Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 3

20.06.1991 Cumhuriyet

Fransız araştırmacı Jean-François Legrain
FKÖ İslamiyet’e döndü

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'ne (CNRS) bağlı Kahire’deki Ekonomik, Adli, Sosyal İncelemeler ve Dokümantasyon Merkezi'nde (CEDEJ) araştırmacı olarak çalışan Jean-François Legrain işgal altındaki topraklarda Filistin ayaklanmasındaki İslami boyut üzerine araştırmalar yapan ender uzmanlardan biri Legrain’le Körfez krizi ve savaşı sırasında İntifada’nın ve özel olarak İslamcıların durumu üzerine konuştuk.

— Filistin davası içinde İslamcıların gerçek gücü nedir?
LEGRAİN: İlk olarak işgal altındaki topraklardaki Filistinlilerle dışardakileri ayırmak gerek. Filistinli İslamcılar ciddi olarak ilk kez Gazze ve Batı Şeria’da ortaya çıktı. Bir de daha az güçlü olmak üzere Ürdün’deki mülteci kamplarında. Diğer ülkelerdeki Filistin hareketini çok yakından bilmemekle birlikte İslamcıların dışarıda güçlü olmadıklarım söyleyebilirim. İslamcılığın ortaya çıkışı 70’lerin sonlarında Gazze ve Batı Şeria’da oldu, örgütsel yapılanması daha çok üniversite kampuslarında ve şehirlerdeki bazı İslami kuruluşlar aracılığıyla gerçekleşti.
İslami hareketin başlangıçtaki en büyük sorunu, İsrail'e karşı mücadeleye katılmadığı için halkın çoğunluğu tarafından, siyasi olarak meşru görülmemesiydi. Daha çok ahlaki ve dini konularda faaliyetler içindeydiler, Kuran eğitimi, İslami tebliğ gibi. Belki de tek politik faaliyetleri üniversitede komünistlere, Marksistlere saldırmaktı. Bu çatışmalar zaman zaman kanlı oluyordu.

— Çatışmaların gerekçesi neydi?
LEGRAİN: Komünistler dinsiz oldukları için iç düşmandılar. Allah'a inanmadıkları için Filistin’i Yahudilere bırakmışlardı, SSCB İsrail’i taramıştı vs. Bu hareket Müslüman Kardeşler hareketiydi, Gazze’de göreli olarak önemliydi. Batı Şeria’da ise daha az etkisi vardı.

— İsrail'in Filistin davasını bölmek için İslamcılara göz yumduğu hatta teşvik ettiği söylentileri var...
LEGRAİN: Aslında bu, komünistlerin tepkisi sonucu ortaya çıkmış bir karşı propaganda. Onlara göre İsrail-Filistin davasını bölmek için İslamcıları işin içine soktu. Tabii ki İsrail İslamcıları yaratmadı, ama şu da bir gerçek ki onları kısıtlamak için pek de bir şey yapmadı, çünkü komünistlere saldıran İslamcılar İsrail’in lehine bir bozgunculuğun öğeleriydiler. Onları yaratmadılar, ama özgür bıraktılar.

— Ya şimdi?
LEGRAİN: Şimdi farklı. 70 sonlarında ortaya çıkan Müslüman Kardeşler içinde 80 başlarında tartışmalar çıktı. İçlerinden bir kısmı İsrail devletine karşı mücadele yürütmeksizin İslamileştirme politikasının sürdürülemeyeceğini söyledi. Çünkü İsrail İslam düşmanı emperyalizmin Ortadoğu'daki ajanıydı, İslamın bir numaralı düşmanı İsrail'e karşı savaşmaksızın yürütülen İslamileştirme onlara göre hiçbir işe yaramazdı. Çünkü İsrail İslam’a karşı savaşını sürdürecekti. Öyleyse önce İsrail’i ortadan kaldırıp sonra İslamı yeniden inşa etmek gerekiyordu.
İşte bu hareket Mısır'da üniversitelerde okumuş ve orada radikal İslami hareketlerle temas kurmuş olanlarla El Fetih içindeki hem milliyetçi hem dindar olanları bir araya getirdi. Zaten El Fetih’in her zaman güçlü bir dindar kanadı olmuştur, üst düzey yönetimde de temsil edilmiştir.
Cihad adlı bu grup Gazze Üniversitesi’nde bazı öğretim üyelerinin çevresindeki öğrencilerden ve buna paralel olarak örgütlenmiş, Arafat’ın El Fetih’inden ve Afgan mücahitlerinden yardım gören gerilla hücrelerinden oluşuyordu. Cihad’dan gerçek anlamda söz edilmesi, İsrail’e karşı ciddi gerilla eylemlerinin olduğu 1986’da başlamıştır. İlk başta hedef yalnızca askerlerdi.
İşte bu eylemlerden bir süre sonra ayaklanma patlak verdi. Ayaklanmanın nedeninin Cihad olduğunu söylemiyorum, ama Cihad Filistinlilerin, İsrail’i yıkacak ölçüde olmasa bile işgali ortadan kaldırabilecek derecede güçlü olduklarını düşünmelerinde önemli bir rol oynadı. İsrail'e karşı savaştıkları için de milliyetçiler dahil halkın gözünde meşruiyet kazandılar.

El-Fetih ve Müslümanlık 

— İslamcıların diğer Filistin örgütlerini de İslamileştirdikleri söylenebilir mi?
LEGRAİN: Önce Filistin Ulusal Hareketi’nin kelimenin gerçek anlamıyla laik olmadığını görmek lazım. Tabii İslamcılar onları laik olmakla suçlayageldiler. Kuşkusuz laik, Marksist, komünist örgütler var. Ama en önemli güç olan El Fetih öyle değil. Örneğin Arafat eski bir Müslüman Kardeş’tir. Daha başka örnekler de var Ebu Cihad gibi. El Fetih hep iki tema üzerinde seyretmiştir, milliyetçilik ve Müslümanlık. Demokratik bir devlet kurulacağı fikri Batı’ya hep bir laik devlet olarak sunulmuştur. Aslında FKÖ’nün Arapça metinlerinde laiklik hiç geçmez. Batı solunu etkilemek için sözlü olarak kullanılan bu laiklik teması Arapça’da kayda geçmemiştir. Yalnızca tüm dinlere inanç ve ibadet özgürlüğü tanınacağı belirtilmiştir. .Ama bunu yapmak için laik olmak da gerekmeyebilir.
Dolayısıyla İslamcıların FKÖ’yü İslamileştirdikleri söylenemez, daha çok FKÖ’nün genel İslam’a dönüş olgusuna katıldığı söylenebilir. Bunun taktik icabı olduğunu sanmıyorum, kuşkusuz böylesi hesapların da etkisi olmuştur ama din hayatın içinde zaten güç kazanıyor.

— Bir Ahmet Cibril var İslami söylemi sık sık kullanan...
LEGRAİN: İşte onunki tam taktik icabı. Onun bir mümin olduğunu sanmıyorum. Zaten o Suriye’nin denetiminde. Cibril, tslamcılann FKÖ ve Arafat’a karşı güç kazandıklannı fark edince bu fırsatı kaçırmak istemedi. Cibril’in İran'la da ilişkisi var ama...

— İslamcıların dışarıda güçsüz, işgal altındaki topraklarda güçlü olmaları neden?
LEGRAİN: Zor bir soru. Belirtmiştim, diğer ülkelerdeki Filistin hareketini çok iyi bilmiyorum, ama FKÖ çok uzun bir süredir varlığını sürdürüyor. O zamanlar FKÖ silahlı mücadele temelinde bir politik örgüttü. Tüm mülteci kamplarında yapılanmıştı ve faaliyet yürütüyordu. FKÖ’nün Gazze ve Batı Şeria ile ilgilenmesi, daha sonra buraların I967’de işgal edilmesiyle oldu. İşgalin ilk aylarında oralarda gerilla eylemlerine girişti, ama başarısız oldu. Buralarla gerçek anlamda ilgilenmesi 1973’ten itibaren olmuştur. Nedenlerden biri bu olabilir. Çünkü İslamcılann işgal topraklarında kökleri var.

— İşgal altındaki topraklarda resmi bir İslam var mı?
LEGRAİN: Evet, üç ayrı tip resmi İslam var. Batı Şeria ve Kudüs Müslümanları, daha doğrusu camilerin yönetimi Ürdün Vakıf Bakanlığı'na bağlıydı. Eskiden de bu böyleydi ve işgalden sonra İsrail bu statünün sürmesine itiraz etmedi. Batı Şeria’da statü hâlâ böyle.
Ama İsrail Kudüs’ü ilhak edince sorun çıktı. Kudüs birleştirilince, İsrail buradaki Müslümanların İsrail makamlarına bağlı olmasını dayattı, ama onlar reddetti. Şimdi Kudüs Müslümanlarının kendi içlerinde oluşturduktan dini yapılanma, İsrail tarafından resmen tanınmıyor.
Gazze’de durum daha farklı. Orada İslam, Mısır modeline göre örgütlü. Ürdün, zamanında Batı Şeria'yı ilhak etmişti, ama Mısır Gazze'de, Filistin devleti kurulana kadar geçici bir askeri yönetim kurmuştu. Bu nedenle Mısır’ın Gazze yönetiminde söz sahibi olması mümkün değil.

Yazının orjinal hali



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 1 18.06.1991
2 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 2 19.06.1991
3 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 3 20.06.1991
4 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 4 21.06.1991
5 Batılı gözüyle radikal İslam geleneksel İslam 5 22.06.1991

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı