Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 5

22.06.1991 Cumhuriyet

Fransız araştırmacı Roy, İslami hareketlerin ekonominin bireyden bağımsız yönlerini göz önüne almadıklarını söylüyor:
“İslamcı ekonomi” erdeme dayalı

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin (CNRS) Çağdaş İran Grubu’nda araştırmacı olarak çatışan Olivier Roy, İran dışında ve belki de daha çok Afganistan üzerine araştırmalarıyla tanınıyor. Roy'un “Afganistan'da Direniş ve İslam” adlı kitabı 1989 yılında Yöneliş Yayınları tarafından Türkçeye de çevrildi. Son yıllarda çalışma alanına Özbekistan ve Tacikistan Sovyet Cumhuriyetleri Müslümanlarını da katan Roy ile Afganistan ve İran üzerine konuştuk. İslami hareketlerde son yıllarda gözlemlenen değişme ve evrimi yorumlamada geliştirdiği “neo-fondamantalizm” (yeni köktencilik) kavramını tartıştık.

— Afgan örneğinden hareketle İslami modelin tükendiğini söylüyorsunuz...
ROY: Gündelik yaşamda İslamcı partilerin evriminde iki eğilim gözlemliyorum: İlk olarak siyasi eylemin değil de bireyin peygamberi örnek alarak iyi bir Müslüman haline gelmesinin öncelendiği yapılanmalara dönüşüyorlar, bu olgu daha çok Afganistanlı göçmenler arasında yaygın.
Öteki eğilim ise Afganistan içerisinde görülüyor. İslamcı partilerin kadroları yeni soylular haline gelip geleneksel aşiret ilişkilerini yeniden üretiyorlar. Kuşkusuz modern parti yapılanmalarıyla eski çizgiyi sürdürmeyi becerenler var, ama kabaca İslamcı partiler ya bir tür mezhep olmaya meylediyorlar ya da geleneksel ilişkileri yeniden üretiyorlar.

— Bu söyledikleriniz yalnızca Afganistan'a mı özgü, yoksa dünyadaki İslami hareketler için genelleştirilebilir mi?
ROY: Afganistan, İslam dünyasında devlete karşı ayaklanmanın olduğu tek ülke, bu nedenle söylediklerim ona özgü, ama ekonomik planda genelleme yapılabilir. Tüm dünyada İslamcıların ekonomik bir sistemi, bir modeli yok. Onlara göre İslami bir ekonomik sistem ancak insanların erdemli olmasıyla mümkündür. Diğer bir deyişle İslamcılar belli bir ekonomik model önermek yerine, insanların erdemini şart koşarlar. Afganistan'da İslamcı bir militan, geleneksel üretim ilişkilerini yeniden üretirken bir başka ülkede bir İslamcı militan pazar ekonomisini savunabiliyor.

— Yani dünya çapında İslamcıların alternatif bir ekonomi modeli geliştirebilmelerinin imkânsız olduğunu mu söylüyorsunuz?
ROY: Bu hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır, çünkü tek ekonomi politika modelleri erdeme dayalı ekonomi olmuştur. İslami ekonomi anlayışı Müslümanların mükemmel, iyi bir Müslüman haline gelmeleri temeline dayanır. Ekonominin bireyden bağımsız ya da özerk yönleri göz önüne alınmaz.

Ne cihat var ne ümit

— Sizce yakın bir zaman içinde Afganistan'da bir şeyler değişebilir, düzelebilir mi?
ROY: Artık Afganistan'da ne cihat kaldı ne de gelecek ümidi. Sovyet ordularının gidişinden beri sorun, etnik gruplar, bireyler, partiler arasında eşitlik sorunu, yani yeni bir iç savaş yaşanıyor.

— Çok karamsarsınız...
ROY: Muhtemel tek siyasi çözümün iki kamp arasında, mücahitlerle Kabil hükümeti arasında olduğunu düşünüyorum. Cihadın Afganistan'da artık bir geleceğinin olmadığını, zaten cihadın da kalmadığını düşünüyorum. Artık insanların politik bağlanmalarında İslam belirleyici öğe değil. Radikal İslamcı bir lider ile radikal komünist bir generalin işbirliği yapmasından sonra. Çünkü ikisi de aynı etnik gruptan geliyor. Yani etnik çatışmalardan başka bir şey yok.

— Buradan İran'a geçmek istiyorum. Afganistan'da cihat bitti diyorsunuz, İran'da da devrim bitti mi?
ROY: İran'da devrim bitti. Bir farkla, İran'da devrimin sonu işleyen gerçek bir anayasaya vardı. İran’da İslamcılar devlete işlerlik veremediler ve sonuçta geride, bir anayasa, oldukça demokratik bir sistem kaldı. Meclis adaylarının belirlenmesinde gerçek bir özgürlük sağlandığı zaman gerçek demokrasiye daha da yaklaşılacak.
Milletvekilliği önündeki engeller hesaba katılmazsa anayasa oldukça demokratik, demokrasiye olanak sağlıyor. Devrim bitti diyorum, çünkü dinsel iktidarla politik iktidar artık iç içe geçmiş değil. Ayetullah Hamaney rehber, ama dinsel konular dışında en yüksek merci o değil. Mollaların iktidarda olduğunu söylemek kolay gibi görünüyor ama öyle değil. Tam anlamıyla İslami bir sistem oturtulamadığı için devrimin başarısızlığa uğradığı söylenebilir. Ancak sonuçta İran devletini güçlendirdiği için başarılı olduğu da doğru.
Diğer bir deyişle anayasal sistem, İslami sistemden daha iyi işledi. Bugünün İran'ı, Şah döneminin İranı’ndan daha demokratik olduğu için devrim başarılı, ama devrim İran toplumunu İslamileştirmede başarılı olamadı. Örneğin devrimden bu yana bireylerin pratikte dini yaşamaları giderek azaldı. Dinle politikanın iç içeliği dinin gücünü oldukça kırdı.

— Anlattıklarınız Batı’da çizilen İran imajıyla çok çelişiyor...
ROY: Evet, Batı'nın çizdiği imaj tamamıyla yanlış. İran'da gündelik yaşam Suudi Arabistan'dan daha az denetlenip belirleniyor.

— İran'ın, bölgenin en demokratik ülkesi olduğu söylenebilir mi?
ROY: Türkiye de dahil mi bu bölgeye?

— Evet.
ROY: İran'da milletvekilliği adaylığında özgürlük olmaması bunu engelliyor. Bunun yanı sıra Türkiye'den daha ileri oldukları yönler de var. Örneğin İran'da Kürtler Kürtçe konuşur. Ama bir devlet görevlisi Kürtçe resmi açıklama yapamaz.

— İnsanların politik yaşama doğrudan katılması olayı nasıl?
ROY: İran'da bir tür depolitizasyon yaşanıyor. Devrimin başarısızlığı insanları politikadan uzaklaştırdı. İnsanlar artık yaşam koşullarının iyileştirilmesiyle daha çok meşguller.

— Politikanın laikleştirilmesinden söz etmiştiniz....
ROY: Bunun birçok anlamı var. Mollalar daha az konuşuyor, üniversite gençleri arasında, Hizbullahi olarak kendilerini tanımlayanlarda da sosyolojik anlamda laik yön çok güçlü ve İslam devrimine ideolojik atıfların kaybolduğu görülüyor. Yani rejimin İslami bir ideolojik söylemi artık yok.

— Milliyetçi bir söylem mi söz konusu artık?
ROY: Evet, milliyetçi ve devletçi. Daha doğrusu ülke yararını gözeten bir söylem. Rafsancani kendisini İran'ı birleştirebilecek, onu yeniden dünyaya katabilecek bir kişi olarak sunuyor. Amaç İran'ı ılımlı ve Ortadoğu'da güçlü bir ülke kılmak.

— Siz dünyadaki İslami hareketleri değerlendirmek için artık "neo-fondamantalizm" terimini kullanıyorsunuz. Bunu açar mısınız?
ROY: On yıl önce İslam devriminden söz eden genç militanlar iktidarı ele geçirme gibi radikal beklentilerinde başarısızlığa uğrayınca, alabildiğine geleneksel bir pratiğe yöneldiler. Bireysel olarak İslami yaşama ve diğer insanları da böyle bir pratiğe çekme. Ben bunu neo-fondamantalizm olarak adlandırıyorum. İktidarı ele geçirip insanları İslamileştirmek düşüncesi yerine neo-fondamantalistlerde insanları değiştirip sonra iktidara yönelme düşüncesi mevcut. Geleneksel fondamantalist mollalardan farkları ise ilk olarak neo-fondamantalistlerin genellikle molla olmamaları, ardından İslamcılığa, toplumsal adaletsizliğe duydukları tepki, alternatif toplumlar yaratma arzusu nedeniyle yönelmeleri. Onların önünde bir toplum imajı var, halbuki mollalar yalnızca şeriatı telaffuz ediyor. Neo-fondamantalist militanlar politik bakış açısını terk edip bütünlüklü bir toplumsal bakışa yöneldiler. Hayatın tüm alanlarında bir şeyler yapmak istiyorlar: Kültürel, toplumsal, dinsel.

— Şöyle denebilir mi? İslamcılar önceleri yalnızca dindarlara sesleniyorlardı, şimdi ise tüm toplumla ilişki kurmak istiyorlar.
ROY: Evet. Genel olarak hedefleri insanları bütün açılardan iyi birer Müslüman, hakiki birer Müslüman olmaya çağırmak. Kısaca günlük hayatta bir Müslüman olmak.

— Yine erdem sorununa dönüyoruz böylece.
ROY: Evet. Ben neo-fondamantalistleri Batı'daki 68 kuşağına benzetiyorum. 68 devriminin solcu militanları daha sonra toplumu değiştirmek için aşağıdan yukarıya bir faaliyet göstermeye yöneldiler. Örneğin Almanya'daki alternatif hareket. Bizde devrimci militanlar nasıl alternatif militan haline geldilerse, radikal İslamcılar da neo-fondamantalist oldu. Bence ikisi aynı şey.

— Türkiye'de İslami hareketi diğer ülkelerle karşılaştırabilir misiniz?
ROY: Türkiye'yi çok yakından bilmediğimi itiraf edeyim. Dünyada İslam çokanlamlı, çokşekilli. Diğer ülkelerde İslamcılar ya komünistlere ya da eleştirdikleri diğer Müslümanlara karşı çıkıyor. İslamcılığın laikliğe karşı mücadele ettiği belki de tek ülke Türkiye. Dolayısıyla İslam'a dönme arzusu, iktidarı elde etme arzusundan daha fazla hayatiyet kazanıyor. Türkiye'de İslamizasyon, dinlerini yaşamak, onu dışavurmak isteyen ve fazla siyasi stratejileri olmayan grupların toplumsal hareketliliğiyle birlikte yürüyor. Türkiye'deki İslam'ı diğer ülkelerdekine kıyasla daha az politik buluyorum.

— Yalnız şu da bir gerçek ki Türkiye'deki İslamcılar dünyanın en önde gelen politik İslami hareketlerini yakından takip ediyorlar, bu konudaki kayda değer bütün eserler Türkçeye çevrilmiş durumda. Yoksa bütün bu ilgi sonunda politikadan soğumaya mı yol açtı?
ROY: 12 yıl aradan sonra Türkiye'ye geldim. Benim için gündelik hayattaki İslamileşme çok açık. Sokakta bunun birçok işaretini görebiliyorum. Ama politik alanda zayıf. Hele bir Cezayir'le kıyaslandığında. Kısaca Türkiye'de, sindirilmiş, bastırılmış bir kimliğe dönüş görüyorum ben politik bir hareketlilikten çok. Burada neo-fondamantalizm olgusu yeniden karşımıza çıkıyor. Militanların kültürel, toplumsal alanlara kayışı, iyi birer Müslüman olmanın öncelenişini kastediyorum.

* * *

“Geleneksel İslam / Radikal İslam” başlıklı uluslararası toplantının düzenleyicisi Doç. Nilüfer Göle
“İslamcılar siyasetten uzaklaştı”

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog Doç. Nilüfer Göle ile düzenleyicisi olduğu “Geleneksel İslam / Radikal İslam" başlıklı uluslararası yuvarlak masa toplantısının genel bir değerlendirmesi üzerine konuştuk:

— Geleneksel İslam / Radikal İslam toplantısından ne hedeflenmişti?
GÖLE — Bu toplantı, esasında bundan üç sene önce başlamış olan bir çalışma grubunun devamıdır. Bundan önce iki kere toplanmıştık. Bu çalışmaların sonunda da bir kitap yayımladık: "Intellectuels et Militants de L'islam Contemporain" (Çağdaş İslam'ın Aydın ve Militanları). Hedeflenen, yeni nesil sosyologların, araştırmalardan yola çıkarak farklı bir bakış açısıyla İslami hareketleri açıklamaya, tanımlamaya çalışmasıdır. İstanbul'da toplandığımızda bir dil birliği geliştirdiğimizi gördük. Başlangıç noktasıyla bugünkü saptamalar arasında farklılıklar var. En önemli hipotezlerden biri, 70'li, 80'li yıllarda yukarıdan aşağıya İslamileşme projeleri, stratejileri hâkimse, yani çok politikleşmiş bir İslam esas damgayı vuruyorsa bu İslami hareketlerin, son on yılda artık giderek daha yerelleştiklerini, cemaat bazının daha da geliştiğini saptadık. Bu anlamda da geleneksel İslam ile radikal İslam arasında geçişlerin olduğunu görüyoruz. İslam yerel bir boyut kazandıkça görmekteyiz ki geleneksel İslam ile radikal İslam daha da iç içe yaşamaya başlıyor.

— Geleneksel İslam ile radikal İslam derken neyin kastedildiğini biraz daha açabilir misiniz?
GÖLE — Genelde İslami hareketler ortaya çıktığında genel kanı geleneksel İslam'ın, modernliği reddeden bir İslam'ın rövanşı söz konusu olduğu yolunda. Bunlar ilerlemeye karşı, sanayi medeniyetinin, hatta tüm medeniyetin karşısında duran insanlar olarak görüldü. Türkiye planında ise Kemalist reformların başarısızlığa uğraması ya da tehdit altında kalması olarak bakıldı. Ancak ideolojik söylem düzeyinde değil de daha sosyal bilimci gözüyle baktığımızda görüyoruz ki bu tür yeni İslami hareketlerin ortaya çıkışında modernle geleneksel zıtlığını korumamız çok zor.
Yeni aktörler ortaya çıktı. Birincisi kentliler; genç, okumuş, hatta çoğunluğu laik eğitimden geçmiş insanlar. Bu kişilerin davranışlarında geleneksel ile modernin birbirine girdiğini görüyoruz. Hatta bu hareketler radikalleştikçe modernliğe karşı tepkinin neredeyse daha az olduğunu, modernliği daha çok söylemlerinin içerisine aldıklarını gözlemleyebiliriz. Türbanlı öğrencilere baktığımızda, unutmamalı ki bunlar köylerdeki, okumayı reddeden, gelişmeye karşı çıkan insanlar değil, tam tersine belki de cahil-aydın ikilemini kırmak isteyen, "Müslüman da aydındır, aydın olabilir" demek isteyen kişilerdir.
Öte yandan Türkiye'de ve dünyanın her yerinde Müslüman aydınların ortaya çıktıklarını görüyoruz. Çoğu zaman Batı'da bilgi üretenlere de referans yapıyorlar. İslamcı mühendislerin de rasyonalitenin karşısında olmadıklarını görüyoruz. Bizim alıştığımız evrimci bakış açısına göre bir toplum gelenekten moderne doğru gider ve modernleştikçe de bu tür rasyonel olmayan, bir diğer deyişle dini inanç sistemlerinden veya geleneklerinden giderek özgürleşir.

— Toplantı boyunca değişik tebliğlerde politikadan soğuma ya da ondan giderek uzaklaşma gözlem ve saptaması değişik ülke ve İslami hareketler için yapıldı...
GÖLE — Farklı farklı ülkelerden hareket edip ortak bir noktada, bir saptamada birleşildi. İslami hareketlerin birçoğu üzerine yapılmış mikıo düzeyde araştırmalarda siyasetten uzaklaşma diye bir olgunun altı çizildi. Bu, aslında birinci hipotezle birlikte gidiyor. Solcu modele benzeyen, devletin ele geçirilmesi ve toplumun devlet eliyle yukarıdan aşağıya değiştirilmesi modeli, buna jakoben ya da devrimci model de diyebiliriz, İslami hareketlerde çok geçerliydi. İran Devrimi buna bir örnektir. Türkiye'deki birçok İslami hareketteki söylem, aslında bu devrimci modele çok yakındı. Bugün İslami hareketlerin yerelleşmesi, daha çok bireye yaklaşması, hatta cemaat ilişkileriyle köprü kurmaya çalışması söz konusudur. Bir anlamda yukarıdan aşağıya İslamileşme modeli yadsınmakta, bunun İslamı fakirleştirdiği ileri sürülmektedir. Yani yukarıdan aşağıya İslamileşmenin eleştirisiyle siyasi ideolojiden uzaklaşma birlikte gitmektedir.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 1 18.06.1991
2 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 2 19.06.1991
3 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 3 20.06.1991
4 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 4 21.06.1991
5 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 5 22.06.1991

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı