Artık dokunabilirsiniz arkadaşlar!

07.12.2013 Vatan

3 Mart 2011 günü meslektaşım ve arkadaşım Ahmet Şık gözaltına alındığında, evinin önünde bekleyen gazetecilere şöyle seslenmişti: "Dokunan yanar arkadaşlar!"
Ahmet haklıydı. Onun medya-polis-yargı üçgeninde kotarılan bir tezgahla özgürlüğünden mahrum edilmesinin nedeni Fethullah Gülen cemaati üzerine kaleme aldığı ama daha bitirmediği kitaptı. Ahmet haklıydı çünkü Hanefi Avcı, Eskişehir Emniyet Müdürüyken yayınlattığı "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabında Cemaat'i hedef aldığı için uydurma suçlamalarla içeri atılmıştı. Ahmet haklıydı çünkü, kendisiyle aynı gün gözaltına alınan gazeteci Nedim Şener'in kabahati de, Ergenekon soruşturmasını yürüten ve Cemaat'e yakın oldukları söylenen bazı polis şeflerinin Hrant Dink suikastiyle ilişkileri olduğu iddiasını araştırmalarıyla sürekli gündeme taşıyordu.
Ahmet haksız çıktı, çünkü bir avuç meslektaşı "Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları" (ANGA) adı altında biraraya gelip "Yansak da dokunacağız" sloganıyla arkadaşlarına sahip çıktılar. Birçok riski göze aldılar, çok zorlandılar, bazı havalı, sözümona "demokrat" meslektaşları tarafından sıklıkla aşağılandılar ama sonunda kazandılar.
Vahim hesap hatası

Bu süreçte AKP hükümeti ve onun destekçileri berbat bir sınav verdi. Cemaat'in Ergenekon bahanesiyle kendi "özel" işlerini devletin imkanlarıyla görüyor olmasından rahatsız oldular ama ittifakın bozulmaması için bunları sineye çektiler. Bu çok büyük bir hesap hatasıydı çünkü özellikle Batı'da Ahmet-Nedim olayı büyük yankı buldu; her hükümet yetkilisine bu konu soruldu, onlar da "gazeteci oldukları için tutuklanmadılar" diye kendilerinin de inanmadığı cevaplar verdiler. Hele Başbakan Erdoğan'ın basılmadan el konan Ahmet'in kitabı hakkında "bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir" sözü tarihe geçti.
Ama bugün yaşanan Cemaat-hükümet savaşında, bazı siyasi iktidar sözcüleri ve onların destekçilerinin söyledikleri Ahmet'in kitabını bile sollayacak hale geldi. Bu arada Cemaat'e yüklenirken Ahmet-Nedim olayı da iktidar ehli tarafından gündeme getirilir oldu. Öyle ki Ahmet twitter'dan "Elele verip bizleri hapse tıkan AKP ve Cemaat ile yanaşmaları, şimdi kendilerini aklama aracı olarak da isimlerimizi kullanıyorlar. Pes!!!!" deme ihtiyacı hissetti. Haksız da sayılmaz, bu gidişle Hanefi Avcı'nın kitabı polis okullarında mecburi okuma listesine alınsa şaşırmayacak durumdayız.

Nerden nereye?

Evet, çok acayip günler yaşıyoruz. Şunun şurasında birkaç yıl önce Gülen hareketinden "cemaat" diye söz etmek bile başlıbaşına özel yetkili savcıların kolları sıvamasına yol açıyordu. Hatta bu sorunun aşılması için "camia", "Hizmet", "Hizmet/Gülen hareketi" gibi yumuşak formüller geliştirilmişti. Şimdiyse varsa yoksa Cemaat. Hatta Gülen hareketine mensup kişiler bile saldırıları cevaplamak için olsa da, kendilerinden "Cemaat" diye bahseder oldular.
Görüldüğü gibi bir tabu yıkıldı. Yaşanan/yaşatılan onca mağduriyetin ardından Gülen cemaatine dokunmak, en azından bir süre için tehlikeli olmaktan çıktı.
Lakin bu durum aldatıcı. Çünkü ortada çok ciddi bir samimiyet sorunu var. Yaşanmış olan mağduriyetler giderilmediği müddetçe de bu sorunun aşılması mümkün değil.
Yarın da madalyonun diğer yüzünü, bir başka samimiyet sorununu, Gülen cemaatinin demokrasi ve başta basın özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükleri savunmasını ele alalım.





Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı