Çözüm sürecinin geleceği: Kazan/kazan’dan kaybet/kaybet’e mi?

24.09.2014 Vatan
Kurdî bixwîne

Son günlerde PKK/KCK yöneticileri Ankara’yı:
1)  Rehinelere karşılık olarak (IŞ)İD’in Suriye’nin Rojava olarak adlandırılan Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgesinin ortasındaki Kobani’ye saldırmasına göz yummak, hatta onu teşvik etmek;
2)  Bir tampon bölge oluşturarak (IŞ)İD’in işini kolaylaştırmayı istemek;
3)  Kobani’yi savunan YPG güçlerine Türkiye üzerinden yardım ve takviye gitmesine izin vermemek;
4)  Kobani’deki sivillerin Türkiye’ye göçünü teşvik ederek bölgeyi boşaltmakla suçluyorlar.

Ve bütün bu iddialardan hareketle çözüm sürecinin fiilen sona erdiğini ilan ediyorlar. Tabii ki son söz hakkının Abdullah Öcalan da olduğunun altını çizmeyi ihmal etmeden. 
Öncelikle şunu vurgulamak lazım: Çözüm sürecinin değişik aşamalarında PKK/KCK yöneticileri çok sert açıklamalar yapmış ama genellikle Öcalan’ın devreye girmesiyle birlikte sorunlar aşılmış, süreç yoluna devam etmişti. Bu sefer de böyle olması kuvvetle muhtemel fakat şimdiki krizin öncekilerle asla kıyaslanamayacağını özellikle belirtmemiz gerekiyor.

Çünkü:
a)  Kürt siyasi hareketinin (KSH) öncelik sıralamasını Suriye, Irak ve Türkiye olarak yapabiliriz. Yani ana gündem maddesi Suriye ve Irak’taki dengeleri altüst eden (IŞ)İD tehdidine karşı önce varlığını teminat altına almak, ardından bu krizi fırsata çevirip uluslararası kamuoyu nezdindeki imajını düzeltmek ve bölgesel bir güç haline gelmek.
b)  AKP hükümeti de (IŞ)İD’den tedirgin olsa bile onunla mücadele gibi bir önceliğe sahip değil. Tüm bölgeyi kapsayan bu savaşa dahil olmamaya çalışıyor ve esas önemi Türkiye’nin içine, özellikle de çözüm sürecine vermek istiyor.
c)  KSH ise, en zor döneminde Suriye ve Irak’ta yanında olmayan Ankara’nın, çözüm sürecine rağmen kendisine yönelik hasmane tutumunu sürdürdüğünü düşünüyor ve süreçte frene basmak istiyor.

Ankara’nın yanılgısı

Düne kadar, çözüm süreci vesilesiyle her iki tarafın birden kazanması söz konusuyken, (IŞ)İD’in yarattığı yeni durumla birlikte her iki tarafın birden kaybetmesinin mukadder olduğu bir döneme girme riski söz konusu. Her iki taraf birden çok vahim hatalar yapıyor. Siyasi iktidarı ele alacak olursak: Ankara’nın, PKK’nın öncelikle Suriye, ardından Irak’ta güçlenmesinden rahatsız olduğunu biliyoruz. Fakat KSH’nin gücünün, (IŞ)İD ve benzeri örgütler tarafından budanmasını beklemek ne derece gerçekçi ve akılcı olur?
Bu noktada dört ihtimali dile getirmek istiyorum:
1) ABD liderliğindeki “gönüllüler koalisyonu”, bir aşamadan sonra Ankara’nın vetosunu umursamayıp Suriye’de PYD/YPG, Irak’ta da PKK/HPG ile doğrudan ya da dolaylı olarak işbirliğine girebilir. Bu bağlamda, Suriye’deki (IŞ)İD hedeflerini bombalayan koalisyon güçleri yakın bir zamanda Kobani çevresindeki (IŞ)İD mevzilerini de pekala hedef alabilir.
2) Koalisyonun desteğiyle veya yalnız başına, KSH’nin (IŞ)İD’e karşı bariz bir üstünlük sağlama ihtimalini yabana atmamak gerekir. Böylesi bir durumda bölgede, Ankara’nın endişe ettiğinden daha güçlü bir PKK/Öcalan olgusu ortaya çıkabilir.
3) KSH’nin çözüm sürecinden vazgeçmesi ve çatışmaların yeniden başlaması, böylesine kaotik bir bölgesel atmosferde Türkiye’yi hızla derin bir istikrarsızlığa sürükleyebilir.
4) (IŞ)İD YPG’yi yenilgiye uğratırsa eninde sonunda gözünü Türkiye’ye dikecektir ve Ankara sınırlarında alışık olmadığı türden bir tehditle baş başa kalacaktır.

KSH’nin yanılgısı

Kandil’e gelince: Her kriz anında çözüm sürecini sonlandırma tehdidini dile getirmek, zaten çok zor bir iş olan (Türk, Kürt fark etmez) kamuoyunu barışa ikna etmeyi iyice zorlaştırıyor. Halbuki kimsenin bu süreci başarıya ulaştırma dışında bir seçeneği yok. Kaldı ki:
1)  Suriye’de ve bir ölçüde Irak’ta (IŞ)İD’le savaş gibi zorlu bir işe girişmiş olan KSH’nin Türkiye’de de yeniden cephe açmasının mantıklı bir açıklaması olamaz.
2)  Yeniden Türkiye ile savaşan bir hareket, (IŞ)İD ile savaştığı için elde etmiş olduğu kazanımların çoğunu riske atar, kendisiyle yakınlaşmaya başlayanların tekrar kendisinden uzaklaşmalarına yol açar. Örneğin Cuma günü ABD’nin başkenti Washington’da HDP’nin organize ettiği Kürt Konferansı yapılacak. Benim de Suriye üzerine yapılacak paneline katılacağım konferans KSH’nin Batı ile ilişkilerini geliştirmesine epey yardımcı olacağa benziyor. Fakat eğer PKK yeniden Türkiye’de silahları eline almış olsaydı herhalde Washington’da böyle bir organizasyon mümkün olmazdı.  

Bitirirken: Kazan/kazan’dan kaybet/kaybet’e doğru yaşanan bu gidişata her iki tarafın akil isimlerinin son vereceğini tahmin ediyorum. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta IŞİD’le mücadeleye ışık yakan son sözleri, siyasi iktidarın bu konuda bir tutum değişikliğine gireceğinin işaretlerini veriyor.Bununla birlikte kötü gidişi durdurmanın çok da kolay olmadığını kabul etmek ve işi fazlasıyla ciddiye almak şart. 




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı