Habertürk’ün laneti

11.12.2025 medyascope.tv

11 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Habertürk televizyonunun Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy uyuşturucu nedeniyle gözaltına alındı ve hemen ardından TMSF'nin denetimine geçmiş olan Habertürk yönetimi tarafından görevinden alındı. 8 kişi söz konusu. İçlerinde başka Habertürk çalışanı olanların da olduğu söyleniyor. Ben bu yayında bu olayın ötesinde, bu olayın bana çağrıştırdığı bir tür Türk basın tarihine bir göz atmak istiyorum. Habertürk olayına göz atmak istiyorum. 25 yıl, hatta 26 yıllık bir öykü aslında ve bu öykünün çok çarpıcı birtakım anları var ve Habertürk, Türkiye'de, medyada, basında hep birtakım skandallarla, büyük olaylarla kendini hatırlattı. Buna özellikle göz atmak istiyorum, neler oldu, neler bitti. Fakat önce şunu söylememe izin verin; masumiyet karinesi diye bir olay var, mahkemeler tarafından suçları sabitlenip cezalandırılmadıkları müddetçe herkes masumdur. Dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy ve diğer gözaltına alınanlara suçlu muamelesi yapılması asla kabul edilemez. Özellikle gazetecilerin bunu çok iyi bilmesi gerekiyor. İkinci bir husus da ‘‘Uyuşturucu kullanımı suç mudur?’’ tartışması dünyada çok yapılıyor. Türkiye henüz bunun uzağında ama bazı ülkeler bunu suç olarak görmüyorlar. Uyuşturucu kullananların tedavisi gibi yöntemlerle bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Tabii ki uyuşturucu, yasa dışı uyuşturucu temin edenler, bunları piyasaya sürenlerin yaptıklarının suç olduğu ayrı bir husus. Ben şahsen uyuşturucu kullanımının suç olmasının çok da doğru olduğuna inanmayanlardanım ama benim gibilerin sayısının az olduğunu da biliyorum.
Her neyse, Habertürk'e gelelim. Habertürk'ün öyküsü 1999 Kasım ayında Ufuk Güldemir ile başladı. Türk medyasının son dönemde yetiştirdiği en ilginç isimlerden birisi. Ben de çok yakından tanırdım, beraber çalıştık özellikle Milliyet'te. Olağanüstü bir insandı ama zor bir insandı. Çok yanlışı vardı ama çok yaratıcı fikirleri vardı. Onun temel derdi okutmak, izletmekti. Kendisinin gazeteciliği Cumhuriyet'in Washington temsilciliği ama ondan sonra televizyonculuk vesaire, Milliyet'te bir ara yaptı. Sabah'ta yaptı, Show TV'de yaptı, başka yerlerde de yaptı. Ve 1999'da Türkiye'nin ilk haber sitesini, haberturk.com'u kurdu. Çok şaşırtıcı bir şekilde ilgi çekti ve daha sonra oradan aldığı güçle Eylül 2001'de Habertürk televizyonunu kurdu. Bu arada bir gazete de çıkardı Habertürk diye. Çok ömrü uzun olmadı. Bir de radyo kurdu, radyo sürüyor. Gazeteyi kısa bir süre sonra kapatmak zorunda kaldı, başarısız oldu gazete. Ama televizyon, haber kanalı olarak belli bir standardı, belli bir izleyiciyi yakalamıştı ve orada da hep aynı şekilde çarpıcı işlerle çok az parayla, galiba eski bir diskoteği dönüştürerek yapmış, burada bu televizyonu yaptı. Ve Ufuk Güldemir 2007'de bir rahatsızlık sonucu, pankreas kanseriydi, 50 yaşındaydı yanılmıyorsam, hayatını kaybetti, çok erken hayatını kaybetti. Onun ölümünden kısa bir süre sonra Habertürk'ü Ciner Grubu satın aldı. Başına da NTV'de beraber çalıştığımız Erdoğan Aktaş'ı getirmişti. Daha sonra Yiğit Bulut geldi. Daha sonra başka yöneticilerle yoluna devam etti Habertürk televizyonu. Bu arada 1 Mayıs 2009'da da yani yaklaşık iki yıl sonra gazete çıktı. Gazeteyi Fatih Altaylı yaptı. Türkiye'deki diğer gazetelere göre daha küçük bir gazete yaptı ve ilk başta çok büyük bir başarı elde etti Habertürk gazetesi. Fatih bana da teklif etmişti kuruluşunda. Çok cazip bir teklifti ama bir şekilde çalıştığım Vatan Gazetesi ve o sırada yine aynı anda çalıştığım NTV'nin baskıları sonucu, beni ayartmaları sonucu gitmemiştim. Yıllar sonra Fatih gazetenin başından ayrıldıktan sonra, ama yazmaya devam ediyordu, daha sonra Habertürk'te kısa da olsa çalıştım ve 2016 Ocak ayında atıldım. Evet, hayatta atıldığım tek yerdir.
Habertürk'ün öyküsüne baktığımız zaman mesela Ufuk Güldemir'in erken kaybı, bir kere orada başlayan bir şey. Daha sonra bir ‘‘Alo Fatih’’ olayı var biliyorsunuz. Fatih derken insanların aklına hemen Fatih Altaylı geliyor ama bu başka bir Fatih. Orada bir tür hükümet komiseri gibi yerleştirilmiş olan Fatih Saraç var ve o Erdoğan'dan, o dönem başbakan olan Erdoğan'dan gelen uyarılar ve talimatlara göre Habertürk'ü dizayn etmeye çalışıyor. Ama Fethullahçılar bunları sızdırdılar ve Türkiye'de ‘‘Alo Fatih’’ diye bir kavram yerleşti, bunu biliyoruz. İlk büyük skandalı bu oldu Habertürk'ün. Ama onun ötesinde son yıllarda... Bu arada gazete kapandı. Gazeteyi kapattılar 2018'de. Yani gazetenin ömrü 9 yıl sürdü ve sadece internette haber sitesi olarak yoluna devam etmeye başladı. Gazete gitti. ‘‘Alo Fatih’’ imajı hâlâ geliyor ve sonra peş peşe yaşanan gelişmeler... Ciner Grubu Can Holding'e sattı her şeyi, Habertürk'ü. Can Grubu aldıktan kısa bir süre sonra Can Grubu yöneticileri tutuklandılar. Bazıları kaçtı, bazıları tutuklandı. Ciner Grubu’ndan Can Grubu’na geçişte kilit isim olan Kenan Tekdağ önce gözaltına alınıp sonra ev hapsiyle bırakıldı ama sonra tekrar bir soruşturma sonucu tutuklandı. En kilit isim Kenan Tekdağ'dı. Benim de o dönemde tanıdığım bir isimdir. Kenan Tekdağ tutuklandı. Turgay Ciner yurt dışındaydı, yakalama kararı çıktı, dönmedi. Turgay Ciner benim hemşehrimdir, aynı mahallede doğmuşuz, Ortahopa'da doğmuşuz ama hayatta bir kere gördüm kendisini. Turgay Ciner kaçak ama oğlu tutuklandı.
Ve sonra bakıyoruz, en son ne oldu? Tabii bu arada Fatih Altaylı ayrılmıştı Habertürk'ten ama Habertürk'le özdeşleşmiş bir isimdi. Fatih Altaylı'yı sudan sebeplerle tutukladılar ve ceza da aldı biliyorsunuz ve tutukluluğun devamı kararı da verildi. Bu arada Veyis Ateş Habertürk'ün öne çıkan isimlerinden birisiydi. Onun da Sedat Peker'in yaptığı birtakım ifşaatlardan sonra başına birçok şey geldi ve en sonda da Mehmet Akif Ersoy olayı. Mehmet Akif Ersoy da uyuşturucu nedeniyle... Baktığımızda birçok kişinin, yolu Habertürk'ten geçmiş birçok kilit ismin şu anda adli takibat altında olduğunu görüyoruz. Tutuklular var, arananlar var vesaire ve içlerinde en savunulabilecek olanı, belki de tek savunulabilecek olanı Fatih Altaylı. Çünkü Fatih Altaylı’ya kendi YouTube kanalında söylediği birtakım şeyler yüzünden suç yaratıldı. Cumhurbaşkanına tehdit gibi bir suçla mahkûm edildi. Ama onun dışındakilere baktığımız zaman bunların hiçbirisi gazetecilik faaliyetiyle alakalı işler değil. Bu da bize şunu gösteriyor; gazetecilik hep öteden beri böyle olmuştur ama son dönemde iyice bunun suyu çıktı. Birtakım televizyonlar, internet siteleri, şunlara bunlara sahip olan ya da buralarda yöneticilik yapan kişiler bu güçlerini kendi birtakım kişisel hesapları için, para için ya da sefahat için, şu için bu için kullanabiliyorlar. Ve tabii bunların başına gelen her şey de sonuçta dönüp dolaşıp biz gazetecilerin hanesine olumsuzluk olarak yazılıyor. Habertürk bu anlamda çok çarpıcı bir örnek. Bir tür lanetli bir yer gibi. Taksim'in göbeğinde bir binadadır, çok da iyi bir yerdedir, çok kolay ulaşılır. Bir dönem gazete çok sattı. Televizyon tarafsızmış gibi yapıyor bir süredir ama hiç de tarafsız değil. Zaten şimdi TMSF tarafından yönetiliyor. Bloomberg var, bir spor kanalı var ama Habertürk hep birtakım skandallarla anılıyor. 25 yıla bu kadar çok şey sığdırabilmek, bu kadar çok gazetecilik dışında özellikle soruşturmalara konu olabilmek herkesin harcı değil diyelim. Burada noktayı koyalım. Acı bir örnek olarak, basın tarihimizde 25 yılda acı bir örnek olarak yola devam ediyor. Nasıl edecek? Tabii bir de şöyle şeyler var. Birilerinin ayağı kayınca başkaları büyük bir heyecanla onların yerini almaya çalışıyor filan. Ama birileri, mesela Veyis Ateş, ki çok severim kendisini, bayağı bir sohbetimiz de vardı, Veyis kayboldu mesela, yok. Bakalım Mehmet Akif Ersoy ne olacak, onu da ileride göreceğiz.
Bugünün ithafı bir büyük sanatçıya. Geçen bir parçasını paylaştım sosyal medyada, acayip ilgi gördü. Çünkü adam hakikaten büyük sanatçı. Şivan Perwer. Vallahi ben adının İsmail Aygün olduğunu bugün öğrendim ve şaşırdım. Benim gözümde hep o Şivan Perwer. Viranşehir doğumlu, tam 70 yaşında, yani bugünlerde 70 yaşına girmiş olacak ve sanatçılıkta 50 yılını çoktan aşmış. Çok erken tarihte başlıyor çalıp söylemeye ve erken tarihte, daha 20-21 yaşlarındayken Türkiye'den Almanya'ya gidiyor ve orada esas olarak yapıyor müziğini. Kürtçe müzik yapıyor ve bir fenomen, çok da ilgi görüyor. Uluslararası organizasyonlarda yer aldı. Evet, bu da bizim Şivan'la bir fotoğrafımız. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde Kandil'de bir röportaj yapmaya gittiğimde Erbil'de onunla da bir röportaj yapmıştım. Röportajın başlığı şöyleydi: "Öcalan bir mesaj daha çıkarsın ve desin ki, Şivan'ı rahat bırakın." Çünkü PKK'lılar Şivan'a takmıştı. Konserlerini basıyorlardı vesaire, bir tür istenmeyen sanatçı ilan edilmişti. Ama bütün bunlara rağmen Şivan'ın Kürtler nezdindeki popülaritesi hiçbir zaman azalmadı. Dinlediğim zaman her seferinde çok etkileniyorum. Ve şurada da görüyorsunuz acayip bir fotoğraf: Erdoğan, İbrahim Tatlıses, Mesud Barzani, Şivan Perwer. Bir dönem çözüm süreci zamanında, geçen çözüm süreci zamanında geldi Türkiye'ye, Diyarbakır'a geldi. Türkiye'de bir müddet kaldı ama sonra tekrar Almanya'ya döndü. Geçen kendisini buldum, aradım, kısa bir sohbet ettik. Dedim ki: ‘‘Ya bir yayın yapalım muhakkak.’’ ‘‘İnşallah’’ dedi. Bakalım, bu da ona bir mesajım olsun. En kısa zamanda Şivan'la bir yayın yapıp Türkiye'de olup bitenleri, Suriye'yi de tabii, nasıl değerlendirdiğini konuşmak istiyorum. Çünkü Şivan sanatçı ama çok politize bir isim, neredeyse tüm Kürtler gibi diyeyim. Kendisine buradan sevgilerimi yolluyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
13.12.2025 Dile kolay 4600 gün: İBB davası bitmeyeceğe benziyor
12.12.2025 Sağcılığı suçlamak ne zaman suç oldu?
11.12.2025 Habertürk’ün laneti
10.12.2025 Dile kolay 2 bin 962 gün
09.12.2025 İmamoğlu yargılamaları: Savunma saldırıyor
08.12.2025 Fatih Altaylı haklı mı? İş dünyamız korkak mı?
07.12.2025 Hayır, boşuna çiğnemedik
06.12.2025 Fethullahçılık varlığını nasıl sürdürebiliyor?
05.12.2025 Türk’ün Türk’e, Kürdün Kürde propagandası
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı