Merkez Nasıl Çöktü / 6 "Özal’ın Kalesine Refah Bayrağı"

17.08.1996 Milliyet

İsmet İnönü’nün memleketi Malatya’da bir zamanlar oylar CHP’ye ipotekliydi. Merkez solun oy oranı yüzde 50-60'lardan, 1980’li yıllarda yüzde 30’lara düştü. Çünkü yine Malatyalı olan Turgut Özal devreye girmiş ve oyların yarıdan fazlasını ANAP alır olmuştu.
Bugünün Malatyası’nda İnönü ve Özal isimleri hâlâ çok saygın bir yere sahip, ama CHP ve ANAP için aynı şeyler söylenemez; bu partiler her seçimde daha fazla kan kaybediyor.
DYP’nin varlık gösteremediği, MHP’nin 1970’li yıllardaki gücünü henüz yakalayamadığı Malatya’da RP, altı yıl içinde oylarını neredeyse dört katına çıkarmış.

MEDYANIN PAYI

CHP İl Başkan Vekili Celal Berktaş, “Kendi iç sorunlarımızı aşıp programlarımızı halka anlatamadık” diyor ve önemli bir ağırlığı olan Alevi oylarının, Sivas ve Gazi Mahallesi olayları nedeniyle CHP'den uzaklaştığını belirtiyor. 12 Eylül'ün Danışma Meclisi üyesi Ayhan Fırat’ın merkez atamasıyla birinci sıra adayı gösterilmesinin de CHP’ye çok oy kaybettirdiğini kabul ediyor.
ANAP İl Başkanı Mehmet Özden ise Malatya’da Turgut Özal’ın ölümünün yarattığı şokun hâlâ sürdüğünü belirtip RP’nin yükselişini dört ana nedene bağlıyor: Dini siyasete alet etmesi, dürüst imajı, denenmemiş olması ve medya. Özden şöyle konuşuyor: "RP’ye medyanın da epey yardımı oldu. Medya RP’yi dışlar gibi gözükerek onun oyunu artırdı.’’
Malatya’da dernek, vakıf ve yurtlar etrafında faaliyet gösteren, tüccar ve sanayiciler arasında etkili olan İslami cemaatlerin adım adım ANAP'tan RP’ye kaydığı gözleniyor. Değişik cemaatlere bağlı olup ilk kez 1994 ya da 95’de RP'ye oy verenler de tavırlarını "Medya RP’ye saldırmak adına İslam’a saldırıyordu, buna sandıkta cevap vermek farz olmuştu” şeklinde meşrulaştırmak istiyorlar.
Malatya aynı zamanda Türkiye’de radikal İslamcılığın en güçlü olduğu şehirlerden biri. İslami mücadelenin yasal partilerle yürütülemeyeceğini savunan bir dizi grup Malatya’da her seçimde RP’nin başını ağrıtmıştı. Fakat 1994 yerel ve özellikle 1995 genel seçimlerinde radikallerin büyük kısmının da, sert bir şekilde eleştirdikleri geleneksel cemaatler gibi RP’ye yöneldiği gözleniyor.
Radikaller de, “Aslında Refahçı değiliz, medya yüzünden oy verdik” diyorlar, ama içlerinden çok kişinin partiye üye, hatta bazılarının milletvekili adayı olması, olayın bu kadar basit olmadığını gösteriyor.
Bir RP yöneticisinin “Artık kim ANAP’lı, kim ‘partisiz’, kim Refahçı biz de karıştırıyoruz" sözleri bu partiye yönelişin denetimden çıkmakta olduğunun işaretini veriyor.
Son RP İl Kongresi’nde, radikal çevrelerden gelme Ali Osman Başkurt’un Genel Merkez’in itirazına rağmen başkanlığa adaylığını koyması, az bir farkla da seçimi kaybetmesi RP’yi karıştırmış. Başkurt, Refahyol hükümetiyle birlikte RP’nin “sağcılaştığını" söylüyor ve İslamcı politikalardan taviz vermenin Malatya’da bu pp-tiyi olumsuz etküeyeceğini ileri sürüyor.

• YENİ ANAP BEKLENTİSİ

Ne var ki RP’nin sağcılaşmasından herkes şikayetçi değil. “83 Ruhu”nun artık sahipsiz kaldığını düşünen ve Mesut Yılmaz’lı ANAP’tan umudunu kesmiş önemli bir grup “ölene kadar Özalcı" gözlerini RP’ye dikmiş durumda.
Bu kişiler RP’ye, özellikle de Erbakan’a epey temkinli yaklaşıyor. ANAP’tan seçildiği Malatya Belediye Başkanlığı görevini bir süre bağımsız sürdürüp ardından RP’ye geçen ve 1994’de yeniden kazanan Münir Erkal, onlarla RP arasındaki bağı kuran isim. Ancak Erkal’ın yerel RP örgütüyle çok sıcak ilişki içinde olduğu söylenemez.
Nitekim Erkal sürekli olarak Özal’ı referans verirken RP Malatya İl Başkanı Talat Marasalı epey temkinli konuşuyor: “Malatyalıların Özal’a muhabbeti onun misyonundan değil, eskiden MSP adayı olmasından kaynaklanıyor. ANAP kurulduğunda Malatya’da MSP'nin devamı sanılmıştı. Şimdi o arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu geri dönmüştür. Artık Özal misyonu da tamamlanmıştır. Bizce ‘83 ruhu’ denilen şeyin iyi ve kötü yanları vardır. Özal, rantla geçinen bir zümrenin oluşmasına vesile oldu."

MSP döneminde de il başkanlığı yapan Marasalı’nın bu sözleri geleneksel Refah tabanının büyüme, merkeze yerleşme uğruna asli kimliğinden taviz verilmesine pek kolay yanaşmayacağını; diğer bir deyişle RP’nin ikinci bir ANAP haline getirilmek istenmesine direneceğini gösteriyor.

* * *

Oynak Merkez

1980’lerde Türkiye’de siyasal ortama hakim olan, ANAP’ın temsil ettiği merkez sağ modeli, dünyadaki Yeni Sağ dalganın yerli şubesiydi. Özalcılık, tam anlamıyla bu akımın “a la Turka"sı oldu. Yeni Sağ’ın çekirdeğini oluşturan liberalizm-muhafazakârlık nikâhını kıydı: İktisadi mantığı, kâr-zarar hesabını her şeyin ölçüsü yapan neoliberal programı, merkez sağın kanatlanndaki iki ideolojiyle, yani dindar muhafazakârlık ve milliyetçilikle harmanladı.
Özalcılık, sosyal refah devletinin tasfiyesini, fırsatçı müteşebbis tipini herkesin imrendiği ve kendini aday görebildiği bir "ideal tip" olarak telkin ederek 'hoşlaştırdı’. Bir yandan devletin 12 Eylül askeri yönetimince pekiştirilmiş otoriter yapısını ve baskıcı 'töresini’ korudu. Diğer yandan, dizginsiz iktisadi liberalizm söylemiyle ve kültürel düzlemde “devletle milleti barıştırma” şiarıyla, devlet iktidarına karşı toplumun derinliklerinde birikmiş hoşnutsuzlukla rabıta kurdu.
Devletin milletle barışması, esasen dinle barışması anlamına geliyordu. Özal dini kimliği ve töreleri, “öz değerlerimiz" olarak kamu hayatında görünür hale getirirken, bunu ortalama dindarın gönlünü fetheden bir samimiyetle yapıyordu. “Doktriner” olmayan, rahat bir dindarlığın alanını genişletiyordu.

OTORİTER ÖZAL

Özalcılık milliyetçi böbürlenmeyi sürdürmekten de geri kalmadı; ama hamasetin içeriğini “vatan - millet - Sakarya"nın yanında “ihracat - marka - gayrisafı milli hasıla" doldurmaya başladı.
Özalcılık, sadece 1983 ve 1987 parlamentolarındaki sayısal gücüyle değil, Türk sağının bütün yelpazesini -hatta merkez solu- tesiri altına alan ideolojik baskınlığıyla vaziyete hakimdi. Uçlardaki ideolojik akımların da imgelerini, laflarını 'çalıp’ onları marjinalleştiren bu geniş ve oynak siyasal merkez; ılımlı görüntüsünün altında gayet otoriterdi de...
Otoriterliği sadece asker-polis gücünü ve iktidarını kayıtsızca kullanmaya yatkınlığından gelmiyordu. Kendisi (yani merkez) dışındaki siyasal eğilimleri “aşırı" diye damgalayıp alaya alarak, merkezi mutlaklaştırıyor, tekelleştiriyordu. Öte yandan Özal’ın, diliyle ve edasıyla resmiyeti gevşetip “sokaktaki adam”a hitap eden üslubu da, otoriter çözümleri tahrik eden bir taktikti. Radikal sağ popülizmden devraldığı bu üslupla, “sokaktaki adam"ın dilinden konuşmak adına, “hukuk-guguk" gibi 'incelikleri' takmadan, aklının kestiği ve gücünün yettiği her şeyi yapmayı hak gören bir zihniyete göz kırpıyordu.
Özal’ın siyasal yelpazenin tamamını kaplayıp diğer partileri 'lüzumsuzlaştıran' bu 'geniş mezhepli’ merkez sağ projesi, siyasetin Yeni Sağ’ın etkisiyle bütün dünyada uğradığı değişime uygundu: İdeolojilerin, programların yerini imajlar, sloganlar, şık laflar almaktaydı. Medyanın siyasette belirleyici bir yere gelmesine paralel bir gelişmeydi bu. Böylece zaten pragmatik bir bünyeye sahip olan merkez sağın esneklik kabiliyeti iyice artıyor, siyasal yelpazenin uçlarındaki akıl-fikir malzemesinden sepetine bolca dolduruyordu.
Bu alışverişin iki yönlü etkisi oldu. Bir yandan, eskiden “aşırı" ve “ideolojik" sayılan birçok düşünce, slogan, imge vb. merkeze taşındı; merkezdeki siyasetin dolaşımına girdi. Böylelikle, özellikle de merkez sağın faydalandığı radikal sağın ideolojik malzemesi popülerleşme ve meşrulaşma fırsatı bulmuş oldu. Diğer yandan, merkez sağa bu 'geniş mezhepliliği’ sağlayan pragmatizm ve onun kökündeki iktisadi akıl (kâr-zarar mantığı), uçlara da sirayet etti.
Sonuçta merkez, radikal milliyetçi-muhafazakâr sağı hem ehlileştirmiş; hem de 'icabında' otoriter çözümler için veya 'rakiplere' karşı seferber etmek üzere yedeklemiş oluyordu. Ancak merkezdeki proje (Özalcılık) zayıflayınca, merkez sağın inisiyatifi sarsıldı, bu dengeyi ayarlama yeteneği zaafa uğradı. Bu noktada, milliyetçi-muhafazakâr partilere, merkez sağın kendine mal ettiği ideolojik malzemelerinin peşinden merkeze taşınma fırsatı doğdu.

Ruşen Çakır – Kemal Can – Tanıl Bora

Haberin orjinal hali



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Merkez Nasıl Çöktü / 1 "RP’nin Yükselişi Sürüyor" 12.08.1996
2 Merkez Nasıl Çöktü / 2 "Taşranın Yükselen Öfkesi" 13.08.1996
3 Merkez Nasıl Çöktü / 3 "RP ‘Yumuşadıkça’ Kazanıyor" 14.08.1996
4 Merkez Nasıl Çöktü / 4 "RP’nin Gözü Ortadirekte" 15.08.1996
5 Merkez Nasıl Çöktü / 5 "Refah Belediyeleri de ''İşbitirici'' " 16.08.1996
6 Merkez Nasıl Çöktü / 6 "Özal’ın Kalesine Refah Bayrağı" 17.08.1996
7 Merkez Nasıl Çöktü / 7 "Refah ‘Merkez’de Zorlanacak" 18.08.1996

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
03.03.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (55): Türkiye’de Yörükler üzerine Ayşe Çalık Ross ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
28.02.2025 AK Parti İstanbul’da ayağa kalkabilir mi?
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı