Sinan Ateş davası pek çok şeyi değiştirebilir

17.06.2024 medyascope.tv

17 Haziran 2024’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. 1 Temmuz’da Ankara’da çok önemli bir duruşma başlayacak. Sinan Ateş sûikasti dâvâsı başlayacak. Şimdiden bu konuda bir yığın spekülasyon yapılmaya başlandı. Meselâ ülkücü gazeteci –ama MHP dışında– Yavuz Selim Demirağ diyor ki: “O gün oraya Ülkü Ocakları yığınak yapacak ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in duruşma salonuna girmesini engellemeye çalışacak”. Bu kadar cüretkâr bir çıkış yaparlar mı bilemiyorum. Herhalde güvenlik güçleri en azından buna izin vermeyecektir, deneseler de. Fakat şunu özellikle vurgulamak lâzım; Sinan Ateş Ülkü Ocakları Başkanı’ydı. 9 Ocak 2019’da Olcay Kılavuz’un yerine geçti ve 2 Nisan 2020’de de bıraktı. Yani bir yılı biraz aşkın bir süre Ülkü Ocakları genel başkanlığı yaptı, aslında akademisyen birisi. Neden ayrıldı? Akademik çalışmalarına ağırlık vermek için ayrıldı diye de söylendi; ama bir şekilde, Devlet Bahçeli’nin onun orada kalmasını istemediği de söylendi. Bir şeyler olduğu kesin; ama sonuçta Ülkü Ocakları’nın bir yılı aşkın süre başkanlığını yapmış birisi. Ve kendisi 30 Aralık 2022’de, Ankara’da gündüz vakti katledildi, bir sûikaste kurban gitti ve kurban gittiği andan îtibâren, Ülkü Ocakları hiçbir şekilde Sinan Ateş’e sâhip çıkmadı. Ülkü Ocakları içerisinde yer alan, onu seven insanlar sâhip çıktı; ama ne Ülkü Ocakları’nın ne de MHP’nin bu konuda bir tâziye mesajı paylaştıklarını görmedik, bu konunun tâkipçisi olduklarını da görmedik. Normal şartlarda bir Ülkü Ocakları başkanının öldürülmesinde gözler neye çevrilir? Rakip siyâsî gruplara çevrilir, yani diyelim ki sol gruplara ya da Kürt hareketine vs.. Ama burada öyle olmadı. Burada, Sinan Ateş olayı olur olmaz, gözler hemen başka ülkücülere, yakın çevresine, düne kadar birlikte hareket ettiği bâzı isimlere çevrildi ve zâten MHP ve Ülkü Ocakları’nın bu konuda herhangi bir üzüntü beyânına girmemeleri işleri biraz daha karıştırdı. Şimdi aradan geçen onca zaman sonrasında, Ülkü Ocakları Sinan Ateş dâvâsına gidiyor — ki MHP bunu açık açık söyledi: “Biz orada olacağız” dedi. Yani cenâzesine değil, dâvâsına gidiyorlar. Bu başlı başına çok önemli bir soru işâreti. Sinan Ateş meselesinde, açıktan ya da örtülü bir şekilde birçok MHP’linin ismi geçti. Ülkü Ocakları içinden birtakım isimler, özellikle Sinan Ateş’ten bir önceki genel başkan olan Olcay Kılavuz — ki daha sonra MHP milletvekili oldu; bir sonraki seçimde seçilemedi ama Devlet Bahçeli’nin danışmanı oldu, sonra da danışmanlık görevinden alındı. Geçen TGRT Haber’e konuşmuş ve demiş ki: “Gelsinler, benim ifâdemi alsınlar”. Bu zamâna kadar bunu yapmış olduğuna tanık olmamıştık. Neyse. Şimdi bu olay başlı başına ilginç bir seyir izledi. 2022 sonunda işlenen bir cinâyet var, gündüz gözüyle işlenen siyâsî bir cinayet bu. Yani burada birilerinin “mafya vs. hesaplaşması” gibi bir iddiada bulunabileceği bir durum söz konusu değil; siyâsî bir cinâyet bu. İddianâmesi de hazırlandı; ama iddianâmede bu olayın siyâsî boyutu hakkında pek bir şey yok. Ama buna rağmen bu olay, bu sûikast ve soruşturması ile dâvâsı, Türkiye’de siyâseti çok ciddî bir şekilde karıştırıyor.
Ne oldu bakalım: Bu cinâyet 2022 sonunda, 30 Aralık’ta işlendi. Daha sonra o dönem İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener biraz tereddütlü bir şekilde dâhil oldu olaya. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu biraz daha atak davrandı. Daha sonra Meral Akşener biraz daha yüksek sesle bu olayı konuşmaya başladı ve Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’e Meclis’te bir tür danışmanlık verildi. Ama olay bir şekilde beklemeye alındı. Herhalde şöyle bir hesap yapıldı: 2022 sonunda oluyor bu; 2023 Mayıs’ında seçim olacak ve seçimde birçok şey değişecek ve değişmeyle birlikte Sinan Ateş olayı da bütün yönleriyle araştırılacak. Böyle bir beklenti içerisine girildi; ama olmadı. Seçimden Erdoğan ve Bahçeli bir kez daha galip çıktılar ve Sinan Ateş olayı unutulmaya başlandı. Birtakım arkadaşları, eski bâzı Ülkü Ocakları başkanları bu olayı gündemde tutmaya çalıştılar. Eşi, sosyal medya üzerinden, bâzı medya kuruluşları üzerinden daha yüksek sesle konuşmaya başladı. Ama olay bir anlamda kaderine terk edildi diyebiliriz. Fakat 31 Mart yerel seçimlerinin ardından tekrar bu olay bizim gündemimize çok ciddî bir şekilde girdi. Çünkü bu seçimden CHP çok net bir şekilde birinci parti olarak çıktı. Erdoğan ve ortağı Bahçeli çok net bir yenilgi aldılar, birçok belediyeyi kaybettiler ve CHP’nin gerisinde kaldılar. İlk defa CHP birinci parti oldu ve Türkiye siyâsî anlamda birtakım değişikliklerin beklentisi içerisine girdi. Özellikle de Özgür Özel’in talebi üzerine Erdoğan’ın kendisine AKP Genel Merkezi’nde randevu vermesi ve Erdoğan tarafından yumuşama sözünün edilmesi, Özgür Özel tarafından ise “normalleşme” denmesiyle birlikte, Cumhur İttifâkı’nın birçok nedenle dağılabileceği yorumları yapılmaya başlandı ve yeni bir tür CHP-AKP işbirliği, ittifâkı mı oluyor gibi bir beklenti oluştu. Biliyorsunuz, papatya falı gibi, “Cumhur İttifâkı dağılacak mı, dağılmayacak mı?” diye her gün peş peşe açıklamalarla hâlâ karşınıza çıkıyor. Burada Özgür Özel çok stratejik bir hamle yaptı ve Sinan Ateş dosyasını tekrar açtı, olayı tekrar sâhiplendi. Ayşe Ateş daha özgüvenli bir şekilde konuşmaya başladı. Özgür Özel, Ayşe Ateş’le yaptığı görüşmelerin ardından Ayşe Ateş’i kabul etmesi için Erdoğan’a bir tür ricâcı oldu. Zâten Ayşe Ateş’in en son Özgür Özel görüşmesinden çıktıktan sonra yaptığı açıklamanın en çarpıcı yönü şuydu: “Sayın Cumhurbaşkanı’yla görüşmek istiyoruz, ama engelliyorlar” demişti. Erdoğan, Ayşe Ateş'’le görüştü. Daha sonra Özgür Özel geçtiğimiz salı günü Erdoğan’la görüştü ve Erdoğan, Özgür Özel’le görüşmesinin ardından Ayşe Ateş’i ve kızını Beştepe’de kabul ettiği fotoğraflar paylaşıldı ve olayın tâkipçisi olacağını söyledi.
Bu görüşme kimilerine göre Erdoğan’ın bir tür gaz alması. Yani “Burası hukuk devletidir” vs. deyip topu yine yargıçlara ve savcılara atıp, olayın devâmını getirmeyecek olması şeklinde yorumlandı. Ama bir taraftan da pekâlâ bir şeylerin değişebileceği olarak da görüldü. Ben açıkçası ikinci kısma daha yakınım. Beni saf buluyor olabilirsiniz. Erdoğan’ın Bahçeli’yi karşısına almak istemeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Tabiî ki bütün bunlar var. Ama şunu da unutmayalım ki Sinan Ateş sûikasti ve dâvâsı şu hâliyle MHP ve Ülkü Ocakları’nın en zayıf karnı. Nereden bunu çıkartıyorum? Çünkü bakıyorsunuz, gerek Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, gerek Devlet Bahçeli’nin kendisi, bir başka önemli isim olan Genel Başkan Yardımcısı Ulvi Yönter, bunlar sürekli olarak Sinan Ateş dâvâsıyla ilgili bir şeyler söylemeye çalışıyorlar. “Menfur hâdise” diyorlar ve burada birilerinin MHP’yi işâret ettiğini söylüyorlar. Bir ara biliyorsunuz, Sinan Ateş dâvâsı nedeniyle açık açık isim vererek gazetecileri ve medya kuruluşlarını hedef gösterdiler,. Bitmedi. Her açıklamada, meselâ Devlet Bahçeli’nin en son yaptığı uzun açıklamayı biliyorsunuz; orada, “AKP ile CHP pekâlâ ittifak kurabilir” dediği açıklamada da Sinan Ateş meselesi var. Bu şu anda MHP’nin kırmızı çizgisi olmuş durumda ve burada çok büyük bir tedirginlik var. Bu tedirginliğin nedeni; meselâ geçen Özgür Özel doğrudan MHP’den iki ismi, Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’ın adlarını açık açık telaffuz etti. Daha önce bu isimleri Ümit Özdağ da bir şekilde, “Devlet Bahçeli’den sonra MHP’nin başına geçmek isteyenler” diye telâffuz etmişti. Bir şekilde bu hareketi “böl-parçala-yönet” şeklinde taktikler de olabilir; ama bir şeyler üstü kapalı bir şekilde söyleniyor ve baktığımız zaman, bu dâvâ gerçekten bir şeylerin dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor. Şu iddianâmeyle hayır, şu iddianâmeyle hiçbir şey olmaz; ama bir siyâsî irâde gösterilirse, özellikle Erdoğan tarafından ya da Erdoğan’ın vereceği tâlîmatlarla –“Bakanım” diyor ya; “Benim Adalet Bakanım, benim İçişleri Bakanım” diyor–, bakanlarına vereceği tâlîmatlarla birtakım yeni adımlar atılacak olursa, yeni gözaltılar, yeni açıklamalar, ifşâlar ve tabiî ki iktidar medyasının olaya dâhil olması… Şu âna kadar Sinan Ateş olayıyla ilgili bütün soruları soranlar, muhâlif diye bilinen medya oldu. Ve ilginçtir, Sinan Ateş olayının aydınlanmasını isteyen iktidar içerisindeki kişiler ve bürokratlar da bu medyayı beslediler. Bir şekilde onlara birtakım materyalleri, bilgileri ve diğer elde ettikleri görüntüleri, kayıtları ilettiler. Yarın öbür gün eğer iktidar yanlısı birtakım gazetelerde, televizyonlarda veya sosyal medya hesaplarında Sinan Ateş’le ilgili birtakım çıkışlar, haberler veya manşetler görürsek, o zaman işte bir şeylerin değişeceğini anlayabiliriz.
Şu hâliyle baktığımız zaman, 1 Temmuz başlangıcı îtibâriyle gerçekten kritik bir dönüm noktası olacak, herkes gücünü orada göstermeye çalışacak, özellikle MHP ve Ülkü Ocakları. Bir şekilde en iyi bildikleri şey, güç gösterisiyle birtakım gelişmelerin önüne almak isteyecekler. Bunu kestirmek hiç zor değil. Ama Özgür Özel’in 31 Mart sonrasında Sinan Ateş dosyasını yeniden gündeme getirmedeki mahâreti devam ederse, birdenbire… İşte o fotoğraf çıktı: Erdoğan’ın Ayşe Ateş ve kızlarıyla birlikte Beştepe’deki, Saray’daki fotoğrafı çıktı. Bu fotoğraf herhalde MHP’lileri çok kızdırmıştır. Düşünün, 30 Aralık 2022’de işlenen bir cinâyet var ve o zamandan beri Erdoğan’a ulaşmaya çalışan bir âile var. Ve o âile ne kadar zaman sonra nihâyet Erdoğan’a ulaşabiliyorlar. Demek ki bir şeyler değişti. Yani Erdoğan o zamâna kadar Ayşe Ateş’i, Ateş âilesini yoğunluğu nedeniyle kabul etmemiş değil siyâsî nedenlerle kabul etmemişti; şimdi ise siyâsî nedenlerle kabul etti. Ve bu siyâsî nedenlerin gelişmesi durumunda, işte o zaman dananın kuyruğu kopabilir. Ve benim gördüğüm kadarıyla, Sinan Ateş dâvâsı Erdoğan’ın elinde bir kart hâline geldi, Özgür Özel’in elinde bir kart değil. Özgür Özel şu hâliyle bu olayı gündeme getirerek MHP’yi biraz stres altında bırakıyor olabilir; ama sonuçta iktidarda olmadığı için hiçbir şey yapamaz. Ancak Erdoğan iktidarda ve bürokrasiyi büyük ölçüde kontrol ediyor. Tam anlamıyla değil; çünkü özellikle darbe girişiminin ardından devletteki ülkücü kadrolaşmanın önünü iyice açtı ve bu anlamda bürokraside bâzı durumlarda kendisine karşı birtakım dirençler de pekâlâ olabilir. Ama Erdoğan isterse, bu kartı MHP’ye karşı çok ciddî bir şekilde kullanabilir. Bir husus, MHP’nin iktidardaki payını azaltmak için kullanabilir –ki ilk akla gelen bu–; ama bir diğer husus ise, MHP’li bir iktidârı sonlandırmak istiyorsa –şu gün îtibâriyle böyle bir istek gözükmüyor, ama bir ihtimal olarak var–, bunu istediği andan îtibâren, işte o zaman Sinan Ateş sûikasti Erdoğan’ın işini çok kolaylaştıracak. O halde 1 Temmuz’u beklemek ve orada kimin nasıl pozisyon aldığını görmek lâzım. Eğer orada Sinan Ateş âilesinin istediği türden birtakım gelişmeler yaşanırsa, o zaman Cumhur İttifâkı’nın geleceğinin de ciddî bir şekilde tehdit altında olduğunu düşünmemiz için elimizde bayağı bir malzeme olur. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler ve iyi bayramlar.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
30.06.2024 “Tertemiz bir Cumhuriyet kadını”: Ayşe Ateş
23.06.2024 Cumhur İttifakı’nın ömrü uzun değil
23.06.2024 Edip Yüksel ile söyleşi: Dindarlar ve CHP
22.06.2024 Fethullah Gülen’in yerini kim alacak?
21.06.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (219): Diamond Tema olayı - Adalar’da minibüs tartışması - Ekonomik kriz sürüyor
20.06.2024 İzleyicilerle bayram sohbeti
18.06.2024 Aydın Sezgin ile söyleşi: İYİ Parti’nin bir geleceği var mı?
17.06.2024 Sinan Ateş davası pek çok şeyi değiştirebilir
17.06.2024 Avrupa’daki seçimler bizi niçin ve nasıl ilgilendiriyor? Aydın Sezgin ile söyleşi
16.06.2024 “AK Parti içindeki gayri memnun kesim” ve “bürokratik vesayet” ile mücadele iddiaları
30.06.2024 “Tertemiz bir Cumhuriyet kadını”: Ayşe Ateş
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı