Gülen'in söyledikleri neden tatminkâr değil?

25.03.2014 Vatan

Fethullah Gülen, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya verdiği ve geçen hafta 5 gün süreyle yayınlanan söyleşide, kendisi ve cemaatiyle ilgili hükümet tarafından gündeme getirilen iddiaların çoğuna cevap verdi. Dumanlı’nın da, gerek soruları soruş şekli, gerekse çok fazla üstüne gitmemesiyle Gülen’in kendisini savunmasına yardımcı olduğunu söyleyebiliriz. Gülen’in iddialara cevapları bağlamında şu noktaların altını çizmekte fayda var:

·  Gülen son dönemdeki siyasi davalar üzerine konuşurken bunlarla doğrudan ilgisi olmadığını vurguluyor ama operasyonları ve bunları gerçekleştiren isimleri güçlü bir şekilde destekliyor. Bu bağlamda Zaman Gazetesi’nin 20 Mart günü manşetinin bir tarafında Gülen söyleşisi, diğer tarafındaysa Bugün TV’ye konuşmuş olan polis şefi Ali Fuat Yılmazer ile ilgili haberin bulunması ilginç bir rastlantı.

·  Gülen yasadışı dinlemelere karşı net bir tavır alıyor. “Kim yaptıysa yargılansın” diyor. Ancak ne bu dinlemelerin içeriklerinin doğruluğunu sorguluyor, ne de bunların geniş bir şekilde dolaşıma sokulmasına yönelik herhangi bir açık eleştiri geliştiriyor.

·  Bu ses kayıtlarının kim/kimler tarafından, niçin yapıldığını, bunların arka arkaya yayınlanmasının ardındaki stratejik hesapları sorgulamıyor.

Eleştiri çok, özeleştiri yok

Gülen söyleşide hükümete ve Başbakan’a yönelik çok kapsamlı eleştiriler getiriyor ancak kendisi ve cemaatinin yanlışları üzerine herhangi bir özeleştiri yaptığını görmüyoruz. AKP’nin çelişkilerine vurgu yapıyor ama kendi cemaatinin çelişkilerinden hiç bahsetmiyor. Örneğin AKP iktidarında yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük iddialarının son bir yıl için geçerli olmadığını, Cemaat’in Deniz Feneri soruşturması sürecinde sessiz kaldığını biliyoruz. Yine Cemaat’in geçmişte, bugün iyi ilişki geliştirilmek istenen muhalif partilere ve toplumsal kesimlere nasıl mesafe koymuş olduğu da herkesin malumu.
Bu listeyi uzatabiliriz, ancak şu da bir gerçek: Hükümetin 17 Aralık süreciyle birlikte geliştirdiği, yargı ile emniyette görevden almalar, demokrasiyi kısıtlayıcı yasal değişiklikler ve son olarak twitter’ı kapatmak gibi bir dizi hatanın toplamından ibaret olan strateji Cemaat’in ve Gülen’in elini çok kuvvetlendiriyor. Öyle ki Cemaat’e yönelik her türlü eleştiri “şimdi sırası mı?” şeklinde tepkilere neden olabiliyor.
Olabilir. Hükümetin, dolayısıyla Başbakan’ın yolsuzluk iddiaları konusunda kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapmak, bağımsız yargıyı devreye sokmak yerine sadece seçim sandığını işaret etmesi, baskıcı politikaların da yardımıyla sadece seçimi kazanmayı hedeflemesi, Cemaat’in ve Gülen’in her pozisyonunun doğru, her açıklamasının tatminkâr olduğu anlamına gelmiyor.

Hep siyasetle içiçe

Örneğin Gülen’in Dumanlı söyleşisinde kendisi hakkında çizmeye çalıştığı “siyasetüstü din alimi” imajı hiç inandırıcı değil. Çünkü Gülen’in öteden beri siyasetle yakından ilgilendiğini, siyasetçilerle yakın ilişki kurmak istediğini ve kurduğunu biliyoruz. Aynı şekilde Cemaat’in Türkiye’nin son 12 yılına nerdeyse AKP kadar damgasını vurmuş olduğu da bir gerçek. Kaldı ki yakın bir zamana kadar AKP ile yoğun bir ittifak içindeydiler.
Lafı hiç uzatmaya gerek yok. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın iki kez ABD’de de Gülen’i ziyaret ettiğini Cemaat’in sözcüleri şu günlerde ifşa ettiler. Tek başına bu görüşmeler bile Cemaat’in, kendisini toplumsal alanda hizmete adamış iktidar hesaplarıyla hiçbir ilgisi olmayan bir sivil toplum kuruluşu olmadığını gösteriyor.
Zaten tıpkı daha önceki söyleşilerinde olduğu gibi, Dumanlı söyleşisi de Fethullah Gülen’in dini konulara vakıf olmasının yanısıra siyasetle de çok ilgili ve bu konularda hayli bilgili bir kişi olduğunu açıkça gösteriyor.
Gülen’in yolsuzluk, istihbarat ve yargılamalarla ilgili söylediklerinden sonra Cemaat’in kendi halinde dini bir cemaatten öte bir yapılanma olduğu açıktır. Gülen ve Cemaat sözcüleri bu realiteyi kabul etmedikleri müddetçe yapılacak tüm tartışmalar eksik ve anlamsız olacaktır.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı