'Dokunan yanar arkadaşlar'dan 'arkadaşlarımıza dokunan yanar'a

13.05.2011 Vatan

NEDİM Şener ve Ahmet Şık... İki ayı aşkın süredir bu iki gazeteci Türkiye’nin gündeminde. Sadece Türkiye’nin de değil. Ülkemizle bir şekilde ilgilenen herkes Şener ve Şık’tan haberdar. Öyle ki onların bugün 67. gününe ulaşan tutuklulukları, Türkiye’nin AB ve hatta ABD ile ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşanmasına yol açıyor.

Adları hep birlikte anılıyor ama benim gibi her ikisini ayrı ayrı tanıyanlar Ahmet ile Nedim’in aslında birbirlerinden epey farklı insanlar olduğunu biliyor. Örneğin Ahmet çok erken yaşta sosyalist sola angaje olmuştur, ama Nedim’in fazla “politize” olduğunu söyleyemeyiz. Gazetecilik kariyerlerinin de kesişen noktaları olmakla birlikte, birbirine benzediği pek söylenemez. Örneğin Ahmet’in hamuru “sokak”, yani “toplumsal olaylar” gazeteciliğinde yoğrulmuştur, Nedim ise yıllarca ekonomi muhabirliği yapmış, özel olarak da “yolsuzluk” konusunda uzmanlaşmıştır.

Yaklaşık bir ay önce Silivri Cezaevi’nde Ahmet’i ziyaret etmiştim. Önceki gün yine Silivri’de, Nedim’le görüşme imkanım oldu. Her ikisiyle yaptığım sohbetlerde, yaşam tarzlarının da hayli farklı olduğunu öğrendim. Örneğin Nedim ders kitaplarında tavsiye edildiği gibi “erken yatıp erken kalkan” biriyken, Ahmet gece geç saatlere kadar oturup öğlene doğru uyananlardanmış. Yemelerinden içmelerine, sevdikleri televizyon programlarına kadar birçok konuda farklılıklarını sıralayabiliriz ama burada kesip birleştikleri noktalardan söz etmek istiyorum.

Kader ortakları

Her ikisi de maruz kaldıkları haksızlıklara karşı derin bir isyan içindeler. Ahmet soldan geldiği için olup bitenleri bir şekilde kendi kendine izah edebiliyor ama Nedim’in şu sözleri bana son derece samimi bir şekilde ettiğine inanıyorum: “Ben adalete, hukuka sahiden inanıyordum. Gördüm ki bütün bunlar sadece birer araçmış.”

Ahmet’in bana söylediği “tutuklanmamız demokrasi için hayrılı oldu” sözlerini Nedim de, tabii suratında muzip bir gülümsemeyle, tekrarladı. Hemen ardından yaşadığı şaşkınlığı anlattı: “Aslına bakacak olursan bize olan desteğin bir süre sonra azalacağını düşünüyordum. Dünyada ve Türkiye’de bu arada o kadar şey oldu. Mesela Japonya depremi, Ortadoğu ayaklanmaları, bizdeki seçimler filan. Ama Türkiye’den ve dünyadan destekler azalmıyor, artıyor. Bizi diri diri gömmek isteyenlerin başarılı olamadığını görmek beni, bizi, hem sevindiriyor, hem şaşırtıyor.”

Bu noktaya gelinmesinde, Nedim ve Ahmet’in, özellikle medya sektöründe çalışan meslektaşlarının üzerlerindeki ölü toprağını silkip arkadaşlarına sahip çıkmasının rolü çok büyük. Ahmet’in gözaltına alındığında kameralara söylediği “dokunan yanar arkadaşlar” sözünün, “yansak da dokunacağız”a dönüşmesiyle Türkiye basın ve ifade özgürlüğü noktasında çok kritik bir eşiği aşma şansını yakaladı.

Kim yanıyor?

Sonuçta ki “dokunan yanar arkadaşlar”dan, “arkadaşlarımıza dokunan yanar” noktasına geldiğimizi düşünüyorum. Bundan sadece “terfi yoluyla azil” yaşayanları kastetmiyorum. Ahmet ve Nedim’in başına gelenleri meşrulaştırmak adına demokrasi, basın ve ifade özgürlüğü gibi konulardaki evrensel algı ve kavrayışları ters yüz etmeye çalışanların, onca yıldır taşıdıkları “liberal”, “demokrat”, “hoşgörülü” gibi sıfatlarına düşen gölgeleri de görüyoruz. Olay özetle şudur: Nedim ve Ahmet, Türkiye’de, bir süredir devam eden ve kolay kolay da biteceğe benzemeyen amansız bir iktidar mücadelesinin kurbanı oldular. Ama daha ilk andan itibaren bu savaşın birer parçası olmadıkları anlaşıldığı için içerden ve dışardan onların tutuklanmalarına karşı çok güçlü itirazlar geldi. Buna Nedim ve Ahmet’in dik duruşları eklenince tezgahlanan oyun tersine çevrilmiş oldu. Artık bu oyunu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Türkiye’nin normalleşmesi için Nedim ve Ahmet’in bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları gerekiyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı