31 Mart’ın kazananları ve kaybedenleri: İzleyicilerle ortak yayın

01.04.2024 medyascope.tv

1 Nisan 2024’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Dün akşam çok yoğun bir akşamdı, geç saate kadar burada canlı yayın yaptık. Saat 18.00’de başladık ve sabah saat 01.45’e kadar sürdürdük. Çok ilgi gördü, destekleriniz oldu. Canlı yayın sırasında yaptığınız katkılardan dolayı çok teşekkür ediyoruz ve bunların sürmesini diliyoruz. Zîra dün akşamki seçim sonuçları Türkiye’de siyâsî dengeleri altüst ediyor ve siyâsete yepyeni bir heyecan getiriyor. Yeni bir dönem başlıyor. Gerçekten târîhî bir seçim yaşandı. 11 ay önce büyük bir hezîmete uğramış olan muhâlefet, en azından muhâlefetin bir kanadı, ana muhâlefet partisi çok büyük bir başarı elde etti — gerçekten çok büyük, birçok açıdan çok büyük bir başarı bu. Meselâ kazandığı belediyelere bakıyorum: 3 yeni büyükşehir, 11 yeni il belediyesi kazanmış ve ilçe sayısını da yaklaşık 140 artırmış bir CHP var ve bu CHP, ilk kez AKP’yi geçti. Yani oy oranına baktığımız zaman, % 37,7 benim en son saptadığım rakam, AKP ise %35,4. Yani bu gerçekten çok târîhî bir olay oldu. Tabiî ki bu anlamda baktığımızda, kazananlar ve kaybedenler belli oluyor gibi; ama çok detayı var. Çok yayın yapacağız önümüzdeki süreçte, çok konuşacağız. Siyâset tekrar gündeme geliyor ve biz gazeteciler için de bu iyi bir şey aslında. Son Mayıs seçiminin ardından ilk birkaç hafta çok acı geçmişti. Şimdi tam tersi olacağa benziyor. Bu yayında nasıl yapacağız? Medyascope’un ve benim YouTube sayfalarımda chat bölümlerine sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi, önerilerinizi yazabilirsiniz. Tabiî bu arada bize katkıda da bulunabilirsiniz; çünkü önümüzdeki süreçte çok yoğun bir tempo yine bizi bekliyor.

Ruşen Çakır: “Memleket Partisi bitti diyebilir miyiz?” Mustafa Hakyemez sormuş. Evet, diyebilirsiniz. Memleket Partisi’nin bitmesiyle memleket çok da fazla bir şey kaybetmeyecek, öyle gözüküyor. Artık %1 bile alamamış bir parti söz konusu. İnanın bana, yazmadım bile. Yani Memleket Partisi yüzde kaç almış diye bakıyorum şimdi. Memleket Partisi bir yerde gözüküyor mu? %0,17, 78384 oy görüyorum ben, belki biraz daha değişmiştir. Diyelim ki 80000’e çıkmıştır. Bir ilçe ve bir beldede belediye kazanmış. Yani hatırlayın: Muharrem İnce CHP ile anlaşma yapacak gibiydi, yapmadı; hattâ İzmir’de Karşıyaka’yı istediği ve kabul edilmediği söylendi. Bunun üzerine, “Biz ayrı dünyaların insanlarıyız” deyip ayrıldı ve CHP’yi DEM Parti ile iş birliği yapmakla filan suçladı ve sonuçta geldiği nokta bu. Ama şunu söyleyelim: Tek başına Memleket Partisi değil, o kadar çok parti var ki... Meselâ Gelecek Partisi: 34232 oy görüyorum, DEVA Partisi 150000 oy, %0.33, Memleket’ten daha başarılı. Bir ilçe, bir belde belediyesi kazanmış şu ânda baktığım — Anadolu Ajansı rakamlarına göre. Bunlarla da sınırlı değil, Demokrat Parti aynı şekilde. Birçok partinin burada etkisizleştiğini görüyoruz. Bunların bâzılarının yakın zamâna kadar belli bir iddiaları vardı. Memleket bunlardan birisiydi. Tabiî ki bir diğer önemli olay da İYİ Parti. İYİ Parti bir il kazandı, 5 yıl önce il kazanamamıştı, Nevşehir’i kazandı. O belli ki adaydan kaynaklanan bir şey. Ordu’yu kazanma ihtimâli vardı, kazanamadı. 5 ilçe belediyesi artırdı; ama çok ciddî bir oy kaybı yaşadı. 5 yıl önce yine belediye seçimlerinde, yani yerel yönetimler seçiminde %7,65 olan oranı %3,8’a düştü, yarı yarıya düştü — ki son Mayıs seçiminde aldığı oy daha fazlaydı. Bu seçimin kaybedenlerin arasında bunlar da var.
Şöyle söyleyeyim; hattâ bugün görenler olmuştur, X’te öyle bir soru sordum: “Altılı Masa’dan geriye ne kaldı?” diye. O masadan geriye pek bir şey kalmadı. Saadet Partisi %1 oy aldı, ama 5 yıl önce %2,71’di. Yeniden Refah Partisi’nin %6’yı aştığı bir yerde Saadet Partisi gerçekten boynu bükük bir durumda. O Altılı Masa’da,n Gelecek, DEVA, demin söyledim, hiçbir varlık gösteremediler. Demokrat Parti kezâ öyle. İYİ Parti kezâ öyle, çok ciddî bir kan kaybı yaşıyor. Altılı Masa’daki Kemal Kılıçdaroğlu da yok oldu; ama CHP var oldu. Çok ilginç bir sonuçla karşı karşıyayız. Yani CHP’de Kılıçdaroğlu’nun stratejisi, sağ partilerle birleşip bir sinerji yaratarak Erdoğan’ı böylece yenme hesâbıydı ve sağ partileri yanına alarak o masayı kurdu. Masadan bir ara Meral Akşener kalktı, tekrar oturdu vs.; ama masa hiçbir işe yaramadı ve dağıldı. Masadaki herkes yok oldu, ama CHP ayakta kaldı. Buradan hareketle de şunu söylemek mümkün: Bugün biraz önce bir yazı yazdım; “31 Mart’ta tekzip edilen on tespit” diye; onun sonuncusu şöyleydi: “CHP ile yan yana duran sağcılar kaybediyor” diye bir tespit var, biliyorsunuz. Bunu kim söyledi? Gelecek, DEVA, İYİ Parti; hepsi böyle söylediler. “Yeniden Refah başarılı oldu. Siz niye başarılı olamadınız?” sorusuna; “İşte, sağ seçmendeki CHP alerjisi” dediler. Ama bir baktık, kendi başlarına seçime girdiklerinde hiçbir şey yapamadılar. CHP seçime kendi başına, sağ partileri yanına almadan girdi ve oylarını acâyip artırdı, belediye sayısını da acâyip arttırdı. Çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız.

Ruşen Çakır: Doğan Can Özsel katkıda bulunmuş, çok teşekkür ediyoruz. “Bu sonuçlar CHP’deki yenilenme hamlesinin vites artırmasını sağlar mı, yoksa tersine başarıyla birlikte yenilik arayışlarında sona mı gelinir?” diyor. Hayır, sanmıyorum. Tam tersine burada bir şey yakaladılar ve buradan yürüyeceklerdir. Aksini yaparlarsa kendilerine oy vermiş olan seçmene de ihânet etmiş olurlar. Buradaki, partideki değişikliğin kamuoyu tarafından bir değişim olarak algılandığı gözüküyor ve buradan yürümeleri gerekiyor anladığım kadarıyla. O söyledikleri “İstanbul İttifâkı” ya da “Türkiye İttifâkı” gibi şeylerin karşılığı olduğunu gördüler ve Ekrem İmamoğlu liderliğini burada kanıtladı. Özgür Özel de çok soru işâretleri vardı, ama genel başkanlığını kanıtladı.

Ruşen Çakır: Sedat Kızıl: “DEM Parti’nin stratejik oyu hakkında ne düşünüyorsunuz?” Bu çok karışık bir olay. Ama şunu söylemek lâzım: Batıdaki –özellikle İstanbul’da gördük, başka yerlerde de gördük, meselâ Adana’da da böyle oldu, kısmen İzmir’de de böyle oldu– batıdaki Kürt seçmen daha fazla Türkiyelileşmiş olarak gözüküyor. Partisi çok da güçlü bir aday çıkarmış olmasına rağmen, meselâ İstanbul’da oyunu İmamoğlu’na verdi. Bu tercihin sâdece bir seçimlik bir tercih olmama ihtimâli vardı. Buradan DEM Parti’nin çok iyi dersler çıkarması gerekiyor. Yani şimdi Meral Danış Beştaş, “Bu oylar size emâneten verildi, bunun karşılığını bekleriz” filan demiş. Emâneten mi çok emin değilim; çünkü oyları kendi tabanlarına çekmek için çok uğraştılar. Ama tahmin ediyorum ki birçok DEM Parti seçmeni sandığa gittiğinde karar verdi ve tercihini İmamoğlu’ndan yana yaptı. Ama şunu da özellikle vurgulamak lâzım; tabloya bakıyorsunuz, açalım İstanbul tablosuna bakalım. Şimdi, Ekrem İmamoğlu 51,8 almış ve Murat Kurum da 39,59 almış, diyelim ki 40 aldı, İmamoğlu da 51 aldı, 11 puan fark var. DEM Parti 2 puan aldı. Son seçimde aldığı 8’i alsaydı, 6 puan azalırdı ama 45’e 40’la yine Ekrem İmamoğlu kazanırdı. Yani burada DEM Parti oyu sâyesinde kazandığını söylemek Ekrem İmamoğlu’na haksızlık olur. Tabiî ki o oyların da bir değeri var, ama onun dışında yerlerden de oy almış. İYİ Parti’den almış. Galiba AKP’den ve MHP’den de almış. Dolayısıyla buradaki o stratejik oyun seçimin kaderini belirlediğini söylemek mümkün değil.

Ruşen Çakır: “Ruşen Bey, samîmî söyleyin, sonuçları görünce, ‘Yine bize izin, tâtil yok’ dediniz mi?” Evet, ama ben işkoliğim, onun için çok sorun olmuyor. Yani bu seçim de 11 ay önceki gibi yaşanmış olsaydı, AKP İstanbul’u almış olsaydı, gazeteci olarak yapacağımız çok heyecanlı bir şey kalmayacaktı. Sonuçta Türkiye’de otoriter rejimin aynen devâmı üzerine giden, Erdoğan’ın insâfına kalmış bir ülke olacaktık ve gazeteci olarak çok fazla bir şey yapamayacaktık. Ama şimdi o kadar çok şey var ki yapacak: yeni seçilen belediye başkanları, yeni icraatlar… Ve tabiî ki en önemlisi şu: CHP’liler artık İstanbul, Ankara il genel meclislerinde de çoğunluğu elde etti. O prangalardan da kurtuldular. Bakalım neler olacak? Çok heyecanlı bir süreç bizi bekliyor. Erdoğan buna karşılık ne yapacak? “Özeleştiri” diyorlar. Ne tür bir özeleştiri yapacaklar? Kimlere açılmaya, kimlere kapanmaya çalışacaklar vs.. Bütün bunların hepsinin haber ve analiz değeri olacak. Yapacak iş çok. Evet, bizim için bayağı iyi oldu.

Ruşen Çakır: Baran Bey ve Mina Hanım’ın katkıları var. Çok teşekkür ediyoruz kendilerine. Açık söyleyeyim, son seçimden sonra önümüz çok karanlıktı gazeteciler olarak. Ama belli bir süre sonra, ayakta kalabildikten belli bir süre sonra toparlamaya başladık. Ve burada sizlerin destekleri çok önemli oldu, şimdi de böyle olacak. Çok şey var yapacak, ama sizlerle berâber yapmamız lâzım. Onu özellikle belirtmek istiyorum.

Ruşen Çakır: Erdem Tecer: “Millet İttifâkı eski bileşenlerinden DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti’nin toplam oyu HÜDA PAR’ın hayli gerisinde. Sağ seçmenin bu partiler yerine CHP’ye kaymasının sebebi sizce nedir?” Bu partiler bir şey sunmuyor demektir. Bu partiler bir yol göstermiyor demektir. Bekleneni veremediler demektir. Bakın, bu partiler ilk çıktığında, özellikle DEVA ve kısmen Gelecek ilk çıktığında çok büyük bir yankı yarattılar. Ali Babacan’la yaptığım canlı yayınları hatırlıyorum, 100 binden aşağı izlenmiyordu. Yani bir şey yakalamışlardı ve o yakaladıklarını kaybettiler, harcadılar. Böyle bir olay var. Sonuçta bu partiler CHP’ye yük oldu, öyle gözüküyor. O yükten kurtulduğu zaman CHP’nin önü açıldı. Sonuçta bunu görüyoruz. Yani bu partilerin söylediği, “CHP bize yük oluyor. Biz CHP ile yan yana durduğumuz için bize oy vermiyorlar” yerine; “CHP bunlarla yan yana durduğu için, bu sağcı partilerle yan yana durduğu için oy alamıyormuş”a geldik. Öyle değil mi? 31 Mart îtibâriyle olay budur.

Ruşen Çakır: Dilan Yazgan: “Yakanızdaki kedi sticker’larını nereden satın alıyorsunuz? Kaç tâne kediniz var?” Bir tâne kedimiz var evde. Sticker’ları eşim almıştı, sonra görenler yolladılar, sonra da bunu yapan şirket yolladı, ama sonra şirket kapanmış. Biz Kadıköy civârında olduğumuz için birtakım hediyelik eşya satan dükkânlarda bulunuyor diye biliyorum. Evet, tek kedimiz var. Daha fazla olmasını bir yandan istiyoruz, ama bir yandan o kızar diye fazlasını almıyoruz.

Ruşen Çakır: “Tüm bu yoğunluklar bittiğinde, hiç bitmiyor gerçi ama, Tanıl Bora’nın Cereyanlar’ı gibi, ‘Türkiye’de güncel siyâsî akımlar ve müntesipleri’ şeklinde bir yayın yapabilir misiniz?” Kemal Yaman sormuş. Yaparız belki. Bakalım fırsat bulur muyuz?

Ruşen Çakır: Doruk Samuray: “Hatay’da Lütfü Savaş’ın son âna kadar yarışta kalması ve sonra AKP’ye kaybetmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Bunu yakın çevreme de söyledim dün akşamdan îtibâren: CHP orada, Hatay’da, Lütfü Savaş yerine herhangi bir yeni isim, bir kadın olabilir, bir erkek olabilir, yani böyle bir üniversite mezunu, mühendis, avukat, her neyse, bir isim, yıpranmamış bir isim çıkarsaydı, Türkiye çapında Manisa’yı, Denizli’yi, Balıkesir’i, Bursa’yı almış olan CHP Hatay’ı da alırdı. Ama orada dediler ki: “Başka isim bulamıyoruz”. Ama bildiğim kadarıyla sonuç kesin değil; yani tartışılıyor ediliyor, mahkemeler falan olacak, oylar yeniden sayılacak; ama kaybetmiş gözüküyor. Bir de işin ilginç tarafı, kıl payı kaybettiği için, Gökhan Zan’a giden o az sayıdaki oy gitmeseymiş kazanabilirmiş olacak, öyle bir durum da var. Bu da CHP’nin çıkartması gereken en iyi ders bence.

Ruşen Çakır: Aslı Tunç: “Sâhadaki genç muhâbirlerle, donanımlı uzmanlarla kampanya sürecindeki hârika gazeteciliğiniz için bir medya akademisyeni olarak teşekkürler. Öğrencilerimize gösterecek güzel bir örnek var artık”. Çok teşekkürler Aslı Tunç. Gerçekten biz buna çok önem veriyoruz. YouTube’da çok sayıda kişi siyâsetle ilgili yayınlar yapıyor; ama oralarda genellikle şahıslar öne çıkıyor. Ama biz Medyascope’ta bir kurum olarak varız. Dünkü yayınımızı izleyenler de bunu görmüşlerdir. Dün Zoom’la ilgili bir sorunumuz olduğu için sâhadaki arkadaşlarımız bağlanamadı; ama Ankara’da, Diyarbakır’da, Hatay’da, İstanbul’da muhâbir arkadaşlarımız vardı. Onları daha sonra bir şekilde yayınladık. Biz böyle tercih ediyoruz, yani tek tabancalı bir yer değil. Özellikle çok sayıda gencin dâhil olduğu bir medya kuruluşu olmayı baştan beri tercih ettik. Bundan hiç vazgeçmeyeceğiz.

Ruşen Çakır: Necati Ege Keklik: “Ruşen Bey, sosyalist sol bu tablodan nasıl bir sonuç çıkarmalı? Sizce bu sosyalistler için yine bir son mu, yoksa yeni bir başlangıç fırsatı mı?” Neyse… Bu çok soruluyor, kendini sosyalist gören birisi olarak canımı da yakıyor. Burada da pek bir şey olmadı. Tek tük kazanılan, Tunceli’de bir ilçe vs. gördüm. İşte, Maçoğlu Kadıköy’de belli bir oy aldı filan. Ama devre dışı; yani sosyalist sol Türkiye’de, Türk siyâsetinde devre dışı, bunu görüyoruz.

Ruşen Çakır: Kemal Ünlü: “İYİ Parti küllerinden yeniden doğar mı?” Hayır. Doğdurmak isteyecekler, ama o tren kaçtı bence. Orada da çok büyük bir fırsat kaçırıldı. %15’ler, 20’lere doğru gidiyor denen partinin düştüğü hâle bakın! Merkez parti olma iddiası yok. Zâten İYİ Parti’nin çökmesiyle birlikte CHP’nin önü açıldı, merkezde olma anlamında. İYİ Parti nasıl toparlayacak? Belli ki genel başkan değişecek. Hazîne yardımı alıyorlar, Meclis’te grupları var; ama oradan gidebilen gidecek bence. Birileri de partiyi tutup o birtakım imkânları kullanmak isteyecek. Ama İYİ Parti’nin bundan sonra çok büyük bir geleceği olduğunu, hele küllerinden yeniden doğacağını sanmıyorum.

Ruşen Çakır: Saba Altınsay: “Zaman ne büyük bir güç. Yanlışı yanlışa, doğruyu doğruya geri döndürmede nasıl da karşı konulmaz bir kudret”. Evet, Saba Hanım ve 11 ayda oldu bütün bunlar. Normal şartlarda –şimdi bunu söyleyeceğim, birileri gülecek ama–, bu aslında 11 ay önce yaşanması gereken bir şeydi. Çünkü Erdoğan artık yönetemiyordu. Ama muhâlefetin krizi Erdoğan’ın krizinden daha baskın çıktı. Aslında bu çoktan beri yaşanan, ekonomide kendini gösteren, siyâsette kendini gösteren bir olguydu ve ilk fırsatta, CHP kendisi gibi olmaya kalktığı ilk fırsatta bunu başardı. Türkiye’nin birinci partisi oldu bakın, yıllar sonra. Bu çok çok ilginç ve önemli bir şey.

Ruşen Çakır: Hüseyin Serkan Elönü: “DEM Parti’nin oyları sizce nereye gitti? HAK-PAR’da neden bir hareketlenme yok?” HAK-PAR’ın bir etkisi yok, olamaz da. DEM Parti’nin oyları bir yere gitmedi. Bakın, DEM Parti aslında çok da başarısız değil. Baktığımız zaman 3 büyükşehri yine kazandı: Van, Mardin, Diyarbakır. 5 olan il sayısını 7’ye çıkardı. Bir tâne kaybettiği var, o da Kars, geçen 5 yıl önceye göre. Ama kazandıkları var: Tunceli’yi kazandı, Muş’u kazandı. Bir yer daha, şimdi aklıma hemen gelmedi, bir yeri daha kazandı. 3 tâne yer kazandı, bir de Kars’ı kaybetti. Sonuçta iki il fazla çıkardı. Yani sonuçta DEM Parti’nin çok ciddî bir oy kaybı yok. Ama İstanbul’daki oyları tabiî ki CHP’ye gitti, onu görüyoruz.

Ruşen Çakır: Süleyman Uzunoğlu: “Bu seçim sonucu yalnızca emeklilerin tepkisi olarak değerlendirilebilir mi? Sizce kurultaydan değişim çıkmasaydı bu tabloyu görebilir miydik?” Hayır, göremezdik. Kılıçdaroğlu liderliğindeki bir CHP İstanbul’u korumakta zorlanırdı. Ankara’yı Mansur Yavaş kazanırdı, ama belki İstanbul’da Ekrem İmamoğlu aday bile olmayabilirdi. Bu tamâmen kurultaydaki değişiklikle doğrudan alâkalı ve olaya Ekrem İmamoğlu’nun el koymasıyla alâkalı.

Ruşen Çakır: Cihan Bey demiş ki: “Bu seçimde tarîkatların gücünü olduğundan fazla abarttığımızı söyleyebilir miyiz? Örneğin Adıyaman”. Söyleriz, ama Adıyaman tek başına bir örnek değil. Adıyaman Menzil Köyü orada olduğu için, Adıyaman’ın seçmen tercihini Menzil’in belirlediği sanılıyor. Halbuki öyle değil. Tabiî ki Menzil Tarîkatı’nın Adıyaman’da belli bir etkisi var, ama Menzil’e esas Türkiye’den ve Avrupa’dan insanlar ziyârete gelirler, giderler. Adıyaman seçmeni o kadar çok fazla yoktur. Ama burada tarîkatların gücünü abarttığımızı nasıl söyleyebiliriz? Meselâ Menzil’in bir kolu, Semerkand kolu her sefer olduğu gibi açıklama yaptı; “Oylar Cumhur İttifâkı’na” diye. Sonra Cübbeli çıktı, açıklama yaptı. Öyle açıklama yaptı ki hattâ: “Cumhur İttifâkı’na oy vermek vâciptir, kazanılmayacak yerlerde Saadet ve Yeniden Refah’a oy vermek câiz değildir” diye, böyle acayip bir fetvâ verdi. Sonunda o ne dediyse tersi oldu. Bir diğeri de: Erdoğan son gün nereye gitti? İsmailağa Cemaati’nin lideri Hasan Kılıç’ı ziyâret etti, Murat Kurum'la berâber fotoğraflar servis edildi ve hayır duası aldığı söylendi, ama bir işe yaramadı. Bakın, –nasıl söyleyeyim?– tarîkatlar siyâsetle çok içli dışlılar, hep öyleler. Bunu özellikle son dönemde çok gösteriyorlar; belki mecbûriyetten, belki kendileri gönüllü olarak. Erdoğan kazandığı zaman işler iyi, ama kaybettiği zaman bunun bir faturası olacak. Bakalım ne olacak? Cübbeli ne diyecek? Yani şimdi insanlar günah mı işledi Cumhur İttifâkı’nın adaylarını seçmeyince? Yani şimdi ne diyecek? Bir şey demeyecek herhalde; ama bunlar da onlara eksi yazdı.

Ruşen Çakır: “Önümüzdeki süreçte Özel-İmamoğlu-Yavaş arasındaki ilişkide neler bekliyorsunuz? Üç isim arasında MHP-AKP’ye benzer sürtüşmeler görebilir miyiz?” Bu çok önemli bir soru. Daha çok erken, ama Özel ile İmamoğlu arasında herhalde bir koordinasyon ve uyum olacaktır; çünkü birlikte kazanacaklardır. Ama Mansur Yavaş konusunda… açıkçası Mansur Yavaş CHP kimliğini pek sâhiplenmiyor biliyorsunuz. Önümüzdeki dönemde bunu sâhiplenecek mi emin değilim. CHP ile arasını, mesâfesini açabilir ya da Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına doğru gidiş sürecinde onun yanında yer alır. Bu çok kritik bir soru. Onun için şu anda söyleyeceğimiz her şey çok erken olur.

Ruşen Çakır: Erhan Bey: “Merhaba. Sizce bu ağır yenilgiden sonra AKP kayyum politikasına son verir mi?” Tam vermese de… öyle geçen seferki gibi hemen bir ay sonra kayyum atamaya gidemez. Çünkü şu anda birinci parti bile olmayan bir AKP var, çok ciddî bir şekilde zorlanan bir AKP ve Erdoğan var. Ama bu hiçbir yere kayyum atamayacağı anlamına da gelmez; hep akıllarında bir yerde durur. Ama geçen seferki gibi büyük bir çoğunluğuna hızlı bir şekilde bir kayyum atama yerine, DEM Partili belediyeleri çok yakın kontrole alıp en ufak bir “açık”larını –kendi tâbirleriyle tabiî– yakaladıklarını düşündükleri anda üzerine çullanma yoluna gidebilirler. Ama son örneğin tekrarlanacağını açıkçası düşünmüyorum. Eğer yaparlarsa, çok büyük bir meşrûiyet sorunu olur. Yani: “Sandıkta kazanamadı, taşıma seçmenle kazanamadı, üstüne kayyum atıyor” olur.

Ruşen Çakır: “Sizce belediyelerdeki rant havuzunun daralmasıyla AK Parti’den uzun zamandır beklenen kopuşlar gerçekleşir mi?” Zâten gerçekleşmeye başladı. Bakın, 5 yıl önce AKP yerel seçimde 20 milyon 584 bin oy almış. Şimdi, 5 yılda 16 milyon 313 bin oya düşmüş bu — ki seçmen sayısı arttı, buna rağmen. Tamam, katılım düştü vs., ama 4 milyondan fazla bir oy kaybı var 5 yıl içerisinde. Daha ne? Başladı işte yani. Ve bunun önemli bir kısmının Yeniden Refah’a gittiği söylenebilir. 5 yıl önce Yeniden Refah yoktu, bu yerel seçimde 2 milyon 850 bin oy aldılar.

Ruşen Çakır: Ali Arısoy: “CHP teşkîlâtı bu seçimde neyi daha doğru yaptı? Sâhada teşkîlâtın daha farklı yaptığını gördüğünüz ne vardı?” Ben çok sâhaya çıkamadım, ama meselâ İstanbul’da Sancaktepe’ye gittim, daha önce bahsetmişimdir. Hakîkaten acayip çalışan, kalabalık bir örgüt ve genç bir başkan adayı gördüm. Nitekim daha önce kaybettikleri bu yeri %50’den fazla oy alarak kazandılar. İşi ciddîye alan bir CHP, İstanbul’da ve belli ki birçok yerde, Manisa’da, Denizli’de, Balıkesir’de, Bursa’da işi ciddîye alan CHP, bir de belli ki bir rüzgâr varmış o rüzgârı da arkasına alarak, galiba iyi de adaylar çıkararak –her yerde olmasa bile– bunu başarmış.

Ruşen Çakır: “Ruşen Bey, bu sonuçları tahmin eden, sizinle paylaşan herhangi bir gazeteci, siyâsetçi veya anketçi var mıydı?” Anketçiler vardı; meselâ Özer Sencar 10 puan diyordu İstanbul’a, daha fazla çıktı. Ona bile insanlar inanmadılar biliyorsunuz. PanoramaTR’nin araştırması da ona yakın bir şeydi. Anketçiler de vardı. Gazetecilere gelince, açık söyleyeyim: Geçen seferki Kemal Kılıçdaroğlu hezîmetinden sonra insanlar konuşmaya korkuyorlar, ben dâhil. Ben meselâ çok yakın arkadaşlarıma Ekrem İmamoğlu’nun farklı kazanacağını düşündüğümü söyledim, ama size söyleyemedim. Şimdi bunu söylüyorum, “Zâten söylememiştin, şimdi yapıyorsun” diyebilirsiniz, ama geçen sefer çok dayak yedik, özellikle ben. Onun için dikkat ederseniz, seçimden önce hep çok dikkatli konuştum, bir tahmin dile getirmek istemedim. Ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası, yani bu 12 puan filan. Bir de Türkiye çapında bu kadar büyük bir dalga… Ben bunu 11 ay önce bekledim. Yani 11 ay önce beklediğim şey şimdi oldu. 11 ay önceki söylediklerimi hatırlarsanız, yaptığım yorumları hatırlarsanız, bu durumu târif ediyordum açıkçası. Ama orada çok büyük bir farklılık varmış, Altılı Masa bir yanlışmış.

Ruşen Çakır: “Bu sefer anket şirketleri sınıfı geçti sanırım” demiş Zafer Polat. Bâzıları korka korka yaptılar biliyorsunuz. İktidâra yakın olanlar gizli kapaklı yaptılar. Ama evet, büyük bir kısmı özellikle İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’nun farklı bir şekilde kazanacağını söyledi. Ankara’daki farkın çok büyük olacağını söyleyenler de oldu.

Ruşen Çakır: “Mahir Polat Fatih’i kazanamadı, ama yüksek oy aldı. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?” Evet, bayağı çalıştılar, ama olmadı. Buna karşılık Üsküdar, Gaziosmanpaşa, Eyüp gibi yerler oldu. Tuzla da oldu. İstanbul’da çok büyük bir performans… Biz yayın yaptığımızda Ekrem İmamoğlu bize demişti ki: “İstanbul'da en az 10 ilçe daha kazanacağız”. Hattâ Göksel bu sabah onu söylüyor: “He he” dedik, ama şey gibi olduk, hani böyle var ya: Umut fakirin ekmeği. Ama şimdi bir bakıyorum: Tuzla, Üsküdar… ayrıca bakıyorum: Bayrampaşa 3 etti, Beykoz 4 etti, Beyoğlu 5 etti, Çatalca, Çekmeköy 7, Eyüp Sultan 8, Gaziosmanpaşa 9, Sancaktepe 10, Şile 11, Silivri 12. Benim saptadığım 12 tâne yeni ilçe var. Çok çok büyük bir rakam, gerçekten çok büyük bir rakam. Ankara’da da kezâ öyle. Ankara’da da Keçiören’i aldı CHP. Etimesgut’ta Beşikçioğlu fark attı. İzmir’e baktığımızda da bir önceki seçimde İzmir’de 5 tâne belediye başka partilerdeydi. Bu sefer CHP bunların hepsini aldı, ama bir tek geçen seçimde almış olduğu Menemen’i kaptırdı — ki İzmir’de biraz daha kötü bir sonuç bekleniyordu.
Arkadaşlar, çok soru var. Ne yapacağımı bilemiyorum. 15.00’te de yayın var. Senem yapacak konuklarla.

Ruşen Çakır: “Sizce CHP, Muhittin Böcek, Burcu Köksal ve Mansur Yavaş gibi başkanlar yüzünden sağa kayar mı?” Kaymaz, öyle bir şey olmaz. Çünkü burada bir şey tutturdular, oradan yürüyecekler.

Ruşen Çakır: Barış Demir: “Seçime katılmayan ciddî bir kitle var. Benim bulunduğum sandıkta, diğer sandıklarda, çok fazla kullanılmayan oy vardı. Bu nokta es geçilmemeli”. Evet, doğru ve bunların büyük bir kısmının da iktidârın aleyhine olduğu anlaşılıyor.

Ruşen Çakır: Nurullah Çubuk Ovası: “Murat Kurum’un %39 alması çok ilginç değil mi bu ekonomik koşullarda?” Yok canım, ne ilginci? Ekonomi falan o kadar şey değil. Murat Kurum’un %40’ın altına düşmesi AKP için çok büyük bir sorun.

Ruşen Çakır: Yavuz Parlak: “Bir DEM Partili olarak stratejik oy kullandım. AKP’den o kadar tiksinmiştik ve de Ekrem İmamoğlu’nun ötekileştirmeyen tavrı ve Afyon Belediye Başkanı’na çıkışı etkili oldu” demiş.

Ruşen Çakır: Sait Güngördü: “Erdoğan bugünden îtibâren nasıl bir siyâset düşünüyor sizce?” Evet, yumuşayacak mı, sertleşecek mi? Dün gece yaptığı konuşma gayet mâkuldü, saygılıydı, herkesi tebrik etti vs.. Ama bekleyip görmek lâzım. Dün bunu Kadri ve Kemal’le tartıştık. Genel eğilim, “Bildiğimiz gibi devam eder” şeklinde oldu.

Ruşen Çakır: Hakan Balcı ve Yorumcu’ya katkıları için çok teşekkürler.

Ruşen Çakır: Can Bildik, kendisine de çok teşekkür ediyoruz. Demiş ki: “DEM Parti gürûhu İstanbul Nevruz kutlamalarında LGBT bireyleri yuhalayarak dışarı attığı gün DEM batıda öldü. Geçtiğimiz 10 senede gelişip bu olayla biten bu toplumsal durumun üstüne kimse konuşmadı” demiş. Onu aktaralım.

Ruşen Çakır: Kemal İslim: “Sonraki seçimde emekli olmuş olacak mısınız? Belki fikriniz değişmiştir”. Kemal Bey, bir daha yerel seçim görmem, 5 yıl sonra yapmam bu işi. Ama arada başka seçim olursa görürüz sanki.

Ruşen Çakır: Raskolnikov demiş ki: “Çok temkinli konuştunuz. Açık ara farkları görseniz dahi frene basarak ilerlediniz. Ama Afyon’da yanıldınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?” Afyon çok bildiğim bir yer değil. Önceki seçimlerdeki rakamlara baktım ve CHP’nin orada kazanmasını imkânsız gördüm. Ama nereden bileyim ki o ayrımcı dilin bir karşılığı varmış. Ödüllendirildi belli ki kendisi. Bu benim hoşuma giden bir şey değil, onu tekrar söyleyeyim. Böyle bir dille alınan seçim hayırlı bir seçim olmuyor, ama tabiî seçildi. Grup başkanvekiliydi, milletvekilliğini bırakacak, Afyon’da belediye başkanı olacak.

Ruşen Çakır: “Hatay Defne’ye bakar mısınız? TİP’in yaptığını nasıl değerlendiriyorsunuz?” TİP ne yaptı Hatay Defne’de? Bakayım. Bir ara bakmıştım, ama o kadar çok şey var ki sonra kafam karıştı. Hatay’a geldik, Defne’ye bakıyoruz. Defne’de Halil Özgün %45, Hizam Hasırcı TKP adayı %39, TİP %5,23. Yani şunu demek mi istiyorsunuz? “TİP aday göstermeyip TKP adayını destekleseydi, TKP adayı kazanırdı”. Vallahi hiçbirisini tanımadığım için çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Ama herkesin kendi adayını çıkartma hakkı vardır.

Ruşen Çakır: Koray Kıvılcım, destekleriniz için teşekkürler. “En büyük kaybedenlerden birisi Kılıçdaroğlu diyebilir miyiz? ‘Adayın kim olduğu önemli değil’ önermesi tamâmen çökmedi mi?” Kılıçdaroğlu'nun birçok şeyi çöktü. Kendisi de çöktü aslında. Yani artık onu kaybeden olarak bile anmak çok gerekli değil bence. Yani bunu –nasıl söyleyeyim– bana da bunları söyletiyor ya… Yani bunları böyle çok sevinerek söylemiyorum.

Ruşen Çakır: Timuçin Gülmez’e katkılarından dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Ruşen Çakır: Mahmut Uçum: “Doğu Perinçek’in kazandıkları muhtarlıklar için başarı açıklaması yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” Bunu bugün X’te söyledim: “Ne diyeceğimi bilemiyorum” diye. Ya bir de öyle bir şey var ki: “Kırsal bölgedeki muhtarlıklarda, rejimde, rejimin surlarında gedik açtık”. Muhtarlar partili değil biliyorsunuz. Kaç tâne var? Nerededir? Yani ben meselâ desem ki: “Benim Türkiye’de tanıdığım 50 tâne muhtar var”. Derim yani; ne olacak? Bir de muhtarlarla “surda gedik”… Şöyle bir şey var: Şimdi belde, ilçe, il ve büyükşehir sayıları belli; partilerin dökümlerine giriyorsunuz, herhangi bir gazetenin internet sitesine vs. görüyorsunuz. Vatan Partisi’nin yanında hiçbir şey yazmıyor. Hani bir tâne ilçe bulsalar onu söyleyecekler, o da yok. Belde de yok. Sonunda geriye kala kala muhtarlar kalıyor. Yani onunla açılan gedik… bir de kırsal bölgede oluyor. Yani bu yıllardır Doğu Perinçek’in yaptığı şeydir. Bir ara iktidâra yanlamıştı, artık onun da yanında duramıyor herhalde, vs. vs..

Ruşen Çakır: Badem demiş ki: “Ruşen Bey’in haklılığı 11 ay gecikmeli geldi” demiş. Neyse.

Ruşen Çakır: “Bu seçim sonucuna ikiyüzlü Gazze söylemlerinin etkisi hiç olmuş mudur? Meselâ Yeniden Refah’ın aldığı oylarda bunun etkisi olmuş mudur?” Bence kesinlikle olmuştur. Yeniden Refah’ın aldığı oylarda olabilir, bir de sandığa gitmeyenlerde olabilir. Çünkü Gazze konusunda Erdoğan bir tek miting yaptı, o kadar.

Ruşen Çakır: “Olası bir erken seçim durumunda Erdoğan’ın çekilme ihtimâli hakkında ne düşünüyorsunuz?” Melih Sabancıoğlu. Melih Bey, önce bir erken seçim olacak, sonra da Erdoğan çekilecek. Ya, bu kadar zor sorular sormayın. Erken seçim olmaz, Erdoğan istemez. Mecbur nasıl kalsın? Yani Erdoğan istemeden nasıl yapacağız? Sandalye sayısı yetmiyor.

Ruşen Çakır: Özcan Bey, Koray Kıvılcım, Fehim Karakuş, Eray Bey, hepsine çok teşekkürler.

Ruşen Çakır: Ömer Eminoğlu, çok teşekkürler: “Bağımsız medyaya desteğimiz sonsuz Ruşen Bey. DEM Parti’nin Demirtaş çizgisine gelip kendine çeki düzen vermesi gerekmiyor mu? Yorumunuz nedir?” Evet, ama onun için de öncelikle Demirtaş’ın özgür olması gerekiyor. Yeni dönemde belki öyle bir gelişme olur, inşallah olur. Çünkü Demirtaş’a DEM Parti’nin ve Türkiye’nin ihtiyâcı var, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Onun olmaması tüm Türkiye’nin aleyhine bir durum. Onun içeride olmasından memnun olanları da Türkiye’ye yapılan bu kötülüğe katkıda bulundukları için de ayrıca kınadığımı söyleyebilirim.

Ruşen Çakır: Evet, “Erdoğan’ın dili nasıl olacak?” soruları var. Ona da demin cevap vermeye çalıştık.

Ruşen Çakır: Burak Yiğit’e de çok teşekkür ediyoruz.

Ruşen Çakır: Tarık Kaplan: “Özgür Özel, Kürt demokratlara teşekkür etmiş. Peki Türk milliyetçilerine yönelik herhangi bir teşekkür gelmemesini neye bağlıyorsunuz?” Nasıl bir teşekkür etti bilmiyorum, ama Türk milliyetçileri diye özel olarak bir şey söylemesi gerekiyor mu? Kendisi de zâten Türk milliyetçisi pozisyonunda birisi.

Ruşen Çakır: Ahmet Gülen: “ ‘Yepyeni Türkiye başladı’ diyor musunuz üstat?” Evet, bugün sizler olmadan bir yayın yapmaya niyetim var. Onun da başlığı “Yeniden Yepyeni Türkiye” olacak. Orada söyleyeceğim. Bu sefer de boşa çıkarsa iş, kötü olacak. Ama bakalım…

Ruşen Çakır: Ilgaz Öcal: “Sizce CHP kendisine son bir fırsat verildiğinin farkında mı?” Gördüğüm kadarıyla çok şeyin farkındalar. Farkında oldukları için de bu başarılı sonucu elde ettiler, öyle düşünüyorum.

Ruşen Çakır: “Bu seçimlerde Memleket Partisi’nin adı hiç geçmedi. İlk kez Muharrem İnce gündeme hiç gelmedi. Bir sansür mü var, yoksa teşkîlât dağıldı mı?” Sansür yok da… yani ne olacak? Ben Muharrem İnce ile stüdyoya gelse ne konuşacağım? Ne sorayım, yani ne sormamı istersiniz? Daha daha ne haber? O kadar. Yani bir şeyi yok artık bu partinin ve Muharrem İnce’nin.

Ruşen Çakır: Mehmet Kahraman: “İlker Canikligil ile buzları eritip FluTV’de bir programa çıkmanızı çok isteriz”. Almayayım, sağ olun. Bana yapılan o saygısızlıklar… Ben hiçbir saygısızlık yapmadım. Hakaretler vs.. yani bu kadar da şey değil. Bakın, şunu söyleyeyim: Ben hem Laz’ım, hem solcuyum. Böyle şeyler kalır. Yani böyle yanağımın bir tarafını çeviririm falan yok, bende o yok yani. Kusura bakmasınlar. Çok haklı olduğum bir yerde gayet usturuplu bir şekilde söylediğim, dile getirdiğim bir eleştiriye karşı çok saygısızca muameleye mâruz kaldım. Ben bir şey kaybetmedim, onlar kaybetti mi bilmiyorum. Çok da umûrumda değil.

Ruşen Çakır: Evet, yeni üyelerimiz var YouTube’da, hepsine selâmlar. Meselâ Berfin Gülkaya bunlardan birisi.

Ruşen Çakır: “Demek ki Altılı Masa yanlışmış. Çok söyledik size Ruşen Bey, şimdi îtiraf edin, söyleyin. ‘Emre Hocam hepsini bir bir yazdı, dinlemedik’ deyin.” Emre Bey, ne yazdınız? Bakın, kaç kere Altılı Masa toplantılarının çok heyecansız vs. olduğunu söyledik. Topa dizdiler beni, Kemal Can’ı. “Ne heyecan istiyorsunuz? Daha ne istiyorsunuz?” denildi. Meselâ kaç kere şey dedim: “Ya, toplanıyorlar, çıkışta açıklama yapmıyorlar, yan yana fotoğraf vermiyorlar” falan dedim. “Ne burası? Tiyatro salonu mu?” falan diye az dayak yemedik. Yani şimdi Altılı Masa çok iyiydi bilmem neydi… Yani tabiî, bir birliktelikti, buradan bir şey çıkacak sandık; ama bir şeylerin de tam gitmediğini gördük. Hele Meral Akşener masadan kalkınca işler iyice karıştı vs.. Şu var: Tabiî ki yanlış değerlendirmelerimiz şu bu olmuştur. Ama siyâseti biz yapmıyoruz, siyâseti biz yapmıyoruz. Siyâseti siyâsetçiler yapıyor. Lütfen onların hatâlarının faturasını bize kesmeyin. Altılı Masa yanlışmış demek o târihte doğru değildi. Ama bugünden bakıldığında, evet, bu sonuca vardık. Ama pekâlâ Altılı Masa olarak o seçimi de kazanabilirlerdi, ama kazanamadılar.

Ruşen Çakır: Ali Başay: “Türkiye’nin sekülerleştiğinin farkına varmalıyız”. Bence de varmalıyız, çok önemli.
Akşener konuşuyormuş. Önemli bir şeyler olursa bana iletecekler.
“Sağ siyâset Yavuz Ağıralioğlu veya Selçuk Bayraktar ile yeni bir hikâye yaratabilir mi?” Yok. Yani sağ Türkiye’de hep olacak. Hep ana câzibe merkezi de olacak; ama CHP’nin şu anda yakaladığı şeyden sonra işlerinin eskisi kadar kolay olmadığını söyleyebilirim. Bu Yavuz Ağıralioğlu veya Selçuk Bayraktar’la olabilecek bir şey değil. Bildiğim kadarıyla Selçuk Bayraktar bu işlere pek girmek istemiyor. Ama Yavuz Ağıralioğlu, seçimden önce konuştuk, çok niyetliydi parti kurmaya. Ama o, muhâlefetin cenâze namazının kılınacağını söylemişti, hiç de öyle olmadı. Muhâlefet bayağı bando mızıka, yani en azından CHP… Dolayısıyla olmadı.

Ruşen Çakır: “Önümüzdeki dönem iktidar sizce en çok kiminle uğraşacak? Yeniden Refah Partisi tamâmen AKP tabanından oy alırken, CHP neredeyse %40 oy aldı ve bir de DEM var. Hangisi odak olur?” Yeniden Refah Erdoğan’ın canını çok sıkıyor, sıkacak ve AKP’de yaşanması muhtemel çözülmenin ana adresi olacak. Dolayısıyla Yeniden Refah’la nasıl baş edecekleri konusunda bir çalışma yapmaları gerekiyor. Bunu doğrudan hedef alarak mı yaparlar, başka şeyler mi yaparlar bilmiyorum; ama seçim öncesi hedef aldılar işe yaramadı. Bundan sonra başka şeyler deneyebilirler.

Ruşen Çakır: Evet, bu arada “Katıl” üyeliği hediye edenler oluyor. Bu uygulamayı biliyorsunuz. Raskolnikov hediye etmiş. Çok teşekkürler. Ali Aydın yeni üye olmuş. Ona da çok teşekkür ediyoruz. Bunları görmek gerçekten bizi sevindiriyor. Sonuçta biz burada 40’a yakın insanın çalıştığı bir yeriz. Dolayısıyla bu iş, gazetecilik işi o kadar da ucuz bir şey değil. Ve bizim üzerimize yapıştırılan, biliyorsunuz “foncu” diye bir şey var. Canı sıkılan bunu söylüyor. Sağcısı, solcusu, Kürd’ü, Türk’ü hiç fark etmiyor. Hattâ benim Laz hemşehrilerimden bile; “Sen ne biçim Lazsın? Fon alıyorsun” diyenler bile çıkıyor. Bunlara ihtiyâcımız olduğunu biliyorsunuz. Keşke sizlerin destekleriyle ayakta kalabilsek. Ama yaptığımız her şey şeffaf, devlet her şeyi biliyor ve bize çok acımasızca vergi cezâları vs. de yazıyor, ama olsun. Biz sizlerin desteğinizle devam ediyoruz.

Ruşen Çakır: “Batı’nın tepkisini nasıl buluyorsunuz?” Batı’nın bir tepkisini görmedim henüz, bakalım.

Ruşen Çakır: “Akşener en kısa sürede olağanüstü seçimli kongreye gidiyormuş.” Kendisinin aday olmayacağını söylemişti. Ama artık o partiden pek bir şey çıkmaz.

Ruşen Çakır: “Yepyeni Türkiye mavalı ile sosyalistlik hiç bağdaşmıyor Ruşen Bey.” Neyse. Neyse. Yani benim sosyalistliğimi mi sorguluyorsunuz, “Yepyeni Türkiye” lâfını mı sorguluyorsunuz anlamadım. Sosyalistliğime de Yepyeni Türkiye önermeme de sâhip çıkıyorum. Maval lâfı doğru bir lâf değil diyeyim, o kadarla yetineyim.

Ruşen Çakır: “Yalan söylüyorsun! Solcu değil, yanar döner liberal takılan kullanışlılardansın. Anti-militarist takıntılarından dolayı ülkenin temeline dinamit koyulurken destekleyenlerdensin. Büyük yalancısın.” Uğraş Arkış söylemiş. Vay be neymişim ya… Uğraş Bey, siz askerî cezâevinde işkence gördünüz mü, defalarca? Ben gördüm. Onun için bana militarizasyon vs. derken ayaklarınız frende olsun. Benim solculuğuma filan lâf edemezsiniz. Liberal hiç değilim, Allah’a çok şükür liberal değilim. Ama oğlum liberal oldu, böyle de bir acı bir olay yaşıyorum. Ama ben kendimi bildim bileli solcuyum. Liberal, hele liboş falan hiç değilim.

Ruşen Çakır: “CHP kurmaylarının açıklamalarının tonu hakkında ne düşünüyorsunuz? 7 Haziran sonrası gibi olmasın diye bir tereddütleri olabilir mi?” Ali Ceylan sormuş. Yok, bu izledikleri çizgiyle sâkin bir şekilde, kırıp dökmeden gidiyorlar. Bence doğru olanı yapıyorlar.

Ruşen Çakır: “Bir âile dostu gibi güven veriyorsun ve kedi seviyorsun. Var ol” demiş bir izleyicimiz. Sağ olsunlar.

Ruşen Çakır: “Sinan Oğan’ın bugün attığı tweet’e yorumunuz ne olur?” Tweet mi atmış? Görmedim. Yani merak edip bakmayacağım. Onun için yorum da yapmayacağım. Öyle birisi vardı, artık yok yani. Siz istiyorsanız, çok merak ediyorsanız yapın.

Ruşen Çakır: BRK’den de üyelik hediyesi var. Çok sağ olsunlar.

Ruşen Çakır: “Yepyeni değil de ‘Yepisyeni Türkiye’ olamaz mı?” demiş. O da olur, hangisini isterseniz.

Ruşen Çakır: Elçin Uzunoğlu’na da çok teşekkür ediyoruz katkıları için.

Ruşen Çakır: “HDP’nin Türkiyelileşme projesi de iflâs etmiştir diyebilir miyiz Ruşen Abe?” Bir Kürt arkadaşımız söylüyor. Yok, diyemezsiniz. Hele bekleyelim, Selahattin Demirtaş ve diğerleri svhaya dönerlerse o zaman yeni bir şey görürüz. Ama şu hâliyle DEM Parti tekrar bir bölge partisi gibi gözüküyor. Bir tek Mersin’de, Çukurova’da belediye aldılar. Bakalım.

Ruşen Çakır: “Sayın hocam, Jakoben Tilki’ye bir selâm gönderebilir misiniz?” Kim o Jakoben Tilki, bilmiyorum, ama hadi yollayalım.

Ruşen Çakır: “İstanbul ve Ankara başta olmak üzere gördüğümüz CHP belediyeciliği seçmende karşılık bulmuş görünüyor, ne düşünüyorsunuz?” Evet, bu kesin. Eğer çok bâriz bir sorun olsaydı bunun cezâsı sandıkta verilirdi. Meselâ Hatay meselesi biraz böyle bir şey oluyor sanki. Ama İstanbul, Ankara, birçok yerde CHP büyükşehirlerini korudu. Eskişehir meselâ… Ne deniyordu? “Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen Hoca'nın bir karizması var” vs.. Tamam, ama Ayşe Hanım da bayağı iyi bir oy aldı, %50’den fazla oy aldı – ki bâzı anketler kaybedeceğini söylüyordu.

Ruşen Çakır: “Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Kadıköy adaylığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Daha iddialı bir yerde aday olamaz mıydı?” Furkan Uyar. Bunu daha önce de çok sordular. Yani Tunceli’den kalkıp Kadıköy’e aday olmaya gelmeyi ben hâlâ anlayabilmiş değilim. Eğer gerçekten böyle bir sol iddiasıyla ve İstanbul’a geliniyorsa, o zaman yoksulların daha fazla olduğu, orta sınıf olmayan yerlerde aday olsaydı çok daha anlamlı olurdu. Orada başka bir şey olurdu. Ama orada bu oyu alamayacaktı tabiî ki.

Ruşen Çakır: Sidney’den Bayram — maşallah, Sidney: “Câhillere cevap verip nefesinizi tüketmeyin. Ben sâdece kazanılan DEM ve CHP belediyeleri rehâvete kapılıp bir sonraki seçime şimdiden…” Rehâvete kapılmamalarını söylüyorsunuz herhalde Bayram Bey. Eyvallah, bakalım, herhalde. Sevgi sözcüklerinizi aktarmak istemiyorum, ama hepsine çok teşekkür ediyorum.

Ruşen Çakır: “Mersin’de Vahap Seçer’in başarısı için yorumunuz nedir? Mersin küçük bir Türkiye” demiş Murat Kurt. Bu konuda bir yayın yapmıştım. Vahap Seçer, Zeydan Karalar ve Ekrem İmamoğlu örneklerini ele alan bir yayın yapmıştım. Bunların üçü de CHP’li, yani sağdan gelmiş isimler değil, başarılılar ve kazanma ihtimalleri çok yüksek diye de söylemiştim ve CHP’nin onları örnek almasını, CHP’nin önünü açabileceğini söylemiştim. O yayını bulabilirsiniz. Ve böyle de oldu sanki.

Ruşen Çakır: Muharrem Bey diyor ki: “Genel seçimde yaşanılan yenilgi yüzünden bu seçimde sandığa gitmeyenler, protesto edenler buruk bir sevinç mi yaşadılar acaba? Gitmediği için pişman olanlar var mıdır?” Olabilir. Herkesin kendi tercihi diyelim.

Ruşen Çakır: “Zafer Partisi Türkiye geneli belediye meclislerinde %2,6 oy aldı. Sizin için tatmin edici mi yoksa hayal kırıklığı mı?” Benim hayalim yoktu ki Zafer Partisi’yle ilgili, kırılsın. Ama ben Zafer Partisi’nin sürpriz yapacağını söylüyordum, olmadı. Yeniden Refah ve Zafer’i birlikte telâffuz ediyordum. Yeniden Refah oldu, Zafer Partisi olmadı. Tek bir belediye bile yok, oyları da bayağı düşük. Bunu herhalde Ümit Özdağ ve kurmayları oturup düşüneceklerdir.

Ruşen Çakır: “Geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘Erdoğan devri yavaş yavaş kapanıyor’ demiştiniz. Söylediğiniz bu çözülme bu seçimde başlamış olabilir mi?” Aslında o seçimde başlaması gerekirdi, ama ancak şimdi oldu, öyle söyleyeyim tekrar. Daha önce de söylemiştik.

Ruşen Çakır: “Zafer Partisi için değerlendirmeniz nedir?” Şimdi söyledim. Beklediğini bulamadı. Çok büyük bir çıkış yapmak istiyordu. İYİ Parti’yi geçmek istiyordu, ama olmadı.

Ruşen Çakır: “Erdoğan ile İmamoğlu benzetiliyor; fakat Erdoğan’ınki siyâsî bir kadro hareketiydi. İmamoğlu’nun ise şu âna kadar kişisel bir başarısı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Bu konuda yanıldığınızı düşünüyorum. Tamam, İmamoğlu var; ama bayağı bir kadrosu var. Yakın çevresinde var, kurmayları var, vs.. ve önümüzdeki dönemde bu daha da artacak diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: “CHP’nin Kütahya, Adıyaman gibi şaşırtan yerlerde seçimi nasıl aldığıyle ilgili analizler ve araştırma yapması gerekiyor.” Bunlara Kırıkkale’yi de, Amasya’yı da, Giresun’u da eklemek lâzım.

Ruşen Çakır: “Erdoğan’ın ithamları Kılıçdaroğlu’na yapışıyordu da İmamoğlu ve Özel’e neden yapışmıyor?” Bu İmamoğlu ve Özel’in mahâreti olsa gerek diyelim.
Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Çünkü bir başka yayın var.

Ruşen Çakır: “Size lâf edenlere lütfen canınızı sıkmayın.” Sıkmıyorum, merak etmeyin. Ben de öylesine şey yapıyorum, altta kalmadığımı göstermek istiyorum. Merak etmeyin, bunlarla canımız sıkılsaydı biz bu işi yapamazdık. Zâten sosyal medyada filan genellikle hakaretler, küfürler geliyor. Bir tânesini bugün paylaştım, gördünüz mü bilmiyorum. Biz 24 Mayıs’taki mitingi izlediğimizde ben X’ten şöyle bir şey yazmıştım: “Bir yıl içinde izlediğim üçüncü AKP mitingi ve en zayıfı. Bunun sâdece Ramazan’dan kaynaklandığını sanmıyorum” demiştim. Hemen yan tarafımızda izleyen bir iktidar medyası mensûbu bana böyle drone’la falan çekilmiş bir şey gönderip, “Al, gözüne girsin” diye bir şey yapmıştı. Ama ne derler? İntikam soğuk yenen bir yemektir. Onu buldum ve bugün de görenler olmuştur: “Evet, gözüme öyle bir girdi ki sabaha kadar uyuyamadım” diye cevap verdim. Şimdi o düşünsün. Arada böyle şeyler yapmakta hayır var. Dediğim gibi yani böyle bir, hani bir tokat yiyince öteki tarafı çevirenlerden değiliz, olmadım, olmayacağım. Siz de olmayın. Tabiî ki herkesi muhâtap almamak gerekir. Ama bâzı şeylere cevap verirken bunun bir kamu yarârı yönü var. Onun için bunu söylüyorum. Yani meselâ solculuğumla kimsenin dalga geçmesine izin vermem, bu kişisel bir meselenin ötesinde sola sâhip çıktığım içindir. Gazeteciliğim konusunda aynı şekilde hassasımdır. Lazlığım konusunda da hassasımdır. Ama bunlar sâdece kişisel bir duruş değil; daha genel bir kolektif bir duruşla ilgili diyeyim. Kafanızı daha fazla meşgul etmeyeyim.

Ruşen Çakır: Hepinize çok teşekkürler. Bugün yanılmıyorsam 17.00’de yapacağım, “Yeniden yepyeni Türkiye” yayınında kendi başıma sizlere bir şeyler anlatacağım. Bakalım izleyecek misiniz? İzlerseniz ne diyeceksiniz? Evet, yepyeni bir Türkiye’ye hakîkaten girme şansını yakaladı Türkiye. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
12.04.2024 AK Parti “yok hükmünde”, çünkü…
11.04.2024 Ateş İlyas Başsoy ile söyleşi – 31 Mart değerlendirmesi: Köftecilerin gazabı
10.04.2024 Ali Yaycıoğlu ile söyleşi: Erdoğan yorgunu Türkiye’de açılan kapı ve riskler
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı