11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?

15.12.2024 rusencakir.com

Cumartesi günü Van’da Kurdish Studies Center (Kürt Çalışmaları Merkezi) tarafından düzenlenen “Kürt Meselesinde Yeni Dönemin Dinamikleri: Olasılıklar, Fırsatlar ve Riskler” başlıklı çalıştaya katıldım. Başlıktaki “yeni dönem”den kastedilen tabii ki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ekim ayı başına DEM Partililerin ellerini sıkmasıyla başlayıp Abdullah Öcalan’ın TBMM Dem Parti grubunda konuşma yapma çağrısıyla zirveye varan adını koyamadığımız yeni “durum”du.
Fakat bu yeni dönemde, DEM Partililerin Öcalan’ı İmralı’da ziyaret etmesi gibi somut herhangi bir ilerleme yaşanmadan bölgemizde, Kürt sorununu da birinci derecede ilgilendiren çok önemli gelişmeler yaşandı, Suriye’de Esad rejimi devrildi. Bu nedenle esas olarak Bahçeli’nin “İmralı açılımı”nı tartışmak için ülkenin farklı yerlerinden gelmiş olan, soruna farklı bakış açılarına sahip katılımcılar mecburen Suriye’de, özellikle Fırat’ın doğusunda “Rojava” olarak adlandırılan bölgede neler yaşanabileceği, gerek Ankara, gerekse Şam ile bu bölgeyi fiilen yöneten PYD-YPG-SDG arasındaki ilişkilerin nasıl seyredebileceğini konuşup tartışmak zorunda kaldılar.

“YPG ya kendini fesheder ya da feshedilir”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın cuma akşamı NTV yayınında “YPG ya kendini fesheder ya da feshedilir” sözüyle özetlenebilecek net ve sert bir çıkış yapması ertesi günkü toplantıya damgasını vurdu. Vurdu çünkü Bahçeli’nin “İmralı açılımı”nın ana motivasyonunu muhtemel bölgesel gelişmeler, özellikle İsrail’in iyice güç kazanması ihtimaline karşı bir tür ön alma olarak okuyan, bu bağlamda Suriye Kürtlerinin kritik bir öneme sahip olduğunu düşünenler çoktu. Başkalarını bilmem ancak ben Ankara’nın, Öcalan aracılığıyla Suriye Kürtleriyle, daha ötesi PKK çizgisindeki tüm Kürt hareketleriyle bir mutabakat arayışında olduğunu düşünüyordum.
Fakat Fidan’ın sözleri bir mutabakat arayışından oldukça uzaktı, baştan aşağıya bir dayatma havasındaydı. Örneğin şu sözler: “Birinci aşamada bir an önce YPG-PKK içinde bulunan Suriyeli olmayan, uluslararası ‘terörist savaşçı’ statüsünde olan unsurların ülkeyi terk etmesi lazım. Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının bugün itibarıyla ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. İkinci aşamada, YPG’nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Daha sonraki PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle, anlayış birliği içinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek artık milli eşitlikçi, bütüncül Suriye içerisinde hayatlarını devam etmeleri gerekiyor. Onlara satılan rüya, kandırmacanın da kazasız belasız onlar açısından bitmesi gerekiyor.” 
Nitekim DEM Parti Diyarbakır Milletvekili, gazeteci Cengiz Çandar, Fidan’ın “Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor” sözlerinin altını haklı bir şekilde çizdi.

Dayatma kolay mı?
Çalıştay boyunca yapılan konuşmalarda Fidan’ın bu net ve sert çıkışının ne derece “sahici” olduğunu, uygulanabilir olup olmadığı gibi konularda çok şeyler söylendi. Bu yazıda çalıştaydan edindiğim izlenimlerden de yararlanarak bazı sorular sormak istiyorum. Örneğin Fidan “Suriyeli muhalifler yıllardır rejime karşı savaşıyorlar, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kalmışlar ve şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar” dedi ve yeni yönetimin YPG’yi istemeyeceğini söyledi.
1)  Daha Suriye’de yeni yönetim şekillenmiş değil, Ahmed es-Şara liderliğindeki HTŞ’nin tüm muhalifleri kapsadığı veya kapsayacağı kesin mi?
2)  Ankara’nınki bu olabilir ama Şam’da yeni şekillenecek yönetimin önceliğinin, hatta önceliklerinden birinin YPG’nin tasfiyesi olduğu/olacağı söylenebilir mi?
3)  Şam yönetimi istese de YPG’yi tasfiye edebilir mi?
4)  YPG’nin kendisini feshetmesi hangi koşullarda, nasıl mümkün olabilir?
5)  Suriyeli yöneticiler dahil YPG’lilerin ülkeyi terk etmesi istenirken onlara yeni adres olarak neresi gösteriliyor.
6)  Fidan, ”YPG elimine edilirken, bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan, kadim Kürtlere, orada yaşayanlara bir zarar gelmemesi lazım” dedi. Peki o “kadim Kürtler”e yeni dönemde ne vadediliyor?
7)  HTŞ liderliğindeki yeni Suriye yönetimiyle PYD/YPG arasında muhtemel bir çatışmada bölgesel ve uluslararası güçler tercihlerini kimden yana yapar?
8)  Bu bağlamda Trump yönetime gelince PYD/YPG’ye Amerikan desteğinin kesileceği beklentisi ne derece gerçekçi? (Çalıştayda Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ile Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Kürt hatta YPG dostu olduğunun altı birkaç katılımcı tarafından çizildi)
9)  ABD’nin SDG/YPG’ye desteğinin gerekçesi IŞİD ile mücadele. Yeni dönemde IŞİD’in Suriye’de güçlenmeyeceği ya da yeni yönetimin onuna ABD’nin istediği gibi mücadele edeceğinin herhangi bir garantisi var mı?
10) İsrail yöneticilerinin her vesileyle Suriyeli Kürtlerden “stratejik müttefik” olarak bahsetmelerini ciddiye almak gerekir mi?
11) Suriye’de büyük bir başarısızlık yaşayan ve sadece HTŞ’ye değil Ankara’ya da öfkeli olduklarını pek gizlemeyen Rusya ve özellikle İran yeni dönemde Kürtlere bir şekilde destek olabilirler mi?

Bu yazıyı şöyle noktalamak istiyorum: Fidan’ın son açıklamalarına bakınca, Ankara’nın Suriye’nin yeni döneminde HTŞ liderliğindeki yeni yönetimin güç ve kapasitesini abartırken, PYD/YPG/SDG’nin güç ve kapasitesini küçümseme gibi bir tutum benimsediği görülüyor. Bu tutuma göre Suriye’de Kürtlerin eşit bir şekilde oturacağı bir masa söz konusu olmayacak. Tabii bu açıklamalar, masaya güçlü oturmak için de yapılmış olabilir.
Eğer Fidan’ın söyledikleri Ankara’nın yeni dönem stratejisi olacaksa Suriye’de istikrarın iyice zorlaşacağı ve bu yeni tür istikrarsızlığın Türkiye’yi de doğrudan ve olumsuz etkileyeceği çok açık.   



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
24.02.2025 Bir Mozaik Olarak Türkiye (53): Türkiye'de Abhaz olmak üzerine Levent Belin, Erol Kılıç ve Selçuk Sol ile söyleşi
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
22.02.2025 Tarihi ve çok zor bir dönemden geçiyoruz
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı