Öyle bir yolculuk ki!

25.11.2012 Vatan

KİTAP YAZILARI (3)

Öyle bir yolculuk ki!

16 Mart 1993 günü akşamüstü saatlerinde Lübnan’ın Bar Elias kasabasında PKK lideri Abdullah Öcalan kalabalık bir gazeteci topluluğuna ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. Takım elbise kravatlı Öcalan’ın yanında Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı ve günümüzün Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani de vardı. Basın toplantısının bitmesinden bir süre sonra Sabah Gazetesi’nden Cengiz Çandar ile Turkish Daily News’tan İsmet İmset bir odada Öcalan’la başbaşa görüştüler. Talabani’nin ayarlamış olduğu bu görüşmeyi Çandar Öcalan’a şöyle izah etti: “Sonuç olarak, ben, görüşmemizi harfiyen (Cumhurbaşkanı) Turgut Özal’a, İsmet de (Başbakan) Süleyman Bey’e (Demirel) aktaracak. Gizlimiz saklımız yok. Birlikte görüşebiliriz. Ama siz, Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile görüşüyor değilsiniz. Sizi, görüşmeyi tüm dürüstlüğüyle aktaracağıma temin ederim ama şu anda Türk devleti ile görüşüyor değilsiniz. Sadece iki bireyle görüşüyorsunuz.”

Dostlar, davalar ve misyonlar

Cengiz Çandar’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan “Mezopotamya Ekspresi: Bir Tarih Yolculuğu” adlı kitabında bu aktardığıma benzer çok sayıda anektod var. Çünkü Çandar kendi deyimiyle “misyon gazeteciliği” yapıyor. Peki misyonu ne? Kendisini kültürel olarak “Müslüman” siyasi olarak “özgürlükçü demokrat” olarak tanımlayan Çandar’ın genç bir devrimciyken saflarında birlikte savaştığı Filistinlilerin davasına kendisini adamış olduğunu, sadece Türkiye’deki değil bölgedeki tüm Kürtlerin eşit haklara kavuşmasını savunduğunu biliyoruz. Bu nedenle kitapta Filistin’in efsanevi lideri Yasir Arafat, Iraklı Kürt lider Celal Talabani, Lübnanlı Dürzi lider Velid Cunblat gibi isimlerle dostluklarına geniş yer vermiş.
Ama sadece onlar değil. Örneğin kitabın ana ekseninde danışmanlığını da yapmış olduğu Turgut Özal’la dostluğu ve onunla ilişkileri yer alıyor. Bir diğer dostunun, Irak’ın işgalinin mimarı olan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz olması işleri iyice karıştırıyor. Sonuçta birçok kritik durumda Çandar’ın kendine biçtiği misyon(lar)la ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarının örtüştüğünü görüyoruz. Öyle ki kitabın bir bölümünün başlığı “Savaştan yana olmanın dayanılmaz ağırlığı.” Savaştan esas olarak Irak’ın işgalini kasteden Çandar, bugünden baktığında bazı şeyleri yanlış hesaplamış olduğunu veya öngöremediğini kabul ediyor ancak o dönemde almış olduğu misyoner pozisyondan hiç de pişman olmadığının altını kalın çizgilerle çiziyor.

Mesleğimiz ve misyonumuz

Benim kuşağım Ortadoğu’yu, Filistin davasını, İran devrimini, Lübnan iç savaşını büyük ölçüde Cengiz Çandar’dan öğrendi. Sonraki kuşaklar da onu Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden biri olarak tanıdı ve ilgiyle takip etti. Bugün Çandar’ın sadece gazeteciler değil ilgili herkes arasında Ortadoğu’yu en iyi bilen isimlerden olduğu muhakkaktır. Ancak onun mesleğiyle kendine biçmiş olduğu misyonları sık sık birbirine karıştırması ve bundan hiç rahatsız olmaması nedeniyle tıpkı bu yazıda olduğu gibi şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Onun gazeteciliğinden ziyade misyonunu/misyonlarını tartışmak durumunda kalıyorsunuz. Eğer Çandar’ın misyonuyla aranızda bir sorun yoksa işiniz kolay, ama yanlış siyasi tercihler yaptığını düşündüğünüzde onun gazeteciliğine de mesafeli yaklaşıyorsunuz ki bu da tatsız durumların yaşanmasına yol açıyor. 
Bana gelince: “Misyon gazeteciliği” denen tarza sıcak bakan biri değilim. Hele aynı anda hem gazetecilik yapıp hem de şu ya da bu devlet/devlet adamı/siyasetçi adına temaslar yürütmeye ilke olarak karşıyım. Bu nedenle Çandar’ın hayatının değişik anlarında yürüttüğü siyasi temasları doğru bulmuyorum.
Ama bu, onun gazeteciliğine şapka çıkarmama ve yaklaşık 650 sayfalık Mezopotamya Ekspresi’ni su gibi okumama engel olmuyor.

Yarın: Yahya Konuk’un “Bosna’dan Afganistan’a Cihadın Mahrem Hikayesi” kitabı.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
16.04.2025 Özgür Özel Medyascope’ta: “CHP’yi yeniden sokakla tanıştırıyoruz, gerekirse 5 milyon da olacağız 10 milyon da”
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
13.04.2025 Türkiye enflasyonla mücadelede ne durumda? Murat Sağman anlattı
09.04.2025 Transatlantik: Erdoğan-Trump aşkı & ABD'deki protestolar ve gümrük tarifeleri
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
06.04.2025 Hatem Ete değerlendirdi: Toplum 19 Mart operasyonuna nasıl bakıyor?
05.04.2025 Ümit Akçay ile söyleşi: İktidarın geleceğini ekonomi mi belirleyecek?
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı