Değersizleştirilmek istenen yalnızlık

21.01.2014 Vatan

17 Aralık süreci tam da Türkiye’nin, Ortadoğu politikalarının teker teker iflas etmesiyle bir yalnızlığa sürüklendiği döneme denk geldi. Herhalde raslantı değildir. Ve yine yolsuzluk/rüşvet soruşturmalarına paralel olarak MİT denetiminde Suriye’ye giden TIR’lara ve ülke çapında El Kaide’ye yönelik operasyonlar düzenlenmesinin de raslantı olduğunu düşünmüyorum. Tabii hem ilk TIR olayına, hem de El Kaide operasyonuna hükümetle uyumlu çalışan, Mavi Maramara’nın düzenleyicisi İHH’nın bir şekilde bulaştırılmasının da...
Bu olaylara bağlı olarak sık sık dile getirilen “Sahiden neler oluyor? Kim, ne yapmak istiyor?” sorularına benim cevabım şu: Türkiye’nin Ortadoğu’daki yalnızlığı iyice değersizleştirilmek isteniyor. Böylelikle AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ın özel olarak bölgesinde, genel olarak İslam dünyasındaki cazibesinin azaltılması, belki bundan daha önemli olarak Batı nezdindeki itibarının sonlandırılması hedefleniyor.
Peki kim? Esas olarak 17 ve 25 Aralık rüşvet/yolsuzluk operasyonlarının ardında kim(ler) varsa o(nlar). Bana göre burada özne Fethullah Gülen cemaatidir. Hiç kuşku yok ki bu cümleyi gören Cemaat’e yakın isimler “hani nerde kanıtların?” diye soracaklardır. Ben de kendilerine Cemaat medyasında konuyla ilgili haberlerin ele alınış ve sunuluş biçimlerine, yapılan yorumlara, Cemaat çizgisindeki bazı kanaat önderlerinin sosyal medyada yaptıkları paylaşımlara bakmalarını söyleyeceğim.

İran’a bakış

Zaten Gülen cemaatinin İran’daki rejime sempatik bakmadığı bir sır değil. Aynı şekilde, özellikle 7 Şubat 2012 MİT kriziyle birlikte yaşanan ayrışmayla birlikte, siyasi iktidarın, başta Beşir Atalay ve Hakan Fidan olmak üzere bazı kurmaylarını “İrancı” bulduğu da malum. Bu türden eleştirilerin 17 Aralık’tan sonra iyice keskinleşip yaygınlaştığını görüyoruz. Tabii bu arada 17 Aralık operasyonunun İranlı Rıza Sarraf’ın Halkbank üzerinden İran paralarını aklama faaliyetleri üzerine bina edilmiş olduğunu da akılda tutmak lazım.
Lakin Cemaat çevrelerinden hükümete son günlerde İran konusunda yöneltilen eleştirilerin bazılarında çok vahim hatalar yapıldığı kanısındayım. Örneğin Ankara’nın Suriye politikalarını Tahran’ı gözeterek oluşturduğu tespitlerinin hiçbir tutarlılığı yok. Tam tersine AKP hükümeti Baas rejiminin yıkılmakta olduğu gibi yanlış bir hesap yaparak İran’la yürüyen geleneksel “çatışmadan rekabet etme” çizgisini terk etti ve Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerle birlikte davrandı. Ve kaybetti. Hem de çok kötü...

El Kaide’ye bakış

Suriye’deki stratejik hatayı telafi etme gayretlerinin AKP hükümetinin üzerine “El Kaide ile ilişki” şaibesi düşürmüş olduğunu, örneğin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçen Eylül ayı sonuna Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği New York’ta açık bir şekilde görmüştük. Ankara’nın El Kaide ve/veya benzeri İslamcı gruplarla ilişki içinde olduğu iddialarını hem Şam rejimi, hem de PKK çizgisindeki Suriye Kürtlerinin örgütü olan PYD dile getiriyordu.
Son günlerde yaşanan TIR olayları da, her ne kadar hükümetin duruma (yargıya) müdahalesiyle üstü örtülmüş olsa da, belki de esas olarak bu nedenle, bazı çevreler tarafından Ankara’nın El Kaide vb. örgütlere desteğinin kanıtı olarak görüldü ve gösterilmek istendi.
Tabii bu arada 25 Aralık’taki akamete uğrayan ikinci yolsuzluk/rüşvet operasyonunun önemli figürlerinden birinin El Kaide ile ilişkili olduğu ileri sürülen Yasin el Kadı olması da herhalde raslantı değildi.

İran-El Kaide düşmanlığı

Görüldüğü gibi hükümet ve Erdoğan hem İran, hem de El Kaide ile iyi ilişkilere sahip olmakla itham ediliyor. İran gibi komşu bir ülkeyle iyi ilişki içinde olmakta hiçbir sakınca olmayabilir, hatta iyi de olabilir. Fakat El Kaide gibi uluslarötesi bir terör şebekesiyle irtibatlandırılmak herhalde hiç de iyi bir şey olmasa gerek.
Her şey bir yana, ortada çok ciddi bir çelişki mevcut: Bugün İslam dünyasının en önde gelen düşmanlıklarından biri İran rejimi ile El Kaide arasında yaşanıyor. Hatta Washington’un Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden istifade ederek Tahran’la yakınlaşmaya başlamasında da bu düşmanlığın ciddi bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla AKP hükümeti ve Erdoğan’ın, hem El Kaide, hem de İran’la aynı anda iyi ilişki içinde olması eşyanın tabiatına aykırı bir durum olacaktır.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
26.02.2025 Kardeşim Ahmet Sever’e veda
25.02.2025 AK Parti diye bir parti kaldı mı?
24.02.2025 AKP’nin transferleri: “Kazan kazan” mı?
24.02.2025 Bir Mozaik Olarak Türkiye (53): Türkiye'de Abhaz olmak üzerine Levent Belin, Erol Kılıç ve Selçuk Sol ile söyleşi
23.02.2025 AKP Türkiye’yi dönüştürürken kendisi de dönüştü
23.02.2025 AKP Kongresi: Dağ da yok fare de
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı