Merkez Nasıl Çöktü / 3 "RP ‘Yumuşadıkça’ Kazanıyor"

14.08.1996 Milliyet

Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in ardından oluşan sağdaki lider boşluğunu Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in doldurduğu; RP’nin "inançlı kadrolar omuz omuza”, MHP’nin "Bozkurtlar yuvaya” sloganlarının büyük ölçüde tuttuğu görülüyor.
DYP ve ANAP’ta "Türkçü” ve "mukaddesatçı” kadro ve hizipler varlığını korumakla birlikte, “gerçek yuvalarının" RP veya MHP olduğunu yıllar sonra hatırlayan ya da keşfedenlerin sayısı hızla artıyor. BBP de bu kitlesel yönelişten faydalanmaya çalışıyor, ancak bu partiye deneyimli kadrolar pek itibar etmiyor. Sandıkta hiç de başarılı olamayan, “Sivas partisi" görünümündeki BBP, Nizamı Alem Ocakları aracılığıyla ağırlığı sokağa kaydırıyor.
Türk milliyetçiliğiyle muhafazakârlığın iç içe geçmiş olduğu Orta ve Doğu Anadolu’da MHP, RP ile mücadelesini, bu partinin “Kürtçü” olduğu iddiası temelinde yürütüyor. Örneğin RP’nin İsmail Nacar aracılığıyla “diyalog” girişimi başlatmasını hemen propaganda malzemesine dönüştürüyorlar.
RP de MHP merkez yönetiminin aslında "laik ve Atatürkçü" olduğu propagandasını yapıyor. Örneğin MHP milletvekili adayı Nusret Demiral’ın “Türkçe ezan” demeci RP’lilerce alabildiğine kullanılmış; MHP yöneticileri de, 1995’te oy kaybına uğramalarında bunun çok etkili olduğunu kabul ediyorlar.
Kendilerini "Türk-İslam ülkücüleri” olarak gösteren BBP’lilerse RP’yi milliyetçi, MHP’yi de İslamcı gerekçelerle eleştiriyor.

ALEVİ FAKTÖRÜ

Orta-Doğu Anadolu’nun muhafazakâr, milliyetçi karakterinin önemli kaynaklarından biri de Alevi-Sünni gerilimi. Sivas, K.Maraş, Çorum, Tokat, Amasya gibi illerde daha belirgin olan bu faktör, yeni siyasi tablonun çizilişinde de etkili.
Önceki tarihlerde blok olarak merkez sola yönelen Alevi oylarının dağılmış olduğu son seçimlerde çarpıcı biçimde ortaya çıktı. Semah Vakfı Çorum Başkanı Sadık Eral, “oy deposu gibi görülmekten bıkan Alevilerin, kendilerini ihanete uğramış gibi hissettiklerini” söylüyor. Bu küskünlük, Çorum Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ümit Uzel'in, “Çorum’un devletten alacağı var” sözleriyle ifade ettiği taşranın genel küskünlüğüyle birleşince çok daha derin bir tepki doğuruyor.
Değişen toplumsal değerlerin de Alevilerdeki siyasi dağınıklıkta etkili olduğu söyleniyor. Hatta bazı solcu Aleviler, bir zamanlar karşı çıktıkları "dede”lik disiplinini şimdi özlediklerini söylemekten kaçınmıyor.
Çorum, 1980 yılının yaz aylarında kurulan barikatların fiili olarak devam ettiği bir şehir. Gerilimin çok can aldığı, gerilimin politik getiri sağladığı bir coğrafyanın yumuşak karnı. DYP İI Başkanı Satılmış Yılmaz, mezhep dengesinin belirleyiciliğine örnek olarak CHP’den transfer ettikleri Cemal Şahin’in adaylığını Sünni köylerde anlatmakta zorlanmalarını gösteriyor.
RP’li Çorum Belediye Başkanı Arif Ersoy, gerilimi süreklileştirme eğiliminde olanların seçimlerde oy kaybettiğini söylerken, kendilerinin bunu yapmadıkları için kârlı çıktığı inancında. MHP İl Başkanı Orhan Polat ise, RP’nin son seçimlerde özellikle köylerde son derece sert şekilde Alevi karşıtlığı yaptığını söylüyor.

YOL AYRIMI

Geçmişte Türkiye’de radikal sağın kalesi Erzurum’du, artık Kayseri. Erciyes Dağı’nda MHP’liler "Zafer Kurultayı” düzenlerken, RP’liler "Hicri Yılbaşı”nı kutluyor. BBP çok güçlü olmamakla birlikte, en son “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin yasaklanması olayında olduğu gibi fırsatları iyi değerlendiriyor. Türk bayrağı gösterilerinde de MHP ve BBP yanlıları arasında küçük çaplı olaylar çıktığı söyleniyor.
1987’de ANAP, 1991’deyse İttifak’ın “tulum” çıkardığı ilde RP sürekli olarak yükseliyor, ikinci parti durumundaki MHP ise 1995’de oy kaybına uğradı. Bunda, RP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Şükrü Karatepe ve Devlet Bakanı Abdullah Gül gibi isimlerle kendine “yumuşak” bir imaj çizmesinin etkisi var. Nitekim Kayseri MHP yöneticileri de “sert" imajlarını değiştirmeye çalıştıklarını belirtiyorlar.
Her ikisi de Necip Fazıl Kısakürek’in “Büyük Doğu” ekolünden yetişme olan bu iki isimden Karatepe kendini açıkça “liberal” olarak tanıtıyor; Gül ise Özal dönemi ANAP’ının muhafazakâr kadrolarını anımsatıyor.
Karatepe “Kayseri artık kozmopolitleşmek zorunda" diyerek bir bakıma Orta ve Doğu Anadolu için bir “kurtuluş reçetesi” öneriyor. Ne var ki RP İI Başkanı Şerafettin Elmastaş şehrini şöyle övüyor: “Kayseri halkı inançlarına, ananelerine bağlıdır. Kozmopolit değildir, herkes birbirini tanır.”
Kayseri, sayısal olarak merkezi ele geçirmekte olan bir zamanların “uç sağı”nın zihniyet olarak buna pek de hazır olmadığına çarpıcı bir örnek oluşturuyor.

* * *

Yeni sağ aydınlar

1980'lerde yeni bir sağ aydın tabakası ortaya çıktı. Bu yeni aydın kuşağının nüfuzunun ve popülerliğinin kaynaklarından biri, İslamcı hareketteki canlılıktı. Diğeriyse, 80’lerin sonundaki liberal iyimserlik havası ve gelişen medya ve tüketim/eğlence kültürüyle açılan imaj ve söz panayırı...
80’lerin ortalarından itibaren, İslamcı yayın hayatı büyük bir canlılık sergiledi. 70'ler-80'ler döneminde Arap dünyası ve Hint altkıtasındaki İslamcı teoriden yapılan tercümelerin üstüne, modern sosyal teorideki tartışmalar da geniş ölçüde nakledildi. İslamın özünü ve İslami Gelenek’i özgül bağlamlarda tanımlama çabası, modernizm eleştirisi ve modernlikle baş etme arayışıyla beraber gelişti.
Bu heyecanlı tartışma birikimi, İslamcı aydınları sağ düşünce ortamında belirleyici bir konuma oturttu ve genç bir aydın kuşağının gelişmesine yataklık etti. İslamcı aydınlar 80'lerde çoğunlukla sağdan ayrı, müstakil bir çizgi oluşturma iddiasındaydılar. Ancak içine girdikleri düşünsel mecra, dönemin modernlikle gelenekçiliği pragmatik bir şekilde teğelleyen liberal-muhafazakârlık cereyanına gayet uygundu. 80'ler-90’lar döneminde onlar da çoğunlukla, İslami “rengi" vurgulamak kaydıyla, bu hakim akıntının içine çekildiler.
Bu süreçte İslamcı ve milliyetçi-muhafazakâr aydınlar “dava adamı“, “ideolog” kalıbından çıkıp “meşhur kişi" stiline girdiler. 90'larda medyanın etkinliğinin olağanüstü artmasıyla aydın profiline “medya starı" kimliği hakim oldu. Düşünceden ziyade “şık laf" üretimini teşvik eden bir faaliyet ağırlık kazandı. Buna paralel olarak siyasetin büründüğü yapı, aydınların “profesyonelleşmesine" yol açtı.
İslamcı camianın dışında Türkiye Günlüğü/Cedit Grubu çevresi, modernleştirdiği sağ düşüncenin bütün levazımatını liberal-muhafazakâr bir potada kaynatmaya çalışan üretimiyle, özgün ve etkili bir düşünce ve think-tank odağı oldu.

Lobicilik Revaçta

Milliyetçi-muhafazakâr ve özellikle İslamcı sağda sivil örgütlenmede büyük bir gelişme gözleniyor. Bu gelişme sadece sağ kanatlardaki siyasal atılıma değil, sosyal sebeplere de dayanıyor. Geleneksel cemaat yapılarının hızlanan modernleşmeyle çözülmeye başlaması, o ilişkilerin modern örgütlenmeler kanalıyla muhafazası arayışını ortaya çıkarıyor. Ayrıca örneğin MÜSİAD, artık İslami eğilimli bir büyük sermaye kesiminin ortaya çıkmasının ürünü.
1991’den beri yapılan “Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri İstişare Toplantıları", milliyetçi-muhafazakâr sivil örgütlerin forumu niteliğinde. Bu Haziran’daki 6. toplantıda 350’yi aşkın kuruluş temsil edildi. Bunların çoğunluğu, sosyal yardım ve "hayır" kuruluşları. Bu kuruluşlar topluluğu, İslami insan hakları demeği Mazlum-Der gibi istisnalar dışında, demokratik işleyişli sivil örgütlerden ziyade, devletten bağımsızlık perspektifi olmayan lobici bir anlayışa meylediyor.
İslamcı ve ülkücüler, özellikle Anadolu'da serbest meslek, esnaf, ticaret ve sanayi odaları seçimlerine bağımsız ya da başka gruplarla ittifak yaparak girmeye başladılar ve birçok yerde yönetime seçildiler. Bu yeni yöneticiler birtakım konularda "milli" tepkilerini sokakta gösteren kütlelere, yayınladıkları deklarasyonlarla destek veriyorlar.

Ruşen Çakır – Kemal Can – Tanıl Bora

Haberin orjinal hali



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Merkez Nasıl Çöktü / 1 "RP’nin Yükselişi Sürüyor" 12.08.1996
2 Merkez Nasıl Çöktü / 2 "Taşranın Yükselen Öfkesi" 13.08.1996
3 Merkez Nasıl Çöktü / 3 "RP ‘Yumuşadıkça’ Kazanıyor" 14.08.1996
4 Merkez Nasıl Çöktü / 4 "RP’nin Gözü Ortadirekte" 15.08.1996
5 Merkez Nasıl Çöktü / 5 "Refah Belediyeleri de ''İşbitirici'' " 16.08.1996
6 Merkez Nasıl Çöktü / 6 "Özal’ın Kalesine Refah Bayrağı" 17.08.1996
7 Merkez Nasıl Çöktü / 7 "Refah ‘Merkez’de Zorlanacak" 18.08.1996

Son makaleler (10)
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
06.03.2025 Esas amaç Erdoğan’ı yeniden seçtirmek mi?
05.03.2025 CHP soruşturma yağmurundan nasıl etkileniyor? Hatem Ete ile söyleşi
05.03.2025 Suriye’de PYD/YPG silah bırakmayacak mı?
04.03.2025 Fethullah Gülen de ölmeden önce örgütünü feshetmiş olsaydı
03.03.2025 Bir mozaik olarak Türkiye (55): Türkiye’de Yörükler üzerine Ayşe Çalık Ross ile söyleşi
02.03.2025 Yeni çözüm sürecine yönelik bazı itirazlar ve bunlara cevaplarım
01.03.2025 Kandil sorun çıkartır mı?
28.02.2025 Haftaya Bakış (256): İmralı'dan tarihi çağrı: Şimdi neler olacak? | İmamoğlu'na “sahte diploma” soruşturması
28.02.2025 AK Parti İstanbul’da ayağa kalkabilir mi?
09.03.2025 Türkiye’den, Suriye’deki Alevileri hedef göstermenin sakıncaları
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı