetlendi. Ve bu arada telafisi çok zor adımlar atıldı, karşılıklı suçlamalar yöneltildi. Bu aşamadan sonra istense bile mutlak anlamda barış çok zor gözüküyor.
3) Başbakan’ın basın özgürlüğü konusundaki kayıtsızlığı, bu krizde zirve yapmış durumda. Korkarım bu gidişle, hiç hak etmedikleri halde bazı kişi ve kurumlar onun sayesinde "basın özgürlüğü kahramanı" payesine erişecekler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı