Türkiye Venezuela olur mu?

27.04.2025 rusencakir.com

19 Mart’ın hemen ardından Türkiye’nin Rusya mı olacağını epey tartıştık ama zamanla bu konu gündem dışına düştü. Dün Prof. Evren Balta’nın uzun bir paylaşımını (https://x.com/Evreki/status/1916126097864888793) görünce Venezuela’nın daha iyi bir kıyaslama imkanı tanıdığı fikriyle bu yazıya oturdum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yakın dostu olan Nicolas Maduro, yardımcısı olduğu sol popülist lider Hugo Chavez’in 2013’te ölümünün arından yerine geçti ve o zamandan beri Venezuela’yı otoriter bir sistemle yönetiyor.
Venezuela’da da bizdeki gibi “seçimli otoriterlik” var ve neredeyse tüm başkanlık seçimleri öncesi ve sonrasında tartışmalara, yer yer çatışmalara neden oluyor.

Sandıktan aslında kim çıktı?
Son olarak Temmuz 2024’teki seçimler öncesi muhalefetin adayı María Corina Machado yasaklandı. (Benzer bir durum Ekrem İmamoğlu için de söz konusu olabilir.) Yerine Edmundo González muhalefetin gösterdiği yeni aday olarak seçimlere katıldı.
Sonrasını Prof. Balta şöyle özetliyor: “Muhalefet, paralel oy sayımı yaparak %67 oranında oy aldıklarını iddia etti. Ancak iktidar, resmî sonuçları %51 Maduro lehine ilan etti ve Yüksek Mahkeme bu sonucu onayladı. ABD dahil olmak üzere bazı ülkeler muhalefetin kazandığını ilan etti. Ayrıca Avrupa Parlamentosu da seçimlerin meşruiyetine ağır eleştiriler getirdi. Ancak bu sonucu değiştirmedi.” (Benzer bir durum pekala bizde de yaşanabilir. Öyle ki “Erdoğan ne yapar eder kazanır” düşüncesi onun taraftarları kadar, hatta onlardan daha fazla muhalefet kanadında egemen.)

Dört kritik hata
Prof. Balta, ABD’de Harvard Üniversitesi’ndeki bir toplantıda Venezuela muhalefetinin önemli isimlerinden birinin, neden seçim sonuçlarını değiştiremediklerini dört başlıkta özetlediğini anlatıyor:

“1) Sandıkları koruyamadık. Paralel oy sayım sistemimiz kısmi ve eksikti. Sonuçların toplanması, doğrulanması ve belgelenmesi süreçlerinde yeterli hız ve kapsayıcılık sağlanamadı. Sonunda, asıl oy sayımını iktidar yaptı ve sonuçları kontrol etti.

2) Uluslararası aktörlere fazla güvendik. Uluslararası baskının sonuçları değiştireceğini düşündük. Ancak rejim uluslararası kınamaları göze aldı.

3) İktidar içinden çözülmeye fazla güvendik. Rejimin kendi içinde bölündüğünü ve bu bölünmenin seçim süreciyle hızlanacağını düşündük. Oysa iktidar bloğu bizim sandığımızın aksine bir çözülme yaşanmadı.

4) Toplumsal mobilizasyon ve sonuçlarından korktuk.”

Batı’ya güven azaldı
Sırasıyla bu maddeleri Türkiye için tartışacak olursak, öncelikle muhalefetin sandıkları koruma konusunda epey deneyim sahibi olduğunu vurgulamamız gerekir. Vatandaşlar seçimler sırasında sadece partiler değil sivil toplum kuruluşları etrafında da toplanarak sandıklara sahip çıktığını yaşadık, gördük. Tabii ki tüm ülke çapında bunu gerçekleştirmek mümkün olmayabilir fakat seçimlerin kaderini esas belirleyen büyükşehirlerde pek fire verilmediği ortada.
Türkiye’de muhalefet uluslararası aktörlere “fazla” güvenmeyi bırakalı çok oldu, bu güvensizlik 19 Mart’tan sonra iyice derinleşti. Sonuçta “hiç” güvenmiyor demesek de muhalefet özellikle Donald Trump’ın ikinci kez ABD başkanı olması nedeniyle, kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğunun bilincinde.

İşin sırrı toplumsal muhalefet
Muhalefetin iktidar içindeki bölünmeye çok güvenmesi bizde pek söz konusu değil. Her ne kadar Ekrem İmamoğlu cezaevinden Devlet Bahçeli’yi muhatap alan açıklamalar, üstü örtülü çağrılar yapsa da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu toplara girmeyi fazla sevmediği görülüyor.
Ve nihayet son maddeye gelirsek: Başta CHP olmak üzere muhalefet tıpkı Venezuela’da olduğu gibi sokaklardan korkuyordu, fakat 19 Mart bu korkuyu sona erdirdi. Önce Saraçhane, ardından Maltepe, Yozgat, Mersin gibi yerlerde düzenlenen mitinglere sadece CHP’liler değil, başta gençler olmak üzere her siyasi eğilimden, Erdoğan iktidarından rahatsız olan kesimler katıldı.
Ve bunu, belki de hayatının en büyük siyasi hatasını yapan Erdoğan tetikledi. Artık cin şişeden çıktı.
Dolayısıyla başlıktaki sorunun cevabı çok kolay:
Türkiye Venezuela olmaz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
23.04.2025 Transatlantik: İran'la nükleer müzakere | Harvard Trump'a direniyor
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
18.04.2025 19 Mart partileri ve liderleri nasıl etkiledi? | Burak Bilgehan Özpek anlattı
17.04.2025 Nezih Onur Kuru yanıtladı: 19 Mart seçmende neyi değiştirdi?
16.04.2025 Özgür Özel Medyascope’ta: “CHP’yi yeniden sokakla tanıştırıyoruz, gerekirse 5 milyon da olacağız 10 milyon da”
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
13.04.2025 Türkiye enflasyonla mücadelede ne durumda? Murat Sağman anlattı
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı