Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16

06.02.2004 Vatan

16 GÜNLÜK YAZI DİZİMİZ SONUCUNDA VARDIĞIMIZ NOKTA: Kürt sorununun çözümü için samimiyet, inandırıcılık, cesaret ve kardeşlik şart Yazı dizimizin başlangıcında birçok sorunun cevabını bizzat muhataplarına veya konunun uzmanlarına sorarak arayacağımızı söylemiştik. 15 gün boyunca kırkı aşkın röportaj ve yüzü aşkın okuyucu mektubu yayınladık. Ortadaki sorular son derece ciddi ve tartışmalı olduğu için, bu süre içinde bunların cevaplarını bulduğumuzu iddia etmemiz söz konusu değil. Bununla birlikte cevaplar için birtakım ipuçları ortaya çıktı ve cevapları ararken yeni sorular şekillendi. Önce birtakım genel gözlem ve çıkarımlardan başlayalım: 1) Birçok konuda olduğu gibi Kürt sorununda da yanılsamalar gerçeklerin önüne geçiyor. Örneğin, sanıldığının aksine Türkiye toplumu Kürt sorununu tartışmıyor. 2) Halbuki Doç. Mithat Sancar’ın belirttiği gibi Kürt sorunu Türkiye için kilit önemde. Bu “kilit”, ülkenin önünü açmak için kullanılabileceği gibi, kapıları kapatmak için de kullanılabilir. 3) Irak’taki gelişmelerden sonra, Türkiye’nin bu sorunu çözmesi daha hayati bir zorunluluk haline geldi. 4) Yine Irak nedeniyle Türkiye’nin sorunu kendi başına çözme şansı iyice azalmış durumda. 5) Irak’ın geleceğinin belirsizliği nedeniyle (Erbil’deki bombalardan sonra işler daha da karıştı) devlet ve Kürt hareketleri, nasıl bir ileri adım atabileceklerini kestiremedikleri için mevcut pozisyonlarını korumaya çalışıyorlar. Kuzey’in cazibesi Her ne kadar Türkiye’nin Kürt sorununu tartışsak da ağırlıklı olarak Kuzey Irak’ı ele almak zorunda kaldık. Çünkü sadece devlet değil Kürtler de oradaki gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Dizi boyunca dikkatimizi çeken hususları şöyle sıralayabiliriz: 1) Ankara’nın K. Irak politikası ve medyanın Iraklı Kürt liderlere yaklaşımı Türkiye Kürtlerinde büyük rahatsızlık yaratıyor. 2) Çok sayıda Kürt, başta ticari olmak üzere çeşitli nedenlerle yoğun bir şekilde K. Irak’a gidiyor. 3) KDP ya da KYB ile öteden beri iyi ilişkileri olan bazı aydınların güç ve önemi de bu süreçle arttı. Bu kişiler, kendini gizleme gereğini duymadan, kelimenin gerçek anlamıyla “Kürt milliyetçiliği” yapıyor; geçmişe kıyasla daha açık ve sert bir şekilde PKK’ya karşı çıkıyorlar. 4) Irak’ın geleceğinin belirsizliği nedeniyle, K. Irak’ın tüm Kürtler için bir cazibe merkezi olup olmayacağı sorumuza farklı ve muğlak cevaplar aldık. Ancak herkes, kendi Kürt sorununu çözmüş ve AB üyeliği için müzakere tarihi almış bir Türkiye’nin her zaman en cazip ülke olacağında birleşti. Rehin alınan PKK PKK ve ona bağlı hareket eden kişi ve kuruluşlar, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından, tek kelimeyle Türk devleti tarafından rehin alınmış durumdalar. Örneğin PKK hareketi, Kürt sorununun bu kadar uluslararası platformlara taşındığı bir dönemde, Öcalan’ın İmralı’daki koşullarını iyileştirmeye çabalamaktan başka bir inisiyatif geliştiremiyor. Öte yandan K. Irak’ın (Kürtlerin deyimleriyle Güney’in) cazip bir hale gelmeye başlamasıyla PKK’nın Türkiye’deki gücü ve etkisi de azalmaya yüz tuttu. 1) Öcalan İmralı’dan dışarıya bir dizi politika ve strateji önerdi, ama bunların hayata geçirilemediğinden yakınıyor. 2) İnisiyatifi Iraklı Kürt liderlerin elinden alabilmek için onları “ilkel milliyetçilik”le suçladı; hatta başta TSK olmak üzere Kemalistlere birlikte hareket etmeyi önerdi. Ama ne devlet kendisini muhatap alıyor, ne de kendi tabanı ve PKK yönetimi K. Irak’a onun kadar antipatik yaklaşıyor. 3) Zaten PKK (yeni adıyla Kongra-gel) K. Irak’ta barınabilmek için hem Kürt liderler, hem de ABD ile iyi ilişkiler kurmak zorunda ve bunun için çalışıyor. 4) Öcalan, dikkat çekici bir biçimde öfkeli olduğu AKP hükümetini küçük görüyor. Hâlâ her olaya “derin devlet” perspektifinde bakan Öcalan ve dolayısıyla PKK Türkiye’deki iktidar ilişkilerini ve dengelerini okuyamıyorlar. AKP’nin çaresizliği Nasıl PKK devlet tarafından rehin alınmışsa AKP hükümeti de ABD’ye rağmen bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşıyor. Daha RP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde “Kürt sorunu” başlıklı oldukça ileri bir rapor hazırlatan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün “Kürt sorunu diye bir şey yok” demesi düşündürücü. ABD’ye güvenerek hazırlanan “Topluma Kazandırma Yasası” fiyaskosundan sonra, son Washington gezisinde, PKK’nın K. Irak’tan çıkarılmasının yine Amerikalılara havale edilmesi de şaşırtıcı. AKP hesaplarını çok açık bir şekilde AB sürecinde, mesela paketler sayesinde, Kürt sorununun otomatik olarak çözüleceği üzerine yapıyor. Ama AB/Kürt sorunu ilişkisi biraz yumurta/tavuk ilişkisine benziyor. Bu arada kuşkusuz paketlerin uygulanmasındaki sorunlar kafaları karıştırıyor. Biraz da Öcalan’ın AKP karşıtı söyleminin etkisiyle, Kürtler hükümetin bu noktada elinden geleni yaptığına inanmıyor. Riskler ve fırsatlar Önümüzdeki günler Kürt sorununda önemli değişimlere gebe. Peki Ankara ne yapacak? Yine Türkiye’nin Kürt sorununu geri plana itip Irak’ın Kürt sorununu birinci gündem maddesi mi yapacak? Üstelik bunu yaparken Irak Kürtlerini dışlayıcı tutumunu mu sürdürecek? Paketlerin uygulanmasını bazı bürokratların insafına mı bırakacak? Yazı dizimiz boyunca, çok kişi, devletin geleneksel politikalarını sürdürmesinin bedelinin ağır olduğunu, bunların dışına çıkması durumunda bir dizi fırsatın Türkiye’yi beklediğini söyledi. Bunlar yabana atılmaması gereken öneriler. Ama açık konuşmak gerekirse biz, yazı dizimiz boyunca en çok iki şeyi önemsedik: Kürt olmayan okuyucularımızın dile getirdikleri samimi duygularıyla Kürt aydın ve siyasetçilerin son yirmi yıl hakkında yaptıkları özeleştirileri. Tabii bir de bu değerlendirmelere tahammül edemeyenlerin kızgınlıklarını. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’nin bir Kürt sorunu var. Ve bu sorunun hep birlikte çözülmesi gerekiyor. Çözüm için de tartışma, eleştiri, samimiyet, inandırıcılık ve kardeşlik gerekiyor. Mektupların söylediği Yazı dizimiz boyunca okuyucularımızdan, hem sayıca, hem de nitelik olarak, beklentilerimizin çok ötesinde mektup geldi. Böylelikle Türkiye’nin Kürt sorununu masaya yatırmakla ne kadar isabetli davranmış olduğumuzu gördük. Mektupların büyük çoğunluğu Kürt kökenli okurlarımızdan geldi. Bunların yaklaşık yarısı Güneydoğu, diğer yarısı da Batı illerinde yaşayan okurlarımızdı. Ayrıca cezaevlerinden de epey mektup aldık. Kürt kökenli olmayan okurlarımız da, başlattığımız tartışmaya tahminimizin ötesinde katıldı. Bunların önemli bir bölümünün “Kürt değil Kürtçülük sorunu”ndan söz etmesi normaldi. Sevindirici nokta, büyük çoğunluğunun olaya çok özenli ve dikkatli bir üslupla ve “kardeşlik” perspektifinden yaklaşmasıydı. Aynı dikkat ve özen Kürt sorununa sahip çıkan okuyucularımızda da vardı. Onların da ısrarlı ve hatta yer yer abartılı bir şekilde kardeşliğe vurgu yaptığını gördük. Hiç kuşkusuz sorunun iki uç noktasında yer alıp, çok sivri ve karşı tarafı rendice edici mektuplar yollayanlar da oldu. Zaten az sayıdaki bu mektuplardan bazılarını yayınladık, ama ırkçı-şoven hakaretler ve aşağılamalar içeren bölümleri ayıklayarak. Yaygın inanışa göre ne zamandır Türkiye’de Kürt sorunu tartışılıyor. Yazı dizimize gelen mektupların büyük kısmının daha işin abecesinde olması, bu kanının büyük bir yanılsama olduğunu, sahici ve ciddi bir tartışmanın yapılmadığını gözler önüne serdi. Mutlaka her kesim kendi içinde bu sorunu konuşuyordur, ama farklı görüşlerin biraraya gelip, kalıcı bir çözüm için eteklerindeki taşları dökmelerinin maalesef çok uzağındayız. Biz yazı dizimizde, Türkiye toplumunun aslında buna arzulu ve hazırlıklı olduğuna tanık olduk. Bundan böyle sorumluluk büyük ölçüde yöneticilere, siyasetçilere, aydınlara ve medyaya düşüyor... TÜRKİYE TARTIŞIYOR Devlet bilmeyene Türkçe öğretsin Kürt sorunu, Kürtlük bilinci içerisindeki Türk vatandaşlarının bu kimliklerinin, Kürtçe eğitim, radyo-tv yayını gibi yollarla devlet eliyle güçlendirilmesiyle çözülmez. Devletin yapması gereken, vatandaşı olarak gördüğü insanlara Türk kimliğini, kültürünü, dilini benimsetmektir. Kürtçe dışında dil bilmeyen vatandaşlar varsa, devletin görevi onlara Kürtçe eğitim vermek değil Türkçeyi öğretmektir. Egemen Erdoğan-Ankara Önce “biz Türkiyeliyiz” diyelim Belli çevreler Kürt vatandaşlarımızı kendi çıkarları için kullanıyor, sanırım yakın zamanda onlar da kullanıldıklarını anlayacak. Önce “biz Türkiyeliyiz” demeyi öğrenmeliyiz ve bunu hissetmeliyiz. Çerkezleri ve diğer etnik kimlikli insanlarımızı bu tip işlere bulaştırmak isteyenler de kendi işine baksın, biz Türkiyeliyiz. Bahattin Yılmaz-Tokat Sorunu biz çözmeliyiz, AB değil Kürtler İslamiyetin yayılışında ön safhada yer aldılar. Osmanlı’da fetihlerin kahramanı, Kurtuluş Savaşı’nda Çanakkale'yi geçilmez kılan, Fransızları, İngilizleri, Rusları ve tüm düşmanları bu ülkeden def edenlerdir. Sonra rencide edildiler. Kürtlerin dostluğu Amerika’nın dostluğun daha önemlidir. Sorunu biz çözmeliyiz, AB değil... Selim Akıncı-Silopi Rahatça “ben Kürdüm” desinler Bir Türk olarak Türk devletinin Kürtlere karşı önyargılı olmamasını istiyorum. Kürtlerin isteklerini öğrenmesini, sorunlarını dinlemesini, kültürel haklarını tanımasını istiyorum. Kürtlerin rahatça “Ben Kürdüm” diyebilmesini istiyorum. Kürtleri yok saymanın hiç bir faydası yok. Vatanın bütünlüğü onları tanımakla korunur, yok saymakla değil. Birlik ve bütünlük Kürtleri kazanmakla gerçekleşir. Ersin Ocak Türk kelimesi tüm ülkeyi kapsar Türk kelimesi Kürtler, Lazlar, Aleviler ve Türkler Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaşmış ve herkes için olumlu sonuca ulaşmışlardır. Türkiye’yi bölmek isteyen dış güçler etnik farklılığımızdan yararlanıyorlar. Türk kelimesi bir halkı değil tüm milleti kapsamaktadır. Sorunlarımızı ABD gibi emperyalist devletler çözemez, ancak kendi içimizde çözebiliriz. Görkem Özdemir-Karşıyaka Çıkarılan yasalar gerçeğe dönüşsün Artık bu kafatasçılığı bırakalım, birçok can yandı, yetmez mi? Bir gerçek var, o da Kürtlerin var olduğu ve yaşamaya haklarının olduğu. İnsan nasıl beraber yaşadığı, beraber yediği, aynı havayı soluduğu insanları yok olmakla cezalandırır? Kültürünü, dilini yok sayar? Hükümete sesleniyorum: çıkarılan yasalar göz boyamak için olmasın, gerçeğe dönüşsün. Ümit Kıran-Denizli Kendilerini kanıtlamaları gerekmez Bazı güçler, göç dolayısıyla yaşadıkları kötü şartları kullanarak Kürt kardeşlerimizi kışkırtmaya çalışıyor. Tekrar birbirimize düşmeye gerek yok. Çünkü zaten kendilerini her konuda kanıtlıyorlar. Bugün birçok ilde, birçok alanda hatırı sayılır bir yüzdeye sahipler ve girdikleri işlerde söz sahibi olabiliyorlar. Herhangi bir kendilerini kanıtlama girişimine ihtiyaçları yok. Onlar zaten Türkiye'nin bir gerçeği. Kaan Aydıngül-Kütahya Edirneli ve Şırnaklı birlikte yanıyor Yazı dizinizden çıkardığım sonuç, Kürt okurlarınızın soruna daha ılımlı, daha kardeşçe, daha hümanistçe yaklaştığıdır. Karşı taraf daha katı, daha kışkırtıcı, hata Kürdü kabulenmeyip sorunu görmezden geliyor. Bu zihniyet Türkiye’ye yıllardır kaybettiriyor. Sonuçta Türküyle Kürdüyle kaybediyoruz. Yani Edirneli Şırnaklı ile birlikte yanıyor. Mehdi Ürper-İstanbul İçişleri Bakanı özbeöz Kürt Bizlerle aynı koşullara sahip olan insanlar neden ikinci sınıf muamelesi gördüklerini anlatıp dururlar? Geçmişi boş verin, şimdiki İçişleri Bakanı özbeöz bir Kürttür. Ülkeyi yönetenlerin yarısı Kürttür. Onların ülkesini işgal etmiş değiliz ki, toprak verelim de devlet kursunlar! Biz Erzurum’u Ermeni’ye, Rus’a bırakmadık ki teröristlere bırakalım! Bu hayaldan başka bir şey değildir. Adnan Koşar-Erzurum Birbirimize aşık bile oluyoruz Cumhuriyetimiz 81 yaşında. Dört kuşak, yüzlerce mevsim, onbinlerce günü geride bıraktık. Neyazık ki bugüne kadar birbirimize hiç değer vermemişiz. Ben bir Kürdüm, kimliğim, kültürüm ve tarihim belli, ben insanım. Türk arkadaşlarımla beraber çalışıyor, ortak konularda sevinip-üzülüyor, aynı havayı soluyor, bu ülkeyi seviyor ve birbirimizle aşk dahi yaşıyorken, kimliğimiz söz konusu olduğu zaman bazı çevrelerde Alzheimer hastalığı baş gösteriyor, birden herşeyi unutluyor. Beritan Ertunç-Mersin Kürtler de Türk milletindendir Bilemediğimiz kadar eski uygarlıklar ve millet kavramı Türk soyuyla birlikte varolmuştur. Kürt topluluğu tarih boyunca Türk milletinin içinde en büyük nufusa sahip ailelerden biridir. Pomaklar, Manavlar, Çerkezler gibi Kürtler de kardeşlerimiz, büyük Türk milletinin bir parçasıdırlar. Yakın tarihimizde yaşanan talihsiz olaylar ne Kürtlere ne de bir başka aileye maledilemez. Bu hassas konuda konuşmak için önce Çanakkale'yi, sonra Şırnak'ı, Hakkari'yi, Gevaş'ı, Siverek'i, Patnos'u, Eleşkirt'i gezmek, oradaki insanlarla konuşmak gerekmez mi? Murat Demir-Bursa Zayıf karın olmaktan çıkalım Türkiye özellikle 1925’ten sonra Kürtleri adeta hastalık boyutunda fobileştirmiştir. Tabii AB’ye üyelik kriterleri çerçevesinde bazı olumlu adımlar atıldı. Hep birlikte gördük ki bölünmüyoruz. Bu adımlar daha cesaretli atılmalı ve Kürtlerin Türkiye’nin zayıf karnı ve kaybettiren noktası olmaktan çıkartılmalıdır. Güç veren, güçlendirici konuma getirilmelidir. Bunun sayısız örneği ortak tarihimizde mevcuttur. (Kurtuluş Savaşı, Malazgirt Savaşı…) Fettah Özbay-Samsun


Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 1 22.01.2004
2 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 2 23.01.2004
3 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 3 24.01.2004
4 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 4 25.01.2004
5 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 5 26.01.2004
6 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 6 27.01.2004
7 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7 28.01.2004
8 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8 29.01.2004
9 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9 30.01.2004
10 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 10 31.01.2004
11 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 11 01.02.2004
12 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12 02.02.2004
13 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 13 03.02.2004
14 Türkiye’nin Kürt sorunu - 14 04.02.2004
15 Türkiye’nin Kürt sorunu - 15 05.02.2004
16 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16 06.02.2004

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı