Lideri Velioğlu’nun öldürülmesiyle darbe yiyen Hizbullah yaralarını sarıyor

17.01.2001 Cumhuriyet

Bitmeyen tehlike


Hizbullah örgütünün kurucusu ve tek otoritesi Hüseyin Velioğlu öldü, arşivi devletin eline geçti, üst düzey kadrolarının büyük bir çoğunluğu, yüzlerce militan ve binlerce sempatizanı yakalandı; mali ve lojistik gücü, buna bağlı olarak eylem kabiliyeti iyice azaldı. Öte yandan yaklaşık yirmi yıl boyunca Güneydoğu’da kök salmış olan örgüt, kitle tabanını büyük ölçüde koruyor. Çoğu yakalanma korkusu içinde olsa da ellerinin altında ciddi bir silah stoku bulunduğu sanılan yüzlerce militana sahip. Sonuçta Beykoz operasyonundan bir yıl sonra Hizbullah yaralı bir vahşi yaratık görünümünde.
Uzmanlara göre, Hizbullah bir yıldır pusuda bekliyor. Kendisi dışındaki örgütlerin devletle çatışmasını büyük bir keyifle izliyor, çünkü dikkat çekmeden yaralarını sarmak istiyor. Tabanına, son bir yılda yaşananları, kendine göre anlatıyor. Örneğin Velioğlu’nun o villada yaşamadığını, işkence sonucu öldürülüp oraya götürüldüğünü söylüyor. Domuz bağları, işkenceler ve evlerde bulunan cesetleri “devlet komplosu” olarak açıklıyor, İslami kesime de devletin kendisine yönelik operasyonlarını İslama yönelik saldırılar olarak göstermeye çalışıyor.

Sorular
Beykoz operasyonundan bir yıl sonra Hizbullah hakkında bir dizi soru yanıtlanmayı bekliyor:
1) Örgütü kim yönetiyor?
Örgütün kurucularının ve üst düzey yöneticilerinin önemli bir kısmı yakalandı. Yetkililer 24 kilit ismin halen peşinde olduklarını söylüyorlar. Bunlardan ikisi lider adayı olarak görülüyor: İsa Altsoy ve Sülhattin Urük. Fakat bunlardan hiçbirinin Velioğlu’nun yerini doldurması beklenmiyor. Ne onun kadar karizmatik ne de yetenekli oldukları söyleniyor. Dolayısıyla herhangi birinin Velioğlu gibi tek otorite olmaya çalışmasının örgüt içi çatışmalara yol açması bekleniyor. Bu nedenle Hizbullah’ın bir şûra ile yönetilmesi daha akla yatkın geliyor.
2) Örgüt toparlanabilir mi?
Hizbullah’ın Beykoz’daki merkezi arşivi devletin eline geçti. Buradaki özgeçmişlerden binlerce militan ve sempatizan tespit edildi. Bu bilgiler örgütün şimdiki lider kadrosunun elinde yok. Örgüt içi ilişkilerini tamamen gizlilik temeline oturtan Hizbullah militanlarının birbirlerini bulması, bir araya gelmesi çok zor. Yine de son dönemde yapılan operasyonlar örgütün ciddi bir toparlanma gayreti içinde olduğunu gösteriyor.

Lojistik güç
3) Örgütün lojistik gücü ne durumda?
Örgütün bir yığın ilişkisi ve maddi imkânı, bunları yakın çevresindekilerden bile saklayan Velioğlu’nun ölümüyle buhar oldu. Üst üste gelen operasyonlar sonucu Hizbullah’a ait para, ev, işyeri, araç, silah ve mühimmat ele geçirildi. Yirmi yıl boyunca titiz bir şekilde “kıyam”a (ayaklanmaya) hazırlanan örgütün çok ciddi lojistik yığınağı olduğu sanılıyor. Nitekim son bir yıl içinde birçok farklı yerde önemli cephanelikler ele geçirildi. Hizbullah’ın maddi altyapıyı sağlamlaştırmayı öncelikli hedef olarak saptaması ve bu amaca ulaşmak için soygun, haraç, fidye gibi eylemlere yönelmesi ihtimal dahilinde görülüyor.
4) Örgüt yeni alanlara açılabilir mi?
Hizbullah, Dimyat’a pilava giderken ev deki bulgurdan oldu. Güneydoğu’yu “kurtarılmış bölge” olarak görüp 1990 sonlarında Batı ya açılan örgüt her iki bölgede de çok ciddi darbeler yedi. Şimdi bir yandan ülke çapında toparlanmaya çalışan örgütün diğer yandan Avrupa’daki göçmen işçilere yönelebileceği söyleniyor. Hizbullah’ın zayıf olmakla birlikte hep bir Avrupa örgütlenmesi vardı. Hem polis operasyonlarından uzak olması, hem geniş maddi imkânlara kapı aralaması, hem de Türkiye’de olup bitenlere bir ölçüde yabancı yepyeni bir kitle tabanı bulunması nedeniyle Avrupa’nın Hizbullah’a cazip gelebileceği söyleniyor.
5) Örgüt strateji değiştirebilir mi?
Örgüt tabanının, özellikle Velioğlu’nun intikamını almak için yanıp tutuştuğu biliniyor. Son dönemde yapılan operasyonlarda da Hizbullah’ın ses getirecek suikast türü eylemler için istihbarat topladığı ortaya çıktı. Fakat bu bilgiler örgütü yakından tanıyan uzmanları şaşırtmış durumda. Onlar örgütün bu tür eylemler düzenleyebilecek güçte olmadığını düşünüyorlar. Daha önemlisi hep sessiz gitmeyi tercih etmiş Hizbullah’ın strateji değiştirip propaganda hedefli eylemlere yönelmesini beklemiyorlar. Yine de Hizbullah’ın bir “intikam örgütü”ne dönüşmesi az da olsa ihtimal dahilinde.

İran ile ilişkiler
6) Örgüt globalleşebilir mi?
Hizbullah’ın daha ilk yıllarından itibaren İran’la çok sıkı ilişkileri olduğu biliniyor. Fakat Muhammed Hatemi’nin 1997’de cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Tahran’ın diğer ülkelerdeki İslamcı hareketlerle ilişkisinde önemli değişiklik oldu. Her ne kadar İran’daki muhafazakârların denetimindeki bazı kurumlar, terör temelli birtakım örgütleri desteklemeyi sürdürse de eski günler geride kaldı. Uluslararası desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan Hizbullah’ın, Usame bin Ladin’in sponsorluğundakine benzer yeni global şeriatçı şebekelerle ilişki kurması veya bu tür bir şebekenin Hizbullah’a “yardım elini uzatması” pek de şaşırtıcı olmayacaktır.
7) Örgüt bir “cezaevi örgütüme dönüşebilir mi?
Geçen ekim ayında Elazığ Cezaevi’nde bir grup Hizbullahçı küçük çaplı bir isyan çıkarmıştı. Değişik Hizbullah davalarından yargılanan yüzlerce tutuklu ve hükümlünün önümüzdeki dönemde neler yapacağı da merakla bekleniyor. Hizbullah uzmanları, örgütün cezaevlerindeki elemanlarını denetim altında tutacağı, ama inisiyatifi asla içeriye bırakmayacağı değerlendirmesini yapıyorlar. Aynı şekilde, Hizbullahçıların devletle zıtlaşma içine girmemeye özen gösterip cezaevlerini birer “medrese”ye çevirmeyi hedefleyecekleri yorumları yapılıyor.

* * *

İlim grubu
Şok hâlâ devam ediyor

Hizbullah, PKK ve Menzilcilerle çatışmayı bitirdikten sonra yaklaşık iki yılı (1995-96) eylemsiz geçirdi. Bu süre içinde her birimden ayrıntılı raporlar alıp bunları inceleyen Hüseyin Velioğlu, 1990 başlarından itibaren örgüte ciddi bir devlet sızması olduğuna hükmetti. Hizbullah, 1997’den itibaren domuzbağı, haya burma, çıplak vücuda eritilmiş naylon dökme gibi işkence yöntemlerini ajan olduğundan şüphelenilen kendi elemanları üzerinde uyguladı.
Bu süre zarfında çoğunluğu alt kademelerden onlarca militan ve sempatizan, en yakın arkadaşları, atta akrabaları tarafından hunharca katledildi. Bütün bu tedbirler 17 Ocak 2000’deki ve onun ardından peş peşe gelen operasyonların önünü alamadı. Diğer bir deyişle, Velioğlu sızma olduğunu fark etmiş, ama yanlış yerlerde iz sürmüştü. Nitekim “Örgüt toparlanabilir mi” sorumuzu bir polis şefi şöyle cevaplandırdı: “Önce başlarına gelenlerin kaynağını bulmaları gerekiyor. Çünkü ne zaman kafalarını kaldırmak isteseler çok önemli adamlarını alıyoruz.”

İstihbarat örgütü gibi
Mayıs sonunda Diyarbakır DGM’de açılan Hizbullah davasının iddianamesinde savcı örgütü şöyle tanımlıyor: “Hizbullah İlim’de her örgüt mensubu adeta bir istihbarat elemanıdır. Gizli istihbarat örgütlerine taş çıkartacak bir çalışma sistemi içerisindedir. Gizli istihbarat örgütlerinin ‘Her haberin bir de arşiv değeri vardır. Bilgilerin toplanıp değerlendirilmesini içeren istihbarat, her türlü çalışmanın, atılacak her adımın ilk ihtiyacı ve hareket noktasıdır’ kuralı bu örgütçe de aynen benimsenmiştir. Örgütün üzerinde önemle durduğu istihbarat sahası güvenlik güçleri ve özellikle TSK’dir. Örgütün kamu kurumlarıyla ilgili elde ettiği istihbari bilgiler incelendiğinde, bir terör örgütünden öte casusluk faaliyeti yürüten bir örgüt izlenimi uyandırmaktadır.”




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Lideri Velioğlu’nun öldürülmesiyle darbe yiyen Hizbullah yaralarını sarıyor 17.01.2001
2 Örgütlenme şeyhlerden başladı 18.01.2001
3 İtirafçı Abdülaziz Tunç, İran ‘a büyük sempatisi olduğunu belirtiyor 19.01.2001
4 Konuştukları için öldüler 20.01.2001
5 Ajan paranoyası örgütü değiştirdi 21.01.2001
6 “Hizbullah kolay kolay bitmez” 22.01.2001
7 Velioğlu kendini ilah sandı 23.01.2001

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı