Vicdan koalisyonu genişliyor

15.05.2014 Vatan

23 Ekim 2011 günü öğleden sonra saat 2’ye doğru Van’da deprem oldu. Tesadüf eseri Hüseyin Yayman ve Burak Kara ile birlikte Hakkari’den Van’a dönüyorduk, Yüksekova’ya yaklaşırken depremi hissettik. Hemen önce Van’a, ardından Erciş’e geçtik. Aynı gün gece yarısına doğru Başbakan Tayyip Erdoğan Erciş’e geldi. Gelmeseydi şaşırırdım, şaşırırdık. Çünkü Erdoğan böylesine insani durumlara hızlı ve insani tepki vermesiyle bilinen bir siyasetçidir ve bu özelliği onun siyasi tırmanışına epey yardımcı olmuştur.

Fıtrat

Dün de Erdoğan bütün ülkeyi yasa boğan facianın ardından, Van depremindeki kadar hızlı olmasa da, 24 saat dolmadan Soma’ya gitti. Ama yaptığı basın toplantısında söyledikleri derin bir hayal kırıklığı yarattı. Erdoğan ile yollarını çoktan ayırmış, onu bir an önce tasfiye edilmesi gereken bir düşman olarak görenlerin tepkilerini kastetmiyorum. Gezi, 17 Aralık gibi süreçlerde kendisine tavizsiz şekilde sahip çıkan, ona kalkan olan pek çok kişi, öncelikle, Erdoğan’ın bu bariz "iş cinayeti"ni, İslami söyleme başvurup (örneğin kazaların madenciliğin "fıtratında" olduğunu söyledi), normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışmasından rahatsız oldu. Hele Soma faciasının 1800’lü yıllar İngiltere'sindeki maden kazalarıyla karşılaştırılmasına kimse anlam veremedi.

Ne istifa ne azil

İkinci şikâyet konusu, Başbakan’ın onca canın kaybına yol açan bariz ihmal ve sorumsuzluklar zincirinin aydınlatılıp sorumluların cezalandırılacağına dair inandırıcı, hatta en azından gönül alıcı sözler etmemiş olması. Bu tutum, kadere ve kazaya olduğu kadar sorumluluğa da inananları, bu ölümlerin hesabının sorulmasını isteyenleri yaraladı.
Sonuç olarak, yolsuzluk iddiaları üzerine bir günde 4 bakanının görevi bırakmasına onay vermek durumunda kalan Erdoğan, herhangi bir görevden alma veya azil imasında bulunmadı.
Hükümet adına konuşan herkesin, madeni işleten özel şirkete toz kondurmama yolundaki gayretleri de ayrıca dikkat çekti.

İmaj

Gerek Erdoğan’dan önce giden bakanların, gerekse kendisinin Soma’da verdiği görüntülerin de ayrıca hayal kırıklığı yaratmış olduğu ortada. Önce bakanların birbirlerine omuz vererek yürümeye çalışan maden işçilerine uzaktan bakmalarının fotoğrafları düştü medyaya. Ardından Başbakan ile halk arasına asker ve polislerden kocaman barikatlar örülmüş olmasının. Ve nihayet basın toplantısında daha ilk soruda Erdoğan’ın (yine) gazeteci azarladığına tanık olduk.

Vicdan

Soma faciası duyulur duyulmaz, bazı kişiler, buradan Gezi’deki gibi bir hareketin çıkarılmak istenebileceği endişesine kapıldılar. Hatta işi daha ileri götürüp bu facianın bu amaca yönelik bir sabotaj olabileceği spekülasyonu bile yaptılar.
Bunlar deli saçması iddialar; gördüğüm kadarıyla hükümete destek verenlerin çoğu da bu tür komplo teorilerini ciddiye almıyor. Ne var ki eğer Soma’daki facianın insani boyutu ıskalanır ve olayın sorumlularının peşine düşülmeyip her şey sadece Allah’a havale edilirse, Roboski sonrası yaşananlar tekrarlanmaz, toplum bu sefer sessiz kalmaz.
Ve Gezi ile ilk kez karşımıza çıkan, ardından Berkin Elvan’ın cenazesi, Ali İsmail Korkmaz’ın mahkemesi gibi olaylarda tekrarlanan "vicdan koalisyonu" yeni katılımlarla yoluna devam eder.
Eğer birileri bu durumdan rahatsızsa yapacakları şey çok basit: Vicdansızlığı bırakmak. Çünkü insan fıtratı bu kadar vicdansızlığı kaldırmaz.
Çünkü hayatta her şey iktidardan ibaret değil. 




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı