Konuştukları için öldüler

20.01.2001 Cumhuriyet

Hizbullah’ın ilk vurduğu Mihail Bayru’nun Süryani olması da tesadüf değildi herhalde.
TUNÇ
- İlk vurulan o değil. Ondan önce başkaları vuruldu, ama hiçbiri onun kadar ünlü değildi. O dönemde Bayru’nun PKK’nin Güneydoğu sorumlusu olduğu yolunda bir istihbarat almıştık. PKK’nin çok güçlü olduğu bir bölgede bulunduğu için cemaatin en parlak iki militanı görevlendirildi. Eylem sonrası özel timle çatışmaya girdiler ve biri öldü, diğeri ağır yaralandı.

O dönemde öldürülen isimlerin tümünün PKK sempatizanı olduğuna emin misiniz? Arada ilişkisiz kişiler de öldürülmüş olamaz mı?
TUNÇ
- Olabilir. İki güç arasında, kim kimi yakalasa vuruyordu, ölenler belki PKK’li değil de KDP’li, Rızgari’ci, Kava’cı filandı ama Hizbullah’ın gözünde hepsi PKK’liydi.

Siz ne eylemleri, ne de ölülerinizi alenen üstlendiniz, ama PKK hep yayın yaptı. Size “Hizbülkontra” dedi. “Devlet destekliyor, arkasında JİTEM var” dendi. Velioğlu’nun resmi basıldı 2000’e Doğru’da.
TUNÇ
- Bu Hizbülkontra lafı nefret uyandırıyordu. Bazı gazetecilerin öldürülmüş olması sırf o yayınlardan dolayıdır. PKK basın yoluyla o lafları etmeseydi o gazeteciler öldürülmezdi.

Devletle ilişki konusundaki iddiaları yalanlamadınız.
TUNÇ
- Çünkü Hizbullah stratejisi gereği hiçbir şey üstlenmez, hiçbir açıklama yapmaz, yapılan eylemlerin kendileri başlı başına birer açıklamadır. Eylemin kendisi konuşur, örneğin arkadan tek kurşun.

Ne anlamı var arkadan tek kurşunun?
TUNÇ
- Birçok anlamı var. Örneğin Kuran’da “Kâfirleri arkadan vurun” mealinde bir ayet var. Ama bu her şeyden önce bir işarettir. Böyle üst üste hep arkadan tek kurşunla vurunca belli bir gücün vurduğunu göstermiş oluyorsunuz. Bir nevi imza.

Diyelim ki cemaate atfedilen bir eylemi yanlış buluyorsunuz, bunu söyleme imkânınız var mı?
TUNÇ
- Hayır. Zaten öyle bir inanç vardır ki cemaat içinde, yapılan her iş, her eylem, her muamele sanki doğrudan Allah’ın emriymiş gibi görülür. Cemaat lideri sanki doğrudan Allah’ın emirlerini yerine getiriyormuş gibi kabul edilir. Kesinlikle yanılmazdır. Hizbullah’ın yaptığı her iş caiz, doğru, yerinde ve masumdur.

Şu ya da bu nedenle değişik nedenlerle rahatsızlıklar olmadı mı?
TUNÇ
- Benim şu an burada olmam, 1994-95’ten itibaren bazı şeyleri yanlış olarak görmem sayesindedir. Bunları birebir Hüseyin’le konuşmadım, ama raporlarla kendisine ilettim. Birçok şeyi kabul etmedim, karşı çıktım. Mesela 1992’den sonra bölgede bazı insanların sözde fuhuş yaptıkları için satırlanması, kezzaplanması ve öldürülmesine karşı çıktım. Menzil ile çatışma nedeniyle de çok rahatsızlık oldu; birçok insan bulaşmamak için evinde oturdu. Fakat benim gibi İran’a gitmiş, Hüseyin’in yakınında olmuş birisinin evinde oturma, ayrılma gibi bir şansı yoktu, olamazdı.

Raporlarla ilgili olarak Velioğlu seninle konuştu mu?
TUNÇ
- Hiçbir cevap yok. Sadece bir konuyla ilgili olarak İsa Altsoy’u Batman’a gönderdi. O da tehditvari bir şekilde “Ne demek istiyorsun? Abiye nasıl horozlanırsın?” dedi.

Neydi konu?
TUNÇ
- Konu tabanın aç, perişan bırakılmasıydı. Halbuki ben bizzat şahidim, Hüseyin’in her kahvaltıda Pervari balı eksik olmazdı; özel olarak getirttirirdi. Yeşil zeytini çok severdi, iki çeşit olurdu. Ama ben Hüseyin’e hem hürmet ettiğim, hem de kendisinden çekindiğim için “Sen niye yiyorsun” demiyordum ama tabanın kötü durumunu da dile getiriyordum. O vakadan dolayı ta ölünceye kadar bir daha benimle görüşmedi. Ta ki İstanbul’daki Adli Tıp Morgu’nda gidip onu görmeme kadar.

Üyelerin gündelik hayatı nasıldı?
TUNÇ
- Bu yaptığı işe göre değişir. Mesela askeri kanat cemaatin oğludur. Kendisini ailesinden, arkadaşlarından, toplumdan tamamıyla soyutlamış; oturması, kalkması, yatması, yemesi, içmesi tamamen cemaate bağlıdır. Askeri kanat dışındakiler üzerindeki denetim daha hafifti. Askeri kanada girmek hiç de kolay değildi. 1995’ten sonra asken kanada girmek iyice zorlaştırıldı. PKK ve Menzil çatışmalarının bittiği 95’ten sonra her şey durduruldu. Geçmiş değerlendirmesi ve bunun ışığında yeniden yapılanma dönemine girildi. Örgüt içine sızma olmuş mu olmamış mı, araştırılmaya başlandı.

Bu aşama ne kadar sürdü?
TUNÇ
- 1996 sonlarına doğru yeni bir süreç başladı. Mesela Hüseyin 1997’ye kadar kaldığı Mardin’den Akdeniz’e geçti. Yani merkez önce Akdeniz’e, oradan da Batı’ya taşındı. Güneydoğu büyük ölçüde kurtarılmıştı. Van, Hakkâri, Muş, Bingöl dahil her taraf denetim altındaydı.

Yeni dönemde bazı yasal-açık faaliyetler de düşünülüyor muydu?
TUNÇ
- Kesinlikle hayır. Hüseyin daha 1980 öncesinden beri derneklerde, vakıflarda, partilerde, belediyelerde açık çalışma yapılması fikrine karşı çıkıyordu. Kıyam dediğimiz en son başkaldırı aşamasına kadar kesinlikle böyle bir şey olmayacaktı.

Her şey çok gizliydi.
TUNÇ
- Çok gizli tutuluyordu. En çok üzerinde durulan şey de bu gizlilikti zaten.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Lideri Velioğlu’nun öldürülmesiyle darbe yiyen Hizbullah yaralarını sarıyor 17.01.2001
2 Örgütlenme şeyhlerden başladı 18.01.2001
3 İtirafçı Abdülaziz Tunç, İran ‘a büyük sempatisi olduğunu belirtiyor 19.01.2001
4 Konuştukları için öldüler 20.01.2001
5 Ajan paranoyası örgütü değiştirdi 21.01.2001
6 “Hizbullah kolay kolay bitmez” 22.01.2001
7 Velioğlu kendini ilah sandı 23.01.2001

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı