Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri

05.07.2025 medyascope.tv

5 Temmuz 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Dün Hatem Ete ile PANORAMATR'nin Haziran ayı araştırması üzerine yaptığımız yayında bir kere daha gündeme geldi ve bu konunun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlamış oldum. Türkiye'nin gerçek dönüm noktalarından birisi 2015'te yaşanan iki seçimdi. Bunlardan Haziran’da olanda AK Parti tek başına iktidarı kaybetmişti. Ahmet Davutoğlu AK Parti'nin genel başkanıydı, malum, ve Türkiye'nin koalisyonla yönetilmesi gerekiyordu. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan bir şekilde allem etti kallem etti ve ülkeyi Kasım'da yeniden seçime götürdü ve Haziran'dan Kasım'a kadar Türkiye — yani abartılı olabilir bilmeyenler için ama — bir tür kan gölüne döndü. Birçok yerde, ülkenin Güneydoğu'sunda yaşanan çatışmalar, büyük şehirlerde yaşanan terör eylemleri, IŞİD'in yaptığı çok sayıda sivilin katledildiği değişik yerlerdeki terör saldırıları… Bütün bunlarla birlikte Türkiye seçime girdi Kasım ayında ve ne oldu? AK Parti, %49.50 oy alarak bir önceki seçime göre 8.6 puan oyunu artırdı Haziran'dan Kasım'a kadar yaşanan süreçte. Yani %50 oy aldı diyebiliriz. Buna karşılık Cumhuriyet Halk Partisi %25'te kaldı. MHP %12 civarı, HDP de %11 civarı. Onun dışında hiçbir parti %1'i bile bulmadı. Şimdi önümüzde 10 yıl önce %49 oy almış, %50'ye yakın oy almış bir AK Parti var. Buna %12'lik bir MHP'yi de katarsak %60-62 arası bir oy oranını tutturmuş olan bugünün Cumhur İttifakı var. Fakat şu an itibarıyla baktığımızda bambaşka bir şey görüyoruz. Türkiye'de 10 yılda çok şey değişti. Onun öncesinde bakalım, 2023, burada evet, AK Parti yine iktidarını korudu. Erdoğan'ın da seçildiği seçimde oyu %44.7'ye düşmüş. MHP'nin oyu %8.3'e düşmüş. Yani iktidar koalisyonu %52-%53 civarı bir oy almış. Ama bugün itibarıyla baktığımız zaman kamuoyu araştırmalarında, mesela dün ele aldığımız PANORAMATR'nin araştırmasına baktığımız zaman AK Parti'nin oyu %30, MHP'nin oyu %5 gözüküyor. %18 kararsız var. Hadi diyelim ki bunun yarısını aldılar, %43 gibi bir şey ediyor ve tam anlamıyla muhalefete düşmüş bir Cumhur İttifakı var, pardon, azınlığa düşmüş ama iktidarda. Yani azınlığın iktidarı var Türkiye'de.
Peki neden böyle oldu? 10 yıl içerisinde Erdoğan ve AK Parti ne kazandı ne kaybetti? Bir kere Türkiye başkanlık seçim sistemine girdi. Arada bir darbe girişimi var. Fethullahçılarla bir savaş var. OHAL dönemi var. Buralarda bir şekilde köşeye sıkıştırılmak istenen Erdoğan karşı saldırılarla bunu püskürttü ve gücünü artırdı. Burada yalnız şöyle bir husus önemli: Erdoğan devlet içerisindeki gücünü artırmakla birlikte toplumsal desteğini koruyamaz hale geldi. Adım adım yaşanan bütün bu süreçlerde Erdoğan tek adam iktidarını güçlendirdi. Yanına Bahçeli'yi aldı. Cumhur İttifakı'nı şekillendirdi. Özellikle 15 Temmuz'un ardından şekillendirdi ve bütün perspektifini beka meselesi üzerinden, güvenlik meselesi üzerinden kurgulamaya başladı ve inişe geçti. Hep birlikte inişe geçtiler. 2015 Haziran'ındaki nokta, esas Türkiye'nin 10 yıl önceki noktası oydu, oraya kadar geldiler ve ondan daha aşağıya kadar indiler. Yani Haziran seçimlerine baktığımız zaman iyi kötü yine MHP + AKP oyları %60'a yakın bir oy söz konusuydu. Şimdi baktığımızda iki parti %40'ı ancak geçebiliyor ve iktidarda kalabilmenin yolunu muhalefeti parçalamak, hem içeriden parçalamak hem de bir araya gelmesini engellemek üzerine kuruyor. Bütün bu 10 yıl içerisinde tek adam iktidarı kuruldu. Fakat tek adam iktidarıyla beraber AK Parti'nin kendi ayakları üzerinde durma imkanı her geçen gün azaldı. Partinin etkisi iyice azaldı. AK Parti aslında büyük ölçüde yok hükmünde bir parti haline geldi. Bakanların etkisi tamamen azaltıldı. Erdoğan'ın bir işaretiyle bakan olundu ya da bakanlık kaybedildi. Aşağıdan yukarıya gelebilen kimse olmadı. Öne çıkan isimler seçilmiş isimler değil atanmış isimler oldu, ki bakanlar da bunlardan birileri. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin en temel özelliklerinden birisi olan seçimin anlamı iyice boşaltıldı ve Meclis’in içi boşaltıldı. Yani bu 10 yılda AK Parti ve Meclis tamamen etkisizleştirildi Erdoğan'ın tek adam iktidarını güçlendirmek adına. Fakat şunu gördük ki Erdoğan'ın temel meselesi iktidarı korumak, ama iktidarı korumaya bu yetmiyor. Bu yetmediği zaman, yani siyaseten bir şey yapamadığı zaman, siyaseten kendi kendini felç etmiş olunca Erdoğan bu sefer bütün yükü yargıya yükledi ve artık AK Parti iktidarı, Erdoğan iktidarı savcılar, yargıçlar eliyle faaliyet yürüten bir iktidar haline geldi. Bakın, biz Medyascope'ta sürekli gündemi takip ediyoruz. Sabah gündem yapıyoruz. Gün içerisinde haberler giriyoruz. Yorumlar yapıyoruz. İnanın bana gündem maddelerinin %70'i yargıyla ilgili. Gözaltına alınanlar, mahkemeye çıkanlar, tutuklanma haberi, ifade haberi, yok etkin pişmanlık ifadeleri gibi. Ama bu sadece belediye başkanları için geçerli değil, gazeteciler için de geçerli, en son Fatih Altaylı olayında olduğu gibi. Ayşe Barım gibi bir menajer için de geçerli ya da Boğaziçi Üniversitesi'nde diplomasını yırtan genç için de geçerli, Leman dergisi olayında da geçerli. Her yere yargı eliyle devletin şiddet tekelini kullanma yoluyla müdahil olmaya çalışan ve bütün itirazları, muhalefetleri yargı eliyle sindirmeye çalışan bir Erdoğan ve AK Parti var.
Ama siyaset bir yerden sonra sokakta yapılıyor. Bir yerden sonra insanlarla yapılıyor. Bu korkutmayla bu işi ne kadar sürdürebilecek? Özgür Özel geçen kendisiyle ilgili fezleke yollanınca, "Bir ben kalmıştım, beni de alın," dedi. Olay, ‘‘Herkesi mi içeri alacaklar?’’ sorusuyla düğümleniyor. Tabii buradan hareketle birçok insan, ‘‘Artık Türkiye'de seçimle iktidarlar değişmez’’ diyorlar. Bunu geçen Ahmet Şık yayında söyledi. Ben ardından yaptığım yayında buna neden karşı çıktığımı söyledim. Aslında bize bu "iktidar seçimle değişmez" lafını ettiren şey, Erdoğan'ın siyaseten tükenmiş olduğunu kabul etmek. Evet, Erdoğan siyaseten iktidarını koruyamıyor. Dolayısıyla siyaset yerine başka yollarla iktidarını koruyacak, demek oluyor. Ben bunu Erdoğan'ın arzu edebileceği ama yapmasının mümkün olmayacağı bir şey olarak görüyorum. Erdoğan artık insanları yanına çekemiyor. İnsanlara bir vizyon sunamıyor ve kendisini taşıyacak, kendisinin sorunlarını aşacak kadrolara sahip değil. Kadrolara ihtiyacı olduğunu da kabullenmek istemiyor sanki ya da kabullense bile onun o kadroları yaratma perspektifi eşyanın tabiatına aykırı.
Evet, bu konuyu kapatalım ve kime ithaf edeceğimize gelelim. Kimileri Cübbeli Ahmet Hoca'ya ithaf edeceğimi düşünebilir. Çünkü bana bir kıyak yaptı. Dedi ki, geçen onunla ilgili yaptığımız yayınla ilgili olarak, benim için her şey serbestmiş ve ben bunu sosyal medyada paylaşınca da birçok kişi "Biz de aynı şeyden istifade etmek istiyoruz, benzer bir fetvayı bizim için de alır mısın?" dediler. Yok, Allah'a çok şükür, ‘‘para ile imanın kimde olduğu belli olmaz’’ diye bir laf var. En azından paranın Cübbeli'de olduğunu biliyoruz. İman konusunu isterseniz Allah'a havale edelim. Ben bugün ithafımı hiç beklenmeyecek bir şekilde bir sinemacıya, İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'a yapmak istiyorum. Çok kişi bilmez, benim sinemaya özellikle bir zamanlar çok ilgim vardı. Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübünde arkadaşlarla bayağı bir çalışmıştık. Kısa metraj film deneyimlerimiz de olmuştu Reha Erdem'le birlikte. Her neyse. Bergman benim hayatımda en çok iz bırakan birkaç yönetmenden birisidir. Diğerlerini de Allah izin verirse daha sonraki yayınlarda anmak isteyeceğim. İlk aklıma gelen Bergman oldu. Bir de şunu çok iyi biliyorum, birçok filmini izlemiştim ama 2004 sonunda Washington'a gazeteci olarak gittiğimde Netflix o sırada yeni çıkmıştı ve DVD kiralıyordu ve bütün Bergmanlar vardı. Bergmanların hepsini Netflix'in DVD'leri üzerinden tekrar izlemiş ve çok mutlu olmuştum. Ama Bergman filmi izleyip mutlu olmak çok kolay bir şey değil. Genellikle daha içsel yolculuklara çıkartan bir film diyelim, çok klişe bir laf olacak ama. Ama gerçekten sinema… Sinema güzel bir sanat. Yani ticari vesaire olan sinemayı da herkes sevebilir ama Bergman gibi isimler apayrı bir yere sahip. 2007'de hayatını kaybetmiş, bayağı da yaşamış, 89 yıl ve çok film bıraktı. Benim izlediklerimin hepsinin bende yeri ayrı ama sadece ona ithafla yetineyim. Belki bir gün siyaseti bırakıp sinema konuşursak uzun uzun Bergman'ı da tartışırız. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
06.07.2025 Erdoğan çözüm sürecini ateşe atıyor
05.07.2025 Türkiye yolun sonuna mı geldi?
05.07.2025 Erdoğan ve AK Parti’nin son on yılda kazandıkları ve kaybettikleri
04.07.2025 Çözüm sürecinde çözüme doğru
03.07.2025 Bu görüntüler de bu ülkenin hafızasına kazındı
02.07.2025 Yoksa Suriye İsrail’in arka bahçesi mi oluyor?
01.07.2025 Ruşen Çakır’ın Fatih Altaylı ile ikinci söyleşisi: “Kaygım kendim için yok, ülke için çok”
01.07.2025 Edgar Şar: “Türkiye’de rejim değişikliği girişimi var”
01.07.2025 Mümtaz’er Türköne: “Yaşadığımız kriz, ben gitmem krizi”
06.07.2025 İmamoğlu’nu bırakmamak için diğer CHP’li belediye başkanlarını alıyorlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı