Şule Özsoy Boyunsuz ile söyleşi: “Hukuk devletini yeniden inşa gibi zor bir görevimiz var”

04.12.2025 medyascope.tv

4 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Şule Özsoy Boyunsuz'la devam ediyoruz. Hocam merhaba.
Şule Özsoy Boyunsuz: Merhabalar. İyi yayınlar Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Evet, demin Kaya Bey'e şaşırdım dedim ama size şaşırmadım açıkçası. Siz şaşırdınız mı kendinize?
Şule Özsoy Boyunsuz: Yani aslında şöyle bir şey, parti programı yazılırken akademisyenlerden katkı almışlardı. Ben de o bağlamda katkılar vermiştim onlara. Çeşitli zamanlarda akademik görüşlerimi iletmiştim. Ama böyle bir davet benim için biraz sürpriz oldu. Çok beklediğim bir şey değildi. Birkaç gün öncesinde haber verdiler ve gittim, biraz da böyle nasıl bir şey, ne yapacağız, bununla ilgili bazı kaygıları da taşımama rağmen. Fakat tabii Özgür Bey ve çevresindekiler o kadar büyük riskleri göze alarak ilerliyorlar ki, böyle bir dönemde görevden kaçmak uygun olmaz diye düşünüyorum ben de.

Ruşen Çakır: Peki ama biraz şey olmuşsunuz galiba. Çünkü akademiden siyasete geçen tarih boyunca, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok kişi oldu ama zor kararlar. Hâlâ aklımda şey vardır, merhum Şerif Hoca, Şerif Mardin şey demişti, Deniz Baykal onların Ankara’da Mülkiye’de öğrencisiymiş, “Çok parlak bir öğrenciydi. Siyasete geçmemesi için çok uğraştık ama bizi dinlemedi” demişti. Bir daha da dönmedi tabii akademiye. Şunu soracağım: Yeni bir CHP var mı hakikaten? Sizinle biz 19 Mart sürecinde çok yayın yaptık. Orada çok konuştuk o değişimi, dönüşümü ama şimdi içeriden birisi olarak, yani 2023 seçim yenilgisinin ardından değişim iddiasıyla Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel birlikte bir hareket başlattılar. Şimdi siz de ona dahil oldunuz. Gerçekten bir değişim mi var?
Şule Özsoy Boyunsuz: Vallahi eskisini çok iyi bilmiyorum aslına bakacak olursanız. Sadece eskisini dışarıdan gözlemleyen, yenisinin de içine yeni dahil olan birisi olarak konuşayım burada. Bence var. Ben olduğuna ya da olacağına duyduğum inançla biraz da hareket ettim. Yoksa ben akademiyi çok seven bir insanım. Öğrencilerimi de çok seviyorum. Yani oradaki düzenimi de seviyorum doğrusu. Ama şu anda artık öyle bir noktaya gelindi ki bazı şeylerin mücadelesi kaçınılmaz bir hale geldi. Ve burada baktığım zaman en azından şu anlamda yeni bir CHP var: Gerçekten bir iktidar alternatifi oluşturma anlamında, toplumun büyük bir kesiminin umudu olma anlamında ve bu umudu karşılamak için inanılmaz çalışan ve bence çok özü sözü bir, duru bir genel başkanı var. Bu anlamda yeni bir CHP görüyorum ben. Öyle olduğuna inanıyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şu anda siz baktığımızda, sizin alanınız, Avrupa Birliği konularına çok hakim birisisiniz. Anayasa tabii ki sizin esas işiniz. Ve Türkiye’de uzun zamandır en çok konuşulan konulardan birisi hukuk ve adalet, daha doğrusu olmaması meselesi.
Şule Özsoy Boyunsuz: Evet, maalesef.

Ruşen Çakır: Dün Panorama TR’nin yaptığı araştırmayı, aylık araştırmaları konuşurken orada Hatem Ete şeyi söyledi: Artık Türkiye’de en çok şikâyet edilen konu, tabii ki ekonomi en başta ama adalet meselesi artık üst sıralara girmeye başlamış. Burada CHP ne yapabilir? Sizler bu konularda uzman isimler olarak nasıl katkıda bulunabilirsiniz? Kamuoyuna tabii ki... Burada bir de şöyle bir husus var: Önemli olan söylemek değil, bir de insanlara bunu anlatmak ve insanların inanmasını, güvenmesini sağlamak.
Şule Özsoy Boyunsuz: Tabii, tabii. Şimdi hakikaten parti yönetimi de bunun farkında. O parti programı yazılırken, öncesinde parlamenter sistemle ilgili çalışmalar yapılırken de çeşitli görüşler sunmuştum ben onlara. Şimdi artık hep beraber bunların birçoğu da parti programı içinde yer alıyor. Doğru hedefler konuldu. Bu hedefleri somutlaştıracağız. Şöyle ki yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybediyor olması, büyük ölçüde siyasallaşmış bir görüntü sunuyor olması en başta hukuk devleti ile ilgili çok ciddi problemlerin varlığına işaret ediyor. Yani yargının tekrar tarafsız ve bağımsız çalışan, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulandığı, yüksek mahkemelerin birbirleriyle kavga etmediği, uygulanması gereken kazanılmış bir mahkeme kararının uygulandığı, bekletilmeden uygulandığı, temel hak ve hürriyetlere saygı gösterildiği, vatandaşların her birinin makbul olduğu, gerçekten eşit olduğu bir ülke tahayyülü bu. Tabii hukukla ilgili problemlerin içinde yargıyla ilgili problemler var. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili çok ciddi problemler var. Seçme, seçilme hakkından tutun da mülkiyet hakkına, mülkiyet hakkından ifade özgürlüğü hakkına kadar son derece geniş bir alanda insanlarımız işte konuşmaktan, sosyal medyaya girmekten çekiniyor. Bir habere erişemiyor, bilgi edinemiyor. Sosyal medya kapatılıyor, kısıtlanıyor. Bütün bunların hepsi aslında hukuki problemler, anayasa hukuku problemleri. Ne yapacağız bizler? Önerilerimizi mi soruyorsunuz burada? Onları açıklayayım mı yani neler yapılabileceği ile ilgili?

Ruşen Çakır: Evet. Yani onu isterseniz, tabii özet bir şekilde dinlemek isterim. Buyurun.
Şule Özsoy Boyunsuz: Şimdi burada yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısında değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Şu anki yapıda, örnek vererek anlatayım daha net anlaşılması için, diyelim ki bir ağır ceza mahkemesi, ki bu diyelim ki değil, bu oldu. Olan bir şeyi anlatıyorum şu anda size. Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi. Yeniden yargılanma yapması gerektiğini söyledi ve dosyayı gönderdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına uymadı Ağır Ceza Mahkemesi. Tayfun Kahraman’la ilgili verilmiş kararda diyor ki ‘‘dosyada delil yok’’ diyor. ‘‘Neye dayanarak siz mahkûmiyet kararı...’’ Bakın ne kadar ağır bir şey söylüyor Anayasa Mahkemesi. Çok ağır bir şey söylüyor. ‘‘Çok ciddi bir mahkûmiyet kararı vermişsiniz ama dosyanızın içinde bunun gerekçesini oluşturacak delil yok. Gerekçeniz belli değil’’ diyor. Bundan daha ağır bir şey olamaz. Yeniden yargılama yapması gerekiyor mahkemenin. İşte bu benim delilim demeniz veya deliliniz yoksa da beraat ettirmeniz gerekiyor, değil mi?

Ruşen Çakır: Evet.
Şule Özsoy Boyunsuz: Bu yapılmıyor. Bu yapılmadığı zaman ne olacak? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun devreye girmesi lazım. ‘‘Hangi cüretle bir alt mahkeme yargıcı AYM kararını uygulamazmış? Bir gel bakayım sen kimsin?” demesi gerekir. Ve bu hâkimler için yasak olan, suç da oluşturan bir eylem aynı zamanda, suç. Şimdi ama Hâkimler ve Savcılar Kurulu ses çıkarmıyor. Yargıda ortaya çıkan bu kaosa asliye hukuk mahkemesi seçim yargısının yerine el atıyor. Ağır ceza mahkemeleri Anayasa Mahkemesi’ni takmıyor. Yargıtayın bir dairesi AYM kararları hiç yokmuş gibi hareket ediyor. AYM ile kavga etmek için bildiri yayınlıyor. Bu kargaşa görüntüsüne neden olan şey HSK’nın yapısı ve hâkimlerin siyasallaşmış olması. Bunun için de atama usullerinin değiştirilmesi gerekiyor. Şu anda Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. HSK’nın 6 üyesi doğrudan, 7 üyesi dolaylı olarak belirleniyor. Bunların değişmesi lazım. Yürütmeyle, siyasetle ilgilerinin kesilmesi lazım. İyi yetişmiş öğrenci seçmek için bu sınavları Adalet Bakanlığı yapıyor ve Bakanlık alırken mülakat yapıyor. O mülakatta yazılı sınavda çok iyi notlar almış insanlar eleniyor. Bizlerin hep söylediği bir şey: Ya bu mülakatlar kamera kaydına alınsın, önceden kaydedilmiş bilgi soruları kura çekmek suretiyle belirlensin, itiraz edilebilecek, görülebilir şekilde yapılsın veyahut da tamamen kaldırılsın diyoruz. Bunun gibi göreve geliş, görevden gidiş, coğrafi güvence, çeşitli önerilerimiz var yargının tarafsız ve bağımsızlığı yapısını sağlamak için ve yargıçların eğitim kalitesini, formasyonlarını yükseltebilmek için. Devlet yapısında verimsiz çalışmayı getiren şu günkü hükümet sistemi ile ilgili de eleştirilerimiz var. Ve bunun yerine güçlü bir yürütme ve güçlü bir yasama yapısı. Yani yasamayı güçlendirmek için yürütmeyi zayıflatmaya, yürütmeyi güçlendirmek için de yasamayı zayıflatmaya gerek yok. Her ikisini de ayrı ayrı güçlendirebiliriz. Bunlarla ilgili de somut önerilerimiz var. Burada yasamanın kanun yapma fonksiyonunu yasama çoğunluğu kullanırken denetleme fonksiyonunu da içindeki muhalefetin kullanabileceği bir şekilde, işte TBMM üyelerinin beşte biri, dörtte biri istediği zaman araştırma inceleme komisyonları kurulmasını zorunlu kılan, bu komisyonlara üst düzey bürokratları çağıran, Sayıştay’ın denetim yetkilerini güçlendiren, Sayıştay denetimi dışında kalan, bu hepsi Cumhurbaşkanına bağlanan bütün devletin mali gücünü Varlık Fonu’na geçirdiler ve Sayıştay denetimi dışına çıkardılar ya, bunları kaldıran, kamu yönetiminde şirket gibi yönetim yerine kamu hizmeti odaklı, sosyal devlet merkezli bir hizmet anlayışıyla yeniden kamu yönetiminin düzenlenmesini getiren bir önerimiz var. Bugünkü yapıda her cumhurbaşkanı merkez devlet teşkilatını yeniden kurabiliyor mesela? Böyle bir durumda devlet kurumsallaşabilir mi? Kurumsallaşamaz. Beş senede bir haldır haldır bütün bakanlık teşkilatları, her şey kaldırılabilir. Bunun yerine idarenin kanuniliği prensibine dayanan, daha yerleşik, daha profesyonel bürokratlarla çalışan, bu bürokratları uzun zamana yayılmış biçimde yetiştiren... Bugün öyle bir anlayış yok. Hiç kamuda çalışmasın, özel sektörde üniversite mezunu bir yerde bir süre çalışmış insanları gelip kamuya üst düzey yönetici yapıyorlar. Devleti bilmez. Mevzuat bilmez. Devlet yönetiminden haberi yok. Bu olmaz. Özel sektör kâr amaçlı hizmet verir; kamu sektörü hizmet amaçlı. Yani bu gibi daha detaylandırabileceğim şeyler...

Ruşen Çakır: Evet, şimdi anladığım, hukuk devletinin yeniden inşası gibi bir sorumluluğu üstlenmeye talipsiniz.
Şule Özsoy Boyunsuz: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Şunu sormak istiyorum. Son dönemde çok fazla muhalefet çevrelerinden gelen bir kaygı dillendiriliyor, siz de dile getirmiş olabilirsiniz, şimdi tam emin olamadım: İktidarın rejim değişikliği planları. Siz de bunu düşünüyor musunuz ve bu anlamda CHP’ye nasıl bir misyon biçiyorsunuz?
Şule Özsoy Boyunsuz: Düşünüyorum. Biliyorsunuz bu konuyu konuşmak son derece riskli. Akademik öngörülerini söyleyen insanlar bir anda kendilerini adliye koridorlarında bulabiliyorlar. Onun için mümkün mertebe sizi de böyle bir riske sokmadan ifade etmeye çalışayım. Şimdi rekabetçi otoriterlikten daha böyle rekabetin azaltıldığı, işte bu seçimlerde rakibini belirleme, parti kapatmaya kadar gidebilecek baskılar, yani CHP önünde kendisi için tehdit oluşturabilecek siyasi partiler ve adaylar için son derece zor günlerin yaklaştığını düşünüyorum. Burada özellikle bu yargılamalar başlamadan basına baskının tekrar artacağını düşünüyorum. Bütün bunlara rağmen biz insanlarımıza ulaşmaya çalışacağız. Burada Sayın Genel Başkanın defaatle ifade ettiği şey, halka birebir kapısına giderek derdimizi anlatmak. Çünkü bizim ulaşabileceğimiz kanallar gittikçe sönümlendiriliyor. Adeta bir otoriter eşik atlaması için mıntıka temizliği yapılıyor gibi görünüyor. Biz bu mıntıka temizliğini yaptırmayacağız. Kendimizi bu noktada her aşamada seçmenimize ifade etmek, halkımıza anlatabilmek için alternatif yöntemler geliştirmeye çalışacağız. Tabii burada otoriter rejimlerle ilgili ben de uzun yıllar çalışmalar yaptım. Ne gibi tehlikeler bekler CHP’yi? Ne gibi manevra alanları geliştirilebilir? Ne gibi farklı yöntemlerle mücadele edebiliriz? Bunlar üzerinde de elbette düşünüyor olacağız. Birinci önceliğimiz halka anlatmak projelerimizi, ulaşmak, ikincisi de sandık güvenliğinin sağlanması. Sandıklarımıza ve oraya giren milli iradeye sahip çıkmak, milli iradeyi müdafaa etmek.

Ruşen Çakır: Bu konuda Özgür Özel geçen salı günü yaptığımız söyleşide çok iddialı şeyler söyledi, sandık görevlileri konusunda. Şimdiden büyük bir kısmının hallolduğunu vesaire. Bayağı bir detaylı ve profesyonel bir çalışma yürüyor anladığım kadarıyla. Son olarak şunu sorayım. Cumartesi günü ilk toplantıya gidiyorsunuz, o 80 kişilik Parti Meclisi. Bir de ayrıca biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi çalışması da olacak. İkisinin koordinasyonunu bizzat Özgür Özel yapacakmış ve bütün bugünleri seçim kampanyası günü olarak sayıyor Özgür Özel. 19 Mart’tan itibaren kampanya yapmaya başladıklarını söylüyor. Sizin nasıl bir düşünceniz var? Cumartesiden itibaren yeni bir hayat bekliyor sizi.
Şule Özsoy Boyunsuz: Evet. Ben birkaç kere sorduklarında söyledim. Yani neden akademiden böyle siyasete, hem de bu kadar zor bir dönemde? Bu kadar zor bir dönem olduğu için aslında gelmek zorunda kaldık biz artık. Artık hukukçular, anayasa hukukçuları hukukla ilgili konuşurken, hukuk anlatırken acze düşmeye başladık. Olmayan bir şeyi anlatıyormuş pozisyonuna düşmeye başladık. Hukukun müdafaa edilmesi, hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bu yolda hukuk kavgası yapmak için, hukuk mücadelesi yapmak için partim ne görev verirse elbette ki onu yapacağım. Bir yandan da üniversitedeki derslerime devam edeceğim. Yetiştirdiğim asistanlarım var, çocuklarımız var, lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerim var. Bir yandan da onlarla ilgilenmeye devam edeceğim.

Ruşen Çakır: Bunu duyduğuma sevindim. Çünkü Galatasaray Üniversitesi bizim üniversitemiz sayılır. Biz biliyorsunuz hazırlığı orada okuduk. Sizden mahrum kalmayacaklar siyasete geçtiniz diye. İyi, bu güzel bir haber.
Şule Özsoy Boyunsuz: Yok, yok. Benim haftada iki gün derslerim var zaten. Bırakamam çocuklarımı. Çok sevdiğim bir yer benim. Gerçekten bağımı kesmek zor olurdu benim için orayla. Derslerim de devam edecek bir yandan.

Ruşen Çakır: Bir de İstanbul’da en güzel manzaralı üniversite orası galiba, değil mi?
Şule Özsoy Boyunsuz: Ya evet. Öyle bir lüksümüz var. Doğru.

Ruşen Çakır: Evet. Çok sağ olun hocam. Kolay gelsin. Sağ olun.
Şule Özsoy Boyunsuz: Teşekkür ediyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
13.12.2025 Dile kolay 4600 gün: İBB davası bitmeyeceğe benziyor
12.12.2025 Sağcılığı suçlamak ne zaman suç oldu?
11.12.2025 Habertürk’ün laneti
10.12.2025 Dile kolay 2 bin 962 gün
09.12.2025 İmamoğlu yargılamaları: Savunma saldırıyor
08.12.2025 Fatih Altaylı haklı mı? İş dünyamız korkak mı?
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı