Karadeniz de barış sürecini destekliyor ama...

25.02.2013 Vatan

Karadeniz’den yeni İmralı sürecine bakış/2

Karadeniz de barış sürecini destekliyor ama...

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) Karadeniz turunun zamanlaması, gerekli olup olmadığı gibi tartışmalar, önce Sinop, ardından Samsun’da yaşanan şoven saldırıların gölgesinde kaldı. Çünkü bu gezinin zamansız ve/veya gereksiz olduğunu savunmanın, saldırıların önemini azaltma riski bulunuyordu. Bu açıdan bakıldığında, tur iptal edildiği için herhangi bir olayın çıkmadığı Trabzon’da aynı tartışma biraz daha sakin bir şekilde yapma imkanı mevcut.
Trabzon’da görüştüğümüz siyasi yelpazenin farklı kesiminden kanaat önderlerinin hemen hepsi teorik olarak BDP’li milletvekillerinin ülkenin her yerine, dolayısıyla Karadeniz’e gitme hakkına sahip olduklarını kabul etti ancak pratikte bu gezinin pek de isabetli olmadığını savundular. Örneğin gazeteci Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu şöyle konuşuyor: “BDP daha önce hiç gelmemişti Karadeniz’e. Toplum da böyle bir geziye hazır değildi. Zamanlama ve geliş şekilleri yanlıştı. Nitekin Sinop ve Samsun’dan sonra köşemden Trabzon gezilerini iptal etmeleri çağrısında bulundum. İyi ki iptal ettiler.”
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ergun Ata ise twitter’da “BDP’liler de gelmeli” diye yazdığı için çok “acayip” tepkiler aldığını, zaten protestocuların esas olarak sosyal medyada örgütlendiğini hatırlatıyor.
Gelmeleri halinde BDP’lileri ağırlamak için ellerinden geleni yapacak olan Trabzonlu bazı sosyalistler “Nedense önceden kimse bize bir şey sormadı” diye yakınıyor. Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Koordinatörü Taylan Kaya da “zamanlama yanlıştı” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Burada geziye uygun bir gündem oluşmamıştı.”

CHP’nin duruşu

Karadeniz’de olup bitenleri anlamak için Kaya’nın son cümlesini tahlil etmek işe yarayabilir. Şöyle ki HDK heyetinin ziyaretini Karadeniz’de anlatacak, onları karşılayacak ve bölge halkıyla tanıştıracak güçlü yapılanmalar söz konusu değil. Öncelikle bölgede çok yoğun bir Kürt nüfus yaşamıyor. Ardından, ne BDP, ne de HDK sürecine dahil olan sol partiler fazla etkili. HDK içinde yer almayan sosyalist sol parti ve grupların bazılarıysa yeni İmralı sürecine kısmen kuşkuyla bakıyorlar. (Bu konuyu dizimizin Hopa’dan söz edeceğimiz yarınki bölümünde daha kapsamlı ele alacağız)
Bölgede hâlâ etkili olan CHP’ye gelince: Karadeniz’de CHP geleneksel olarak “sol” bir parti olarak varlık göstermiş ve kendisinden daha solda olan yapılarla da belli ölçülerde iyi ilişki içinde olmuştur. Günümüzde CHP ile sosyalist sol arasındaki iletişim ve geçişkenlik sürmekle birlikte Kürt sorunu bağlamında belirgin bir ayrışma yaşanıyor. Bugün ülkenin birçok bölgesinde olduğu gibi Karadeniz’de de CHP’liler BDP’lilerle aralarına mesafe koyuyorlarsa –ki öyle- bunun nedeni, adına ister “ulusalcılık”, ister “milliyetçilik” desinler, CHP’lilerin Kürt sorunundaki ideolojik duruşlarıdır.
Örneğin Hopa’nın CHP’li Belediye Başkanı Turhan Kasımoğlu’na “BDP’liler Karadeniz turuna Hopa’dan başlasaydı parti tabanınız ne yapardı?” diye sorduğumda hiç tereddütsüz “CHP tabanı buna kesinlikle sıcak bakmazdı. Kesinlikle. Ama sokağa çıkıp tepki de göstermezdi” cevabını verdi.
Bu arada Kasımoğlu’nun HDK heyetinin Karadeniz turu yapması yerine Karadeniz’den oluşturulacak bir grubun Güneydoğu’ya götürülmesinin daha uygun olacağı tespitini de kayda geçirelim.

AKP ortada yok

BDP’nin güçsüz olması yeni İmralı sürecinin Karadeniz’de sahipsiz olduğu anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. Gerek Trabzon, gerekse Hopa’da BDP’lilerin Karadeniz turunu eleştiren çok kişiyle karşılaştık ama bunların hiç ama hiçbiri yeni sürece açıkça karşı çıkmadı. Açıkçası bu da beni çok şaşırttı. Çünkü sahil yolunda arabanızla altından geçtiğiniz üst geçitlerin nerdeyse tümüne Güneydoğu’da şehit düşmüş bir askerin adının verildiği, milliyetçilikleri ve devlete bağlılıklarıyla övünen ve bunu kanıtlamak için sıklıkla yasaların sınırlarının dışına çıkan insanların yaşadığı Karadeniz’de “devlet nasıl olur da teröristle (ya da ‘bölücübaşı’ ile ya da ‘bebek katili’ ile) görüşür?” diye şikayet eden kimseyle karşılaşmadım. Tam tersine Öcalan’ın merkeze alındığı bir sürecin muhalif siyasetçiler tarafından bile makul karşılandığını gözledim.
Dolayısıyla son sürece Karadeniz’de desteğin çok geniş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, fakat süreci açık veya örtük bir şekilde destekleyenlerin hemen hepsi sözbirliği etmişcesine “keşke”li cümleler kuruyorlar. Yani süreci destekliyorlar ancak buradan çözüm çıkacağına pek inanmıyorlar, diğer bir deyişle ümitli değil karamsarlar.
Bunun bir nedeni Başbakan Erdoğan’ı samimi bulmamaları, onun başkanlık sistemi için bu süreci kullandığına inanmaları. Ama daha önemli bir neden, süreçle ilgili neler olup bittiğini bilmemeleri, kimsenin kendilerini bu konuda bilgilendirmemesi.
Bu bağlamda yerel AKP örgütlerine ve siyasetçilere çok iş düşüyor ancak onların ortalıkta pek göründükleri söylenemez. Bu nedenle bütün yük Başbakan Erdoğan’ın sırtına biniyor. Çünkü hem AKP karşıtlarının büyük kısmı “çözse çözse Erdoğan çözer” önermesini ciddiye alıyor, hem de AKP yanlıları “Başbakan’ın vardır bir bildiği” diyerek kendisine geniş bir kredi açıyor.
Tekrar BDP’lilerin Karadeniz turuna dönecek olursak: ÖDP Trabzon İl Başkanı İsmet Ar’ın iptal edilen Trabzon ziyareti hakkındaki şu sözleri önemli: “Eğer AKP İl Başkanı ve Belediye Başkanı BDP’lileri karşılamaya gitseydi hiçbir sorun çıkmazdı!”
AKP ile BDP’nin toplumsal anlamda yakınlaşmasının yaşanmaması halinde yeni İmralı sürecinin çok zor ilerleyeceğini söyleyebiliriz.


Yarın: Hopa efsanesi

Dizi 3: Hopa efsanesi
Dizi 1: Trabzon direkten dönmüş



İLGİLİ YAZILAR
03.09.2012 Siz kim, biz kim?
20.02.2013 Sinop ve Samsun dersleri
19.02.2013 Yeni Sinoplar istemiyorsak..

Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.07.2025 Bu da “yepyeni-Osmanlıcılık”: Türk-Kürt-Arap ittifakı
09.07.2025 Tunç Soyer ile söyleşi: “Herkes bilsin bu da geçer, güçlenerek çıkarım”
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
06.07.2025 Erdoğan çözüm sürecini ateşe atıyor
05.07.2025 Türkiye yolun sonuna mı geldi?
05.07.2025 Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri
04.07.2025 Çözüm sürecinde çözüme doğru
03.07.2025 Bu görüntüler de bu ülkenin hafızasına kazındı
02.07.2025 Yoksa Suriye İsrail’in arka bahçesi mi oluyor?
01.07.2025 Ruşen Çakır’ın Fatih Altaylı ile ikinci söyleşisi: “Kaygım kendim için yok, ülke için çok”
13.07.2025 Bu da “yepyeni-Osmanlıcılık”: Türk-Kürt-Arap ittifakı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı