Gülen söyleşisi neden fazla yankı uyandırmadı?

24.03.2014 Vatan

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın Fethullah Gülen ile yaptığı ve geçen hafta beş gün boyunca yayınlanan söyleşi çok fazla yankı uyandırmadı. Bunun birçok nedeni olabilir:
1)  Öncelikle, söyleşiyi Dumanlı’nın yapmış olması ve bunun Cemaat medyasının amiral gemisi Zaman’da yayınlanmış olması, tıpkı Başbakan Erdoğan’ın tamamen kendisine yakın gazetecilerle ekran karşısına çıkması gibi muhtemel ilgiyi azaltıyor. Ancak bu noktada şunu da belirtmekte yarar var: Ekrem Dumanlı CNN Türk’te, Cüneyt Özdemir’e, bu söyleşinin aslında deneyimli bir gazeteci tarafından büyük bir gazete için tasarlandığını, ama gazete yönetiminin son anda bundan vazgeçtiğini söyledi.
2)  Benzer bir şekilde, diğer medya kuruluşları ve gazetecilerin hükümetten, daha doğrusu Erdoğan’dan çekindikleri için bu söyleşiyi görmezden geldiklerini düşünebiliriz.
3)  Öte yandan Gülen’in söylediklerinin, bugüne kadar kendisi ve Cemaat’in önemli isimleri tarafından farklı zaman ve yerlerde dile getirilenlerin kapsamlı bir özeti olduğu açık. Yani "yeni" sıfatını hak eden fazla bir şey yok.

Bazı notlar
·  Gerek BBC’ye verdiği mülakatın, gerekse Financial Times’a yazdığı makalenin aksine Gülen bu söyleşi de daha İslami bir dil kullanıyor. Özel olarak Said Nursi’ye geniş biçimde atıfta bulunmasını, Erdoğan’ın kendisine buradan vurmaya çalışmasına bağlayabiliriz.
·  Gülen’in bu söyleşiyle özel olarak cemaatine, genel olarak muhafazakâr camiaya seçimlerin arifesinde durduğu yeri net bir şekilde göstermeyi hedeflediği düşünülürse bu İslami dil normal.
·  Gülen 17 Aralık’tan bugüne kadar ‘beddualı sohbet’ dışında Erdoğan’a kıyasla daha yumuşak ve sakin bir dil kullanmaya özen gösteriyor. Lakin üslubu yumuşak olsa da bazı ifadeleri oldukça sert. Mesela söyleşinin ilk gününün başlığı "Yakıştıramadım" idi. Gülen’in ad vermeden Başbakan’a yönelik "O galiz tabirleri ehl-i küfür bile etmedi" demiş olması gözden kaçmamalı.
·  Söyleşinin nerdeyse tümü Erdoğan’ın iddialarına cevap vermek üzerine bina edilmiş. Örneğin Başbakan’ın “Gel dedim, gelmedi. Şimdi yine sesleniyorum. Dürüstsen, samimiysen bu ülkeyi karıştırmayı bırak. Burası senin ülkense dön, buraya gel diyorum” sözlerine “Dönüp dönmeyeceğime dün böyle, bugün şöyle düşünenlerin kanaatiyle değil huluslarına kalbim gibi itimat ettiğim arkadaşlarımla istişaremle karar veririm. Daha önce de ifade ettim, dönersem de şunun bunun gibi değil Ramiz Efendi’nin Üç Şerefeli Cami’de imamlık yapan oğlu gibi dönerim” şeklinde cevap veriyor ama onu doğrudan muhatap almıyor. Zaten Gülen tüm söyleşide ondan, adını vermeden iki kez "Sayın Başbakan" diye söz ediyor ki bunlardan biri de başka birinin (polis şefi Ali Fuat Yılmazer) sözlerinin aktarımı.
·  Gülen askeri darbe dönemlerinde devletçi pozisyonlar aldığı yolundaki iddialara karşı çıkıyor. Bu bağlamda ilk kez 28 Şubat ile ilgili olarak kapsamlı bir değerlendirme yaptığına şahit oluyoruz. Fakat 28 Şubat ile ilgili olarak özeleştiri yapmıyor, kendi tutumunun doğru olduğunu anlatıyor.
·  Gülen’in söyleşide "En azından diğer dershaneleri kapatmasaydınız", "Diğer İslami cemaatlere de bir gün bize yaptıklarını yapabilirler" şeklindeki çıkışları, Gezi direnişiyle ilgili söyledikleri ve Berkin Elvan’a taziye mesajı yeni müttefik arayışlarının işaretleri olarak okunabilir.
·  Gülen söyleşide alçakgönüllü ve mazlum biri imajı çiziyor. AKP’nin “inlerine gireceğiz”, “yok edeceğiz”, “hapse girecekler” söylemlerine karşın Gülen her şeyin zamanla yoluna gireceğine vurgu yapıp tabanına sabırlı olun mesajını veriyor. Gülen’in üslubunun ‘haklı olmanın verdiği sakinlik ve özgüven’ hükümetin tavrını ise ‘haksız olmanın verdiği telaş ve sinir’ olarak algılanması muhtemeldir.
Ekrem Dumanlı’nın Gülen söyleşisi üzerine yazmaya, bir aksilik olmazsa yarın da devam etmek ve Gülen’in söylediklerinin neden yeterince tatminkâr ve ikna edici olmadığını tartışmak istiyorum.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı