Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12

02.02.2004 Vatan

ESKİ CIA YÖNETİCİSİ GRAHAM FULLER: “Gönüllülük temelinde yeni bir Osmanlı mümkün” CIA’de üst düzey görevler yaptıktan sonra analist olarak çalışan Graham Fuller Türkçe biliyor, Türkiye’yi de yakından takip ediyor. 1997’de Henri Barkey ile birlikte, dizimizle aynı adı taşıyan Turkey's Kurdish Question (Türkiye’nin Kürt sorunu) adlı kitabı çıkan Fuller ile Katar’daki ABD-İslam Dünyası Forumu sırasında karşılaştık ve bu röportajı yaptık: Kitapta neye vurgu yapmıştınız? Fuller: Türkiye’nin topraklarındaki farklı etnik grupların varlığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda olduğuydu. Bu sorun o kadar da çözümsüz değil. Kürtler aslında ayrı bir devleti çok da fazla istemiyorlar. Gerekli reformlar yapıldığı takdirde, talep ettikleri birçok şeye Türkiye’nin içinde de sahip olabilirler. Zayıf ve mutsuz bir Diyarbakır Türkiye için büyük bir tehlike yaratabilir ve kolaylıkla dış etki ve sömürülere açık olabilir. Türkiye’nin Irak, Suriye, İran, Rusya, Ermenistan ve Yunanistan gibi rakipleri bu durumu rahatlıkla kullanabilirler. Mutlu bir Diyarbakır ise Türkiye’yi güçlü kılar, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerin Kürt nüfusu için ideal bir örnek olabilir. Türkiye de sorunla ilgili bayağı bir yol katetti zaten. Son yedi yılda mı? Fuller: Hayır daha çok son iki yılı kastediyorum. Hem sorun doğru bir şekilde algılanmaya başlandı hem de çok iyi reformlar yapıldı. Dil reformu, konunun sağlıklı bir şekilde tartışılabilmesinin sağlanması akla gelen ilk örnekler. Kitapta değindiğimiz noktalardan biri de sivil ve özgür bir tartışma ortamının olmamasıydı. Artık konu kamuoyu önünde tabulaştırmadan ve güvenlik konuları bahane edilmeden tartışılabiliyor. Sonuçta bu konu sadece bir güvenlik sorunu değildir, esas olarak kültüreldir ve sivil toplumun sorunudur. Bu yüzden –hâla eksikleri olmasına rağmen- Türkiye’nin son birkaç yılda geldiği noktadan epey etkilendim. Umarım toplumun belli bir kesiminin konuyla ilgili korku ve şüpheleri de giderek azalır ve silinir. Irak savaşından sonra konuyla ilgili yeni bir sayfa açıldı. Türkiye reformlarla kendini bu yeni durumun kötü etkilerinden bir nebze koruyabildi. Irak karıştığı sırada reformlar yapılmamış olsaydı durum Türkiye için çok daha tehlikeli olabilirdi. Türkiye şimdi Irak’taki kaosla daha rahat baş edebilir durumda. PKK ismini dördüncü kez değiştirdi. Türkiye için hâla eskisi kadar önemli ve tehlikeli bir aktör mü? Fuller: İsimlerini değiştirip durmaları PKK’nın yeni bir gündem veya mücadele yöntemi arayışı içinde olduğunu gösteriyor. Bu yeni örgütü detaylı inceleyemedim ama bence ülke içinde amaçlarıyla ilgili yeni yaklaşımlar, ifade biçimleri oluşturmaya çalışıyorlar. Herhâlûkarda sorunu silahlı mücadeleyle çözmenin eskisi kadar kabul görmediği de bir gerçek. İşler tekrar kötü gitmediği takdirde bir sorun olacağını sanmıyorum ve kötü gideceğine de inanmıyorum. PKK liderleri Türkiye’deki sisteme eklemlenebilir mi? Fuller: İyi bir soru. Türk yetkililerinin tümü eski PKK yapısından ne kadar fazla insanı geri getirmek istediklerine karar vermek zorundalar. En ideali Öcalan’ı dahi sisteme kazandırabilmektir, ama bu nihai, belki de imkansız bir hedef. Kuzey Irak tüm Kürtler için yeni bir çekim merkezi oluyor gibi... Fuller: Bu gözleminiz büyük ihtimalle doğru, ama bu noktada “mutlu Diyarbakır” argümanına geri dönüyorum. Mutlu bir Diyarbakır, şu anda Türkiye’nin sorunla ilgili en büyük sigortası, ilacı; ne derseniz diyin. Öte yandan mutsuz bir Diyarbakır tehlikelidir. Türkiye’deki Kürtler, mutlu bir hayatları olduğunda, Irak’taki Kürtlerle iyi geçinmeye çalışacaklar, ama orada, eğer kurulursa, federal bir devletin ya da başka türlü bir oluşumun doğrudan bir parçası olmak istemeyeceklerdir. Zaten Irak hâlâ istikrarsız bir bölge. Türkiye Kürtleri neden bunun bir parçası olmak istesinler? AB’nin bir parçası olan demokratik bir Türkiye bölgedeki Kürtler için büyük bir çekim alanı olur, pek çok insan bunun parçası olmak isteyecektir; gönüllülük temelinde yeni bir Osmanlı İmparatorluğu bile yaratılabilir. Yani Türkiye aracılığıyla AB’nin parçası olabilirler. Türkiye’nin kırmızı çizgileri var. Federasyon ve bağımsızlık talepleri de bu kırmızı çizgiler arasında. Sizce bu bir domino etkisi yaratır mı ? Fuller: Dürüst konuşmak gerekirse Irak'ta işler pek iyi gitmez ve bir şekilde Kürt devleti kurulursa Türkiye askeri yaptırımla bile bunu engelleyemez. Böyle bir şeye kalkışması da çok büyük hata olur, çünkü bunun Türkiye’deki Kürt bölgesinde kestirilemez etkileri olur ve Kuzey Irak daha beter karışır. Türkiye, İran ve Suriye ile işbirliğine gitmek zorunda kalır ki bu kulağa çok da hoş gelmiyor. Daha doğru bir çözüm, yetkililerin bu konudaki korkularından sıyrılıp Türkiye’nin bir cazibe merkezi olabileceğine, reformlara ve AB üyeliğinin getirilerine, inanmaları ve kendilerine daha çok güvenmeleridir. Atilla Kıyat'ın sözleri tartışma yarattı Emekli Koramiral Atilla Kıyat’la yaptığımız röportajdaki “Türkiye bir sabah kalksa ve ‘Bu oyun bitsin artık, paydos. Açıklayın kardeşim resmen Kürt devletini, ilk tanıyan ülke de ben olacağım, sana da bu bölgede ağabeylik edeceğim. Senin en yakın komşun benim, benle çok iyi diyalog için ol ve ben senin denize açılışını da sağlarım, ticaretine de yardımcı olurum. Uzatılmış dost elini sıktığın müddetçe seninle dost kalırım, ama benim bu davranışımı istismar etmeye kalktığın zaman bu el rahatlıkla yumruk olup başına da inebilir. Bu güçteyim, senden korkmuyorum. Devlet mi istiyorsun, al sana devlet’ dese bir anda Türkiye üzerinde oyun oynamak isteyen herkesin oyuncağını elinden almış olur” sözleri geniş yankı uyandırdı. Bu konuda İshak Alaton ve Altemur Kılıç’ın tepkilerini dikkatinize sunuyoruz: İŞADAMI İSHAK ALATON: “Kıyat, cesur, dürüst, çok akıllı ve gerçekçi” TESEV Yönetim Kurulu üyesi, işadamı İshak Alaton, yazı dizimizde yer alan bazı röportajlar hakkında görüşlerini şöyle dile getirdi: “Yazı dizisinden bazı satırların altını çizmek isterim: Nebahat Akkoç ‘Bence Türkiyeli Kürt olmak bir ayrıcalıktır. Türkiye’de kadın olmanın da, Türkiye’de Kürt kadını olmanın da bir ayrıcalık olduğunu biliyorum’ diyor. İşte, en az Kürt kimliği kadar, Türk üst kimliği ile de gurur duyan saygın bir insan…. 24 Ocak tarihli Zaman Gazetesinde Eyüp Can yazıyor: ‘Kürtlerin, toplumsal anlamda Türkiye’ye entegrasyon gibi bir sorunu yok!’ Evet, ben de aynı fikirdeyim: Süryani, Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer birçok farklı etnik kökenli Türkler gibi… Sorun toplumda değil, yönetimde… Atilla Kıyat, cesur, dürüst, çok akıllı ve gerçekçi bir mantık sergiliyor: ‘Bu oyun bitsin artık, paydos. Açıklayın kardeşim resmen Kürt devletini, ilk tanıyan ülke de ben olacağım, sana da bu bölgede agabeylik edeceğim… Ben senin denize açılışını da sağlarım, ticaretine de yardımcı olurum.’ Yine Atilla Kıyat, boğayı boynuzlarından tutuyor: ‘Muhakkak ki bunların Kürt devleti kurmak ve Türkiye’nin bir bölümünü koparıp bu devletle (Kuzey Irak) birleştirmek gibi bir hedefleri olmuştur. Düşünce safhasında kaldığı müddetçe, eyleme dönüşmedikçe beni hiç rahatsız etmiyor.’ Atilla Kıyat kendine, topluma ve ülke yönetimine güven duyuyor. En üst rütbeye yükselmiş bir TSK mensubunun fikir özgürlüğü ve çağdaş demokrasi anlayışını bu kadar yalın ve açık ortaya koyabilmesi, beni şaşırtıyor ve sevindiriyor. TSK ile sivil toplum arasında olduğu varsayılan ve bence abartılan zihinsel mesafe hakkında umut veriyor. Terörle mücadele sırasında zarara uğrayanlara tazminat verilmesi yolunda Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in hazırladığı tasarı, geç kalmış olsa dahi, alkışlanması ve desteklenmesi gereken bir girişim… Kuzey Irak’ta son oniki yıl içinde oluşmuş durumu ve gerçekleri görmeyi reddederek altın bir fırsatı kaçırıyoruz. Kendine ve vatandaşlarına güven duyan bir yönetim tarzı sergilemiyoruz. Ürkek, kompleksli, belirsiz ve hedefsiz bir politika -veya politikasızlık- içinde patinaj yapıyoruz. Kıymetli zamanı heba ediyoruz. Toplum ve devlet olarak saygınlığımızı gölgeliyoruz. Bugüne kadar, sorunlarımızı yok sayarak, halının altına iterek, tartışmayı yasaklayarak, aykırı fikir üretenlere sopa göstererek, gerçekçi ve akıllı çareler üretme becerimizi toplum olarak geliştiremedik. Kendi başına en iyi yolu bulamayan, zekasını kullanamayan bir toplum olarak algılandık ve vesayet altında tutulduk. Ankara’nın bürokratik zihniyetli uleması, toplumu önyargılar, saplantılar ve korkularla kuşatmakla kalmayıp; kendi kabullerini bizlere 'tek doğru' olarak dayattı. Seksen yıl boyunca kapalı tuttuğumuz dolapları açıp havalandırmanın ve sağlıklı nefes almanın zamanı geldi. Nebahat Akkoç’ların, Atilla Kıyat’ların ve Eyüp Can’ların kıymetini bilelim ve onları yüreklendirelim.” GAZETECİ ALTEMUR KILIÇ: “Kıyat’ın yaklaşımı sığ ve yanlış” Gazeteci Altemur Kılıç, Kürt sorunu ve yazı dizimizdeki bazı röportajlar hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “Bugünkü Kürt bölücülük ve bağımsızlık hareketlerinin, TC Devletinin hataları neticesi olduğunu iddia etmek haksızlık ve kolaycılıktır. Hatalarımız belki olmuştur ama bunlar daha fazla Kürt bölücülerinin, özelikle Cumhuriyet’ten sonraki hareketleri neticesidir. Oysa Mustafa Kemal İstiklal Harbi’nde Kürt kardeşlerimizin hizmetlerine önem vermiş ve hep Kürt-Türk kardeşliğinden ve işbirliğinden söz etmişti. Ne var ki Cumhuriyet’in kurulmasından hemen önce ve sonra yabacılar tarafından da tahrik edilen Kürt isyanları Mustafa Kemal’i üniter TC milli devletini kurmaya ve çeşitli etnik gurupların yaşadığı ülkemizde, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ anlayışıyla milli entegrasyonu oluşturmaya sevk etti. Bu güzel yapıya nasıl nifak sokuldu? 1960’dan sonra ülkede kaynatılan cadı kazanından PKK terörü nasıl çıktı? Ve şimdi Milli Devletin altına, bu devletin temellerinden en önemlisi olan dil birliğine, AB’ye uyum uğruna, nasıl ve neden dinamitler kondu? 1919’da bölgeye gönderilen İngiliz ajanı Noel, Londra’ya ‘Kütlerde milli şuur-milliyetçilik yok ama biz biraz iteleyerek bunu yapabiliriz’ diye rapor yolladı. Nitekim dizi isyanları tahrik edip bugünleri hazırladılar. Liberal bazı yazarlarımızın ‘Kürt vatandaşlara’ reva gördüğümüz ‘kötü muameleleri, işkenceleri, haksızlıkları’ sıralayarak ‘bunlar yapılmasaydı, Kürt varlığı inkar edilmeseydi, PKK terörü yaşanmazdı’ yorumları çık sığdır. Bugün bağımsız Kürt devleti kurulması gündemdeyken, emekli bir koramiralin, Atilla Kıyat’ın, Kürt devletine olumlu bakması da bence aynı derecede sığ ve yanlıştır. AB’ye girmek uğruna bütün kırmızı çizgilerimizi sarartmak istiyor sayın Kıyat! AB uğruna Güneydoğu’ya da özerklik verilmesine, Ege’nin de Yunan Denizi olmasına sıcak bakarsa şaşırmayacağım! Netice her ne olursa olsun, bugün varılan noktada ‘Kürt prangasından-paranoyasından kurtulalım, Kürtleri kucaklayalım’ düşünceleri akademik ve romantiktir. Türkiye’ye sadık, ‘Türk olmaktan mutluluk duyan’ Kürt kardeşlerimizi zaten kucakladık, baş köşelere oturttuk -gene de yapmalıyız, ama nasıl olmuşsa artık gerçek şudur: Kürt milliyetçiliği cini artık şişeden çıkmıştır ve geriye sokmak mümkün değildir. Bir Kürt devleti, Kürt milliyetçilerine, Güneydoğumuzu da beraberlerinde alıp götürmek isteyecekleri bir çekim merkezi olacaktır. Bizim gayemiz, entel şıklık-liberallik uğruna onlara imkan vermek değil, ülkemizin bütünlüğünü ve birliğini korumaktır. Daha ötesi, Türkiye’nin de ‘Büyük Kürdistan’ olmasını önlemektir.” TÜRKİYE TARTIŞIYOR Yasalar farklı uygulanmamalı Karşılıklı güven çözüm için anahtardır. Şüpheyle yaklaşmak, özellikle bölgemizde yasaları farklı uygulamak çözümün önünde en büyük engeldir. Kürt realitesinin kabulü kamusal alanda yaşamsal bazı değişiklikler gerektirir. Yoksa herkes kendi evinde, dilinde konuşsun, şarkı söylesin anlamı çıkartılmamalıdır. Evrensel normlarla realitenin içeriğini doldurmak Türkiye’ye kazandıracaktır. Demokratik, kendi halklarını kucaklayan, farklı kültür ve inançların kendisini serbestçe ifade ettiği ve geliştirdiği bir Türkiye bölge insanın özlemidir. Şeyhmus Çakırtaş-Şanlıurfa Önce ahlak ve maneviyat Bence ekonomik sıkıntıdan çok bu kardeşlerimizin manevi sıkıntıları var. Oysa bu bölge, örf ve adetlerin, ahlaki değerlerin aile bazında daha sıkı uygulandığı bir yerdir. Ahiret inancına göre, bize “Müslüman mısın?” diye sorulacak. Irk bazında “Türk müsün, Kürt müsün?” diye sorulmayacak. Globalleşen dünyada bu sorunları gündeme getirmek çağdışıdır. Konuya manevi açıdan bakmak gerekir. Çöüzüm burada aramalıyız. Ali Karaoğlan-Kütahya Yok sayarak değil hallederek “Türkiye'de Kürt sorunu yok” diyenlere doğrusu şaşıyorum. Evet kardeşiz ama bir kardeşin büyüklük kompleksleri yüzünden birliğimize zarar veriyoruz. Biz Kürtler, ortak vatanda özgür birlekteliğimizle, Türk kardeşlerimizle yaşamak istiyoruz. Ancak bu sorunu yok sayarak değil hallederek yaşamalıyız. Sedat Yılmaz-Bağcılar Bizden Miloseviç çıkırtamazlar Bilim adamlarının mazlum bir halka aba altından sopa göstermeye hakkı olmamalı. Batı’nın Türkiye’de bir Miloseviç istediği konusundaki tespit koca bir yalandır. Batı o Miloseviç’i yargılıyor. Ümit Özdağ ve onun gibilerin yaratmak istediği bir Miloseviç’e izin vermeyeceğiz. Türkiye halkı izin verse bile Batı onu da Saddam gibi yakalayıp yargılayacaktır. Gıyasettin Başer-Denizli Kuş sütü mü istiyorlar? Bir Türk olarak kendilerini Kürt kabul edenlerin değişmediğini bir daha gördüm. Hür, özgür ve demokratik yaşayan bu topluluğun daha ne sorunu olabilir ki! Ballı lokma, kuş sütü, fındık, fıstıkla besleyip tepemizde mi taşıyacağız? Canım ülkeme ne verdiler ki istiyorlar? Lider dedikleri Öcalan Kürtçe bile bilmiyor. Murat Ergenç-Ankara Ben değil biz demeliyiz Dünyada en milliyetçi insanlar Türklerdir. İkinci de Araplar. Bu yüzden Kürtlerin sorununun çözülmesi imkansızdır. Ben demokratik biri olarak ülkede milliyetçilik olmasın derim. Vatansever olmak gerekir. Unutmayın ki dünyadaki tüm savaşlar bu idoloji yüzünden olmuştur. Onun için “ben” değil “biz” denmesi gerekir. Hüseyin Duvarcı-Bursa


Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 1 22.01.2004
2 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 2 23.01.2004
3 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 3 24.01.2004
4 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 4 25.01.2004
5 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 5 26.01.2004
6 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 6 27.01.2004
7 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 7 28.01.2004
8 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 8 29.01.2004
9 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 9 30.01.2004
10 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 10 31.01.2004
11 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 11 01.02.2004
12 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 12 02.02.2004
13 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 13 03.02.2004
14 Türkiye’nin Kürt sorunu - 14 04.02.2004
15 Türkiye’nin Kürt sorunu - 15 05.02.2004
16 Türkiye’nin Kürt Sorunu - 16 06.02.2004

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı