DEM Parti heyeti İmralı’ya tünel mi kazdı?

17.10.2025 medyascope.tv

17 Ekim 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Geçenlerde DEM Parti Milletvekili, İmralı Heyet üyesi ve aynı zamanda Meclis Başkanvekili Pervin Buldan bir kanalda yaptığı yayında röportaj sırasında Abdullah Öcalan'ın bazı medya yayınlarından rahatsız olduğunu söyledi ve bir anlamda iktidarı göreve çağırdı bu konuda. Ben de bununla ilgili bir yayın yaptım. İzlemiş olanlarınız vardır ve bunun yanlış olduğunu söyledim: ‘‘Öcalan şikâyetçi olabilir ama iktidara, medyayı kontrol eden ve yargıyı kontrol eden iktidara görev düştüğünü söylemek basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne aykırıdır’’ dedim. Bu tartışmanın üzerine Pervin Buldan birtakım açıklamalar yaptı, doğru, yanlış her neyse. Önemli bir olaydı. Ama sonra Meclis’te bir an oldu. Pervin Buldan'ın oturumu yönettiği sırada İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ona yönelik birtakım sözler etti. Onu bir izleyelim, sonra devam edelim.

Pervin Buldan: İYİ Parti Grup Başkanvekili Sayın Turhan Çömez, buyurun.
Turhan Çömez: Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, genel kurulu saygıyla selamlıyorum. Sayın Buldan, sizin iki şapkanızın olduğunu biliyorduk. Bir tanesi Meclis Başkanvekilliği, bir diğeri de milletvekilliği. Ve şu anda Atatürk'ün koltuğunda oturuyorsunuz ve savaş meydanlarında kurulmuş, bu ülkenin kurtuluş mücadelesini yönetmiş bir mecliste çok önemli bir göreviniz var. Fakat geçtiğimiz hafta öğrendik ki sizin aynı zamanda mesaj taşımak gibi, ulaklık yapmak gibi de bir göreviniz varmış. İmralı'yı ziyaret ettiniz ve orada yaptığınız görüşmelerle topluma bir mesaj verdiniz. Bakın, sizin 50 bin kişinin katili, polisimizi, askerimizi, öğretmenimizi, korucumuzu şehit etmiş, insanlarımızı katletmiş bir alçak teröristin mesajlarını Türkiye'ye taşımak gibi bir sorumluluğunuz yok. Yapamazsınız bunu. Bu son derece yanlış.
Pervin Buldan: Sizin bu sözlerinizi reddediyorum.
Turhan Çömez: Reddedebilirsiniz.
Pervin Buldan: Bu sözlerinizi reddediyorum.
Turhan Çömez: Benim konuşmamı kesmeyin. O haddi siz bildiriyorsunuz, konuşmamı kesemezsiniz.
Pervin Buldan: Hiç kimse size böyle bir hak veremez. Ben bu kürsüye saygısızlığı, bir insana saygısızlığı asla kabul etmem, ettirmem. Bu sizin hakkınız değil, bu sizin hakkınız değil. Söz söyleyemezsiniz. Lütfen, ben bir iş yapıyorsam ulaklık değil. Ben bir iş yapıyorsam eğer Türkiye'nin geleceği için yapıyorum, Türkiye'nin geleceği için yapıyorum. Bu ülkenin barışı için yapıyorum.
Turhan Çömez:  Bir şey daha öğrendik. Diyor ki terörist başı ‘‘Farklı mesajları olanlar susturulsun. İtiraz eden kim varsa kellesi uçurulsun.’’ Cezaevinden bir terörist başı bu mesajları veriyor, biz buna hayır diyoruz. Terörist başına Sözcü ve Tele 1 izleme özgürlüğü verilmiş, ‘‘bunların susturulması lazım” diyor. Şiddetle itiraz ediyoruz. Biz ihanet sürecine karşıyız, mecliste de karşı çıkacağız, bütün platformlarda da terörden talimat alanlarla aynı masada oturmadık oturmayacağız. Konuşmama bile tahammül edemiyorsunuz.
Pervin Buldan: Birleşime 15 dakika ara veriyorum ve grup başkanvekillerini arkaya davet ediyorum.
Evet, çok sarsıcı görüntüler, tartışmalar. Birazdan buna geleceğim ama bunun bir de devamı var. Yanılmıyorsam bir gün sonra İYİ Parti Grubunda İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu yine bu konudan hareketle konuşmasının bir yerinde çok sert sözler etti. Bir de ona bakalım.
Müsavat Dervişoğlu: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında olduğumuzu unutmayacağız değerli dava arkadaşlarım. Bu konulara özen göstereceğiz. Ne demiştik? Siyasetimizin yolu bellidir. Emeğimizi de, mücadelemizi de, alın terimizi de, ekmeğimizi de bölüşerek, bölüştükçe çoğalarak bu parantezi açanların üzerine kapatacağız. Bakın söylüyorum. Bu parantezi onlar açtı, biz kapatacağız. Tek adam cumhuriyetinin tebaası olmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yurttaşı kalacağız. Büyük Türk milleti, had bilmezlik öyle bir büyüdü, öyle bir derin hâle geldi ki artık sen de kayıtsız kalamayacak durumdasın. Bakın, buradan millete sesleniyorum. Bugün kendilerini savundukları noktada sorsanız "50 yıl boyunca katliamları demokrasi için yaptık. Uyuşturucu ticaretinden kazandığımız parayı da barış için harcadık." diyecekler neredeyse. Görüyorsunuz değil mi Meclis kürsüsünde? Hiç bunlar sanki teröre bulaşmamış, 50 bin insanımızın katiline "kurucu önder" derken hiçbir utanma belirtisi dahi göstermeden bunları söylemeye ve barış için, bu ülke için mücadele ettiklerini ifade ediyorlar. Siz bu milletin başına bela olan bir terör örgütünün siyasi uzantısısınız. En az onlar kadar da alçaksınız. Böylesine arsız ve böylesine de yüzsüzsünüz. Önderleri katil, sözcüleri müptezel, zihinleri kiralık, ruhları satılık, elleri kan, sözleri ihanet, ikametleri Kandil, pusulası da İmralıdır bu alçakların.

Evet. Şimdi İYİ Parti Meclis’te milletvekili olup komisyona girmeyen ve sürece alenen karşı çıkan tek parti ve çok öfkeliler, çok sertler. Bunu biliyoruz. Daha da sertleşeceğe benziyor. Bunu da anlayabiliriz. Ama burada çok soru var, çok sorun var. Başlığa çıkarttım: Pervin Buldan, ulak... Neyin ulağı? Abdullah Öcalan'la görüşüyor, onun birtakım sözlerini aktarıyor. Kim Pervin Buldan'a bu izni verdi? İzin dışında ondan kim rica ediyor? Devlet. Yani bu süreci DEM Parti başlatmadı. Bu süreci devlet başlattı ve bu sürecin ilk işaretini de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli verdi. Devlet Bahçeli de İYİ Parti'nin daha önce birlikte hareket ettiği ama sonra bir şekilde yolları ayrılan, birbirlerini çok iyi tanıyan insanlar. Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan, devletin kendisi. Pervin Buldan, daha önce Sırrı Süreyya Önder'di. Kaybettik kendisini maalesef. Şimdi Mithat Sancar, bunlar ve başkaları devletin bilgisi dâhilinde gidiyor, devletin teşviki dâhilinde gidiyor. O mesajı alıp ondan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ya da MİT Başkanı’yla konuşuyor. Zaten yaptıkları görüşmelerin hepsi kayıt altına alınıyor. Belki de anında izliyorlar bütün bunları. Şimdi bu yokmuş gibi, bu tam bir işin bence kolayına kaçmak, DEM Parti'ye yüklenmek. DEM Parti'nin Öcalan'a nasıl baktığını zaten biliyoruz. HDP'nin de öyleydi, daha önce değişik dönemler de yaşandı. Biliyoruz ki Kürt hareketinin yasal ayağı bu partiler geçmişten bu yana. Zaten o yüzden de başlarına gelmedik kalmadı. Defalarca kapatıldılar, şu oldu, bu oldu. Pervin Buldan'ın eşini kaçırıp devlete bağlı güçler, derin devlet infaz etti. Böyle bir kadına hitap ediyor Turhan Çömez. Pervin Buldan yılları bu işin içerisinde geçmiş, siyaseti bilen bir davanın insanı ve aynı zamanda da meclis başkanvekili olabilecek şekilde deneyimli bir siyasetçi.
Şunu özellikle söylemek istiyorum: Orada, ölmeseydi, Sırrı Süreyya Önder oturuyordu biliyorsunuz. Meclis Başkanvekili DEM Parti'den Sırrı'ydı. Sırrı'ya aynı öfkeyle, aynı tavırla "ulak" diye hitap ederler miydi? Karşılığında ne cevap alırlardı? Pervin Buldan'ın verdiği cevaplar... Çok rahatsız olmuş görülüyor. Yani Öcalan'ın medyadan rahatsızlığı meselesini eleştirmek eyvallah ama bunu bir fırsat gibi görüp böyle bir şekilde yüklenmek... Ve ama tabii bunu yaparken de mesela Müsavat Dervişoğlu'nun konuşmasının tam metnine baktım, birtakım üstü kapalı göndermeler var Cumhur İttifakı'na yönelik olarak ya da "mankurtlar" diye bir laf var, herhâlde Bahçeli'yi kastediyor ama doğrudan yok. Sanki DEM Parti kalkmış, Türkiye'de masa kurmuş, Öcalan'la beraber Türkiye'yi bir yere götürüyor. Böyle bir şey yok. Hatırlayın, Bahçeli Ekim ayında olayı duyurdu, ilk heyetin gidebilmesi yanılmıyorsam Aralık ayında olabildi ve devlet kapatınca kapatıyor. Mesela en son olarak bir müddet heyet gitmedi, ‘‘Suriye nedeniyle,’’ dendi, sonra gitti. Tamamen Ankara'nın, Erdoğan'ın, MİT'in, Bahçeli'nin bilgisi dâhilinde yaşanan bir süreçten bahsediyoruz. DEM Parti'nin burada çok hatası oldu bu süreç boyunca, değişik sözcülerinin, Pervin Buldan da dâhil olmak üzere. Ama yani bu hataların hepsini ona yüklemek... Herkes bir şekilde hata yapıyor. DEM Parti de çok yapıyor, yapmaya da devam edecek, öyle anlaşılıyor. Çünkü çok zor bir süreç ve bu hareketin deneyimli kadrolarının önemli bir kısmı hapishanede ya da sürgünde. Şimdi Selahattin Demirtaş özgür olsa ya da yurt dışında yaşayan Fırat Anlı, Osman Baydemir gibi eski belediye başkanları, milletvekilleri Türkiye'ye dönüp yasal siyaset yapabilse işin rengi belki daha değişir ve daha kolay, daha hızlı gelişir. Ama şu anda bir zorlanma var. Ama bunu, burada bu süreç eleştirisini sadece DEM Parti üzerinden, Öcalan üzerinden yapmanın hiç hakkaniyetli bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Tabii ki siyasi bir şey var. Yani orada bir şekilde, ‘‘Sizi oraya Devlet Bahçeli, Erdoğan yolluyor’’ diye o konuşmalar yapılsa onun Meclis’teki ya da başka yerdeki tepkileri başka olacak. Yani şöyle düşünülüyor: ‘‘DEM Parti zaten düne kadar Erdoğan'ın, Bahçeli'nin düşmanıydı, yarın ne olacağı belli olmaz, bunlara sahip çıkmazlar nasıl olsa’’ diye böyle bir kolaycılık yapılıyor, ki bence doğru bir tavır değil. Burada eğer sürece karşı çıkıyorsanız, Öcalan'ın sürecin merkezine alınmasına karşı çıkıyorsanız, bundan rahatsız oluyorsanız buradaki muhatabınız öncelikle ülkeyi yönetenlerdir. Onlara karşı yumuşak ya da az sert olup, DEM Parti'ye karşı, DEM Partili kadın siyasetçilere karşı, bu her yerinden belli oluyor, ‘‘erkek söylemi’’, yani bayağı bir nefret söylemi gibi. Müsavat Dervişoğlu'nun konuşmalarındaki şeyleri peş peşe dinlediğiniz zaman görüyorsunuz. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bunu daha önce sosyal medyada bir şekilde paylaştım, anlayan anladı. Buradaki mesele İYİ Parti'nin DEM'i eleştirmesi değil. Zaten eleştiriyorlardı, zaten karşıydılar. Ama şimdi anlıyoruz ki bu olayın faturasını, varsa bir fatura, DEM Parti'nin üzerine yıkmak istiyorlar. Öteki tarafa, Bahçeli'ye ve Erdoğan'a, ama özellikle Bahçeli'ye normalde ne beklenir? Ülkücü hareketten gelmiş bir siyasetçi olarak bir diğer ülkücü siyasetçiyi bir anlamda davaya ihanet etmekle, davadan sapmakla suçlaması beklenir. O konuda, hiç yapmıyorlar diyemem ama, bayağı bir pintiler. Ama DEM Parti'ye gelince çok cömertler. Biliyorum, Abdullah Öcalan'a saldırmak çok kolay, insanlar da kamuoyunun büyük bir kısmı da buna prim veriyor. Ama şöyle bir husus var: Türkiye'de bu işin çözülmesi isteniyorsa gerçekten ve tırnak içine alalım, ‘‘devlet aklı’’ da bu noktaya gelmişse orada bir düşünmek lazım. Yani Devlet Bahçeli'nin ya da Recep Tayyip Erdoğan'ın herhangi bir şekilde Abdullah Öcalan'dan hazzettikleri için ona böyle bir meşruiyet verdiklerini söylemek doğru değil. Ama bir anlamda bunu bir zorunluluk olarak görüyorlar. Nokta şu: Zaten DEM Parti Öcalan'ı hep meşru olarak görüyordu, dün HDP, bugün DEM Parti. Onlarda değişen bir şey yok. Ama değişen şu: Bahçeli ve Erdoğan — daha önce Erdoğan bir kere daha yapmıştı, vazgeçmişti — şimdi ama esas önemli olan Bahçeli ve Erdoğan Öcalan'a bir meşruiyet veriyor. Eleştirilecek bir şey varsa orasıdır, hedef orasıdır. Hedefi başka yerlere taşımak, tekrar söylüyorum, bana hiç doğru gelmiyor. Siyaseten yapılan hesap nedir bilmiyorum ama yani orada Pervin Buldan'a öyle meydan okumak... Neyse, uzatmayalım.
Evet, bugünün ithafı... Bakıyorum, 1950 doğumlu, 2021. Kaç yaşında ölmüş? 71 yaşında ölmüş, Selahattin abi, Selahattin Duman. Yani şunu açık söyleyeyim: 40 yıl oldu gazetecilikte, çok insan tanıdım, çok gazeteci tanıdım, çok sevdiklerim oldu ama Selahattin Duman'ın yeri apayrıydı. Çok yakın olamadık. Vatan gazetesinde bir dönem birlikte çalıştık, çok uğramazdı gazeteye zaten. Ama bir çekirdekten gazeteci, 20 yaşında yazı işlerinde çalışmaya başlamış bir isim. Birçok yerde çalışmış, esas çıkışını Sabah'ta yapmış anladığım kadarıyla. Sonra Sabah'tan ayrılan ekiple beraber Vatan'da birlikte çalıştık. Bir kere çok kuvvetli bir kalemi vardı, çok ince bir kalemi vardı ve hayatta da öyleydi. Çok esprili birisiydi, hayatı hafife alıyor gibi gözüküyordu. Ama benim bildiğim, birtakım olaylardan biliyorum, çok ciddiye alan, düzgün birisiydi. Erken gitti bence. Bir kaza geçirdi. Şu fotoğrafta Zülfü Livaneli, Selahattin Duman, Yaşar Kemal ve Zafer Mutlu. Acayip bir dörtlü. Birbirlerini çok sık gören bir ekip olduğunu biliyorum. Buradan şu anda Zülfü Livaneli ve Zafer Mutlu kaldı geride. Yaşar Abi'ye daha önce bir yayını ithaf etmiştim. Şimdi Selahattin Abi'ye ithaf ediyorum. Kendisini hep sevgiyle ve biraz da hayranlıkla hatırlıyorum ve anıyorum. Ruhu şad olsun. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.10.2025 DEM Parti’nin sürece hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor
17.10.2025 DEM Parti heyeti İmralı’ya tünel mi kazdı?
16.10.2025 İktidarın hedefinde LGBTİ+ var
15.10.2025 Bahçeli’den bu sefer de Alevi açılımı
14.10.2025 Öcalan’dan Demirtaş’a değil, Demirtaş’tan Öcalan’a mektup gitti
14.10.2025 Milliyetçi partiler birleşir mi?
13.10.2025 Öcalan medyanın dilinden rahatsız olmakta haklı mı?
13.10.2025 Roj Girasun ile söyleşi: Demirtaş niçin tahliye olmadı? Çözüm sürecinin Irak, Suriye ve İran ile ilişkisi
12.10.2025 Öcalan çağırdı, sürgündeki Kürt siyasetçiler bavullarını hazırlamaya başladı
12.10.2025 Türkiye’de bir şeyler çözülür diye yurtdışında ödleri kopanlar var
19.10.2025 DEM Parti’nin sürece hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı