Çözüm sürecinin esas kazananı

12.03.2015 Habertürk
Kurdî bixwîne

Çözüm süreciyle çatışmasızlığın teminat altına alınmış olmasının AKP iktidarının epey işine yaradığını biliyoruz. Her şey bir yana, peşpeşe yaşanan seçimlerden AKP ve R. Tayyip Erdoğan’ın başarıyla çıkmasında çatışmasızlığın belirleyici bir rol oynamış olduğu muhakkak. Hatta sırf bu olgudan hareketle AKP ve Erdoğan karşıtları Kürt siyasi hareketini (KSH) oyuna gelmekle, hiçbir şey almadan (veya çok az şey alarak) çok şey vermekle itham edebiliyorlar.
KSH’nin ateşkeste, çatışmasızlıkla AKP’nin oyununa gelmekle suçlayanlar savaş kışkırtıcılığı yaptıklarının farkında olmayabilirler mi? Öte yandan KSH’ni bu şekilde eleştirenlerin önemli bir bölümünün aynı zamanda AKP hükümetini de PKK ile mücadelede taviz vermekle suçlamaktan geri kalmadıklarını da biliyoruz.
Bu türden ikiyüzlü tutumlar hakkında söylenecek çok şey var ama fazla uzatmaya da gerek yok. Kaldı ki KSH’nin çözüm sürecinde ısrar ederek hiçbir şey elde etmediği veya hükümetin kazanımlarıyla kıyaslanamayacak kadar az şey kazandığı önermesi de yanlış. Hatta bana göre külliyen yanlış. Çünkü daha önce birçok kez belirttiğim gibi KSH bir süredir "altın çağ"ını yaşıyor ve eğer çözüm süreci olmasaydı, diğer bir deyişle çatışmalar devam etseydi bu noktaya ulaşması mümkün olamazdı.

KÜRT HAREKETİNİN NORMALLEŞMESİ

Varsayımları temel alarak argüman geliştirmenin zor olduğunun bilincindeyim ancak birkaç noktanın altını çizmek istiyorum. Öncelikle şunu akılda tutmak şart: Abdullah Öcalan çözüm sürecinin başlamasından çok önce silahlı mücadelenin artık miadını doldurduğu noktasına gelmiş ve hareketini de bu çizgiye büyük ölçüde taşımıştı. Fakat devlet KSH ile diyalog ve ardından müzakere kararı vermemiş olduğu için silahlar bırakılmadı. KSH’nin "silahla olmaz" yaklaşımıyla devletin "silahla olmuyor" noktasına gelmiş olmasının aynı şey olmadığının farkına varmamız gerekiyor. Çözüm sürecinde yaşanan bir dizi sıkıntı, sorun ve gecikmenin ardında bu hassas bakış açısı farklılığının etkili olduğunu düşünebiliriz.
Kısacası çözüm süreci Öcalan’ın varmış olduğu noktanın doğal bir uzantısıdır ve sırf bu nedenle bile öncelikli olarak bir "Öcalan projesi" olarak tanımlanmayı hak eder. Bu süreçle birlikte KSH’nin yasal alanda alabildiğine güçlenmesi, kuruluşu, "BDP varken ne gerek vardı!" gibi tepkilere yol açmış olan HDP’nin yüzde 10 barajını aşma eşiğine gelmiş olması herhalde tesadüf değildir. Tabii Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın yüzde 9.8 oy almış olmasının da altını çizmek şart. Bütün bunlar bize, KSH’nin silah geri plana atılabildiği ölçüde yasal siyaset alanında hızla normalleşebildiğini ve Kürt olmayanlara da ulaşabildiğini gösteriyor.

SAHİCİ BİR BÖLGESEL GÜCE DÖNÜŞME

PKK hareketi öteden beri öteden beri bir bölgesel güçtü, Irak, İran ve Suriye Kürdistanı’nda ve bu ülkelerin Kürtleri arasında örgütlüydü. Gerek Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaşlar, gerek (IŞ)İD tehdidinin ortaya çıkması gibi nedenlerle PKK’nın bölgede alabildiğine güçlendiğini ve önde gelen aktörler arasına girdiğini söyleyebiliriz.  (Bu noktada özellikle (IŞ)İD’in PKK’ya çok geniş bir alan açtığını ve imkan sunduğunu kabul etmeliyiz. Zira silahlı bir örgüt için en zor olan şeylerin başında silahları askıya almak gelir. (IŞ)İD ile birlikte PKK hem bu zorluğu aştı, hem de tarihinde belki de ilk kez (iyi) silah kullandığı için uluslararası topluluğun büyük ölçüde takdirini kazandı.)
Eğer PKK Türkiye’de devletle çatışıyor olsaydı muhtemelen Suriye ve Irak’ta bugünkü kadar etkili olamaz; olsa bile uluslararası topluluğun ve medyanın bu derece olumlu anlamda ilgisini çekemez, desteğini alamazdı.
Tek bir örnek bile yeterli olabilir: Türkiye’de çözüm süreci olmasa Kobani (IŞ)İD kuşatmasına karşı direnebilir, zafer elde edebilir miydi?




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
29.09.2024 Bir yok edici melek olarak Erdoğan
27.09.2024 Özgür Özel, New York Türkevi hakkındaki rüşvet iddialarını niçin yalanlamış olabilir?
25.09.2024 Transatlantik: İsrail Lübnan’da ne planlıyor? S-400 sorunu çözülüyor mu? Erdoğan’ın Kıbrıs çıkışı
23.09.2024 Ruşen Çakır’la Hafta Başı (3): Narin Güran cinayetinde yaşananlar - Esad ve Erdoğan görüşecek mi? - Gelecek ve DEVA birleşiyor mu?
22.09.2024 Erdoğan ile Esad buluşmasını beklerken
20.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile “Haftaya Bakış” (232): 4. madde tartışmaları - İsrail-Hizbullah savaşı - CHP içi tartışmalar
18.09.2024 Transatlantik: İsrail’den Hizbullah’a siber saldırı - Trump’a ikinci sûikast girişimi - ABD Irak’tan çekiliyor
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
13.09.2024 Haftaya Bakış (231): İmamoğlu-Yavaş rekabeti - Narin Güran cinâyetinde tutuklamalar - Genç teğmenler krizi
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı