Bu savaş 30 Mart'ta bitmez

29.03.2014 Vatan

17 Aralık'ta başlayan süreci AKP hükümetiyle Fethullah Gülen cemaati arasındaki iktidar mücadelesinin kızışması ve topyekun bir savaşa dönüşmesi olarak değerlendiren benim de içinde bulunduğum kişiler sıklıkla "fazla naif" olmakla eleştirildi. Bunun bir nedeni, Cemaat'in kendisine atfedilen ve geniş ölçüde benimsediği, hükümete yönelik her türlü hamlenin sorumluluğunu kesin bir dille üstlenmemesi, hükümetin de bu iddiaları kanıtlayacak herhangi bir ikna edici girişimde bulunmamasıydı. Bir diğer neden de, Cemaat'in bu kadar kapsamlı, can acıtıcı ve stratejik adımları atabilecek güçte olmadığı düşüncesiydi. Cemaat'e en fazla, "küresel" bazı güç odaklarının piyonluğu veya taşeronluğu gibi fonksiyonlar yükleniyordu ki başlangıçta hükümet sözcüleri de benzer bir tutumu benimseyip zamanla bundan vazgeçtiler. 
Son olarak, önceki gün yayınlanan Suriye ile ilgili "strateji toplantısı"nın (neden tırnak içine aldığım herhalde anlaşılmıştır!) ortam dinlemesinin internet üzerinden dolaşıma sokulmasıyla "bunlar Cemaat'in işi olamaz" diyenler kesinlikle haklı çıktıklarını ilan ettiler. Zaman Gazetesi'nin dünkü ilginç manşet çalışmasını da buna kanıt olarak gösterdiler. 

Ortamı kim dinledi?
Bu tür komploların kimler tarafından, kimlerle işbirliği içinde, nasıl ve hangi amaçla kotarıldığının cevabı genellikle tam olarak hiç verilemez. Bu nedenle bu komplolar hakkında sayısız komplo teorileri üretilebilir. Şahsen, Suriye tapelerinin Cemaat'in masumiyetini kesinleştirdiği iddialarını "fazla naif" buluyorum. Hele, Suriye tapeleri nedeniyle Cemaat'in hükümetle kavgayı bırakıp "ortak dış düşmanlara karşı" mücadelede saf tutmasını bekleyenlere diyecek hiçbir şey yok.

Meramımı şu sorularla anlatmaya çalışayım:
1) Yine Suriye ile ilgili olan TIR operasyonlarının arkasında kimler vardı? Bunları gazetelerinde, televizyonlarında ve sosyal medyada en çok kimler köpürttü?
2) Hükümetin seçime az süre kala Suriye'ye askeri müdahale planladığı istihbaratını kimler dolaşıma soktu?
3) Cemaat bu son olayda da, daha önceki birçok yasadışı dinleme olayında olduğu gibi "sorumlular bulunsun ama dinlemelerin içeriğinin gereği de yapılsın"dan farklı bir tutum aldı mı?

Stratejik hatalar
Yarın Türkiye çok kritik bir seçim yaşayacak. Ama bu seçimler öncesi en çok tapeler, en azsa belediye başkan adaylarının projeleri konuşuldu. Öyle ki Pazar gecesi sandıklar açılırken aynı odaklar iddialı bazı tapeleri dolaşıma sokarak gündemi yine belirleme şansına sahipler. Çünkü AKP hükümetinin özellikle son döneminin hemen her faaliyetinin, ülkeyi yönetenlerin (ve galiba yönetmeye talip olanların da) siyasi ve özel hayatlarının detaylarının bu odaklar tarafından kaydedilmiş olabileceğini kabul etmemiz lazım. Suriye toplantısının 13 Mart'ta yapıldığı düşünülürse, devletteki son ayıklamaların da sorunu kökünden çözmediğini gösteriyor.
Evet bu seçim esas olarak AKP ile Cemaat arasında. CHP kaderini büyük ölçüde Cemaat'e endekslemiş gözüküyor. Olaylara daha mesafeli bakan MHP ile BDP/HDP'nin gerçek güçlerini daha çok genel seçimlerde göreceğe benzeriz.
Seçimlere bir gün kala Cemaat'in Başbakan Erdoğan'ı tasfiyeyi amaçlayan operasyonu yerel seçimlere göre ayarlayarak ciddi bir stratejik hata yaptığını söyleyebiliriz. Zira Erdoğan normal şartlarda tatminkâr cevaplar veremediği yolsuzluk iddialarını seçim sandığına havale ederek belli bir ölçüde nefes alabildi. Burada Cemaat'in ikinci stratejik hatası karşımıza çıkıyor: Tasfiye etmek istedikleri Erdoğan'ın karşısına normal şartlarda AKP'ye oy vermeyi düşünen seçmenleri tatmin edebilecek alternatifler bulamadılar. Kimbilir belki de bazı Batılı odaklar gibi, belli bir aşamadan sonra AKP içinden güçlü bir muhalefetin çıkacağını, örneğin Abdullah Gül'ün Erdoğan'a karşı bayrak açacağını düşünmüşlerdir. Ama olmadı. Birbirinden faklı kamuoyu yoklamalarının rakamları bize "hele bir Erdoğan gitsin, sonra Türkiye her durumda daha iyi olur" şeklinde özetlenebilecek propagandanın AKP seçmenlerini tam olarak ikna etmede yeterli olmadığı yolunda ipuçları veriyor.

Hükümetin yanlışları
Cemaat'in hatalarının hükümeti ve Erdoğan'ı güçlendirdiğini söylemek de doğru olmayacaktır; en fazla, olması gerekenden daha az yara almalarına vesile olmuştur. Buna ek olarak AKP cephesinde de çok kritik hatalara tanık olduk. Öncelikle savaşın yükünü nerdeyse tek başına Erdoğan yüklendi. Bunun AKP liderinin çok arzu ettiği bir durum olduğunu sanmam. Parti ve hükümetin birçok kurmayının Cemaat'e karşı savaşta şevksiz olmalarının herhalde birçok nedeni vardır. Medyada da adları AKP ile özdeşlemiş İslami hareket kökenli isimlerden ziyade iktidar trenine sonradan atlamış kişilerin Eroğan'a kalkan olmaları da ayrıca dikkat çekici.
Erdoğan'ın en vahim hatası, Cemaat'i sonuna kadar şeytanileştirip kriminalize etmesi ama operasyonu hep seçim sonrasına ertelemesi oldu. Bu ürkeklik, iddialarının doğruluğu konusunda ciddi şüphelere yol açtı. Bir diğer hatası da Erdoğan'ın bu savaşa dini fazlasıyla katması ve Gülen başta olmak üzere Cemaat'in önde gelen isimlerinin imanlarını sorgulamaya kalkmasıydı.
Daha fazla uzatmayalım. 30 Mart seçimlerinin Türkiye için hayırlı olmasını diliyorum fakat AKP-Cemaat savaşının bu seçimle sonlanmayacağını düşünüyorum. Öyle ki 30 Mart sonuçları en çok bu savaşın bundan sonraki aşamasının şekillenmesinde etkili olacak. 




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı