“Hizbullah kolay kolay bitmez”

22.01.2001 Cumhuriyet

Hizbullah bitti mi?
TUNÇ
- Hayır. Bitmedi. Zaten hiçbir örgüt, özellikle 20 yıldan fazla geçmişi olan örgüt kolay kolay bitmez. Fakat Hüseyin öldürüldükten sonra ben şahsen örgütün bittiğine inanıyordum. Çünkü örgüt Hüseyin ile ayaktaydı. Hüseyin örgütün her şeyiydi. Şu anda geride kalanlar, onun parmağı kadar iş yapamazlar. Bu işi, onun yüzde bin kadar sürdüremezler.

Belki yeni bir örgüt çıkar.
TUNÇ
– O ayrı. Mutlaka yeni bir yapılanma olacak, ama yeni bir söylem çıkmaz. Bundan yüzyıl da geçse, geride 2-3 kişi de kalsa Hüseyin’in planladığı, yaptığı şey geçerli olacaktır. Bunun dışında bir şey de yapılamaz. Zaten örgütler için en ideal yapılanma da budur. Hüseyin hem kendi deneyiminden, hem PKK’nin deneyimlerinden, hatta değişik istihbarat örgütlerinin deneyimlerinden, örgütlenme şekillerinden faydalanan biriydi, örgüt de bu sayede ayakta durabiliyordu. Bundan sonra örgütü yönetecek olanlar da ancak bu tür şeyler yapabilirler.

Yeni yapılanma derken eskisi gibi tek kişiye bağlı değil de gerçekten bir şûra tarafından yönetilen bir örgüt ortaya çıkamaz mı?
TUNÇ
- Hayır, öyle şeyler olamaz. Bu örgütün tabiatına aykırıdır. Yapamazlar. Çünkü diğer cemaatlerden farkı kalmaz. Hizbullah’ın farkı, gizliliğe çok riayet etmesi, emir-komuta zincirine bağlı olmasıdır. Hüseyin’in yerini doldurabilecek kimse yok. Geride kalmış insanlar da birbirleriyle istişare ederek, bir nevi şûrayla bu işi götürebilirler. Ama ne dereceye kadar? Onları yakından tanıyorum. Tahminimce birbirlerini de kabul etmezler. Hüseyin’in bir karizması, yaptırım gücü vardı; etrafına korku salıyordu. Hatta kendisine bağlı özel bir askeri birliği vardı. Kendisine yakın kişiler de bunu biliyor; hakkında hiçbir şey diyemiyorlardı. İstediğini kaçırtır, öldürtürdü. Geride kalanlardan İsa Altsoy, cemaatin ilk kurucularındandır. Selahattin ise (Sülhattin Ürük) değildir. Selahattin, İsa’dan daha kabiliyetlidir, ama onun kadar eski olmadığı için gücü sınırlıdır. Bu işi nereye kadar beraber götürecekler, belli değil.

Şimdiye kadar çok sayıda üst düzey isim yakalandı.
TUNÇ
- Diğerleri de er ya da geç yakalanacaktır.

İntikam duygusu…
TUNÇ
- Müthiş bir intikam duygusu var. Şu anda kendilerine düşman gördükleri insanların kanlarını içseler yine gönülleri rahat olmaz.

Hizbullah’ın seçim yapma lüksü var mı?
TUNÇ
- Hizbullah kritik bir durumda. İsa ve Selahattin acaba ne karar verirler? Bağımsızlıklarını korumak için neyseler o mu kalacaklar, yoksa yok olmamak için birileriyle ilişki kuracaklar mı? Yani her türlü rüzgâra açıklar. Zaten Hüseyin gibi ileri görüşlü de değiller. Onun gibi farklı kanatlardan bilgi alma şansları da yok.

Cemaatin çok sırrı var mıydı?
TUNÇ
- Tahmin ettiğim kadarıyla çok sır sahibiydi Hüseyin. Çatışmaya girmesinin nedeni de bence buydu. Yaşamak istemedi bence. Sırlarından dolayı ölmeyi tercih etti.

Ne tür sırlar bunlar?
TUNÇ
- Mesela İran. Birlikte gitmiştik.

Ama İran’la ilişki artık sır olmaktan çıkmış bir şey .
TUNÇ
- Öyle. Artık bilemiyorum başka kimlerle ilişkisi vardı.

Bilemediğimiz ve belki de hiç öğrenemeyeceğimiz sırları olmalı.
TUNÇ
- Bildiğim şu: Müthiş sırlara sahip biriydi. Bunu, onun haleti ruhiyesinden çıkarıyorum.

Ailesiyle birlikte mi yaşıyordu?
TUNÇ
- Evet, nereye giderse gitsin ailesi de yanında olurdu. 10’dan fazla çocuğu olduğunu biliyorum. Büyükleri sahte kimlikle okul okudular.

Tek eşi mi vardı?
TUNÇ
- Evet, tek eşliydi. Cemaatte çokeşlilik vardı. Hüseyin’in bu konuda talimatı da vardı. İmkânı olan ikinci, üçüncü evliliği yapsın dedi; çoğu kişi de yaptı. Ama kendisi tek eşte kaldı.

Cemaatin kadın üyesi yok muydu?
TUNÇ
- Olmaz olur mu, binlerce vardı. Kadınların ayrı bir yapılanması var. İçlerinde çoğu evlidir. Askeri kanattaki erkeklerin hanımları da askeri kanattan sayılır. Ama eylem yapmazlar. Sadece birini duydum, o da kendi başına yapmış. Nusaybin’de PKK’li bir adam. Hizbullahçı olan oğlunu öldürdü. Hapisten çıktıktan sonra da öldürülen çocuğun ablası, babasını öldürdü.

Hâlâ Hizbullah köyleri var mı?
TUNÇ
- Bilmiyorum, ama var olmaları gerekir.

Velioğlu’nu sen teşhis ettin. Bu nasıl bir duyguydu?
TUNÇ
- Çok müthiş bir duyguydu. Kendisiyle 20 yıllık bir geçmişimiz, beraberliğimiz, bir arkadaşlığımız vardı. Onu bir abi, bir büyük olarak görüyordum. Hem acıma hislerim oldu. Onun kim olduğunu bilmiyorlardı; bir ben biliyordum. Yirmi yıl öyle bir cemaati tek başına yönetmiş bir kimseyi orada, o şekilde gördüğümde hem ölümle ilgili duygular -ölüm çok acı, çok soğuk bir haldir- hem de onun konumunun vermiş olduğu duygular bende iç içe geçti. Geçmiş aklıma geldi. Burada mı karşılaşacaktık, dedim ona. 4-5 yıldır görüşmüyorduk çünkü. Seni bu halde mi görecektim, dedim. Böyle duygular oluştu bende.

Ölen kişinin Velioğlu olma ihtimali gelmiş miydi aklına?
TUNÇ
- ABD Başkanının öldürülmesi aklıma gelirdi de Hüseyin Velioğlu’nun öldürülmesi hiç gelmezdi. Cemaatin dışındaki insanlar zaten onu tanımıyordu. Ta ki gazetelerde resmi yayımlanana kadar. Bir tek yakınındakiler bilirdi. Kabiliyetli bir insandı. Çok deneyimliydi. Yüzlerce, binlerce insanla muhatap oldu. Gruplarla, insanları yöneten insanlarla muhatap oldu. Bugün cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar nasıl bir âlemi yönetiyorlarsa örgüt de öyledir. Yüzlerce, binlerce rapor geliyor; binlerce meseleyle karşılaşıyor, hepsinde uzmanlaşıyorsun. İnsanların hainliği, ajanlığı, dostluğu... Binlerce insan bu çarktan geçtiği için büyük bir deneyim kazanıyorsun.

Yaptığı işten büyük bir zevk alıyordu herhalde.
TUNÇ
- Her şeyiyle kendisini bu işe adamıştı.

Devlet-PKK çatışmasının azalması Hizbullah’ı nasıl etkiler?
TUNÇ
- Devletin PKK ile çatışması bize çok yaradı. Böyle olunca çok rahatlıyor, ikinci plana atılıyorduk. Şu anda mesela İstanbul’da süren DHKP-C ile devlet çatışması. Hizbullah yöneticilerini çok memnun ediyordur. Bitmesin diye dua ediyorlardır. Devletin dikkati üzerlerinde olmasın istiyorlar. 1991’de bir İslamcı yazar. Milli Gazete’de, Diyarbakır’daki İlim Kitabevi’ni öven bir yazı yazmıştı. Hüseyin “Bizi deşifre ediyor” dedi. Ve onun talimatıyla o yazar İstanbul’da dövüldü.

Bu hareket entelektüel çıkarttı mı?
TUNÇ
- Bazı illerde, entelektüel yorumlar yapan örgüt üyeleri vardı. Türkiye ve dünya gündemini, cemaatin gündemini yorumlayan insanlar vardı. Öğretmenler özellikle, mühendisler, doktorlar. Hüseyin’in de hoşuna gidiyordu bu yorumlar. “Getirin biraz yorumlara bakalım” derdi.

Bu hareketin gelişmesini devlet dışında kim engelleyebilirdi?
TUNÇ
- Hiçbir örgütün Türkiye’de, onu engelleyebileceğini sanmıyorum. Ne Marksist ne de İslamcı örgütler. Zaten bir PKK, bir DHKP-C var ciddi örgüt olarak. PKK dersini aldı. Hüseyin Velioğlu, Batı’daki İslami cemaatleri tasfiye etmiş olsaydı, ister istemez Marksist örgütlerle de karşı karşıya kalacaktı. Böylesi bir durumda kesinlikle Hizbullah’a yenilirlerdi. Geriye bir tek devlet kalırdı. Devletin onu yok etmesi için gerçek anlamda tam demokratik olması gerekir. Demokrasi, barış ve insan haklan ortamında hiçbir örgütün yaşaması mümkün değildir; ne İslamcı ne de başka bir ideolojiden.

Siz demokrasiyi tağuti olarak görüyordunuz.
TUNÇ
- İnsanlık için en uygun yönetim ve yaşama biçimi bence demokrasidir. Örgütten kaçışım da bu sayededir. Ufkum değişmemiş olsaydı örgütten kaçmazdım. Bir kitap beni çok aydınlattı. Prof. Süleyman Uludağ’ın “İslam Düşüncesinin Yapısı”. O güne kadar haberdar olmadığım, olsam bile kale almadığım bir şeyi bana hatırlattı o kitap. Hz. Peygamber vefat eder etmez Müslümanlar arasında görüş ayrılığı ortaya çıkmış, özellikle yüzyıl geçtikçe fikir akımları ortaya çıkmaya başlamış. Yani İslam âlemindeki mezhepler, ekoller, düşünce akımlarının tümü o zaman oluşmuş. Bizler ve başka cemaatler de o ekollerin günümüzdeki uzantılarından başka bir şey değiliz. Bizim mensup olduğumuz düşüncenin mutlak vahiy olmadığını anladım. O kitaptan sonra, bizimkinin de bir yorum olduğunu anladım.

Taha Akyol, Hizbullah’ı Haricilere benzetiyor.
TUNÇ
- Doğrudur. Hizbullah’ın 1995’ten sonraki çıkışı tam Haricilik olmuştur. Haricilerin diğer Müslümanlara bakışının aynısı. Yani katı bir cehalet, katı bir ibadet ve kâfirlerden çok Müslümanların düşmanı olmuş.

Şu anda kendini hangi İslam yorumuna yakın hissediyorsun?
TUNÇ
- İslami akımlar içerisinde en çok vahdet-i vücut hoşuma gidiyor. Bu yorum, günümüz değer yargılarına öyle uyumludur ki laikliğe, çağdaş uygarlığa çok uygundur. Mesela Hallacı Mansur bu düşünceye sahipti. Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar arasında hiçbir inanç ayrımı gözetmezdi. Hizbullah veya diğer örgütlere göre bir insan Müslüman değilse düşmandır. Ya kâfir, ya müşriktir. Vahdet-i vücut’a göreyse bütün insanlar Allah’ın kuludur. Hallac-ı Mansur, bu düşünceye sahip olduğu için o zamanın Haricilere yakın kesimleri tarafından yakalanıp hapse konmuş, parça parça edilip yakılmış.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Lideri Velioğlu’nun öldürülmesiyle darbe yiyen Hizbullah yaralarını sarıyor 17.01.2001
2 Örgütlenme şeyhlerden başladı 18.01.2001
3 İtirafçı Abdülaziz Tunç, İran ‘a büyük sempatisi olduğunu belirtiyor 19.01.2001
4 Konuştukları için öldüler 20.01.2001
5 Ajan paranoyası örgütü değiştirdi 21.01.2001
6 “Hizbullah kolay kolay bitmez” 22.01.2001
7 Velioğlu kendini ilah sandı 23.01.2001

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı