GAZETECİ CENGİZ ÇANDAR
“Özal, Apo dahil tüm PKK’lılara af çıkaracaktı”
Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi yazarı Cengiz Çandar, Kürt sorununu yakından ve yerinde izleyen isimlerden biri. Çandar’ın bir diğer özelliği Turgut Özal’ın danışmanı olması, hatta onunla Iraklı Kürt liderler arasında bir nevi arabuluculuk yapmasıydı:
Kuzey Irak tüm Kürtler için cazibe merkezi olabilir mi?
Çandar: Bu mümkün, çünkü Kuzey Irak, Kürt kimliğinin iktidar uygulama gücüne eriştiği bir uluslararası Kürt üssü gibi görünüyor. Daha ötesi Kürtlerin uzun yıllar kırılmış bulunan etnik gururları, sadece Irak Kürdistanı dedikleri bölgede değil, Bağdat yönetiminde de dönemde etkin güç sahibi olmaları nedeniyle iyice okşanıyor. Bu Irak dışındaki Kürtler için de geçerli. Kürt liderlerin Irak geçici yönetiminde üst düzey görev üstlenmeleri “Hikmet Çetin de Kürt kökenlidir, bizde genelkurmay başkanı, cumhurbaşkanı, başbakan da olabilirler” demeye benzemiyor. Çünkü Türkiye’de “Kürt kökenli” olarak bir şey olunuyor, Irak’taysa “Kürt” olarak
Bağımsız Kürt devleti söz konusu değil mi?
Çandar: Irak’ta şu an için değil. “Kafalarında ya da Irak’ın geleceğinde böyle bir ihtimal hiç mi yok?” derseniz, hayır var. Zayıf, şu anda üzerinde çalışılmayan bir ihtimal olarak var, ama nasıl var? Eğer güvenlik ortamı sağlanamaz, işler çığırından çıkarsa olabilir. ABD’nin uluslararası konumu, statüsü erozyona uğrarsa; yeni Irak’ın kurulması konusunda farklılıklar derinleşir ve önü alınmaz bir şekilde gelişirse üstünde bu ihtimal var.
Öcalan Kuzey Irak’taki gelişmelere karşı Ankara’ya işbirliği öneriyor. Türkiye’nin politikası ne olmalı?
Çandar: Öcalan’ın bu yaklaşımını kazıdığınız zaman altından büyük stratejik ufuklar değil çok basit bir şey çıkıyor: Irak’taki Kürt oluşumunun PKK’yı giderek anlamsız kılması ve Türkiye Kürtleri için de bir cazibe noktası haline gelip kendisini ıskartaya çıkarması endişesi. Çünkü
Kürtlerin sadece kuzeyde değil tüm Irak’ta yönetim fonksiyonları elde etmesiyle PKK, hiç olmadığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dahi sağlayamadığı bir şekilde marjinalleşmeye başladı. Apo kendi varoluş sorunu nedeniyle “Irak’ta Kürtler için iyi olan şey Türkiye Kürtleri için de iyi olur” denklemini bozuyor. Kendi gücü bu gelişmeyi alt etmeye yetmediği için de ofsayta düşüyor. Paks Amerikana’nın (Amerikan barışı) yerleştirilmesi egzersizlerinin yapıldığı bir dünyada ABD ile baş edebilecek bir gücü yok Apo’nun. ABD ve İsrail’e yönelik belli alerjileri kaşıyarak Türkiye’yi Iraklı Kürtlerin üstüne sevketme politikası çok anlamlı değil. Apo’nun kendisi açısından anlamlı olabilir ama Kürtlerin istikbali açısından çok anlamlı, geçerli bir tahlil değil.
Türkiye Irak Kürtleriyle stratejik ortaklık kurmak istese bile buradaki Kürtleri de işin içine katması gerekmez mi?
Çandar: Asıl sıkıntı da burada zaten. Çünkü Türkiye’de kredibilitesi olan Kürt siyasi kimliği ortada yok. Dönüp dolaşıyorsunuz İmralı’ya gidiyorsunuz. İmralı ise tam tersine bu sürecin önündeki engellerden biri. Bir yandan devletle onun Kürt vatandaşları arasında anlamlı bir köprü rolünü terör nedeniyle oynayamıyor; çünkü diyalog mümkün değil. DEHAP da, Türk devletinin kendi fren mekanizmaları yüzünden etkili olamıyor. Burada iş, Türkiye’nin AB normlarına uymak için Kürtlere bazı hak ve özgürlükler tanımasına kalıyor.
AKP tüm ülkede oylarını artırırken neden Güneydoğu’da çok etkili değil?
Çandar: Bir kere AKP yönetimi Türkiye’nin bir Kürt meselesi olduğunu; hele federal bir Irak içinde özerk ve kimliğini kuvvetle vurgulayan bir Kürt oluşumunun doğmakta olduğunu itiraf edebilme noktasında değil. Türkiye Kürtleri “Irak Kürtlerine mi, yoksa AKP hükümetine mi yakınlık duyar?” sorusuyla karşılaştıkları zaman haliyle birincisine meyledebilirler. İkincisi, Türkiye’deki Kürt camiası üzerinde PKK-KADEK’in etkisi kırılmadan AKP’nin Kürtleri harekete geçirebilme şansı yok. Çünkü AKP’nin Kürtleri de PKK-KADEK’in yarattığı iklimden etkileniyor. Bu yüzden mesela Irak’taki oluşumlara mesafeli ve soğuk davranıyorlar.
Turgut Özal’ın kafasında Irak Kürtlerini kazanıp onlar üzerinden Türkiye’yi Irak’ta etkili kılmak mı vardı
Çandar: O vizyon vardı. Özal pratikten teoriye giden bir adamdı, “kervan yolda düzülür” mantığıyla, sınama yanılma yöntemiyle sonuca vara vara gidiyordu. Körfez Savaşı çıktığı zaman Saddam’ın yıkılacağı ve Irak’ı bilinen haliyle Irak yapan zeminin ortadan kalkacağını sezdi. Buna bağlı olarak Irak Kürtlerinin çok fonksiyonel yeni bir unsur olarak sahneye çıkacağını gördü. Bu nedenle geleneksel politikayı değiştirip Irak’taki yeni oluşuma Türkiye’nin hızla adapte olmasını tasarladı. Bunun Türkiye’deki Kürt meselesine olumlu bir izdüşümü olacağını kavradı. Çünkü en azından Türkiye Kürt kimliğini ve sorununun varlığını tanımış olacaktı. PKK’yı da bu arada halledebileceğini düşündü. Fakat zaman içinde Irak Kürtleriyle yakınlaşmanın yetmeyeceğini, devletin Türkiye Kürtlerini kabul ederek hareket etmesi gerektiğini düşündü. Eğer ölmeseydi ortaya atacağı formül, geniş kapsamlı bir af çıkarmaktı. PKK'yı dağdan indirmek ve PKK’lıları Türkiye’nin siyasi sistemine entegre etmek istiyordu. Bu yasaya, beş yıllık geçiş döneminden sonra Abdullah Öcalan dahil PKK liderlerinin de aftan yararlanabileceğine dair bir hüküm eklemek istiyordu.
Yasal siyaset yapabileceği bir zemin hazırlamak da dahil miydi buna?
Çandar: Evet. Kafasında, hakkında takibat bulunmayan ve yönetim sorumluluğu taşımayan PKK’lıların derhal affedilerek seçme, seçilme bütün haklarıyla normal vatandaşlar haline sokulması; Abdullah Öcalan ve PKK liderlerinin geri kalanının da, beş yıl içinde hiçbir suç işlemedikleri, haklarında soruşturma, takibat olmadıkları takdirde aynı statüye sahip olabilmeleri vardı.
Öcalan’ın bundan haberi var mıydı?
Çandar: Hayır, yoktu.
ESKİ BAYINDIRLIK BAKANI ŞERAFETTİN ELÇİ:
"PKK K. Irak’ta Öcalan’dan ayrı bir çizgi izliyor"
Türkiye’de, Barzani ailesine en yakın isimlerden biri Eski Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi’dir. Kapatılan Demokratik Kitle Partisi’nin de eski genel başkanı olan Elçi ile Kuzey Irak ve Türkiye’ye etkilerini konuştuk.
Kürt sorunu Irak’la birlikte çok farklı bir mecraya akarken Türkiye bir bekleme içinde sanki. Türkiye Kürtlerinin ilgisi nasıl bu duruma?
Elçi: Türkiye ve Irak’taki Kürtler arasında rahmetli Barzani’nin 1961’de başlattığı devrimden beri çok sıkı bir bağ var. Oradaki hareketler Türkiye Kürtlerinin her zaman ciddi ilgi odağı olmuştur. Ulusal hakların kazanılması açısından oldukça mesafe aldılar ve adeta Türkiye’deki Kürtler için bir umut ışığı oldular. Tabii PKK hareketinin oraya, olaylara bakışları biraz farklı. Bu yüzden aralarında çatışmalar çıktı. Şu anda gelişmelerin hangi noktaya varacağını izliyoruz.
Nasıl bir mecraya akıyor Irak’taki gelişmeler?
Elçi: Kürtlerin temel siyasi hedefi demokratik bir Irak’tı. Federatif Kürt yönetimi fiilen 1992’den beri sağlanmış durumda. Bu giderek hukuki ve siyasi bir statü de kazandı. Tabii bu iki toplumlu federatif bir yapı olacak. Şu anda Kürtler için önemli bazı problemler var. Özellikle Kürdistan’ın sınırının tespiti. Kürtler tarih boyunca sahip oldukları kendi ülkelerine yeniden sahip olmak istiyorlar. Bunun nasıl çözüleceği kesinleşmiş değil. Eğer Araplar gevşek federasyona çok ciddi direnç gösterirlerse Kürtler bağımsızlık talep edebilirler.
Öcalan Irak’ta ilkel bir Kürt milliyetçiliği eliyle yeni bir İsrail yaratılmaya çalışıldığını söylüyor...
Elçi: Öcalan’a olan saygı, bağlılık devam etmesine rağmen örgüt sanki onun görüşlerinin dışında ayrı bir çizgi sürdürüyor gibi geliyor bana. Mesela Öcalan’ın söyledikleri ile “Başkanlık Konseyi”nin fiili tutum ve davranışları arasında bir çelişki var gibi görünüyor. KADEK yöneticileri hem Iraklı Kürt yönetimi hem de ABD ile iyi ilişkiler sürdürme çabasındalar.
AKP hükümetini nasıl görüyorsunuz?
Elçi: Şu anda herhangi bir açılım işareti yok. Yalnız, AKP fanatik Kemalistler gibi şoven milliyetçi bir duyguyla hareket etmiyor. Böylece aklıselimle hareket etme şansı daha yüksek. Ne var ki bu konularda söz sahibi olan ne yazık ki sivil hükümetler değil. Kuzey Irak politikası 1996 Ankara Anlaşması’yla tamamen Genelkurmay’a, hatta Özel Kuvvetler Komutanlığı’na terkedilmiş durumda. AKP’nin o gücü kontrol altına alma şansı nedir? O konudaki iradesi, kendine güveni nedir? Bilemiyoruz. AKP bu konuda kendini yetkili ve etkili gerçek bir iktidar gibi görebilirse daha akılcı hareket edeceğine inanıyorum. Ancak son günlerde gerek Başbakan Erdoğan’ın, gerek Dışişleri Bakanı Gül’ün haksız ve tehditkâr söylem ve tutumları Iraklı Kürtlerde ciddi rahatsızlık ve gerginlik yaratmaktadır. Türkiye Iraklı Kürtlere karşı izlediği sert ve düşmanca politikayı terk etmeli. Türkiye’nin oradaki Kürt kazanımlarını engelleme, Türkmen azınlığını ön plana çıkarma yaklaşımları Türkiye’deki Kürtlerde derin ve yaygın rahatsızlık yaratmaktadır. Kırmızı çizgiler temelinden yönetilecek bir siyaset Türkiye’nin çok muhtaç olduğu ulusal bütünlüğü zedeler, hatta parçalanmasını da beraberinde getirir.
AB süreci belli bir noktaya geldiği zaman bu sorun otomatik olarak çözülebilecek mi?
Elçi: Ona şüphe yok. Ama Türkiye AB üyesi olabilecek mi, bütün sorun bu. Türkiye’nin AB üyesi olabilmesi için onun moral değerlerini özümsemesi, benimsemesi lazım. Türkiye halen o noktadan çok uzak. Zaten o noktaya geldiği zaman Kürt sorununu çözmekten yana sıkıntısı olmaz. Kürtlerin büyük bölümünün talebi bağımsız Kürdistan değil, kendi kimlikleriyle, özgür ve eşit vatandaşlar olarak bu devlette yaşamak istiyorlar. Devlet yönetiminde söz sahibi olmak istiyorlar. AB Kürtlerin taleplerine büyük oranda cevap veriyor.
Kuzey Irak’taki gelişmeler PKK’nın etkisini azaltıyor mu?
Elçi: Yaygın Kürt çevrelerinde PKK bir kurtuluş umudu olmaktan çıkıyor. Bu yavaş yavaş hissediliyor ve yaygınlaşıyor. PKK’nın izlediği çizgi dışında, daha liberal, demokrat, dünyayla zıtlaşmayan, çatışmayan bir anlayış Türkiye’deki Kürtlerde daha fazla rağbet görmeye başlıyor.
İP GENEL SEKRETERİ M. BEDRİ GÜLTEKİN:
“Kürt sorunu, Emperyalizme karşı mücadele sorunudur”
İşçi Partisi Genel Sekreteri Mehmet Bedri Gültekin’in Kürt sorunu hakkındaki değerlendirmesi özetle şöyle:
“Musul ve Kerkük’e toplam olarak bakıldığı zaman Kürtler azınlıkta, Türkmenler ve Araplar çoğunlukta. Ama bu iki şehir ABD’nin marifetiyle Barzani ve Talabani’ye teslim edildi. Şimdi Kerkük’ün demografisini değiştirme operasyonu yürütülüyor. ABD, Birinci Körfez Savaşı sonrasında kurduğu kukla devleti şimdi resmileştirme aşamasında. ABD bu kukla devlete mecbur ve mahkumdur. Aynı şekilde İsrail de ABD’nin bu kukla devletine muhtaçtır. Bush ve Şaron Ortadoğu’da geleceklerini bu kukla devletin varlığına bağlamışlardır. Çünkü ABD Irak’ın geri kalanına hiçbir zaman hakim olamayacağını görmüştür. Öte yandan Ortadoğu ve Orta Asya’nın petrol ve enerji havzalarını kontrol edebilmek için ikinci bir İsrail’e ihtiyacı vardır.
4 milyonluk nüfusuyla bu kukla devlet, Kerkük ve Musul’u da içine alsa; Türkiye, İran ve Suriye ile çatışarak varolamaz ve yaşayamaz. Onun için Türkiye, İran ve Suriye’ye doğru genişlemek zorundadır. Yanlış anlaşılmasın, bu genişleme Kürtlerin değil, ABD’nin ve İsrail’in genişlemesi olacaktır.
ABD, Kuzey Irak’ta PKK’lıları niçin tutuyor? Paul Bremer Bağdat büyükelçimiz Osman Paksüt’e randevu bile vermiyor. Vaşhington büyükelçimiz Loğoğlu ‘ABD’nin kulağı bize kapalı, Barzani ve Talabani’ye açık’ diye feryat ediyor.
11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, Neçirvan Barzani’nin Türk Ordusu’na yönelik tehditleri, PKK’nin Kıbrıs ve AB sürecine paralel olarak dillendirdiği ‘silahlı mücadeleye başlarım’ tehditleri, bunların hepsi ABD’nin Türkiye’ye yönelik niyetinin ne olduğunu gösteriyor.
Tarihleri boyunca büyük acılar çekmiş Kürtler açısından böyle bir konuma düşmüş olmak büyük bir trajedidir. Kürtler birlikte yaşadıkları bölge halklarıyla birleşerek ABD’yi kovdukları zaman Kürt sorunu eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve birlik temelinde çözüm şansına kavuşacaktır.”
TÜRKİYE TARTIŞIYOR
GAP en kısa zamanda bitmeli
Türkiye’nin bölünmesi bu ülkede yaşayan bütün insanlarımıza en büyük kötülük olur. Türkiye’nin en büyük sorunu işsizliktir. Bu Doğu ve Güneydoğu’da daha fazladır. Aç insanı her yöne çekmek daha kolaydır. Bunu da dış güçler çok iyi yapıyor. Bu nedenle GAP’ın tüm birimleriyle en kısa zamanda bitmesi şarttır.
Burhan Durdu-Ankara
Kürtçe şarkıya tahammülsüzlük
Cumhuriyetin kurulmasında temel rol oynayan halklardan biri de Kürtlerdir, ama nedense yıllardan beri inkar edildiler, dilerini özgürce kullanamadılar. Fedon Yunanca, Sertab Erener İngilizce şarkı söyledi, durum Kürtlere gelince kıyametler kopuyor. İbrahim Tatlıses, Ferhat Tunç Kürtçe şarkı söyledikleri için hedef tahtası oldular. Kürtlere neden ikinci sınıf muamelesi yapılıyor? Bu ülkenin vatandaşı değiller mi?
Naim Eser-İstanbul
Kanaat önderi dedikleriniz içimi daralttı
Bugün Türkiye ve Ortadoğu’nun temel sorunu olan Kürt sorununu konu alan yazı dizinizi görünce sevincimi gizleyemedim, ancak “kanaat önderi” diye lanse ettiğiniz kişilerin, Kürt sorununu sorun olmaktan çıkaran, sorunu yerel yöneticiler düzeyine indirgeyen, sadece ekonomik bir sorunmuş gibi lanse eden, Kürtçe yayın ve öğrenim düzeyi ile sınırlayan, bugün dünya devletlerinin bile ciddiye aldığı, onlar olmadan Irak ve Ortadoğu’ya barışın gelmeyeceğine inanılan liderlere bir aşiret lideri gözüyle bakan yaklaşımlarını okudukça içim daralmadı dersem yalan olur.
Şahin Ayaz-Ankara
Anadolu bir gül bahçesidir
Kendilerini “Türkçüler” diye tarif eden anlayışlar, hangi dünyada yaşıyorsunuz? Anadolu bir gül bahçesidir. Bu bahçede kırmızı da, pembe de, sarı da, mor da vardır. Kırmızı gülü kopardığınızda yerinde yine kırmızı, sarıyı kopardığınızda yine sarı çıkar. Gül bahçesinde tek renk yoktur. Anadolu tıpkı doğa gibi çok çeşitlidir. Bu bahçede Türkler, Lazlar, Çerkezler, Asuriler, Süryaniler ve Kürtler birer renktirler. Çeşitliliğimiz zenginliğimizdir. Kafatasçılık tarihin çöplüğündeki yerini çoktan almıştır. Doğayla, bilimle oyun olmaz...
Hakan Ateş-Bursa
Bundan böyle bize karışmasınlar
Bazı hastalıkların tedavisi için insanlardan bir parça alırlar. Bu parça üzerinde çalışarak bir rapor verilir ve ona göre bir karara varılır. Bizim üzerimizde çalışan acemiler, sözde kanserli bir vücuttan peşin kararla parça aldılar ve ancak 80 yıl sonra bir kanser uru olmadığımıza karar verdiler. Bu karara varılıncaya kadar da vücudumuz delik deşik edildi. Bundan böyle bize karışmasınlar.
Medeni Arslan-Batman
Lütfen Çerkezleri bulaştırmayın
Türkiye’de Kürt değil Kürtçülük sorunu vardır. Ben Çerkez asıllıyım, ama Atatürk’ün dediği gibi “Ne mutlu Türküm” diyorum. Eleştiri yazanlar lütfen biz Çerkezleri karıştırmasın bizi alet etmesinler. Bu ülke bize de Kürtlere de kucak açtı, ama biz onlar gibi ekmek yediğimiz tekneyi kirletmiyoruz. Gürcü, Ermeni vb. vatandaşların da aynı şekilde düşündüğünü biliyoruz. Herkes kendine baksın lütfen.
Ayşe Taşabat-Üsküdar