Türkiye’nin Kürtçe ile sınavı

20.10.2025 medyascope.tv

20 Ekim 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Öncelikle dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan seçime kısaca bir değinmek istiyorum. Son Cumhurbaşkanı Ersin Tatar farklı bir şekilde kaybetti. Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin lideri Tufan Erhürman açık bir şekilde kazandı, neredeyse oyların üçte ikisini aldığı söyleniyordu. Çok açık bir fark. Geçen sefer zor bir şekilde Ersin Tatar kazanmıştı. Şimdi Cumhuriyetçi Türk Partisi kazandı. Cumhuriyetçi Türk Partisi Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi ile kardeş parti konumunda. Bakalım nasıl olacak, Ankara Erhürman yönetimi ile nasıl bir ilişki kuracak? Bu çok kritik öneme hâiz olacak. Çünkü daha önce de benzer deneyimler yaşanmıştı. Ankara kendi denetiminde bir yönetim tercih ediyordu ve Ersin Tatar'ın daha önce seçilmesinde doğrudan AK Partili birtakım isimlerin ve birtakım danışmanların etkisi olmuştu. Ama bu sefer onlar da hiçbir işe yaramamışlar belli ki. Çünkü çok bariz bir fark açılmış. Neyse, Erhürman'ı tebrik edeyim ve bugünün esas konusuna geçelim.
Ne oldu? Cuma günü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş Diyarbakır'a gitti. Orada birçok faaliyette bulundu. O faaliyetlerden birisi de Dicle Üniversitesi'nin açılışıydı. Ve açılışın başında şöyle söyledi: ‘‘Bi hev re bibin dil bi dil, dest bi dest; aştî li nav me ra best. Hepinizi selam ve saygılarımla en içten duygularımla selamlıyorum.’’ Evet, gördük, ne demiş tam olarak: ‘‘Birlik olalım, kalp kalbe, el ele, aramızda barış olsun.’’ Bu açıklamanın ardından bayağı bir tepki geldi. Destek de geldi, tepki de geldi. Ama bu bize Türkiye'nin yeni çözüm sürecinde ciddi anlamda bir tartışmanın da başlamakta olduğunu gösterdi. Şu ana kadar aslında biraz buradan bir şey çıkar mı çıkmaz mı üzerinden giden bir husus vardı. Öcalan üzerinden giden bir husus vardı. Ama Meclis Başkanı’nın bir Kürtçe açılış yapması kısacık da olsa ve Meclis’in açılışı da değil, Dicle Üniversitesi'nin açılışı. Ama sonra ne oldu? Bu videoyu Meclis’in hesabına da yerleştirdiler. Web sayfasına da koydular. Sosyal medyadan da Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu paylaşıldı.
Malum, yıllar önce Türkiye'de bir yemin töreni krizi yaşanmıştı, 1991 genel seçimleri sonrasında Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den Diyarbakır'dan seçilen Leyla Zana ve Hatip Dicle'nin yemin törenlerinde. Bunlardan Leyla Zana okuduğu Türkçe metnin ardından Kürtçe, "Bu yemini Türklerin ve Kürtlerin kardeşliği için ediyorum." dediği için kıyamet kopmuştu, 91 yılı. Kıyamet koptu. Sonrasını biliyoruz. Cezaevlerine atıldılar, yıllarca hapis yattılar vesaire. O zamandan bu zamana Kürtçe konusunda önemli değişiklikler oldu. Kürtçe seçmeli ders oldu. Kürtçe üniversitelerde bölümler açıldı ve TRT'nin Kürtçe bir kanalı yayına girdi. Bunların hepsi mucizevi şeylerdi. Oldu ve artık yerleşti ve bunlardan da hareketle birçok kişi Türkiye'nin artık Kürtçe diye bir sorunu olmadığını söylemeye başladı. Ama var, birçok şekilde var. Özellikle Kürtlerin Kürtçe konusunda beklentileri yüksek ve anladığımız kadarıyla Kürt sorununun en temel eşiklerinden birisi bu.
Sorunun çözülmemiş olduğunu anlamamız için Numan Kurtulmuş'un bu kısa giriş cümlelerini Kürtçe kurması yardımcı oldu. Ve bir baktık ki aslında Türkiye Kürtçe konusunda belli bir yere kadar gitmiş ama hâlâ önemli eşikleri aşamamış. Yani bu anlamda baktığımız zaman Numan Kurtulmuş gibi birisinin Kürtçe hitap etmesi birilerine tehdit gibi görüldü. Neye tehdit? Türkiye'nin birlik ve beraberliğine tehdit. "Türkiye Yugoslavya olacak." "Türkiye Lübnan olacak." gibi şeyler peş peşe geldi. Burada sembolik bir olaydan bahsediyoruz, iki cümleden bahsediyoruz, Meclis Başkanı’nın yapmış olmasından bahsediyoruz. Ama baktığımız zaman Türkiye hâlâ bu konuyla yüzleşebilmiş değil. Şimdi soranlar var. "Nedir dertleri?" "Ne olacak Kürtçeyle?" diye. Mesela benim ana dilim Lazcadır ve bilmem, çok az, birkaç kelime dışında bilmem ve hayattaki en büyük hayıflandığım hususlardan birisidir. Bunu daha önce yaptığım ‘‘Gomaşinen’’ dizi anılarımda hep anlattım ve girişinde de bunu söyledim. Ki biz Lazlar için, hem sayımız az hem çok da fazla şikâyetimiz yok aslında Türkiye'de, biz Lazlar için bile dil, dille ilişki bu kadar hassas olabiliyorsa, bu kadar hayati olabiliyorsa milyonlarca Kürt için bu meselenin ne kadar önemli olduğunu kabul etmek lazım.
Şimdi ne istiyorlar? Olay nerede başlıyor? Kürtçe eğitim nasıl olacak? Kürt dili eğitimi mi? Kürtçe eğitim mi? Böyle bir tartışma var. Onun ötesinde Kürtçenin ikinci dil olarak tanınıp tanınmayacağı meselesi var. ‘‘Kürtçe tanınırsa diğer diller de tanınacak mı?’’ gibi itirazlar var. Kürtçenin birtakım kamusal alanda kullanılması meselesi var. Biliyorsunuz, öteden beri Türk Hava Yolları, uçaklardaki anonslar meselesi hep bir şekilde dile getirilir. Cezaevlerinde, hastanelerde, Kürtçe konuşulup konuşulmaması meselesi hep dile getirilir. Bunlar çoğaltılabilecek şeyler. Bunların hepsinin aslında özgür bir şekilde, eşit bir şekilde tartışmayla çözülebileceğini kabul etmek lazım. Ama bunu tartışmayı öncelikle kabul etmemiz lazım. Yani Türkiye'nin bazı vatandaşların dil konusundaki taleplerini hep birlikte tarafların anlaşabileceği bir formül ya da formüllerle çözümü araması gerekiyor. Ama baştan itibaren bunu yok saydığınız zaman bu işte ayrımcılık oluyor, dışlayıcılık oluyor, baskıcılık oluyor.
Buradan nasıl bir yere doğru evrilir bilemiyorum. Dünyada farklı farklı örnekler var. Hiçbir örneği olduğu gibi Türkiye'ye aktarmamız mümkün değil. Ama bu hâliyle artık bu işin yürümeyeceği çok açık. Bu tepkileri dile getirenlerin bir kısmının kullandığı saldırgan dil açıkçası, nasıl söyleyeyim, bir şekilde tedirgin edici değil ama üzücü. Yani hâlâ nerelerden nasıl neye itiraz ediyorlar diye insan hakikaten üzülüyor. Ama o tür çıkışların kazanma şansı artık yok. Kürtçe burada Kürtlerin razı olacağı bir formülle Türkiye'de sisteme dâhil edilecek. Ne zaman olur, nasıl olur bilmiyorum ama kaçınılmaz olarak olması gereken bir şey ve olacağı da budur. Direnişler, bunu engellemeye çalışmalar en fazla geciktirir ve birtakım gereksiz faturalar karşımıza çıkartır. Ama boşuna uğraşıyorlar. Artık Meclis Başkanı ‘‘bile’’ diyeceğim, özellikle ‘‘bile’’ diyorum, Kürtçe selamlama ihtiyacı hissediyorsa bir eşik aşılmış demektir. Zaten itirazların en büyük nedeni de o eşiklerin aşılmış olmasını anlamakla ilgili bir şey.
Evet, bugünün ithafı, yine sinemadan bir ithaf yapacağım ve bir Fransız yönetmen Jean-Luc Godard, aslında İsviçre asıllı Fransız ya da hem İsviçreli hem Fransız, öyle denebilir. Fransız sinemasına ve dünya sinemasına çok büyük katkıları olmuş, çok yaratıcı, devrimci bir sinemacı. Biz onu hep "À bout de souffle" Türkçeye ‘‘Serseri Aşıklar’’ diye çevrildi, Jean-Paul Belmondo, Jean Seberg'in oynadığı o filmle biliriz, dünya da öyle bilir, ilk çıkışı. Ama esas olarak bir grup arkadaşıyla beraber sinema eleştirisiyle başlamış bir isim Jean-Luc Godard ve genellikle de zor filmler yapmış. Israrla hep bir tür şeyler yapmış, kendi bildiğini okumuş birisi diyelim. Bir özelliği mesela, hep aynı oyuncularla çalışma gibi özelliği var. Bir Jean-Pierre Léaud ile çok sayıda film çekti. Bir ara evli olduğu Anna Karina'yla, 6-7 film çekti. 68 döneminde, öğrenci hareketleri döneminde bir grup sinemacıyla beraber harekete dâhil olup bu dalganın içerisine girmiş ve hatta onun bir Maocu dönemi de var ve o dönemde Maocu bir şekilde sinema yapmış.
Godard izlemesi zor bir yönetmen ama her seferinde sinema tekniği açısından, sinema dili açısından yaratıcılığıyla hep takdiri hak eden ve gerçekten sinema alanında deha denebilecek bir isimdi. Çünkü hayatını kaybetti. Ölümü de kendisine, nasıl diyeyim, yakışır diyeceğim. Duyduğumda hiç şaşırmadım. 91 yaşında İsviçre'de 2022 yılında hayatını kaybetti ve eşi bunun bir tercih edilen ölüm, ötenazi olduğunu söyledi. Ötenazi İsviçre'de kanunen mümkün. O da aslen yani bir yanıyla İsviçreli olan birisi olarak İsviçre'ye gidip ölümü seçmiş ve bu dünyadan göçmüş ama geride gerçekten çok şey bırakmış, tartışma bırakmış. Bir de onun en önemli özelliklerinden birisi hep bir meydan okuyuş var. Var olana, yerleşik olana karşı çıkma... Bir dönem ortadan kayboluyor. Sonra tekrar geliyor, tekrar iddialı filmler yapıyor, büyük ödüller alıyor. Sonra tekrar küçük bir dünyaya çekilip videolar üretiyor. Böyle kendine özgü, cidden ölümsüz denebilecek birisi olarak ölümü seçmiş bir Jean-Luc Godard'la bugünü kapatalım. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
24.10.2025 Hopa’dan sevgilerle
23.10.2025 Diyelim ki mahkeme Kılıçdaroğlu’nu yeniden CHP’nin başına geçirdi…
22.10.2025 Çözüm sürecini sabote mi ediyorlar?
21.10.2025 Suriye’nin karmaşık dengeleri: Savaş yok ama barış da yok! | Amberin Zaman anlatıyor
20.10.2025 Türkiye’nin Kürtçe ile sınavı
19.10.2025 DEM Parti’nin sürece hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor
18.10.2025 Ruşen Çakır ve Kadri Gürsel ile Hafta Başı (47): İBB Borsası tartışması sürüyor | CHP’den AKP’ye transferler | Komisyondan ne sonuç çıkar?
17.10.2025 DEM Parti heyeti İmralı’ya tünel mi kazdı?
17.10.2025 Haftaya Bakış (288): Çeteler, operasyonlar, cinayetler, Muhalefet içi kavgalar, Yeni Yargı Paketi
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı