En cesurumuz Hasan Cemal mi?

27.11.2012 Vatan

KİTAP YAZILARI (5)

En cesurumuz Hasan Cemal mi?

Hasan Cemal’in “1915: Ermeni Soykırımı” kitabını okuyalı çok oldu, ne zamandır üzerine yazmayı düşünüyordum ama hayli geciktim. Gecikmemin tek nedeni tembellik olsa sorun olmazdı ancak bir süredir birçoğumuzu kapsama alanına alan tehlikeli bir ruh halinin etkisi altında kalmış olduğumu itiraf etmeliyim. Bir tür “otosansür”den söz etmeye çalışıyorum. Ülkenizin en önde gelen gazetecilerinden biri onca riski göze alıp ülkenizin en önde gelen tabularından birine alenen meydan okuyor ama siz sanki bu meydan okuyuş onun kişisel bir meselesiymiş gibi, takdirinizi bile yüksek sesle ifade etme yoluna gitmiyorsunuz.
Hasan Cemal’in, içimizde “en cesur” kişi olduğu için “1915: Ermeni Soykırımı”  adlı bir kitap yazıp kapağına da Ermenistan’daki Soykırım Anıtı’na çiçek bırakırken çektirdiği fotoğrafı koyduğunu, geri kalanlarınsa korkudan kitap hakkında sessiz kaldığını düşünmüyorum. Yani bu durumu açıklamada sanıldığı gibi anahtar kavram “cesaret” değil. “Peki nedir?” diye sorarsanız verecek tek kelimelik bir cevabım da yok. 

Soykırım demek ya da dememek

Belki de cevap kitabım 175 ile 182. sayfaları arasında gizlidir. Burada Hasan Cemal Los Angeles’ta bir üniversite salonunda çoğu Ermeni olan bir kalabalığa yapacağı konuşma öncesi yaşadığı tereddütü anlatıyor. Kafasındaki soru şudur: Soykırım demeli miyim?  
“Ne düşünüyorsam, neye inanıyorsam apaçık söylemekten, yazmaktan beni alıkoyan ne?” diye soran Cemal seçenekleri şöyle sıralar:
“Tabular? Korkular? Mahalle baskısı? ‘Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz!?’, 301’ler? ‘Vatan hainliği’ damgası? Dün Ali Kemal, Bugün Hasan Cemal?”
Nihayet “Hâlâ özgürleşemeyecek miyim? Ayıp değil mi Hasan Cemal?” diye kendi kendisine kızdıktan sonra konuşmanın girişindeki cümleye soykırım sözcüğünü ekler: “Sizin acınızı biliyorum, anlıyorum ve soykırım acınızı paylaşmak için buradayım.”
Bu kadar!

Açılımlar kapandıktan sonra

Tabii bir de olayın siyasi boyutu var. Kitabı okuduğunuzda birkaç yıllık bir zaman diliminde Türkiye toplumunun Ermeni sorunuyla nihayet yüzleşmesi yolunda ne kadar çok adım atılmış olduğunu hayretle hatırlıyor ve aradan topu topu 4-5 yıl geçmiş olmasına rağmen gelmiş olduğumuz geri noktaya yine hayret edip üzülüyorsunuz. Düşünsenize Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sadece 4 yıl önce, 2008’in Eylül ayında Erivan’da milli maç izlemeye gitmişti. Binlerce insan Hrant Dink’i o muhteşem “Hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla 2007’in Ocak ayında uğurlamıştı.
Evet bir dönem Türkiye’de Ermeni sorununa değinmek, ırkçı-faşist çevrelerden gelen tehditlere rağmen pek makbuldü; sonra nedense birden bu konu tekrar konuşulmaz oldu. “Nedense” dediğime bakmayın, bunun birçok nedeni var ve esas nedenin, hükümetin diğer başka konularda olduğu gibi Ermeni sorununda da açılım stratejisini sonuna kadar götürememesi ve yarıda bırakması olduğunu biliyoruz.
Hükümetlerin, siyasetçilerin şu ya da bu nedenle başlamış olduklarını bitirmemeleri, ilk koyulduklarından bambaşka yollara savrulmaları bir yere kadar anlaşılabilir, ama aydın olma iddiasındaki kişilerin bu tür mazeretleri olabilir mi? Ya da soruyu şöyle soralım: Siyasi iktidarla birlikte açılıp onunla birlikte kapanarak aydın olunur mu?
Bereket, medyanın bilinçli ilgisizliğine rağmen “1915: Ermeni Soykırımı” okurun geniş ilgisiyle karşılaşmış. Bu da gösteriyor ki medya önemli ama tek başına her şey değil. Toplum sadece medyanın gösterdiklerini görmüyor, medyanın bilerek ya da bilmeyerek gizledikleriyle de, eğer belli bir değeri varsa, ne yapıp edip buluşuyor.

BİTTİ



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı